Kobanê Davası: İmha politikaları ile yüzleşin
- 16:16 30 Ocak 2024
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası'nda savunma yapan tutsak siyasetçi Zeynep Karaman, Kürtlere dönük inkar ve imha politikalarına dair Meclis'e “tarihsel bir yüzleşme” çağrısı yaptı.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası sürüyor. 18 siyasetçinin tutsak yargılandığı dava, Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda görülüyor.
Tutsak siyasetçiler, Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. Duruşma, tutsak Kürt siyasetçi Zeynep Karaman’ın esasa dair savunmasıyla devam etti. Zeynep, savunmasını Kürtçe yaptı. Karaman, davaya gerekçe yapılan HDP MYK’nin tweetinin "Şengal’den sonra Kobanê’de başlayan ikinci bir soykırım saldırısının başarıya ulaşmasını önlemek" amacıyla atıldığını söyledi. Zeynep, "Bu amaç da kullanılan araç da insanlık suçu olan soykırıma karşı durmak kadar insanlık onuru ile bağdaşırdır ve bir o kadar masumdur” dedi.
Êzidîlere yönelik soykırıma dikkat çekti
İddia makamının söz konusu tweetin amacını çarpıttığını belirten Zeynep, “Kobanê Davası özgülünde şunu ifade edebiliriz; DAİŞ’in Êzidî soykırımı anlaşılmadan bu dosyada konu olan olaylar zinciri de anlaşılamaz. Bu topraklarda soykırımlara yol açan temel nedenler ortaya konmadan da soykırımın önünün alınamayacağı bir o kadar gerçekti” diye konuştu.
Zeynep, şöyle devam etti: "Kürtlerin ulusal olarak varlığında ısrar ve direnişi; soykırım mekaniğinin çarkına çomak soksa da halen çok ciddi soykırım saldırılarıyla karşı karşıya olduğunu DAİŞ’in Şengal’de Êzidî Kürt halkına dönük geliştirdiği soykırımdan biliyoruz. Irak, Rojava, Rojhilat ve Bakur Kürdistanı’nda yaşayan Kürtlerin hukuksal hakları, kimliği, yani statüsü resmi olarak tanınmadığı müddetçe soykırımlara karşı karşıya kalmaktan kurtulması mümkün olmayacaktır.
Özgür eşit yaşam talebi
Dünyanın her yerinde ‘özgür ve eşit yaşam’ talebi biz kadınların dilimizden düşürmediği en yaşamsal hakikatlerden biridir. Çünkü binlerce yıllık ve dünyanın bir çok coğrafyasındaki yaşam deneyimlerimizden biliyoruz ki, örgütlü birey ve toplum olmadan ne özgürlük ne de yaşam savunusu gerçekleştirilebilir. Statüsüz ve örgütsüz olunduğunda; küçük, büyük katliamlar kadar soykırımlarla karşı karşıya kalındığı bir gerçektir. Bir kadın ve Kürt olarak BM’nin Êzidî Kürtlere karşı geliştirilen vahşi saldırıları resen soykırım olarak tanımasından dolayı saygı ile selamlıyorum.
Enternasyonalist direniş
Şengal’de olduğu gibi DAİŞ barbarları Kobanê’de de Kürt halkına dönük yeni bir soykırım saldırısı gerçekleştirmiştir. Başta direnen Kürt halkının evlatları olmak üzere; Türkiye ve tüm dünyada adeta bir enternasyonalist direnişle DAİŞ’in Kobanê’ye dönük saldırısının önü alınmıştır. Kobanê’de, Rojava’da DAİŞ barbarlığına karşı direnenleri selamlıyorum. Başta Arîn Mîrxan olmak üzere enternasyonalist bir ruhla direnenlerin anıları önünde eğiliyorum. Yüreği ulus devletlerin suni tellerine takılmadan soykırıma dur demek için bir kumkumok misali sınırları aşarken, katledilen Kader Ortakkaya’yı ve onun şahsında özgürlükte sınır tanımayan direnişçileri hürmetle anıyorum. Soykırımlara karşı direnen, bu anlayışı paramparça etmek isteyen Kürt kadınları olarak, demokrasi, özgür ve onurlu yaşam mücadelemizde ısrarlıyız.”
Meclis’e çağrı
Cumhuriyet tarihi boyunca yaşananlar için “tarihsel bir yüzleşme” yapılması gerektiğini vurgulayan Zeynep, Meclis’e de çağrıda bulundu: “Kürtler, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan ikinci büyük nüfusa sahip bir ulustur. Aynı zamanda cumhuriyetin kurucu unsurlarından biridir. Türkiye’nin doğu sınırları esas olarak Kürt nüfus bölgesidir. Öncelikle devletin Kürt toplumuna düşmanlık politikalarından vazgeçmesi ve cumhuru oluşturan tüm kimliklerin eşit ve özgür birliktelikten geçtiği gerçeğini kabul etmesi gerekiyor. Buna göre Demokratik Cumhuriyeti maddi ve manevi unsurları ile yeniden inşa etmeyi destur edinmelidir. Bunun yolu da tarihsel bir yüzleşmenin içine girmektir. Soykırım tarihi ile en samimi ve gerçekçi yüzleşmenin de soykırımlara yol açan zihniyet ve yapılardan, onun mekanizmalarında, sebep olan nedenleri ortadan kaldırmaktan geçtiğine inanıyorum. Hakikatle yüzleşme, toplumlar lehine ancak böyle yaklaşılırsa kalıcı sonuçları ortaya çıkarır. Yoksa dünün soykırıma uğramış Yahudi gerçeğinin bugün Filistin halkına soykırım uygular duruma gelmesi gibi acı gerçeklerle karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır."