Tarihe yeni bir not: Cudi Yürüyüşü

  • 14:54 18 Eylül 2022
  • Güncel
 
Öznur Değer 
 
ŞIRNAK - Öz itibariyle dün gerçekleşen Cudi Yürüyüşü bir tarihti. Bizler de Kürdistan coğrafyasında gelişen bu tarihe tanıklık eden gazeteciler arasındaydık. Etkilerinin uzunca bir süre devam edeceğini düşündüğüm Cudi Yürüyüşü ve yürüyüşte verilen direniş mesajının iktidar tarafından da alındığını düşünüyorum. Cudi, bir ses, bir çığlıktı. Direniş ve mücadele sözünün yankısıydı…  
  
Federe Kürdistan Bölgesine yönelik askeri saldırılarına aralıksız devam eden AKP-MHP iktidarının Kürdistan coğrafyasında yürüttüğü askeri saldırılarla doğayı talan ettiği, uzun zamandır gündemde olan bir konu. Şırnak’ta bulunan Cudi Dağı’na yönelik ağaç kıyımı ise Kürdistan’daki ekolojik kırımın son fotoğrafıydı. Cudi ve Besta bölgesinde uzun süren doğa talanına karşı harekete geçen sivil toplum örgütleri ile siyasi partiler günlerdir yürüyüşe hazırlanıyordu.
 
Talana karşı binler yürüdü 
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Tevgera Jinên Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde “Savaş Yıkımına ve Doğa Talanına Karşı Yürüyoruz” şiarıyla bir süredir çalışmaları süren tarihi Cudi Yürüyüşü, dün binlerin katılımıyla Cudi Dağı eteklerinde gerçekleşti. Kürdistan’ın çeşitli kentlerinden yüzlerce kişinin katıldığı yürüyüşe Türkiye’nin birçok bölgesinden de çok sayıda kişi destek verdi. Böylece, iktidarın doğa kırımı politikası, Türkiye’nin 7 bölgesinden yüzlerce insanı mücadele vurgusu ile bir araya getirmiş oldu.   
 
Cudi eteklerinde 
 
7’den 70’e binlerin toplandığı Cudi Dağı etekleri görsel olarak ihtişamını yansıtıyordu. Ulusal kıyafetleriyle yürüyüşe katılan kadınlar, bastonuyla yürüyen amcalar, acısını direnişe döken anneler ve geleceğine, umuduna sahip çıkan çocuklar, gençler başta olmak üzere bir tarih yazıldı dün Cudi’de. Direnişin sembollerinden olan Cudi  direnişin bir kez daha görkemlisine sahne oldu. 
 
Kontrol noktaları direniş alanına dönüştü
 
Batman ve Mardin kolu olmak üzere iki ayrı koldan sabahın erken saatlerinden Cudi’ye doğru yola çıkan kitle Cizre’de birleşti. Her kent ve ilçe giriş-çıkışlarında dakikalarca polisler tarafından kontrol noktalarında bekletilen kitle, bekleyiş anlarını bile ezgileri, halayları, alkış ve zılgıtlarıyla direniş ve şölene çevirdi. Yüzlerce araç uzun kuyruklar oluşturdu. Her kontrol noktasında kitlenin engellenmesini beklerken, hiçbir engelleme ile karşılaşılmaması kafalarda soru işareti yaratsa da zannımca kitlenin gerek sayısal anlamdaki çokluğu gerekse de direnişteki ısrarı engellemeyi durduran temel neden oldu.
 
Neden müdahale edilmedi?
 
“Acaba neden müdahale etmiyorlar” sorusu ise Kürt’ün tarihsel gerçekliğini konu edinen trajik sorulardan. Her eylemine, etkinliğine hatta sadece fiziksel durumlara da değil, her düşüncesine, konuşmasına ve hatta varlığına müdahale edilen, bulunduğu her alanda saldırıya, işkenceye maruz kalan Kürt’e kontrol noktalarında müdahale edilmemesi elbette şaşırtıcı. O nedenle “Acaba neden müdahale etmiyorlar” sorusu bu anlamda anlaşılır bir soru. Bu soruya farklı yanıtlar doğsa da kitle içinden “Fırtına öncesi sessizlik bu” yanıtı en kabul göreni idi. Her sessizlik beraberinde bir fırtınayı doğurur. Bu soruya ironik ve komik yanıtlar verilse de hem soru hem de soruya verilen yanıt ile kitlenin eylemi gerçekleştirme kararlılığı ve iradesine tanık oldum. Henüz yol serüveni bitmeden “Ne olursa olsun, ne yaparlarsa yapsınlar biz direneceğiz” yanıtını alır gibiydim. Jandarmalarla çevrili yol kontrollerinde “Burayı da geçtik” sözü, kitle için amaca giden bir damla misaliydi.
 
Kitleye su getiren çocuk
 
Saatler süren yol macerasının en dikkat çeken anekdotlarını paylaşarak yürüyüşün önemine vurgu yapmak istiyorum. Yol boyu beni en çok etkileyen sahne Cizre çıkışındaki yol kontrolünde gerçekleşti. Yüzlerce araç dakikalarca yaklaşık 40 derece sıcaklığın altında kentten çıkmayı beklerken, yakınlarda evi bulunan 10 yaşlarında bir çocuk kitlenin sıcak altında susamış olduğunu görerek evinden bir şişe soğuk su ve bardak getirerek bekleyen kitleye su ikramında bulundu. Anlatıldığında “Eee ne var bunda alt tarafı bir su vermiş” gibi bir algı oluşsa da bu çocuğun sergilediği davranış aslında Kürtlerin ortaklaşmasının bir sembolüydü. “Yürüyüşe katılamasak da bulunduğumuz yerde sizi destekliyoruz” mesajıydı. Yanı sıra 7’sinden 70’ine Kürt’ün doğasına, değerine bulunduğu her alanda sahip çıkışının da emsali oldu bu resim. Büyük bir arzuyla kitleye su getiren çocuk kitle tarafından da sevgi ve ilgiyle karşılandı.
 
Petrol istasyonlarında renkli görüntüler
 
Yürüyüşe giden yolun bir diğer neşeli durak noktası ise petrol istasyonları oldu. Her petrolde kılamlar eşliğinde halaylar, zılgıtlar çekilerek eylem şölen havasına dönüştü. Burada açığa çıkan renkli görüntüler, kitlenin direnişinin de bir emsali oldu. Yanı sıra yine yol boyu ilerleyen konvoylara, dışardan insanların zafer işareti ve korna sesi ile destek vermesi de direnişin bütünlüğünü gözler önüne serdi.     
 
Toplanma yeri Avgamasya köyü
 
Ve nihayetinde saatler süren yolculuk sonunda Mardin ve Batman kolunun birleşeceği alana varıyoruz. Cudi Dağı eteklerinde yer alan Avgamasya köyü toplanma noktası olarak belirlenmiş. Yüzlerin gözünde beliren heyecan, sergilenecek direnişin önceden habercisi niteliğinde. Nitekim eylem öncesi mikrofon uzattığımız kadınlar, yurttaşlar da direniş mesajını vermişti.
 
Cudi Dağı ablukada!
 
Avgamasya köyü ikiye ayrılmış, bir tarafında yürüyüş için bekleyen kitle öte taraftan ise Cudi’yi adeta ablukaya alan asker, polis ve jandarma… Karşımızda Cudi, kitle ise Cudi eteklerinde direnişte. Ve işte yol boyu “Neden müdahale edilmedi”ğinin nedeni Avgamasya’da açığa çıkıyor. Beklediğimiz bir şekilde tüm “saldırı” gücü orada birikmiş ve kitleye saldırmak için saat kolluyordu. Bir yandan saldırmak için bekleyenler öte yandan ise direnmek için bekleyenler olarak Cudi yeni bir tarihe ev sahipliği yapıyordu.
 
Saldırı anı
 
Yürüyüşe hazırlanan kitle aniden polis ve asker saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Tazyikli su ile başlayan saldırıyı, biber gazı kapsülleri takip etti. Kullanılan çeşitli gazlar sonucunda birçok kişi nefes alamaz hale geldi. Doğayı nefessiz bırakmak isteyen anlayış, doğasına sahip çıkanları da nefessiz bırakmayı kendine hedef edinmiş durumdaydı. Polis, asker ve jandarmanın kitleyi “öldürmek”te bile bir beis görmediğini nefret dolu gözlerinden okuyabildik. Kitleye geri adım attırabilmek için elindeki tüm “savaş” argümanlarını kullanan ve tüm imkanlarını tüketen polisler, kitleyi TOMA, akrep ve çeşitli zırhlı araçlarla iki koldan ablukaya aldı. Yayın yaptığımız sırada ne olduğunu anlayamadığımız bir şekilde elbette biz de orada bulanan kitle gibi saldırıdan nasibimizi alanlardandık. Çok sayıda gazeteci arkadaşımız biber gazının etkisiyle fenalaşırken, birçok arkadaşımız ekipmanını düşürdü. İktidarın Kürt düşmanlığının son örneği Cudi Yürüyüşü oldu. 
 
Saldırıya yanıt: Tek sesten direniş
 
Tabi saldırı anında kitlenin duruşu, sergilediği direniş ve ödün vermeyişi ise tarihe yeni bir not düştü. Böylece Kürt’ün tarihsel direnişine Cudi Yürüyüşü de eklenmiş oldu. Saldırıya anında direniş ile yanıt veren kitle, Kürt’ün örgütlü duruşunun da sembolü oldu. Saldırı anında özsavunmasını kullanan kitle, haklı mücadele ve direnişini gözler önüne sererken, TOMA şiddeti karşısında “taş” ile verilen mücadele, direnişteki tekerrürü hatırlattı. 90’lardan bu yana iktidarın gelişmiş askeri tekniğine doğada bulunan taşlar ile yanıt veren Kürtler, dün bir kez daha doğa saldırısına karşı doğadan parçalarla özsavunma geliştirdi. 7’den 70’e yürüyüşte yer alan kitlenin tek ağızdan söylediği “Cudi bizimdir”, “Bîjî berxwedana Cudi”, “Direne direne kazanacağız”, “Kürdistan faşizme mezar olacak” sloganları Cudi eteklerinde yankılandı.   
 
Yürüyüşte tecrit vurgusu
 
Yürüyüş temelde Cudi’de gerçekleşen ağaç kıyımı ve doğa katliamına yönelik olsa da gerek bölge halkı gerekse de yürüyüşte yer alan kitle, bu durumun yürütülen savaş politikalarından bağımsız olmadığını sıklıkla vurguladı. Yine aynı kitle savaş politikalarının ise İmralı tecridinden bağımsız olmadığını alanda haykırdı. Yürüyüşe damga vuran ana mesaj ise doğa kırımının tecritle olan bağlantısıydı. İmralı’da derinleşen tecrit sonucunda doğanın da talan edildiğine dikkat çeken kitle, büyük bir coşku ile İmralı’yı selamladı. “Bîjî Serok Apo”, “Selam, selam İmralı’ya bin selam” ve “Bê Serok jiyan nabe” sloganları derinleşen tecridin doğa katliamına etkisini özetledi.  
 
Cudi mücadele sözünün yankısıydı…  
  
Öz itibariyle dün gerçekleşen Cudi Yürüyüşü bir tarihti. Bizler de Kürdistan coğrafyasında gelişen bu tarihe tanıklık eden gazeteciler arasındaydık. Etkilerinin uzunca bir süre devam edeceğini düşündüğüm Cudi Yürüyüşü ve yürüyüşte verilen direniş mesajının iktidar tarafından da alındığını düşünüyorum. Tarih bir kez daha Kürt’ün direnişine ve değerlerine olan bağlılığına tanıklık etti. Cudi, bir ses, bir çığlıktı. Direniş ve mücadele sözünün yankısıydı…    
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!