
ÖHD ve TUAY-DER: Barışın önündeki engeller kaldırılmalı
- 14:50 3 Haziran 2025
- Güncel
COLEMÊRG – TUAY-DER Colemêrg temsilciliği ve ÖHD Colemêrg şubesi, yaptığı açıklamada, “Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılması ile mümkündür” dedi.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Colemêrg şubesi, Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAY-DER) Colemêrg temsilciliği, TUAY-DER Colemêrg temsilciliği ve ÖHD Colemêrg şubesi 'Hasta Mahpuslara Özgürlük' talebiyle Colemêrg’in Gever ilçesinin çarşı merkezinde yapılan basın açıklamasına kentteki demokratik kitle örgütleri ve siyasi parti temsilcileri, tutsak yakınları ve çok sayıda kişi katıldı. Açıklamada Kürtçe ve Türkçe yazılı “Hasta tutsaklara özgürlük” pankartı açıldı.
Açıklamada sık sık “Bijî berxwedana zindana”, “Hasta mahpuslara özgürlük” ve “Tedavi haktır, engellenemez” sloganları atıldı. Açıklamada basın metnini ise ÖHD Colemêrg şube yöneticisi Ümit Savaşan okudu.
Türkiye’deki hapishanelerde ağır tecrit, keyfi infaz uygulamaları, hasta tutsakların sağlığa erişim ve yaşam hakkının ihlali ve özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis rejimiyle insanlık dışı uygulamalar sürdürüldüğünü belirten Ümit Savaşan, “İnsan haklarına dayalı hukuk devletinin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Hukukun üstünlüğünün ve insan onurunun sistematik biçimde ihlal edildiği bu koşullarda, adalet sistemi büyük bir meşruiyet krizindedir. Cezaevlerinde binlerce hasta mahpusun tedavisini bizzat yürüten doktor ve hastanelerin raporları, Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastane olsa bile Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından onaylanmadıkça geçerli olmamakta ve ATK’nin bir tekel haline gelmiş durumdadır. ATK, yapısı itibariyle tarafsız ve bağımsız karar vermeye elverişli olmadığı gibi, aynı zamanda bürokratik işleyişi nedeniyle hasta mahpuslara aylarca zaman kaybettirmektedir” dedi.
‘Hasta tutsakların durumu ağır’
Uygulanan tecrit politikalarının AİHM’in kararlarında işkence ve insanlık dışı muamele olarak değerlendirilmekte olduğuna işaret eden Ümit Savaşan, “Yaşamını yitiren ya da hastalıkları geri dönüşsüz ilerleyen çok sayıda mahpus, devletin sağlık hakkını ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesidir. Hasta mahpuslara ilişkin mevzuatta hiçbir değişiklik yapılmaması, hasta mahpusların cezasının tehirine ilişkin süreçte ayrımcılık yapılması, hasta mahpusların uygun ve yeterli tedavi olanaklarına sahip olmaması, tedavi süreçlerinin ayrı bir cezaya dönüşmesi, idarenin ve Bakanlıkların sorumluluklarını yok sayamayacağı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Van F Tipi’nde 3, Van Yüksek Güvenlikli 11, Van T Tipi 3, Patnos L Tipi 13, Trabzon Beşikdüzü T 13, Rize Kalkandere L Tipi 8, Giresun Espiye L Tipi Kapalı Cezaevi’nde 9 olmak üzere toplam 60 hasta mahpus bulunmaktadır. Bu tutsaklardan 21’inin durumunun ağır olduğu tespit edilmiştir” ifadelerini kullandı.
‘18 tutsağın şartlı tahliyesi engellendi’
Hastane raporları ve hastalıkların niteliklerine rağmen ağır hasta tutsakların infazının ertelenmemesi, tahliye edilmemeleri yaşam hakkını ihlal eder boyutta olduğunu ifade eden Ümit Savaşan, “Ağır hasta mahpusların gecikmeden tahliyelerine karar verilmeli ve tedavilerinin dışarıda tamamlanması sağlanmalıdır. Türkiye cezaevlerinde bulunan hasta tutsakların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, ağır hasta mahpuslar infaz erteleme talepleri kabul edilerek derhal tahliye edilmelidir. Adli Tıp Kurumu'nun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır. İnfazı dolmuş, tahliye edilmesi gereken birçok mahpus, hapishane idarelerinin veya İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi kararlarıyla tahliye edilmeyerek özgürlüklerinden alıkonulmaktadır. Van F Tipi 2, Van Yüksek Güvenlikli 3, Trabzon Beşikdüzü T Tipi 4, Rize Kalkandere L Tipi 4, Giresun Espiye L Tipi Cezaevi’nde 5 kişi olmak üzere toplam 18 mahpusun şartlı tahliyesi engellenmiştir. Bu hapishanelerde istisnasız tüm mahpusların kurul kararları ‘pişmanlık’ dayatması nedeniyle olumsuz sonuçlanmakta ve birçok mahpus şartlı tahliye gününde özgürlüğüne kavuşamamaktadır” diye vurguladı.
‘Öcalan’a uygulanan tecrit barışın önünde bir engeldir’
İGK’nin keyfi uygulamalarına son vermesi için çağrıda bulunan Ümit Savaşan, “Sayın Abdullah Öcalan, 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı çağrıda belirttiği ‘demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması’ konusundaki sözleri ile ısrarlı ve kararlı çözüm iradesini ortaya koymaktadır. Sayın Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil, Türkiye’nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılması ile mümkündür. Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır” diye konuştu.
Açıklama, alkış ve aynı sloganlarla son buldu.