Ferman'dan özgürlüğe 11 yıl (3)

  • 09:01 31 Temmuz 2025
  • Dosya
Feleknas Uca: Yeniden doğuşu tüm dünyaya göstereceğiz 
 
Derya Ren
 
HABER MERKEZİ - Êzidî toplumuna ilişkin ferman ve sonrasını değerlendiren siyasetçi Feleknas Uca “Şengal’i yeniden inşa edeceğiz. Bunu sadece siyasal anlamda değil yaşamın her alanında yapmaya çalışacağız. Bizler Önderliğin çağrısına karşılık bir fermandan, yeniden doğuşu tüm dünyaya göstereceğiz” dedi.
 
Kapitalist Modernite’nin tekçi dayatmaları ve ona hizmet eden güçlerin dinci, cinsiyetçi, milliyetçi, ırkçı politikaları sonucunda halklara yönelik saldırılar gerçekleşirken, farklı inanç mensubu olan insanlar kırımdan geçirilmeye devam ediyor. Ortadoğu’da en köklü inanca sahip olan Êzîdîler, 2014 yılının 3 Ağustos'unda Şengal’de DAİŞ'in katliamı ile yüz yüze kaldılar. Tarih sayfalarına 74’üncü ferman olarak kaydedilse de, katliamın kapısını aralayan ve katliama destek verenler hala yargılanmış değil.
 
Ezîdîlere yönelik gerçekleşen 74’üncü fermanda yaşananlara ilişkin Kürt Siyasetçi Feleknas Uca, JINNEWS’in sorularını yanıtladı.
 
“Ferman sadece bir inanca değildi. Ezîdî halkı şahsında diğer inançlara yönelik de bir saldırı yapmak istediler.”
 
* 3 Ağustos 2014’te Şengal’de yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
3 Ağustos’ta başlayan katliamda yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. Fermanın üzerinden 11 yıl geçti. O tarihte yaşananlar hala tüm canlılığı ile ortada duruyor. Kadınlar pazarlarda satıldı. 2 binden fazla kadının akıbeti bilinmiyor. Fermanın etkileri hala devam ediyor. Bu ferman sadece bir inanca değildi. Ezîdî halkı şahsında diğer inançlara yönelik de bir saldırı yapmak istediler. Şengal dini mozaiğe sahip bir yerdir. Bir gece içerisinde tüm renkli ve mozaik yıkıldı. Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşti. Ferman hala bitmedi, 3 Ağustos’tan da sonra hala Şengal’e yönelik saldırılar devam ediyor. Halkın öncüleri Türkiye’nin hava saldırıları sonucunda katledildiler. Hastaneler ve halk meclisleri bombalandı. Şengal, Irak merkezi hükümeti tarafından ablukaya alınmış durumda. Heyetlerin Şengal’e girişine izin verilmiyor. Bu ferman öyle sıradan değildi. Ferman dini, kültürel, siyasal anlamda gerçekleşti.
 
Şengal’in acısı hala devam ediyor. Ezîdî kadınlar şahsında tüm kadınların bedeni hedef alındı. O süreçte kafalar kesildi. Kadınlar canlı canlı kafeslerde yakıldılar. Şengal’den çıkan insanlar açlıktan susuzluktan yaşamını yitirdiler. Ve bu genç, yaşlı, çocuk böyle devam etti. Farklı bir inanca saldırı olduğu zaman biz o saldırıları derinden hissediyoruz. Örneğin Aleviler, Dürziler bunlardan yalnızca ikisi. DAİŞ’in yeniden canlandırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Irak’ta meclise getirilen yasa ile DAİŞ mensupları aklanmaya çalışılıyor. Irak hükümeti DAİŞ üyelerinin yargılanmasına ihtiyaç duymuyor.
 
“Kürtlerin en köklü inancı olan Ezîdîlik şahsında Kürtlerin gelenine yapılan bir saldırıydı. Diğer fermanlarda yaptıklarını bu kez de yapmak istediler ama başarılı olamadılar.”
 
* Êzidî halkının hem tarihsel hem de güncel olarak sürekli hedef alınmasının arkasında sizce nasıl bir zihniyet ve siyasi amaç var?
 
Biz Ezîdîler olarak dua ettiğimiz zaman öncelikle 72 millet için dua ediyoruz ve sonrasında kendimize dua ediyoruz. Ama biz 72 millete dua etmemize rağmen 74 fermana uğradık. Şengal’i boşaltmak istediler ama yapamadılar. Kürtlerin en köklü inancı olan Ezîdîlik şahsında Kürtlerin gelenine yapılan bir saldırıydı. Diğer fermanlarda yaptıklarını bu kez de yapmak istediler ama başarılı olamadılar. Türkiye de DAİŞ’in yaptıklarının devamı olarak onlarda saldırılarını sürdürdü. Şengal inşa sürecindeyken Türkiye, bombalama gerçekleştirdi. Büyük bedeller verildi, öncülerimizi, gençlerimizi, kadınları, çocukları, yaşlıları kaybettik, kafeslerde yakıldık, başlarımız kesildi, kadınlar DAİŞ’in eline düşmemek için kendilerini kayalıklardan aşağıya attılar.
 
“DAİŞ’in elinden özgürleşen kadınlar, özsavunma güçlerine katılarak, tüm kadınların intikamını alacaklarını söylediler. Özsavunma içerisinde yer alan kadınlar, Êzidî kadınlar başta olmak üzere diğer kadınların DAİŞ’in elinden özgürleşmesine öncülük ettiler.”
 
* Şengal soykırımından bu yana geçen sürede Êzidî toplumunun yaşamını yeniden inşa etme çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle kadınların bu süreçteki rolü hakkında neler söylersiniz?
 
Yaşanan  bu fermanda en çok kadınlar etkilendi. Çünkü en çok kadının bedeni üzerinden bu savaş yürütüldü. Aynı zamanda kadının zihni üzerinde de bir katliam gerçekleşmek istendi. Çünkü kadının iradesini yıkmak istediler. Kafeslerde kadınların yakılması bundandır. Osmanlı tarihinden bu yana Ezîdî kadınların nasıl öncülük ettiği bilinir. Osmanlı ile yapılan müzakerelere Meyan Xatûn öncülük etmiştir. Bu sadece bir örnektir. Kadınlar bu fermanda mağdur bir şekilde çıkmadı. Êzidîlerde kadının önemli bir konumu var. Bundan kaynaklı en çok Ezîdî kadınlar hedef alındı. Bundan kaynaklı Êzidî kadınlar mağdur bir şekilde yaklaşmadılar. DAİŞ’in elinden özgürleşen kadınlar, özsavunma güçlerine katılarak, tüm kadınların intikamını alacaklarını söylediler. Özsavunma içerisinde yer alan kadınlar, Êzidî kadınlar başta olmak üzere diğer kadınların DAİŞ’in elinden özgürleşmesine öncülük ettiler. Eğer Êzidîler mağdur şekilde yaşadıklarına yaklaşsalardı, Şengal hiçbir zaman özgürleşemezdi.
 
12 özgürlük savaşçısı ferman yaşandığı süreçte yönünü Şengal’e verdi. Ve o özgürlük savaşçıları canları pahasına koridor açtılar ve Ezidî halkının Şengal dağına geçmesine yardımcı oldular. Aynı şekilde Rojava’dan YPG-YPJ savacıları koridor açtılar. Fermandan sonra Şengal halkının kendini Önder Apo’nun fikir ve felsefesi üzerinden örgütlediğini ve demokratik ulus paradigmasını uyguladığını söyledik. 70-80 yaşlarındaki yaşlı kadınlarımız mevzilerde direndiler. Bunu sadece silahlı anlamda değil. Aynı zamanda meclislerin ve komünlerin kurulmasında da yapıldı. Her alanda örgütlenme yapıldı. Fermandan sonra Şengal halkı yeniden inşa, değişim ve dönüşümü esas alarak, kendi özerk yönetimlerini inşa ettiler.
 
İşte bugün bundan kaynaklı bugün Şengal’de ambargo uygulanıyor. Sadece bunu Irak hükümeti yapmıyor. Bölgede bulunan diğer devletlerin de eli var. Şengal’in kendisini yeniden inşa etmesini istemiyorlar. Şengal’de oluşturulan öz örgütlenme, 3 Ağustos’ta gerçekleşen katliama en büyük cevaptır.
 
“Önderliğin mesajı bize güç ve moral verdi. Bizler 3 Ağustos’tan bu yana nasıl bir yaşam inşa edilmeli bunun cevabını aramaya başladık. Yeniden değişim ve dönüşümün yaşanması gerektiğini gördük. Bundan kaynaklı 27 Şubat’ta yapılan değişim ve dönüşüm çağrısına biz Êzidîler olarak öncülük etmeye hazırız.”
 
* Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Êzidî Aydınlanma Konferansı’na gönderdiği mektup sadece Êzidî halkına değil, aynı zamanda Orta Doğu’daki tüm inanç topluluklarına nasıl bir çağrı niteliği taşıyor?
 
Önder Apo’nun rol ve misyonu sadece Êzidî halkı için değil, Orta Doğu’da yaşayan tüm halklar için önemli bir yere sahipti. Êzidî halkı her zaman Özgürlük Mücadelesi ile birlikte oldu. Önder Apo her zaman Êzidî halkına yönelik bir tehdidin olduğunu dile getiriyordu. Önder Apo, zindanda bile Êzidî halkının özsavunma geliştirmesi gerektiğini söylüyordu. Bizler Önder Apo’nun çağrılarını o süreçte dinlemediğimiz için 3 Ağustos’ta yeni bir fermanla karşı karşıya kaldık. Bizler tehdidin olabileceğini tahmin ediyorduk ama böylesi bir fermanın gerçekleşeceğini bilemedik. İşte Önder Apo, Êzidîlere biçtiği rol ve misyon vardı. Fermanlardan sonra demokratik bir toplum nasıl yaratılır bunun için çağrılar yaptı.
 
27 Şubat’ta yapılan çağrıyı biz Êzidîler olarak esas aldık. Daha sonrasında Önder Apo’nun Êzidî halkına gönderdiği mektupta, Êzidî annelerin serhildanı ve kadınların direnişinden bahsediyor. Fermandan sonra Êzidî kadınların nasıl bir örgütlenmeye gitmesi gerektiğini vurgulanmıştı. Dünyanın her yerinde bulunan Êzidîler olarak biz de bu sürece öncülük edeceğimizi belirttik. Önderliğin mesajı bize güç ve moral verdi. Bizler 3 Ağustos’tan bu yana nasıl bir yaşam inşa edilmeli bunun cevabını aramaya başladık. Yeniden değişim ve dönüşümün yaşanması gerektiğini gördük. Bundan kaynaklı 27 Şubat’ta yapılan değişim ve dönüşüm çağrısına biz Êzidîler olarak öncülük etmeye hazırız.
 
Önderliğin, Êzidî Aydınlanma Konferansı’na gönderdiği mektup, Şengal’in statüsünden ve özerk yönetiminden bahsediyor. Bizler de bunun üzerine daha çok örgütlenmemizi yapacağız. Bugün Irak hükümetinin ambargosu Şengal’in örgütlenmesini kurmasına karşı bir saldırıdır. Ama bizler Êzidî halkı olarak öncülük etmeye devam edeceğiz. Kendi projelerimiz ile Şengal’i yeniden inşa edeceğiz. Bunu sadece siyasal anlamda değil yaşamın her alanında yapmaya çalışacağız. Geçtiğimiz aylarda Orkestra grubu kuruldu. Bu da her alanda yaşamı yeniden kurduğumuzu gösteriyor. Bizler Önderliğin çağrısına karşılık bir fermandan, yeniden doğuşu tüm dünyaya göstereceğiz.
 
“Heyetler Şengal’in girişine gidip açıklama yapıyorlar, neden Şengal’e ziyaret gerçekleşmiyor? Tüm bu yaşananlar Fermanı kabul eden devletlerin ne kadar samimi olduğunu gösteriyor. Şengal’e yapılan yardımlar neden Musul’a götürülüyor?”
 
* Son olarak, 3 Ağustos’un soykırım olarak tanınması hakkında ne düşünüyorsunuz? Şengal’in statüsünün tanıması noktasında herhangi bir gelişme var mı?
 
Êzidîlere yönelik ferman birçok devlet tarafından soykırım olarak kabul edildi. Ama bu sadece kayıt üzerinde gerçekleşti. Pratikte bir adım görmedik. O devletlerden Şengal’e giden heyetler oldu mu? Orada kurulan sistemi incelediler mi? Irak’ta bulunan büyükelçiler kaç defa Şengal’e gitti? Heyetler Şengal’in girişine gidip açıklama yapıyorlar, neden Şengal’e ziyaret gerçekleşmiyor? Tüm bu yaşananlar Fermanı kabul eden devletlerin ne kadar samimi olduğunu gösteriyor. Şengal’e yapılan yardımlar neden Musul’a götürülüyor?
 
Örneğin Almanya hükümeti Êzidîler için büyük bir bütçe ayırdığını söyledi. Ama bu yerine getirilmedi. Aynı şekilde Êzidîler Almanya’dan sınır dışı ediliyorlar. Fermanı kabul eden ülkelerin kararı önemlidir. Êzidî halkı için toplantı yapılıyor ama Êzidîler olmadan bu yapılıyor. Şengal’in statüsü tanınması yönünde çalışmalarımız devam ediyor.