'Aysel Tuğluk'a dönük işkence suçu işleniyor'

  • 09:10 10 Eylül 2022
  • Siyaset
 
 
 
 
ANKARA - Demans hastası Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un sağlık durumunun giderek kötüleştiğine dikkat çeken HDP’li siyasetçiler Ebru Günay ve Meral Danış Beştaş, iktidarın siyasi tutsaklara dönük ayrımcı ve düşmanca politikalar uygulandığını söyledi. Siyasetçiler, “Siyasi irade istediği herkesi serbest bırakıyor ama Aysel Tuğluk’u bırakmıyor” dedi. 
 
Kocaeli Kandıra 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan demans hastası Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk, dün sabah saatlerinde hastaneye kaldırıldı. Aysel’in acil serviste tedavi altına alındığı belirtilirken, aynı gün devam eden Kobanê Davası duruşmasında söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Aysel’in yakın zamanda Covid-19’a yakalandığını hatırlatarak, sonrasında toparlanamadığı bilgisini verdi. Figen, “Bugün kendisini acile gönderdik. Cezaevi koşullarının yaratığı olumsuz durum, sağlığını gittikçe kötüleştiriyor” dedi. 
 
Aysel hastanede yapılan tedavinin ardından yeniden cezaevine götürüldü.
 
HDP Sözcüsü Ebru Günay, ve Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Aysel’in sağlık durumuna ilişkin ajansımıza konuştu. 
 
‘Yaşam hakkını tehdit eden bir iktidar gerçekliği var’
 
 Aysel’e yönelik ayrımcı bir politika söz konusu olduğuna dikkat çeken Ebru, AKP iktidarının özelde Adalet Bakanı’nın çok uzun süredir hasta tutsaklara yönelik uygulamalarını “Kürt düşmanlığı politikası” olarak değerlendirdi. Ebru, “Farkı durumlarda olan hasta mahpus Çevik Bir tahliye edilirken, Aysel Tuğluk cezaevinde ve tedaviye ulaşmasını sağlayan sağlık hakkına erişememesi, bir bütünen yaşam hakkı ihlalidir. Neredeyse son 4-5 aydır cezaevlerinde hasta tutsaklar çok yoğun bir şekilde hayatını kaybediyor. Açık ihmal ve ayrımcılık politikalarından kaynaklı. 90’lı yıllarda nasıl faili meçhul cinayetlerle Kürtler katledilmişse, şimdi benzer bir politikayı AKP cezaevlerinde hasta mahpuslar üzerinden yürütüyor. Hasta mahpuslar, ya tedaviye erişemiyorlar ya da tahliye edildikten kısa bir süre sonra yaşamlarını yitiriyor. Devletin koruması altında olan yurttaşın yaşam hakkının korunmasından ziyade, yaşam hakkını tehdit eden, ayrımcı ve düşmanca politika yürüten bir iktidar ve Adalet Bakanlığı gerçekliği var” dedi. 
 
‘Soruşturma dahi yapılmıyor’
 
 Demokratik ülkelerde cezaevlerinde bu kadar ihlalin yaşanması durumunda Adalet Bakanı’nın hemen istifa ettiğini, cezaevi idaresine ise soruşturma açıldığına dikkat çeken Ebru, Türkiye’deki durumu ise şöyle özetledi: “Bırakın istifa etmeyi, soruşturma dahi yapılmıyor. Ölümler şaibeli olarak kaldı. Aileler ve demokratik kamuoyu cinayete varacak şüphelerle boğuşuyor. AKP iktidarının özellikle son bir yıldır yürüttüğü düşman ve ayrımcı politikalarıyla ilgili bir durum. Yapılması gereken, başta Aysel Tuğluk olmak üzere hasta mahpusların tahliyesini sağlamak. Sağlığa erişim haklarını dışarıda sağlayacak koşulların yaratılması lazım. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) çok tartışmalı bir kurum olduğu, bu konudaki kamuoyuna yansıyan ırkçı tutumları biliniyor. ATK raporlarının aslında tıbbi ve insan hakları değerlerinden yoksun olan raporlar olduğunu hepimiz biliyoruz.” 
 
‘Düşman hukukunu da aşan bir durum’
 
 Aysel’in iki dönem milletvekilliği, parti eş genel başkanlığı yaptığını ve kamuoyunun da yakından tanıdığı hem bir siyasetçi hem de hukukçu olduğunu anımsatan Meral ise, Aysel’e yönelik özel bir uygulama olduğunu ifade ederek, söz konusu uygulamayı, iktidarın yaklaşımı olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Meral şöyle devam etti: “Bir siyasi irade var ortada. Demans hastası olan ve bu kadar ağır bir şekilde ilerleyen bir hastalıkla hapishane onlar için çekilmez bir ortamdır. Sevgili Aysel tek başına odada kalamıyor, ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yemek yiyemiyor. Bunu defalarca söylememize rağmen ATK tamamen politik bir yaklaşımla Aysel hakkında ‘cezaevinde kalabilir’ şeklinde rapor düzenliyor. Bunun ne tıp etiği ne de bilimsel verilerle ne de mevcut tabloyla izah etmek mümkün değil. Düşman hukuku diye bir sistem var ama bu düşman hukukunu da aşan öç alma duygularına dayanan toplumda var olan kutuplaştırmayı derinleştiren, öfkeyi büyüten bir uygulama olarak önümüzde duruyor.”
 
‘İntikam duygusu ile işlenen bir fiil’
 
 Aysel’in cezaevinde kaldığı her saniyenin, Kürt halkına yönelik bir işkence  olduğunu vurgulayan Meral, “İhtiyaçlarını karşılayamayan, cezaevinde arkadaşlarının yardımıyla günlük rutinini yürütmeye çalışan ki arkadaşlarımız Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Edibe Şahin ve diğer arkadaşların yardımıyla yaşamını sürdürüyor. Cezaevini ziyaret ettiğimde, infaz koruma memurları bile, ‘aman yalnız kalmasın, bekleyin gidene kadar’ gibi uygulamaları bizzat cezaevinde gördüm. Bu tabi ki özel bir uygulama, intikam duygusu ile işlenen bir fiil. Bu, her şeyden önce işkence suçunu oluşturuyor. Bütün taleplerimize rağmen ilgililer, yetkililer, sorumlular bu konu hakkında ne konuşuyor, ne bir açıklama yapıyor nede ATK’den eleştirilerimize bir yanıt alabiliyoruz. Bilim insanları, doktorlar bir yemin içiyorlar, bu yemine uygun olarak hiç kimseye ayrımcı yaklaşmamaları gerekiyor.”
 
‘Aysel Tuğluk’u bırakmayan da siyasi iradedir’
 
Meral, son olarak İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra tutuklanan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’e yönelik işkence karşısında doktorun tutumuna değinerek, Semra’ya dönük yaklaşımın, ATK’de de yaşandığına işaret etti. Meral, “Çevik Bir çok tartışıldı, demans hastası olduğu için. Bir Kürt, kadın, HDP’li, muhalif, aynı zamanda Alevi. Bütün kimlikleri birleştirdiğimizde ayrımcılığın en ağır halinin uygulandığını söyleyebiliriz. Bu iktidar, istediğini serbest bırakıyor. Devlet Bahçeli ‘Mümtazer Törköne cezaevinde kalamaz’ diyor. Bir süre sonra Mümtazer Türköne cezaevinin dışında. Alaattin Çakıcı’yı ziyaret ediyor. Bir bakıyoruz onun için özel infaz kanunu düzenleniyor. İnfaz kanununda yaptığımız muhalefete rağmen gerçek anlamda suçlular, cinayetten, tecavüz suçundan serbest bırakıldı. Oysa uluslararası ceza hukuk kanununda devletler, kendisine karşı suçları affedilebilir, kişilere karşı işlenen suçları affedemez, bu tip indirimlere gidemez. Bunun tam tersi işleniyor, şu anda Hizbullah sanığı kimse cezaevinde kalmadı hepsi serbest bırakıldı. Bize şunu demesinler, ‘hukuk herkes içindir herkese eşit uygulanıyor’ lafını bile duymak istemiyoruz. Çünkü hukuk herkese işlemiyor, herkes eşit değil. İstedikleri insanları çok rahat bir şekilde bırakıyorlar. Siyasi irade serbest bırakıyor. Aysel Tuğluk’u serbest bırakmayan da siyasi iradedir” şeklinde konuştu.