Kariane Westrheim: Çözümün anahtarı Öcalan’da

  • 09:02 23 Mart 2023
  • Güncel
Melek Avcı
 
ANKARA - AB’de gerçekleştirilen Uluslararası Kürt Konferansı katılımcılarından AB Türkiye Sivil Komisyonu Başkanı Prof. Kariane Westrheim, Türkiye’de yaşanan sorunların çözümüne ilişkin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın rolüne dikkat çekerek “İmralı'daki durum ve Abdullah Öcalan'ın tecrit edilmesi, bugün Kürtlere uygulanan tüm fiziksel, psikolojik ve siyasi tacizlerle pek çok yönden bağlantılı. Tek bir çözüm olabilir, o da tecridin kaldırılması ve nihayetinde Sayın Öcalan'ın İmralı cezaevinden salıverilmesidir. Çözümün anahtarı Öcalan’da” dedi.
 
Belçika’nın başkenti Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda (AP) 17'ncisi düzenlenen Uluslararası Kürt Konferansı 8-9 Mart tarihlerinde gerçekleştirildi. Avrupa Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTCC) tarafından Sol Grup, Greens-European Free Alliance (GREENS/EFA), Sosyalistler ve Demokratların Özgür İttifakı Grupları (S&D) ve Brüksel Kürt Enstitüsü ortaklığı ile düzenlenen konferans, sonuç bildirgesinde önemli çağrılar yer almıştı.
 
Tecrit, kimyasal ve HDP vurgusu
 
Gerçekleştirilen konferansta tüm sorunların temelinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin yattığının belirtildiği bildirgede, aylardır haber alınamayan Abdullah Öcalan ile görüşme yolunun açılması ve serbest bırakılması çağrısı dile getirmişti.  Diğer yandan Kürtlere karşı dört bir yerden savaş yürüten AKP-MHP iktidarının savaş suçlarının araştırılması ve uluslararası kurumların yaptırımlar uygulaması gerektiği belirtilmişti. 
 
Ayrıca HDP ve halkın iradesine dönük saldırıların bir an önce durdurulması gerektiği belirtilerek “Uluslararası toplum ve özellikle Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi, ikinci en büyük muhalefet partisinin yasaklanmasını hiçbir koşul altında kabul etmeyecekleri konusunda net sinyaller göndermelidirler” denilmişti.
 
Norveç Merkezli AB Türkiye Sivil Komisyonu Başkanı Kariane Westrheim, gerçekleşen konferans, açığa çıkan talepler ve çözüm önerilerine ilişkin JINNEWS’in sorularını yanıtladı.
 
“İlginç ve önemli olan, aynı zamanda Kürtlerin, Avrupa Birliği'nin politikacıları ve kurumlarından beklentileri oldu. Tartışılan en önemli konulardan biri, İmralı'daki durum ve Abdullah Öcalan'ın toptan tecrit edilmesiydi. Bugün Kürtlere uygulanan tüm fiziksel, psikolojik ve siyasi tacizlerle pek çok yönden bağlantılı olan en önemli konulardan biri.”
 
*Geçtiğimiz haftalarda 17. Kürt Konferansı’nı gerçekleştirdiniz. Bu konferansta öne çıkan en önemli konular nelerdi?
 
EUTCC, 8 ve 9 Mart tarihlerinde Avrupa Parlamentosu'nda dikkat çekici paneller ve ardından tartışmalarla süren başarılı bir konferans gerçekleştirdi. AB, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler konulu Yıllık Uluslararası Konferans, Sol Grup, Yeşiller-Avrupa Özgür İttifakı (GREENS/EFA), Sosyalistler ve Demokratlar Özgür İttifakı (S&D) Grupları ve Brüksel Kürt Enstitüsü ile ortaklaşa düzenlendi. EUTCC, AP'de Andreas Schieder (S&D), Francois Alfonsi (Yeşiller/EFA) ve Nicolaj Villumsen'den (Sol) oluşan Kürt Dostluk Grubu ile yakın işbirliği içindedir. Bu grubun üyelerinin Türkiye ve Suriye'deki durum hakkında ne düşündüklerini ve siyasi ittifaklarının Türkiye'ye karşı nasıl bir konumda olduğunu dinlemek önemliydi. Ancak bu bağlamda ilginç ve önemli olan, aynı zamanda Kürtlerin, Avrupa Birliği'nin politikacıları ve kurumlarından beklentileri oldu. AB siyasetçileri ve kurumları, sözden eyleme nasıl geçecek noktasıydı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen aradan geçen yüzyılda ‘Süreklilik, Çelişki ve Değişim’ dikkate alınarak konuya odaklanmak doğaldı. Tanınmış Türk tarihçi Baskın Oran, bu 100 yıldaki tarihsel gelişimi ve geçmişten günümüze Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti çerçevesindeki durum ve konumlarını konferansta özetleyerek aktardı. İkincisi, Rehşan Bataray tarafından da vurgulandı ve bir ülkeyi harabeye çeviren son deprem ve depremin sonuçlarının, hükümetin ihmali ve insan hakları ihlalleri, bu bölgelerde Kürtlere ve azınlıklara yönelik yaygın bir ırkçı politika hakkındaki soruları nasıl yenilediği üzerine tartışma yürütüldü. Tartışılan en önemli konulardan biri, İmralı'daki durum ve Abdullah Öcalan'ın tecrit edilmesiydi. Bugün Kürtlere uygulanan tüm fiziksel, psikolojik ve siyasi tacizlerle pek çok yönden bağlantılı olan en önemli konulardan biri. Bu nedenle avukatları tecride bir çözüm bulunması çağrısı yapıyor ve Öcalan'ın serbest bırakılması bu yüzden çok önemli.  Tartışılan bir diğer konu da Türkiye'nin Kürt bölgelerindeki savaşı ve bölgede kimyasal silah kullandığı iddiasıydı. Türkiye, sadece kendi sınırları içerisindeki Kürtlere karşı değil,  Güney Kürdistan ve Suriye gibi diğer devletlerin topraklarında da insansız hava araçları, kimyasal silahlar ve sayısız başka yasadışı silah kullanarak bir savaş yürütüyor.  Bu Türkiye ve Suriye'deki büyük depremden sonra da dâhil olmak üzere devam ediyor.
 
*Katılımcıların burada ortak mesajları nelerdi?
 
Katılımcılardan gelen geri bildirimler ağırlıklı olarak olumluydu, bazıları ise bazı oturumdaki konuların daha fazla detaylandırılıp tartışılmasını istedi. Bu özellikle kadınlar ve ‘Jin jiyan azadi'nin bugün Kürt kadınları ve Kürt hareketi için ne anlama geldiğinin tartışıldığı son paneldeydi. Buna katılıyorum. Çünkü özellikle bir Kürt kadın devrimi yaşanıyor ve kökleri Öcalan'ın yüzyıllar boyunca birçok düşüncesine dayanan ve en azından YPJ mücadelesinde ve AANES'in demokratik projesinde somutlaşan bir kadın bilimi olan Jineloji, gelişmeyi sürdürüyor. Kuzey-Doğu Suriye'deki genel durum ve özel olarak kadın devrimi, kadınların siyasetteki rolü ve özellikle kadın dış politikası hakkında harika bir konuşma yapan İlham Ehmed tarafından bu durum analiz edildi. İlham, kadınların siyasetteki konumlarını kendi çıkarlarını gözetmek ve insan haklarına dayalı insancıl, demokratik bir dış politika izlemek için kullanmaları gerektiğinin de altını çizdi.
 
“Her yıl farklı gündemlerimiz olsa da çözülmediği için aynı kalan konular var. Ancak EUTCC, gündemin mevcut duruma bağlanması için Türkiye'deki ve Kürtlerin yaşadığı eyaletlerdeki gelişmeleri yakından takip ediyor.”
 
 *Bu düzenlediğiniz 17. Konferans ve her yıl temel gündemler var ama öncekilerden farklı olarak bu yıl tartıştığınız farklı bir konu oldu mu?
 
Her yıl farklı gündemlerimiz olsa da çözülmediği için aynı kalan konular var. Ancak EUTCC, gündemin mevcut duruma bağlanması için Türkiye'deki ve Kürtlerin yaşadığı eyaletlerdeki gelişmeleri yakından takip ediyor. Bu yıl konferansın açılışı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne denk geldiği için bunu vurgulamak doğaldı. Konuşmacıların ve moderatörlerin çoğu da kadındı. Açılışta Nobel Barış Ödüllü Dr. Şirin Ebadi'den videolu bir mesaj aldık. Burada dünya kadınlarını selamladı ve İran'daki kadınlara yönelik son derece baskıcı teokratik rejimden ve mevcut kadın ayaklanmasından bahsetti. Ebadi, Masha Amini'den bahsetti ancak bizim dilediğimiz ve beklediğimiz gibi özellikle Kürt kadınlarından bahsetmedi. ‘Jin jiyan azadî’ sloganının kökeni gerçekten Kürt olsa da ve kadın ayaklanmasını ateşleyen kıvılcım bir Kürt kadını tarafından olsa da uluslararası medyada bundan neredeyse hiç bahsedilmiyor. İspanya'daki Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Derneği'nden Maryam Fethi'nin sloganı bir özgürlük paradigması olarak ele aldığı konferansta Geleceği Sallayan Kadınlar, Engeller ve Fırsatlar konulu bir panel düzenlendi. Panelde şu mesaj verildi: Ayaklanmanın gündeme getirdiği asıl meseleler tüm kadınları ilgilendirse de, ayaklanmada başrolü oynadıkları ve ayaklanma öncesinde ve sonrasında en çok zararı görecek olanların Kürt kadınları olduğu da bir gerçektir.
 
“Öcalan'ın tecrit durumunu değiştirmek için bir şeyler yapma ve uzun vadede serbest bırakılmasına yol açabilecek adımlar atma konusunda gerçek bir irade yok gibi görünüyor.” 
 
*Konferansta tecrit konusu tartışıldı. Biliyorsunuz PKK Lideri Abdullah Öcalan'dan haber alınamıyor ve Türkiye tecrit politikalarını derinleştiriyor. Buna ilişkin ne söylersiniz?
 
Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Mahmut Şakar, tecrit hakkında bilgi verdi. Konferans sonrası nihai kararda da belirttiğimiz gibi “Türkiye cezaevlerinde en büyük insan hakları ihlallerinin çıkış noktası olan, kanunsuz bir alan olan İmralı Cezaevi'nin kapılarının açılması, tarihi ve gecikmiş bir gerekliliktir. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve özellikle CPT'den İmralı'daki hukuksuzluğu sona erdirmek ve avukatların adaya sınırsız girişine izin vermek için tüm mekanizmaları tüketmesi istenmektedir…’ Bahsi geçen bu siyasi oluşumların birçoğunun konuyu tartışma biçimi bir sorun. Ancak Öcalan'ın tecrit durumunu değiştirmek için bir şeyler yapma ve uzun vadede serbest bırakılmasına yol açabilecek adımlar atma konusunda gerçek bir irade yok gibi görünüyor. Ancak gelişmeleri takip edenler biliyor ki şu anda tecridin kalkması ya da Öcalan'ın serbest bırakılması yönünde bir hareket yok.
 
* Bir diğer konu da kimyasal silahlar meselesiydi. OPCW, birçok çağrıya rağmen hala Türkiye’nin savaşta kullandığı silahları araştırma yoluna gitmedi. Çağrılar neden yanıtsız?
 
Bu konu, bir Alman biyolog ve Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Doktorlar (IPPNW) Bilimsel Danışma Kurulu üyesi Jan van Aken tarafından ele alındı. Yakın tarihli ortak yazarlık raporundan bahsetti ve şüpheleri daha fazla araştırmak, Birleşmiş Milletler çerçevesinde alınan tedbirlerle Türkiye'nin gelecekte kimyasal silah yasağını ihlal etmesini önlemek için acil, bağımsız bir uluslararası soruşturma çağrısında bulundu. Van Aken,  bölgedeki fiziksel bulgulara dayanarak Türkiye'nin kimyasal silah kullandığına inanmak için nedenler olduğunu söylüyor. Ancak Van Aken, Türkiye'nin kimyasal silah kullandığını belirtmemeye dikkat ediyor. Çünkü ellerindeki kanıtlar kesin bir şey ortaya koyamayacak kadar zayıf. Yine de Van Aken, bunların OPCW tarafından bağımsız bir uluslararası soruşturma yürütmek üzere bir ekip oluşturulmasını talep etmek için önemli ve yeterli olduğuna inanıyor. Kürtler ve çeşitli örgütler tarafından soruşturma çağrıları yapıldı ama ne yazık ki bunun için OPCW'ye başvurmak kimsenin ‘haddine’ değilmiş gibi. Böyle bir soruşturmanın yapılmasını istemek OPCW'ye üye devletlerin elindedir. Asıl soru, bir üye devleti, Jan van Aken'e verilen rapor da dahil olmak üzere bulunan belgelerle bunu yazılı olarak OPCW'ye sunmaya ikna etmenin mümkün olup olmadığıdır.
 
“Türkiye'nin Kürtlere karşı süregelen savaşına rağmen Türk-Kürt çatışması barışın asla olmayacağını ve Türk devletinin bu savaşı kazanamayacağını göstermektedir. Geriye kalan tek seçenek, Türkiye'nin bunu fark etmesi ve sonuç olarak Kürt hareketiyle barış müzakerelerine yeniden başlamasıdır.”
 
*Türkiye'nin Kürt sorununun çözümünde bir ilerleme kaydettiğini düşünüyor musunuz?
 
Hayır, hiç düşünmüyorum. 2013-2015 yılları arasında barış görüşmeleri şeklinde küçük de olsa bir umut ışığı vardı. Sona erdirildikten sonra işler daha da kötüye gitti. Bugün itibariyle, bir çözümün ufukta olduğuna dair bir işaret yok. Aksine Erdoğan ile AKP-MHP yakın tarihte eşi benzeri olmayan bir savaş hattına öncülük ediyor. Bu tarihin en trajik yanı ise, herkesin bildiği, sivillere, kendi vatandaşlarına karşı savaşlarını açık bir şekilde NATO'nun da izlemesi ile gerçekleştirmesidir. Tüm gözler Ukrayna'nın üzerinde ve Ukrayna'nın gölgesinde Erdoğan soykırımcı politikasını gözler önüne seriyor. Ama umut etmek her zaman mümkündür, bir şeyler olabilir ve siyaset -çok az da olsa- Kürtlerin lehine değişebilir. Türkiye'nin Kürtlere karşı süregelen savaşına rağmen Türk-Kürt çatışması barışın asla olmayacağını ve Türk devletinin bu savaşı kazanamayacağını göstermektedir. Geriye kalan tek seçenek, Türkiye'nin bunu fark etmesi ve sonuç olarak Kürt hareketiyle barış müzakerelerine yeniden başlamasıdır. Kısa bir süre sonra Türkiye'de seçimler var, ne olursa olsun, çok az değişiklik olacak. Tek soru bu değişikliklerin nelerden oluşacağı.
 
“Öcalan'ın değişen en ufak bir rolü Türkiye'deki tüm siyasi tabloyu değiştirebilir. Çözümün anahtarı Öcalan'da.”
 
* Sizce çözüm nereden geçiyor?
 
 Tek bir çözüm olabilir, o da tecridin kaldırılması ve nihayetinde Sayın Öcalan'ın İmralı cezaevinden salıverilmesidir. Öcalan'ın İmralı'daki tecridi ve hapishane koşulları ile Türkiye hapishanelerindeki tüm siyasi tutuklulara yönelik muamele arasında doğrudan bir bağlantı var, aslında Öcalan'ın değişen en ufak bir rolü Türkiye'deki tüm siyasi tabloyu değiştirebilir. Çözümün anahtarı Öcalan'da. Bu nedenle, barış çerçevesinin inşasına katkıda bulunabilmesi ve Türk devleti ile PKK'nin de içinde bulunduğu Kürt hareketi arasında arabulucu rolünü üstlenebilmesi için serbest bırakılması hayati önem taşımaktadır. Kararda da buna ilişkin çağrı var: “EUTCC Konferansı, sürdürülebilir bir çözümün ön koşulu olarak Türk devleti ile PKK arasında diyaloğa dönülmesi ve Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması çağrısında bulunmaktadır.”