
‘Demokratik barış için somut adımlar şart’
- 09:05 15 Temmuz 2025
- Güncel
WAN – İHD Wan Şubesi Eşbaşkanı Ayten Kıran, cezaevlerindeki hasta tutsaklara yönelik ihlallere dikkat çekerek demokratik barış için somut adımların gerekli olduğunu vurguladı.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, işkence boyutuna varan uygulamalarla özellikle siyasi tutsaklar üzerinde sürdürülüyor. Adli Tıp Kurumu (ATK), bilimsel dayanağı olmayan raporlar hazırlayarak cezaevinde tutulan hasta tutsakların tedavi hakkını engellerken, cezaevlerindeki İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) da “iyi halli olmadıkları” gibi keyfi gerekçelerle tutsakların tahliyesini engelliyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şubesi Eşbaşkanı Ayten Kıran, tutsakların yaşadığı hak ihlallerine dikkat çekerek demokratik barışın sağlanması yönünde değerlendirmelerde bulundu.
Süreçle birlikte tahliyeleri engellenen tutsakların durumuna ilişkin konuşan Ayten Kıran, 30 yılı aşkın süredir cezaevinde olan pek çok kişinin serbest bırakılmaya başlandığını söyledi. Bazı tutsakların, İdare ve Gözlem Kurulları’nın hukuka aykırı değerlendirmeleri nedeniyle hala tahliye edilmediklerini dile getiren Ayten Kıran, “Keyfi kararlar, verilen cezalarla birlikte birçoğunun infazları 1 yıl, 6 ay, 3 ay, ertelenmiş oldu. İçeride yaşamını idame ettiremeyen yüzde 70, yüzde 80, yüzde 90 engelli tutsaklar var. ATK’lerin siyasi partinin bir kolu gibi olan çalışmalarından ötürü, vermiş oldukları hukuksuz raporlardan dolayı engelleniyor. Cezaevlerini bir bütün ele almak gerekli. Bugün ‘Barış ve Demokratik Toplum’ olarak değerlendirilen bir süreç var, ama sürecin başlangıcın da umut hakkı, Devlet Bahçeli tarafından Sayın Abdullah Öcalan şahsında dile getirmesine rağmen, bununla ilgili herhangi bir adım atılmadığı gibi medyadan, basından okuduğumuz kadarı ile Sayın Abdullah Öcalan umut hakkının dışında tutulmak isteniyor” şeklinde konuştu.
‘Tutsakların hakları engelleniyor’
Bu süreçte siyasi tutsakların üzerinde uygulanan tecridin ve baskının arttığını kaydeden Ayten Kıran, demokratik barışın sağlanması için tutsaklar üzerindeki baskının ve tecridin son bulması gerektiğini vurguladı. Ayten Kıran, “Tüm insan haklarında olduğu gibi, özellikle cezaevleri üzerinde bir hassasiyet var. Hasta tutsaklar, infazı ertelenen tutsaklar, cezaevlerinde hak ihlaline uğrayan tutsaklar olarak sıralayabiliriz. Mesela cezaevlerinden bizlere gelen mektuplarda, taleplerde, gidilen görüşlerden ortaya çıkan şudur: haber alma hakları engelleniyor, iletişim hakları engelleniyor, bir adli tutsağa görüntülü konuşma hakkı verilirken, niye siyasi tutsak bunun dışında tutulmaya başlandığı. Siyasi tutsakların birçoğu ailelerinden çok uzak yerlere yine hukuksuz bir şekilde sürgün edildiler. Birçok tutsağın aile durumları iyi değil. Çocuklarını yıllarca göremeyen aileler var. Dolaysıyla bu tecrittir, suçtur. Tutsakların iletişim haklarını engellediğiniz gibi ailelerle olan bütün bağı da kopartmış oluyorsunuz. Tutsakların bu haklarının derhal verilmesi gerekiyor. Herkes en azından ailesine yakın cezaevlerine gönderilecekse gönderilsin” diye konuştu.
‘Cezaevlerinde sistematik tecrit devam ediyor’
Tecridin cezaevlerinde sistematik bir şekilde devam ettiğini, tutsakların temel haklarını kullanamadığını ifade eden Ayten Kıran, “Aile ile görüştürülmemesi, cezaevlerinde arkadaşlarıyla iletişim kurmaması, yalnızlaştırılması, ortak alanlara çıkarılmaması, cezaevlerinden hastaneye götürüldüğü zaman kelepçeli olması, Hipokrat yemini etmiş olan doktorların müdahale etmemesi. Bunların hepsi Kürt siyasi tutsakların üzerinde uygulanan tecritlerdir. Bizler toplumsal barıştan söz ediyorsak, öncelikle infaz yasalarının düzeltilmesi gerekiyor. Bir İnfaz yasası düzenlendi ama bakıyoruz ki sokaklara bolca katil, hırsız, tecavüzcü salındı. Bunun yanı sıra hiçbir siyasi tutsak için herhangi bir karar alınmadı. Barışın içselleştirilmesi için halkın birtakım verileri görmesi gerekiyor. Herkes büyük bir sabırla bekliyor. Gelecek olan paketten biz neyi göreceğiz?” diye sordu.
‘Atılan adımlarda samimiyet görmek istiyoruz’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıları hatırlatan Ayten Kıran, “Çağrının karşılığında örgüt kendini feshetti. Bugün, yarın içerisinde silah bırakma olacak. Bu gelişmelere karşı Türkiye bu durumda hangi demokratik adımı attı ve demokratik barış sürecinin neresinde durdu? Bunlar yapılırken insan hakları dernekleri olarak bütün canlıların hakların gasp edildiğini düşünüyoruz. Bu ülke ekolojiden tutun hayvan haklarına kadar büyük yok oluş içerisine girdi. Atılan adımlarda biraz daha samimiyet görmek gerekiyor. Sayın Abdullah Öcalan şahsında bütün siyasi tutsaklara uygulanabilecek hakların da olması gerekiyor” dedi.
‘Hasta tutsaklara yönelik suç işleniyor’
S Tipi cezaevlerinde tutulan ağır hasta tutsakların tahliye edilmediğine dikkat çeken Ayten Kıran, ayrıca engelli tutsaklara yönelik ihlallerin, insan hakları açısından kabul edilemez olduğunu sözlerine ekledi. Ayten Kıran şöyle devam etti: “ATK’lere gidildiği zaman ATK aynı tutsak için birinci defa ‘kalamaz’ raporu verirken, baskıdan dolayı ikinci defa ‘kalabilir’ raporu veriyor. Tedavi edilmeyen bir tutsağın, cezaevinde iyileşmesi mümkün değil. Hasta tutsaklar bizim ince çizgimizdir. Defalarca dile getirdik. Birçok tutsak için genel merkez ve bütün şubelerinde F2 oturumlar açıldı. Oturumlar sonucunda yapılan çağrılarımız maalesef ki cevapsız bırakıldı. Büyük bir suç işleniyor. Siz kişinin yaşam hakkını elinden alıyorsunuz. Belirli bir şekilde psikolojik intihara sürükleniyor. Cezaevlerinde yaşamlarını idame ettiremedikleri için hastalıktan dolayı hayatlarını kaybediyorlar. Örneğin; Abdurrahman Demircioğlu sedyeyle ve demans hastası. Rektum kanseri, battaniye içerisinde cezaevine götürüldü. Bu vicdani bir sorumluluktur aynı zamanda. Ev hapsi veriyorsunuz, peki bu ev hapsi verdiğiniz hasta tutsak hastaneye gidip tedavisini nasıl yapacak? Özel hastane mi yaptıracaksınız ya da doktor mu göndereceksiniz? Hükümetin talepleri çok fazla ama karşılığında vermeyi düşündüğü herhangi bir şey göremiyoruz.”
‘Tecrit insanlık suçudur’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ve yerel mahkemelerde verilen tahliye kararları yerine getirilmedikçe demokratikleşme sürecinden bahsedilemeyeceğinin altını çizen Ayten Kıran, “Yapılan bütün eylem ve etkinlikler direk cezaevlerine sirayet ediyor. Cezaevlerindeki herhangi bir tecrit ya da baskı, henüz giderilmiş değil. Biz hala haberlerini alıyoruz. Hala aynı baskı, tecrit altındalar. Cezaevinde bir sosyal aktivite yapamıyorsanız, gazete okuyamıyorsanız ya da televizyon izleyemiyorsanız, arkadaşınızla bir araya gelip iki kelime konuşamıyorsanız bu tecrittir. Üstelik Türkiye uluslararası sözleşmenin de tarafı olarak tecridin işkence suçu olarak görüldüğüne imza atmış bir taraftır. Buna rağmen bir şeyleri değiştirmek için bir çaba göremiyoruz” sözlerine yer verdi.
‘Tarafların samimi davranması gerekiyor’
PKK’nin silah bırakmasından sonra nasıl gelişme yaşanacağının bilinmediğini, hasta tutsakların, hukuksuz yere tutuklanan birçok kişinin hala cezaevinde olduğunu söyleyen Ayten Kıran, “Feshedilen bir örgütün üyesi olarak yargılanıyorlar. Biraz düşünülmesi gereken konular. Masaya oturdunuz ama hala siz birçok kişiyi örgüt üyesinden yargılıyorsunuz. Tarafların samimi davranması gerekiyor. Kürt tarafının çok samimi yaklaştığını, süreci içselleştirdiğini, bütün acılarına rağmen süreci kabullendiğini, 85 milyon insanın da bu noktada selameti için sürece sahip çıktığını, Kürtler her alanda deklere ettiler. Bunun karşısında samimi adımlar bekliyoruz. Çözüm yolu da TBMM’dir. Derhal bütün yasaların, infaz yasalarını özellikle düzenlenip Meclis’e getirilmesi gerekir. Kürt halkının temsilcileri var Meclis’te, Türk halkının adına konuşabilecek vekiller de var. TBMM bunun için vardır. Çözüm yerinin Sayın Öcalan ve TBMM olduğunu herkes kabul etti. Sayın Öcalan Meclis’e kadar davet edildi. Kurumlar olarak, insan hakları dernekleri olarak, Kürt insanlar olarak bizler bunun sonuçlarını görmek istiyoruz” ifadelerini kulandı.