Bin haftalık soluksuz mücadele (3)

  • 09:01 23 Mayıs 2024
  • Dosya
Cumartesi Annesi: Devlet bize hesap verecek!
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - "Devlet yakınlarımızı gözaltına almak için değil kaybettirmek için götürüyordu" diyen birinci kuşak Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun, “Biz biliyoruz bütün kayıplarımız devletin arşivinde duruyor. Devlet bize hesap verecek. Hesap vermediği sürece bizler kayıp yakınları olarak, elimizi onların üzerinden çekmeyeceğiz” diyerek 1000’inci haftalarına giderken meydanda bulunan bariyerlerin kaldırılması çağrısında bulundu.
 
Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle bir araya gelen Cumartesi Anneleri, 1995'te Galatasaray Meydanı’nda eylemlerine başladı. Cumartesi Anneleri, yıllardır büyük bir kararlılıkla sürdürdükleri eylemler, birçok kez engellemeler, gözaltı ve işkenceyle karşı karşıya kaldı. Her hafta meydana çıkarak eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, 700'üncü haftasında meydana girmeleri yasaklandı. 2018’de alınan yasak kararının taşındığı Anayasa Mahkemesi (AYM), söz konusu kararın ihlal olduğuna hükmetti. Ancak Beyoğlu Kaymakamlığı, AYM’nin kararına rağmen 29 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’nda eylemin yapılmasına izin vermedi. Her hafta ters kelepçe ile polis şiddetine maruz kalan kayıp yakınları, yaşanan hukuki sürecin ardından 5 yıl sonra, 11 Kasım 2023’te 972’nci haftalarında ilk defa 10 kişilik bir grupla Galatasaray Meydanı'na çıkarak açıklama yaptı. Kayıp yakınları, hafıza mekanı olan Galatasaray Meydanı’na yıllardır büyük ısrar ve büyük bir kararlılıkla eylemlerini sürdürürken, 1000’inci haftasına giriyor.
 
Dosyamızın üçüncü bölümünde yıllarca eşi Fehmi Tosun’un akıbetini soran Cumartesi Anneleri’nden birinci kuşaktan Hanım Tosun, 1995 yılından bu yana sürdürdüğü mücadeleyi ve eylemlerinin 1000’inci haftasına dair mesajlarını JINNEWS ile paylaştı. 
 
Fehmi Tosun kimdir?
 
Yurtsever bir ailenin çocuğu olan Fehmi Tosun, Amed’in Lîce ilçesinde karşı karşıya kaldıkları zorluklar nedeniyle memleketlerini terk etmek zorunda kalır ve İstanbul Avcılar’a yerleşerek yaşamını sürdürür. 19 Ekim 1995’te Fehmi Tosun, akşam saatlerinde silahlı, telsizli, sivil giysili üç kişi tarafından 34 UD 597 plakalı beyaz Renault araçla evinin önüne getirilir. Fehmi, eşi Hanım Tosun ve çocuklarının gözü önünde zorla araca bindirilerek götürülür. Avcılar Karakolu’na giden Hanım Tosun olanları anlatır. Eşini kaçıran aracın plakasını verir ve duruma müdahale edilmesini talep eder. Plakayı kontrol eden ve telefonla görüşmeler yapan polisler “Bizim yapacağımız bir şey yok” deyip Hanım Tosun’a bilgi vermez. Hanım, daha sonra ise İnsan Hakları Derneği (İHD) başta olmak üzere tüm yasal yollara başvurur. Olayı hükümetin ilgili birimlerine ve kamuoyunun gündemine taşımasına rağmen Fehmi Tosun’un gözaltına alındığı kabul edilmiyor. Fehmi Tosun’dan o günden sonra bir daha hiçbir haber alınamadı.
 
Gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamadı!
 
Cumartesi Anneleri’ne katılma hikayelerinin İstanbul Bağcılar’da başladığını söyleyen Hanım, başta Kürt kadınlar olmak üzere acılarının ve hikayelerinin hiçbir zaman bitmediğini dile getirdi. 1994 yılında Amed’den İstanbul’a taşındıklarını ve 90’lı yıllardan beri devletin baskı ve sindirme politikalarıyla yüz yüze kaldıklarını belirten Hanım, gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan eşini anlattı. Hanım, “Kayıplarımızın hikayesi hiç bitmiyor. 1995 yılında benim eşim gözaltına alındı. Kimi faili meçhullerin gözaltına alındıktan sonra nereye götürüldüğünü ve nasıl kaybolduğunu bilmiyor. Fakat benim eşimi gözlerimin önünde alıp götürdüler ve bir daha da kendisinden hiçbir haber alamadık. Eşimi götürdükleri zaman arabanın plakasını bile aldık. Ama kimse bize nereye götürüldüğüne dair herhangi bir bilgi vermedi. Gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha hiçbir haber alamadık. Bizim hikayemizi tüm dünya biliyor” dedi.
 
‘Devlet yakınlarımızı kaybettirmek için götürüyordu’
 
Devletin, 90’lı yıllarda gözaltı gerekçesiyle emniyete götürdüğü kişileri “Yakınlarımızı gözaltına almak için götürmüyordu, kaybetmek için gözaltına alıyordu” şeklinde tanımlayan Hanım, devlet eliyle götürülen kişilerin bir daha evine geri gelmediğini vurguladı. Eşinin kaybedilişinin ardından günlerce eşini aradığını ancak hiçbir sonuç alamadığına dikkat çeken Hanım, “Devlete başvurduk. Başvurularımız sonuçsuz kalınca İHD’ye başvurduk. Başvurmadığımız hiçbir mecra kalmadı ama her seferinde eli boş döndük” şeklinde ifade etti. Gözaltında kaybettiği eşi için ve bir kişi daha gözaltında kaybedilmemesi için Cumartesi Anneleri’ne katıldığını paylaşan Hanım, “Kimsenin çocuğu, eşi, yakını kaybolmasın diye mücadele etmeye başladım. 2005 yılından bu yana Cumartesi Anneleri ile birlikte Galatasaray Meydanı’na çıkarak yakınlarımızın akıbetini sorduk. Defalarca kez gözaltına alındım. Tüm baskılara rağmen bizler de direndik ve bir gün dahi mücadele etmekten geri adım atmadım, bundan sonra da geri adım atmayacağım” şeklinde konuştu.
 
‘Mücadelemiz her şeyimizdir’
 
 
Kimliklerinden dolayı binlerce insanın gözaltında kaybedildiğine işaret eden Hanım, “Siyasi görüşleri olduğu için kaybettirildiler. Hangi kimliğe sahip oldukları veya hangi düşünceyi benimsedikleri suç değil. Bunu suç unsuru olarak görenler suçludur” dedi. “Eğer mesele siyasetse, bugün cumhurbaşkanı da siyaset yapıyor, bakanlar da siyaset yapıyor” sözlerine yer veren Hanım, Kürtler ve Kürt meselesi söz konusu olduğunda gözaltı ve katliam politikalarının devreye girdiğini aktardı. Kürt kimliği gerekçesiyle gözaltında kaybedilen eşinin akıbetini ve mücadelesini sürdüreceğini paylaşan Hanım, “Benim eşim yanlış hiçbir şey yapmadı. Bunu çok iyi biliyorum. Eşimin yolu doğru, şerefli ve namuslu bir yoldu. Kendi kimliğimi, kültürümü ve dilimi savunacağım. Mücadelemiz her şeyimizdir” diye belirtti.
 
‘Elimiz devletin yakasında olacak’
 
Devletin kayıpları için bir adım atması gerektiğini ifade eden Hanım, gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin hesabını soracaklarını ve faillerin yargılanmasını talep ettiklerini kaydetti. Hanım, “Yakınlarımızı katledenler yargılansın, cezalandırılsın. Bu katliamların sorumlusu her kimse bunun hesabını verecekler. Hem failler cezalandırılmalı hem de yakınlarımızın akıbetini bize versinler. Devlet arşivlerini açsınlar ve eşimin akıbetine ne olduğunu ortaya çıkartsınlar. Bütün kayıplarımızın akıbeti arşivlerde duruyor. Nereye saklıyorlarsa bize versinler. Kimsesizler mezarlığına mı, bir ormana mı, bir çukura mı, nerede saklamışlarsa bize versinler. Biz bunu biliyoruz, yakınlarımız devletin arşivinde duruyor. Bizim elimiz her daim devletin yakasında olacak. Devlet bize hesap verecek. Hesap vermediği sürece bizler kayıp yakınları olarak elimizi onların üzerinden çekmeyeceğiz” dedi.
 
‘Yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri’ne sözümüz var’
 
Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi Anneleri için çok önemli ve değerli olduğuna dikkat çeken Hanım, Galatasaray Meydanı’nın polisler tarafından bariyerlerle çevrildiğini ve bu bariyerlerin kaldırılması çağrısında bulunarak, “Bu meydan bizim. Polis barikatlarını istemiyoruz” diyerek tepki gösterdi. Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Berfo annenin kızı Fatma Kırbayır’ın yaşamını yitirdiğini hatırlatan Hanım, “Son ana kadar mücadele ettiler. Ama çocuklarının akıbetini bilmeden ve faillerin cezalandırıldığını görmeden yaşamını yitirdiler. Onların geride bıraktığı mücadeleye dört elle sarılacağız. Onlara sözümüzdür. Biz son nefesimize kadar bu onurlu mücadeleyi sürdüreceğiz. Tek bir kayıp kalsa dahi mücadelemizden geri adım atmayacağız. İlerleyeceğiz ama geri adım atmayacağız. Devlet kayıplarımızı ortaya çıkarsın” sözlerine yer verdi. 
 
Cumartesi Annelerine ‘sahip çıkın!’ çağrısı
 
Cumartesi Anneleri’nin mücadelesinin günden güne büyüdüğünü vurgulayan Hanım, sürdürdükleri mücadelenin 1000’inci haftasına girdiklerine işaret ederek, “1000’inci haftamızda bariyerleri oradan kaldırsınlar” çağrısında bulundu. Hanım, devamında ise sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Cumartesi Anneleri kimdir sorusunu herkes kendisine sorsun. Ellerinde karanfiller ve yakınlarının fotoğraflarıyla ne için orada duruyorlar? Bu anneler ne istiyor diye herkes kendisini sorgulasın. Herkes bu hesabı kendisine sorsun. Herkes elini vicdanına koysun ve bize destek versin. Ben birinci kuşak olarak yıllardır mücadele ediyorum. Son nefesime kadar da mücadele edeceğim. Benden sonra ki kuşaklar da mücadele edecek. Tüm annelerin, tüm toplumun da Cumartesi Anneleri’ne ses vermesi ve sahip çıkması çağrısında bulunuyorum.”
 
Yarın: Maside Ocak’ın 2’nci kuşak olarak sürdürdüğü mücadele…