Kobanê Davası: Kürt sorunu emperyalistlerin bize armağanıdır
- 17:36 2 Ocak 2024
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda beyanlarını sürdüren tutsak siyasetçi Selahattin Demirtaş, “Kürdistan’ın bölünmesi emperyalistlerin bize armağanıdır ki daha sonra kendi hatalarımızla bu sorunu büyüttük. Kürtler Türklerle birlikte hareket etmemiş olsaydı kaderimiz nasıl olur bilemiyorum. Birlikte hareket etmeyi seçtiğimiz için bugün bu trajedi yaşanıyor” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası, Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda devam ediyor.
Duruşmaya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, DEM Parti Hukuk Komisyonu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Emek Partisi (EMEP) Milletvekili Sevda Karaca ile çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. Ayrıca Barış Anneleri ve çok sayıda yurttaş da salonda yer aldı. Sebahat Tuncel, Aynur Aşan, Günay Kubilay, Bülent Parmaksız, Ali Ürküt ve Nazmi Gür duruşma salonunda yer alırken, farklı cezaevlerinde tutuklu bulunan siyasetçiler ise Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
Duruşma başlamadan önce avukatlar ve katılımcılar SEGBİS'le Selahattin’e başsağlığı dileğinde bulundu. Selahattin’in eşi Başak Demirtaş da Diyarbakır’dan SEGBİS ile bağlanarak Selahattin’e başsağlığında bulundu ve “Binlerce insanla babayı son yolculuğuna uğurladık. Binlerce kişi katıldı, herkesin sana selamı var, taziyelerini bildirdiler” dedi.
‘Acımızı bal eyleyerek duruşumuzu koruyacağız’
Paul Auster’in, “Yalanı geri alamazsın, gerçek bile yetmez bile buna” sözlerine atıfta bulunan Selahattin, “Bu kumpas davasında saf katışıksız bir yalan var. Biz yıllardır gerçekleri anlatarak yalanı anlatmaya çalışıyoruz. Yalanın geri alınamayacağını biliyoruz. Bu yalanın sahiplerinin mazoşistçe bir haz aldıklarını biliyoruz. Biz de boyun eğmeden, acılarımızı bal eyleyerek duruşumuzu koruyacağız. Tarihi yalanları bir kez daha ifşa edeceğiz. Savunmamı, okuma yazması olmadan alın teriyle 7 çocuk yetiştiren babama, Tahir ustaya ve bütün anne- babalara ithaf ediyorum” dedi.
‘Bu devlet anavatanımızı işgal etmiştir’
“Halkımız anavatanımızda karnını doyurmak ve yaşamak istiyor” diyen Selahattin, “Türkler de bin yıl önce geldi. Onlar da karnını doyurmak ve yaşamlarını sürdürmek istiyor. Tıpkı Fransızlar, Almanlar, Yahudiler, Aborjinler ve Afrikalılar gibi. Hepimiz karnımızı doyurmak ve neslimizi sürdürmek isteriz. Herkes haklıdır ama güçlü değildir. Doğada sadece güçlüler ayakta kalıyor. Hani kültür icat etmiştik, ona ne oldu? Ahlak ve erdeme ne oldu? Kültüre göre haklı olan biziz. Sizin ve benim mensup olduğumuz devlet, bizim anavatanımızı zorla işgal etmiş. Erdemlilik anlaşmasını bozan devlettir. Burada bir suçlu aranacaksa o biz değiliz, biz bunun mağduruyuz. Bizim de hatalarımız oldu. O da doğrudan ve hakikatin peşinden gitmeme gibi hatalarımızdır; erdemlilik sözleşmesini ihlal ederek binlerce yıllık bir arada yaşama akdini bozanlara karşı direnmemizdir. Bugün yargılanmamızın nedeni budur. Dünyanın her yeri sömürgeleştirildi. Amerika Birleşik Devletleri’nin, Avrupa’nın zenginliğinin, Kanada’nın zenginliğinin temelinde Asya ve Ortadoğu’nun sömürülmesi yatar. Bu sözleşmeyi bozanlar suçludur. Afrikalılar, Asyalılar, Mezopotamyalılar suçlu değil” diye belirtti.
‘Batılıların zenginlik dedikleri şey çaldıkları ve sömürdükleridir’
Daha genç bir avukatken Lizbon'da bir sempozyuma konuşmacı olarak katıldığını ve oradaki parlamentoyu gezdiğini söyleyen Selahattin, “Görkemli bir parlamentoları var. Beni gezdirdiklerinde bir yandan da anlatıyorlardı. Şu mermerler, sütunlar Afrika’dan, şuradan, buradan vs. diyorlardı. Bunu anlatan sosyalist bir milletvekiliydi. ‘Size ait bir şey var mı?’ diye sordum. ‘Hepsi bizim’ diye baktı. Çalmadığınız, size ait olan bir şey var mı diye sordum tekrar. Adamın kafasına dank etti. Dünyanın her yerinden çalıp getirmişler, bizim diye övüne övüne anlatıyorlar. Çünkü etik sözleşmesini bozdu İspanyollar ve diğer ülkeler” sözlerini kullandı. Selahattin, “Bugün göç dediğiniz, zorunlu göç dediğiniz şeyde de çaldıklarınızın peşinden geliyor insanlar. Çünkü zenginlik dediğiniz şeyler zaten o insanlara ait. Biz buna emperyalist sömürü diyoruz. Konuşmalarımızda bunlar var. İspanya Batı Sahra’dan çekilirken arkasından bir avukat, bir doktor bıraktı. Avrupa oradan sömürdüğü altın, petrol ve madenle zenginleşirken dünyanın doğusu geri bırakıldı” dedi.
‘Bize sarı torba atanlar kimliklerinin farkında değil’
Dünyadaki inançların ve dinlerin iyilik vaaz etmesine rağmen kötülüğün devam etmesine bir kez daha işaret eden Selahattin, “O zaman neden bu kadar kötülük var? Siyasal İslam’ın bu konudaki rolünü anlatmıştım. Bunları anlatmaya devam edeceğim. Birbirini boğazlayan İrlandalı Katolik ve Protestanların çoğu İncilin 10 emrini bilmiyor. Yalanın üzerine kurulu bir düzen var. Din uğruna, inanç uğruna birbirini kesmeyen kalmadı. IŞİD’lilere sorun bakalım İslam adına tam olarak neyi biliyorlar. Ya da sokağa dökülen linç güruhlarına, Genel Merkezimizin önüne gidip sarı torba bırakan gruplara bir sorun bakalım uğruna uğraştıkları dinin ve kimliğin ne kadar farkındalar. Farkında değiller. Bunlar sadece karnını doyuran, neslini sürdürmeye çalışan gruplardır. Homo Sapiens bunlar. Kültürle alakaları yoktur. Erdemlilik sözleşmesi bozulmuşsa bir arada yaşamanın imkanı yoktur, ki onu bozan da biz değiliz” ifadelerini kullandı.
Kürdistan’ın ilk bölünmesi
Öğleden sonra da beyanlarını sürdüren Türk ve Kürt ilişkilerine değinen Selahattin, “İki ayrı halkın tarihi, iki ayrı halkın sosyolojisinden bahsediyoruz. Son 100 yılı esas alarak Kürtler ne yaşıyordu, Türkler ne yaşıyordu, neden tarihlerimiz birbiriyle çatışıyor, bugün nasıl bunları çatıştırmadan düzenleyebiliriz onları anlatacağım. Kürtlerin tarihi anlatılmıyor. Kürtlerin tarihi yaşadığı acılar bilinmez. Bir Kürtler bir de onları yakından takip eden dostları bilir. İnkılap tarihi kitaplarında birkaç yerde Kürtlerden bahsedilir o da zararlı cemiyetler olarak bahsedilir. Kürtlerden hiç bir yerde iyi bir şekilde bahsedilmez” dedi. 1514 yılındaki Çaldıran Savaşı ile birlikte Kürtlerin coğrafyasının ikiye bölündüğünü anımsatan SElahattin, “Kürt tarihinde de tartışmalı bir kişilik olan İdrisi Bitli hem Yavuz Selime danışmanlık yapar hem de savaşın akıl hocalığını yapar. Çaldıran Savaşı Osmanlı’nın zaferi ile sonuçlanır ve Kürdistan coğrafyası defacto olarak ikiye bölünür. Daha sonra bunun resmileşmesini 1639’da Kasrı Şirin anlaşmasıyla görürüz. Ama aşağı yukarı 1514 yılından beri Kürdistan coğrafyasının 3’te biri İran Safevi Devleti’nin sınırlarındadır” diye anlattı.
‘Kürtler Osmanlı döneminde özerk otonom yapılara sahipti’
Daha sonra Kürdistan tarihinin yazılmaya başladığını vurgulayan Selahattin, daha sonra yaşanan Kürt isyanlarına dikkat çekti. Selahattin, Abdülhamit döneminde Kürdistan madalyası bastırıldığını belirterek, Osmanlı döneminden beri Kürtlerin özerklik ve otonom örgütlenmelere sahip olduğunu söyledi. Selahattin, “Kürtler bütün yaşadıklarını yazılı tarihle değil ama sözlü tarih ve dengbejler yoluyla bugüne kadar taşımıştır. Kürtlerin hafızalarında o dönemler de dahil her şey canlıdır. Mir Bedirxan Osmanlı tarafından baskıya uğrar. Mir Bedirxan ihanete uğrayarak yenilgiye uğrar. Mir Bedirxan dönemi Kürt-Kürdistan tarihi açısından önemlidir ve kimi fezlekelerde geçtiği için değineceğim. Bedirxan beyliği ortadan kaldırılırken Kürtçe Kürdistan yasaklanmıyor” diyerek Kürdistan’ın emirliğinin Osmanlı tarafından kabul edildiğinin altını çizdi. Hamidiye alaylarına da dikkat çeken Selahattin, “Bununla Kürtler kendi örgütlenmelerini korur ama verdikleri zarar çok daha büyüktür. Bugünkü koruculuk sistemine benzer. Kürt aşiretleri Hamidiye Alayları eliyle bir birine zulüm uygular. Hamidiye Alayları Kürdistan tarihinde olumsuz bir role sahiptir ama bunu olumlu bulan Kürt İslamcılar da vardır. Ben olumlu bulmuyorum” dedi.
‘Kürt sorunu emperyalistlerin bize armağanıdır’
Kürdistan tarihine ilişkin anlatımlarını sürdüren ve Skyes-Picot antlaşmasına da değinen Selahattin, bugün çizilen sınırların büyük oranda Skyes-Picot antlaşmasıyla belirlenen sınırlar olduğunu vurguladı ve ekledi: “1514’te fiilen ikiye bölünen Kürdistan coğrafyası 1916’daki Skyes-Picot anlaşması ile 4’e bölünür. Kürdistan’ın bölünmesiyle emperyalistlerin bize armağanıdır ki daha sonra kendi hatalarımızla bu sorunu büyüttük” diye konuştu. Demirtaş, 1925 Şeyh Sait isyanına da dikkat çekerek, “Kürtler Türklerle birlikte hareket etmemiş olsaydı kaderimiz nasıl olur bilemiyorum. Birlikte hareket etmeyi seçtiğimiz için bugün bu trajedi yaşanıyor.”
‘Bugünkü Kemalizmi yaşasaydı Mustafa Kemal bile tanımlayamazdı’
Daha sonra Türk tarihine değinen ve JönTürklerin faşizmden, sosyalizme, Komünizm’den siyasal islama kadar her düşünce akımını takip ettiklerini belirten Selahattin, “Bütün bunları karışınca ortaya çorba çıktı” değerlendirmesinde bulundu. Selahattin, Kemalizmin bütün bu akımlar arasında bocaladığını belirterek, “Yaşasaydı bugünkü Kemalizmi herhalde Mustafa Kemal’in kendisi bile tanımlayamazdı” diye belirtti. Selahattin, Cumhuriyet’in kuruluş döneminde faşizmin ve komünizmin revaçta olduğunu ve Türklüğün de o mertebeye çıkarılmak istendiğinin altını çizerek, “O yüzden İtalya ve Sovyet Rusya’ya ziyaretler yapılır. Kadro diye bir doktriner dergi çıkarılır ve o dergide faşizm övülür” diye hatırlattı.
‘80 darbesi bütün kurum ve kuruluşlarıyla bugün devam ediyor’
Solun da vatan haini olarak beyinlere pompalandığını söyleyen Selahattin, “Ama bu büyük bir yalandır. Solun hataları vardır ama hiçbir zaman vatan haini değildir, bu halk için her zaman en büyük bedeli ödemiştir. 80 darbesinin asıl hedefi soldur. Kemalist devrim yaptığını iddia eden Kenan Evren, Alevi köylerine camiler inşa ederek ve pek çok benzer uygulamalarla solun yerine islamcı bir anlayış yerleştirmiştir. Bu darbe kemalist bir darbe değil yeşil islamcı bir anlayışın sonucudur. 80 darbesi henüz bitmiş değildir, 80 darbesi bütün kurum kuruluşları ve zihniyeti ile devam ediyor” diye konuştu.
Duruşma yarın saat 10.00’da devam edecek.