Sebahat Tuncel: Kürtler yeni yaşamı inşa ediyor

  • 17:38 15 Haziran 2025
  • Güncel
 
İSTANBUL – Sultangazi Kadın Dayanışması tarafından düzenlenen panelde konuşan TJA aktivisti Sebahat Tuncel, kadınların barış sürecinde izleyici değil özne olması gerektiğini vurguladı. Sebahat Tuncel, “Kürtler sadece savaşan yerde değil, yeni yaşamı da inşa ediyor” diyerek, kadınların özgürlük mücadelesinde aktif rol almasının önemine dikkat çekti.
 
Sultangazi Kadın Dayanışması tarafından “Kadın eliyle barış, demokratik toplumla yükseliş” şiarıyla, Gazi Cemevi’nde bulunan konferans salonunda bir panel düzenlendi. Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Sebahat Tuncel’in konuşmacı olarak yer aldığı panele, Barış Anneleri, kadın örgütü temsilcileri, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) üyeleri ve TJA aktivistleri katıldı.
 
‘Kadınlar barışın inşasını tartışmalı’
 
Yaşanan savaşların üçüncü dünya savaşının devamı olduğunu belirten Sebahat Tuncel, savaşın ve kaosun derinleştiği bu süreçte kadınlar olarak barışın inşasına dair tartışmalar yürütmenin önemini vurguladı. Sebahat Tuncel, “Kadın bedeni savaşlarda savaş alanına dönüştürülüyor. Kadınlar savaşın nesnesi haline getiriliyor; bu çok ciddi bir sorun. Şiddet, savaş süreçlerinde normalleştiriliyor. Bu nedenle barış mücadelesi tercihten ziyade bir zorunluluk. Savaşlarda sadece coğrafya değil, kadınlar da çok derin etkileniyor ve bu etkilerin izleri kolay silinmiyor. Savaşa karşı olmak bizim için ilkesel olarak önemli. Barış olsun diye yıllardır uğraşıyoruz. 'Baskı devam ederken barış mümkün mü?' sorusuyla sık sık karşılaşıyoruz. Türk, Kürt, Laz, Çerkes yani herkes bir şekilde barış istiyor; ancak çözüm sürecinden sonra devreye sokulan ‘çöktürme planı’ nedeniyle insanlarda bir güvensizlik hali var. Bu yüzden bir araya gelip barışı ve neler yapabileceğimizi tartışmak çok önemli” dedi.
  
 ‘Devletin adım atması gereken ikinci aşamadayız’
 
Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Parti sıralarına giderek selamlaşmasının ardından başlayan sürece, yıllardır Kürt sorununun demokratik çözümünü savunan Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısıyla yanıt verdiğini belirten Sebahat Tuncel, şunları söyledi: “Sayın Öcalan’ın çağrısı ile süreç başka bir yöne evrildi. Sayın Öcalan, ‘Farklı inanç ve kimlikleri tanıyın ve kendilerini örgütleyip siyaset yapmalarının önündeki engelleri kaldırın’ diyor. Türkiye’de Aleviler de, Kürtler de tanınmıyor. Türkiye’de inkâr politikası anayasal güvenceye sahip. Bu yüzden sorun yasal olarak çözülmek zorunda. Kürtler cumhurbaşkanı, milletvekili olabiliyor ama Kürt olarak tanınamıyor. Bu durumun değişmesi gerekiyor. Bu açıdan tanınma meselesi oldukça önemli.
Sayın Öcalan’ın çağrısına PKK olumlu yanıt verdi: ‘Önderliğimizin çağrısına uyuyoruz ve PKK’yi feshediyoruz’ dediler. Şimdi yeni bir aşamadayız; ikinci aşamadayız. Bu aşamada devletin üzerine düşen sorumluluklar konusunda hızlı adım atmama durumu ile karşı karşıyayız. Devlet 'adım atmayacağım' demiyor ama yavaş davranıyor. Umut hakkı, bu sorumluluklardan biridir ve devletin bunu uygulaması gerekiyor.
 
2015 yılında masa devrildikten sonra İmralı’da mutlak bir tecrit yaşandı. Aile ve avukat görüşmeleri gerçekleşmedi, mektuplar verilmedi. Yeni dönemde devletin umut hakkını uygulaması, kayyım rejimine son vermesi ve seçme-seçilme hakkını güvence altına alacak yasal süreci başlatması gerekiyor.
 
PKK silah bıraktı, peki gelenler cezaevine mi girecek? Önceki süreçte gelenler, yasal adımlar atılmadığı için tutuklandı. Bu nedenle devletin adım atması çok kritik. Bu adımlar atılırsa, üçüncü aşamada demokratik toplumdan yana olan herkese görev düşecektir. Silahların susması barış ve demokrasi demek değildir; bunların güvence altına alınması gerekir.”
 
‘Derdimiz özgürlükçü bir düzen inşa etmek’
 
Katılımcıların yönelttiği soruların ardından Sebahat Tuncel konuşmasına şu ifadelerle devam etti: “Derdimiz kimseyi iktidara taşımak değil; Kürtlerin, doğanın, Alevilerin özgürlük sorununu çözmek ve özgürlükçü bir düzen inşa etmek. Bizim mücadelemiz devam edecek. Kadınlar olarak sürece müdahale etmemiz gerekiyor; izleyen olmamamız lazım. Kadınlar barıştan ne kazanacak, bunu birlikte tartışmamız lazım. Barış ile halklar arasında kurulan duvarlar yıkılacak. Halkın kendisi güç olmalı çünkü onların dediği barış ile bizim dediğimiz barış aynı değil. Herkes istiyor ki Kürtler savaşsın; ama Kürtler kimse için savaşmak zorunda değil, kendi özgürlüğünü güvence altına almak için örgütlenmek zorunda. Kürtler sadece savaşan yerde değil, yeni yaşamı da inşa ediyor.
 
Biz ne Erdoğan’a ne Devlet Bahçeli’ye güveniriz. Sayın Öcalan’ın bu süreçte yer alması en büyük güvencedir. Kürtler, savaşla değil siyasetle sorunları çözelim diyor. Ancak savaşanlar barışır ve masaya oturur. Devletlerin, Kürtlerle masaya oturması bu açıdan önemlidir. Kürtler, Ortadoğu’da denge konumundadır. DEM Parti arabulucu değil, taraftır. Bu sorun sadece Kürtlerin değil; CHP’nin de sorunu olmalı, yani herkesin sorunu olmalı. Bu süreçte eli zayıf olan devlet, güçlü olan Kürtlerdir. Devlet aklı adım atmak zorundadır; adım atmazsa daha büyük bir savaş yaşanma ihtimali yüksektir. İntikamcı yaklaşırsak sorun bitmez, barışmak zorundayız.
 
Devlete güvenmiyorsanız, güvendiğiniz tarafa güç verirsiniz
 
Bazı annelerin çocuğunun mezar taşı bile yok; buna rağmen barış olsun diyorlar. Devlete güvenmiyoruz deniyor; peki o zaman savaş mı olsun diyelim? Devlete güvenmiyorsanız, güvendiğiniz tarafa güç verirsiniz. Ayrıca siyasi partilerden bağımsız olarak, kadınlar kadın özgürlüğü konusunda yan yana gelmek zorundayız çünkü erkek egemenliği hepimizi eziyor. Geleceğimizi belirleyecek olan kadın özgürlüğüdür. Bunun için mücadelemizi büyüteceğiz.”