Susmak ihanettir

  • 09:04 1 Ağustos 2022
  • Kadının Kaleminden
 
“Tarihi direnerek ve mücadele ederek savaşanlar belirleyecektir. Tüm bu destansı direniş karşısında kendini bireysel kaygı ve korkularına hapsederek izleyici soğukluğunda pasif kılmak büyük vebalin altına bizleri sokacaktır. Temenni dilekleriyle vicdanlarımızı rahatlatarak, kendimizi direnişin dışında tutan suskunluğumuz üzerinden iktidar faşizmine rıza üretmektedir.”
 
Wenda Dursend
 
Susmak ihanettir… Sistem yaşadığı çoklu krizi çoklu savaşlar geliştirerek aşmaya çalışmaktadır. Ukrayna savaşını 3’üncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı olarak değerlendirenler oldu. Oysa yaşanan, hegemon güçler arasındaki rekabetçiliğin yeni bir çatışma alanını açmış olmasıdır. Hegemon güçlerin etki alanlarını genişletme mücadelesindeki bilek güreşinde savaşın kazananı pirus zaferiyle yetinecektir.
 
KDP eliyle yayılmacılık politikaları
 
Yaşanan 3’üncü Dünya Savaşı, ABD-Çin arasında Asya Pasifik hattı olarak gelişim gösterse de ağırlıklı hesaplaşma Ortadoğu merkezli olup özelde Kürdistan’da derinleşerek yayılmaktadır. 20’nci yüzyıl statükonun sürdürülebilirlik koşulları ortadan kalkarken, bunu yeni sömürü ve kölelik düzeniyle tahkim etmeye çalışan sistemin hegemon güçleri yer yer çıkarları temelinde çelişki yaşasalar da özünde sistemi ayakta tutmak için tam bir ittifak içindedirler. AKP-MHP faşist bloğu da yaşanan bu kaos aralığını siyasi emelleri doğrultusunda fırsata çevirmek için aparat olarak kullandığı KDP işbirliği eliyle neo Osmanlıcı politikalar temelinde yayılmacılığına alan açmaktadır.
 
Faşist blok bölgesel güç olma hedefinde
 
Faşist bloğun Türk-İslamcı ideolojisinin 2023 hedefi olarak belirlediği Kürt işbirliği ve ihaneti eliyle Kürt kazanımlarını bertaraf etmek ve mevcut statükonun teminatı olan Lozan Antlaşması’nı güncelleyerek Kürdistan’ın dört parçalı sömürge statüsünü oluşturmak istediği Türk-İslamcı yeni cumhuriyetin tek parçalı sömürgesi haline getirmektir. Bu temelde Kürt soykırımını gerçekleştirmek için geliştirdiği Güney savaşı ve Rojava’ya yönelik saldırılar ile Ortadoğu’yu yayılma alanı haline getirerek bölgesel güç olmayı hedeflemektedir.
 
Kürt düşmanlığının dümenine su taşıyanlar
 
Devletin sınır ötesi olarak tanımladığını Kürtlerin sınır içi olarak yaşadığı Kürt soykırım savaşında, yaşanan gerçekliği tanımlamak gerekirse ihanet ile özgürlük sınırsallığın ince çizgisinde seyretmektedir. Tarih yazıcılığında ve hakikatin dile gelişinde bir yandan destansı direnişiyle geçmişin hesabını soran anın tarihselliği bilincinde savaşan ve özgür geleceğin inşasında tarihsel misyon edinmişler, kahramanlar olarak yer alırken; diğer taraftan Kürt düşmanlığının dümenine su taşıyan ve ulusal çıkarları dar ailesel çıkarlar için hiçe sayan katiline müptela derecesinde sevdalanmışlar, ihanetçiler olarak tarihe geçeceklerdir.
 
Çürümenin KDP örneği
 
Yaşanan gerçekliğin bir ucunda içine düştüğü yozlaşma ve çürümeyi halkına karşı ihanetin yüz karalığında zirveleştiren Berzanicilik, diğer ucunda zulümle abad olmuş Kürt kanıyla beslenen AKP-MHP faşist blok yaşadığı tükenmeyi ve hezimeti yeni savaşlara yelken açarak gizlemeye çalışmaktadır. Son olarak Zaxo’da sivillere yönelik katliam saldırısı bir kez daha bizlere göstermiştir ki Kürt düşmanı AKP-MHP iktidarı daha önce sayısız katliamlarla dolu kirli sicillerinde ısrarcı olduğu gerçeğidir.
 
Sonucun müsebbibi kim
 
Türkiye’de yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal bir bütün olarak yaşanan krizler AKP-MHP’nin yürüttüğü kirli savaş politikalarının bir sonucu olarak yaşanmaktadır. Savaşın kendisinin halklara, kadınlara, emekçilere yıkım, kan, gözyaşı dışında vereceği yeni bir şey yoktur. Ekonomik krizle yaşanan derin yoksulluğun açlığa dönüşmesinin nedeni de savaşa seferber edilen bütçenin sonucudur. AKP, yürüttüğü kirli savaşta Kürt düşmanlığıyla faşizmine rıza üretmektedir.
 
Ses çıkarmak tek kurtuluş yolu!
 
Krizden çıkışın yegane çözümü mevcut iktidarın yürüttüğü kirli savaşa tavır alarak tutum belirlemektir. Tarihsel toplumsal gerçeklikte ihanetin ve zulmün dayanılmaz ağırlığı karşısında büyüyen öfkenin karşısında hiçbir güç ayakta kalamamıştır. Ahlaki ve vicdani öfkenin isyanı sel olup tüm engelleri yıkıp geçmiştir. Tarihi direnerek ve mücadele ederek savaşanlar belirleyecektir. Tüm bu destansı direniş karşısında kendini bireysel kaygı ve korkularına hapsederek izleyici soğukluğunda pasif kılmak büyük vebalin altına bizleri sokacaktır. Temenni dilekleriyle vicdanlarımızı rahatlatarak, kendimizi direnişin dışında tutan suskunluğumuz üzerinden iktidar faşizmine rıza üretmektedir. Bu suskunluğumuzun iktidarın suç ortaklığına hizmet ettiği bilincine vararak direnişe ses olmak için harekete geçmek, toplum için tek kurtuluş yolu olacaktır.
 
Savaş gerçekliği karşısında yapılması gereken şeyleri uzun uzadıya sıralamak yerine yapılması gereken tek şey yaşanan zülum karşısında suskunluk diyetini bozarak faşizmin karanlığına teslim olmamaktır.