Eren Keskin: Yaşadığımız coğrafya soykırım coğrafyası

  • 21:03 27 Nisan 2024
  • Güncel
MÊRDÎN - Mêrdîn’de katıldığı söyleşide konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, üniformalıların karıştığı cinsel saldırı davalarında cezasızlık politikasının devlet politikası olduğuna dikkat çekerek, takip ettikleri binden fazla dosyada sadece bir korucuya ceza verilmek zorunda kalındığını aktardı. 
 
Kamu Emekçileri Sendikalar Konfederasyonu (KESK) Mêrdîn Kadın Meclisi, 1 Mayıs İşçi Bayramı etkinlikleri kapsamında “İnsan Hakları Mücadelesi ve Kadın" konulu söyleşi gerçekleştirdi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in konuşmacı olarak katıldığı söyleşiye çok sayıda kişi izleyici olarak katıldı. 
 
‘Yaşadığımız coğrafya soykırım coğrafyası’
 
Sözlerine “Yaşadığımız coğrafya bir soykırım coğrafyası” diyerek başlayan Eren, 1915 Ermeni ve Hıristiyan halklarına dönük gerçekleştirilen soykırımı gerçekleştiren İttihatçı zihniyetin Cumhuriyeti kurduğunu belirtti. “Cumhuriyet bir kopuş ya da devrim değil. Cumhuriyet soykırımcı zihniyetin devamı olarak kurulmuş” ifadelerini kullanan Eren, “Sadece bir tek kimliği temel almış. Aslında bugün de yaşadığımız sorunların temeli bu. Sadece Türk ve Sünni kimliğini temel alan bir militer cumhuriyetten söz ediyoruz. O nedenledir ki, bu kadar büyük hak ihlalleri yaşıyoruz. Ve bu cumhuriyet maalesef ki, konuşmaya da izin vermiyor. Hepimiz ya adli kontrollüyüz ya da cezaevinde. O nedenle 1915 soykırımı tartışılmadan Kurdistan sorunu, Kıbrıs'taki askeri varlık gerçek anlamda tartışılmadan bu coğrafyada gerçek bir demokratikleşme söz konusu değil” dedi. 
 
Devletin yapısında bir değişiklik olduğunu ifade eden Eren, “Türkiye Cumhuriyeti'nin bir görünürdeki yöneticileri vardı bir de görünmeyen. Bu uzun süre böyle devam etti. Bugün sadece Tayyip Erdoğan üzerinden tartışılması çok yanlış ve eksik. 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde devlet olabilmek için çok mücadele yürüttü. Avrupa Birliği yolunda bir hükümet görünümü veriyordu. Ardından AKP devlet ile anlaştı ve bugüne geldik” ifadelerini kullandı. 
 
İşkenceleri anlattı
 
90'lı yıllarda İHD ile beraber verdiği mücadeleyi anlatan Eren, o dönem daha güçlü ve kararlı olduklarını dile getirdi. O tarihlerde gözaltına alınanlara fiziksel işkencenin yoğun olduğunu hatırlatan Eren, "İnsanlar sorduğunda kaba dayak anlatılırdı. Cinsel işkence olduğunu bilirdik ama kimse bahsetmezdi" dedi. Bir müvekkilinin cezaevinde iken yanına geldiğini ve tecavüze uğradığını aktarmasının bir dönüm noktası olduğunu kaydeden Eren, "Sonrasında birçok kadın kendisine gözaltında işkence ve tecavüz edildiğini anlatmaya başladı" dedi. O tarihten sonra kimi görüşmeler yaptıklarını ve bu görüşmelerin sonucunda ofislerini oluşturduklarını kaydeden Eren, kadınlar için cinsel işkenceyi açıklamasının zor olduğuna dikkat çekerek, "12 Eylül'de tecavüze uğrayan ve halen yeni yeni anlatmaya başlayan kadınlar var" dedi.
 
‘İşkence devlet politikasıdır’ 
 
“Türkiye'de işkence bir devlet politikası" diyen Eren, cinsel işkence ve işkencenin bir savaş politikası olarak sürdürüldüğünü belirterek, “İşkencenin belgelenmesinde mahkemeler sadece adli tıp raporlarını delil olarak kabul ediyorlar. Oysa adli tıp da bir devlet kuruluşu. O nedenle siyasi iradeye bağlı olduğu için işkence raporlarını tam olarak vermiyor ya da hiç vermiyor. Zaman içinde hem AKP’nin daha AB siyaseti izlemesi, hem kadın hareketinin gücü, Kürt kadın hareketinin taleplerinin yükselmesi nedeniyle bu değişiklikler oldu. Ve daha sonra hepimiz için çok önemli olan İstanbul Sözleşmesi geldi. Aslında İstanbul Sözleşmesi Kurdistan'dan çıkan mücadelenin ürünüdür” dedi.
 
İstanbul Sözleşmesini hatırlattı 
 
Eren, İstanbul Sözleşmesinin Türkiye tarafından imzalanmasına giden Nahide Opuz davası sürecini anlatarak, “Sözleşme bu şekilde ortaya çıktı. Ardından AKP derin devletle, yani gerçek devletle anlaştı MHP’yle, İslami vakıflarla bir ittifak yaptı ve bu sözleşme bizim elimizden alındı” dedi. 
 
'Bin dosyadan birine ceza verildi' 
 
İHD olarak 1997 yılından beri üniformalıların karıştığı binden fazla kadın davasını takip ettiklerini ve bu davalardan sadece bir tanesinde korucu olan şahsın ceza aldığını ifade eden Eren, Kurdistan’da cezasızlık politikasının bir devlet politikası olarak sürdürüldüğünü belirterek, “Sadece bir korucuya ceza verildi. O da kadın doğum yaptığı ve çocuğun korucuya ait olduğu tespit edildiği için ceza aldı” ifadelerini kullandı. 
 
 Söyleşi soru cevap bölümü ile devam etti.