HDP’den depreme dair 13 maddelik çözüm önerisi

  • 12:00 23 Mart 2023
  • Siyaset
İSTANBUL - HDP’nin depreme yönelik tespit ve çözüm önerilerini içeren tutum belgesini açıklayan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, depremde ortaya çıkan tablonun yerel yönetimin önemini gözler önüne serdiğini söyleyerek seçimden sonraki süreçte çözüm için atılması gereken adımları 13 maddede sıraladı. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Taksim Hill Otel’de 6 Şubat’ta Mereş (Maraş) merkezli gerçekleşen ve 11 kenti etkileyen depreme ilişkin tespit ve çözüm önerilerini içeren tutum belgesini basın toplantısı ile açıkladı. Toplantıya HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP MYK Üyesi Elif Bulut, HDP Ekoloji Komisyonu’ndan sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Naci Sönmez ve HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü katıldı. Toplantının gerçekleşeceği salona “Depreme yönelik tespitler ve çözümler”, “Çareserîyên li ser erdhejê” yazılı pankartlar asıldı.
 
‘Yaşanın yıkımın nedeni iktidarın politikaları’
 
Tutum belgesini okuyan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, depremin doğa olayı olduğunu ancak yıllar içerisinde gerçekleşen yıkımlarda binlerce insanın yaşamının yitirmesinin nedeninin iktidarın uyguladığı politikalar olduğunu vurgulayarak imar affı ile düzensiz bir kentleşmenin gerçekleştiğini ifade etti. Pervin, “Oy ve rant uğruna yapılmayan denetimler yaşadığımız felaketin ve yaşam hakkı ihlalinin, kent suçlarının siyasi sorumlularına da işaret etmektedir. AKP-MHP iktidarının gerekli ve yeterli deprem önlemlerini almadığı, kamu kurumlarının hazırlıksız olduğu, büyük bir organizasyon ve koordinasyon sorunu yaşandığı açıkça görülmüştür. Doğal afetlere müdahalede yetkili kurum olan AFAD İçişleri Bakanlığı’na bağlanmış, asli görevi afetlere acil müdahale olan bu kurum iktidarın hırsızlık ve yolsuzluk kapısı haline getirilmiştir. Kızılay da kurum yönetimi açısından liyakatsizlikle malul ve arpalık olarak kullanılan, halka yardım ulaştıran değil malzeme satan bir şirket durumuna getirilmiştir” dedi. 
 
‘Yerel yönetimler zorunluluğu ortaya çıktı’
 
Bu süreçte halka yardım ulaştırmayan iktidarın toplumsal dayanışmayı da hedef haline getirdiğini belirten Pervin,  siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve halklar tarafından gerçekleştirilen yardımın engellenmeye çalışılmasını “ibretlik tablo” olarak tanımladı. Pervin, “İmar kanunları, yapı yönetmelikleri ve denetim mekanizmaları bilimsel ve kamusal bakış açısından uzak vahşi piyasa koşullarına göre hazırlanmaktadır. Deprem değil, depreme karşı gerekli ve yeterli önlemleri almayan siyasi iktidar ölümlerin sorumlusudur. Sözüm ona bürokratik hantallıktan kurtulma iddiasına sahip Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, yani tek adam yönetiminin, nasıl enkaz altında kaldığına bu toplum tanık olmuştur. Sözüm ona bürokratik hantallıktan kurtulma iddiasına sahip Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, yani tek adam yönetiminin, nasıl enkaz altında kaldığına bu toplum tanık olmuştur. Yerel yönetimlerin güçlü olduğu, anında müdahale için Ankara’dan talimatın beklenmediği bir siyasal düzen ihtiyacı bir kez daha bir zorunluluk olarak açığa çıkmıştır” şeklinde konuştu.
 
Çözüm önerileri
 
Mevcut iktidarın afet yönetimi konusunda yetersiz olduğunun altını çizen Pervin, seçimden sonraki süreçte oluşacak yeni yönetimin depreme hazırlık ve kent hakları kapsamında atması gereken adımları şu şekilde sıraladı:
 
“* Bina kusuruna bağlı meydana gelen yıkım ve ölümlerden inşaat, ruhsat, onay aşamasında birinci derecede sorumlu olan herkes için mevzuatta cezai yükümlülükler arttırılmalı ve kesinlikle uygulanmalıdır.
 
* Afet bilinci ve kültürünün gelişmesi için ilköğretimden itibaren coğrafya ve jeoloji dersleri müfredata alınmalı; afet öncesi, afet anı ve sonrası için eğitimler verilmeli, afet esnası ve sonrasında yapılacaklara dair eğitimler ilkokul seviyesinden başlatılmalıdır.
 
* Afet dönemlerinde merkezin karar alma süreçlerini beklemeyecek, halkla beraber hareket eden güçlü demokratik yerel yönetimlerin inşası gereklidir. Yatay örgütlenme tarzı ve merkezi kurumlarla koordineli halde hareket edecek yerel yönetimler her bir mahallede oranın ihtiyaçları doğrultusunda afet gönüllüleri örgütlenmesini hazırlamalıdır.
 
* Mevcut 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Yasa yürürlükten kaldırılarak yeni bir düzenleme yapılmalı, 3194 Sayılı İmar Yasası ve bağlı yönetmelikler de kent suçları tanımlaması kapsamında yeni mevzuata uyumlu hale getirilmelidir.
 
* Doğayla çatışmadan, planlı ve sağlıklı kentleşmeye gidilmelidir. Başta imar afları olmak üzere tüm kent suçları anayasal hüküm altına alınarak imar ve yapı mevzuatına uygun yapılaşma, kamu yararı ve halk katılımı dikkate alınarak gerçekleştirilmeli, bilimsel içerikli imar planları şehirlerin anayasası niteliğini taşımalıdır.
 
* Kentlerde afetlerden korunmak ve zararlarından en az etkilenmek amacıyla "Afet Risk Yönetimi" anlayışı benimsenmeli, öncelikle başta deprem olmak üzere afet riski olan bölgeler tespit edilmeli ve söz konusu riskleri azaltacak önlemler ivedilikle alınmalıdır. Özellikle İstanbul başta olmak üzere tüm kentlerimizde kapsamlı afet yönetim planları hazırlanmalı ve gecikmeksizin uygulama olanakları yaratılmalıdır.
 
* Gelecek 5 yıllık planlamada depreme dayanıklı ve dirençli kentler projesi ilan edilmeli ve uygulanmalıdır.
 
* Tarım alanları, nehir dere yatakları, kıyılar, fay zonları, heyelan, çığ gibi riskli alanlar imara açılmamalı, mevcut olanlar bir planlama doğrultusunda boşaltılmalıdır.
 
* Barınma hakkı anayasal bir haktır ve demokratik sosyal devletin bir görevidir. Kent planlaması, merkezi üst plan ilkeleri altında yerel yönetimlerin bilimsel, ekolojik dengeyi dikkate alan, katılımcı, sosyo-kültürel, çevresel ve jeolojik kriterlere göre yapılmalıdır.
 
* Kent ve mekan planlamaları, kent hakkı kavramı çerçevesinde, imar kanunları, bina ve yapı yönetmelikleri, yapı denetim sistemi uzman kurumlar, üniversiteler, TMMOB ve benzeri STK’lar ile bilimsel gerçekler ışığında yeniden düzenlenmelidir. 
 
* Afet ve Kentsel Dönüşüm Bankası kurulmalıdır.
 
* AFAD kesinlikle özerk bir kimliğe kavuşmalı, liyakat temelinde atamalar yapılmalıdır. AFAD’ın teşkilat yapısı yerel ve bölgesel düzeyde yeniden düzenlenmeli, illerde AFAD danışma kurulları oluşturulmalı, ilgili STK’lar ve yerel yönetimler bu kurullarda yer almalıdır.
 
* Afet anlarında halka yardım anlayışını kaybeden ve iktidarın arpalığına dönüşmüş olan Kızılay bu çarpık anlayıştan ivedilikle arındırılmalı ve yeniden yapılandırılmalıdır.”