TJA aktivisti: El ele verip barışın öncülüğünü yapmalıyız

  • 09:01 25 Temmuz 2025
  • Güncel
Pelşin Çetinkaya
 
AMED - Tarihi ve kritik gelişmelerin yaşandığı mevcut süreçte kadınların barış inşasında aktif rol oynayacaklarını ifade eden TJA aktivisti Bahar Peker, “Bütün kadınlar el ele verip barışın öncülüğünü yapmalı ve öznesi olmalıdır” dedi.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 9 Temmuz’da “Demokratik Toplum Manifestosu” başlığıyla görüntülü olarak yaptığı ikinci çağrının ardından, 15’i kadın, 15’i erkek toplam 30 gerilladan oluşan Barış ve Demokratik Toplum Grubu, 11 Temmuz’da Silêmanî kırsalında düzenlenen törenle silahlarını yaktı. Tüm kesimleri etkileyen bu çağrı, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında büyük yankı uyandırdı.
 
Kürt sorununun demokratik çözümü ve bölgesel barış açısından tarihi bir eşik oluşturan bu çağrı ve tarihi adım, Kürt kadın hareketinin yıllardır sürdürdüğü mücadelenin de yeni bir aşamaya taşınması için kritik bir zemin hazırlamış oldu. Abdullah Öcalan’ın silahlı mücadele yerine demokratik siyasete geçilmesi çağrısı, kadınların erkek egemen sisteme karşı yıllardır sürdürdüğü mücadeleyle örtüşen bir adım olmanın ötesinde, barışın kadınların sürece aktif katılımıyla kurulabileceğini gösteren bir dönüm noktası konumunda.
 
Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Bahar Peker, küresel çapta etkisini gösteren gelişmelerin yaşandığı bu süreçte, kadınların konumu ve rolüne dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Yapılan çağrı, bütün dünyayı ilgilendiren bir meseledir’
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı Heyeti aracılığıyla yapmış olduğu çağrının önemine dikkat çeken Bahar Peker, “Sayın Abdullah Öcalan'ın ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısına baktığımızda, bunun bütün dünyayı ilgilendiren bir mesele olduğunu görmekteyiz. İsrail-Gazze, Hindistan-Pakistan ve şu anda da İsrail-İran savaşı olmak üzere üç bölge savaş halinde. Sınırların yeniden dizayn edilmesi meselesi ortadayken, Sayın Abdullah Öcalan'ın yaptığı bu çağrı bir manifesto niteliği kazanıyor.
Ayrıca bu çağrı, bütün cihanı ve bölgeyi değiştirip barışa yöneltecek bir çağrıdır. Bu anlamda çağrı çok önemlidir. Bu çağrıyı sadece Türkiye halklarının değil, bütün dünyanın sahiplenmesi gerekir. Çünkü bu savaşların içinde hep katledilen kadınlar, yaşlılar, çocuklar, halk oluyor. Bu sebeple ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısını bir manifesto olarak değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Abdullah Öcalan, barışı ören önder konumunda’
 
Bahar Peker, Abdullah Öcalan'ın geliştirdiği kadın paradigmasıyla birlikte Kürt kadınlarının artık ‘Xwebûn’laştığını belirtirken, “Sayın Abdullah Öcalan, 1993 yılından bu yana ‘Ben bir muhatap arıyorum’ diyor. Çünkü değerlendirmelerine baktığımızda, 1993’ten itibaren demokratik toplum çağrısı yapıyor. Günümüze kadar da barışı ören, öncülüğünü yapan ve bu barışı sağlamak isteyen bir önder konumunda. Sayın Abdullah Öcalan, komployla tutuklanıp Türkiye’ye getirilmesi sürecinde paradigmaları geliştirmekteydi. Bunların en önemlilerinden biri de ‘kadın özgürlükçü’ paradigmaydı.
 
Sayın Abdullah Öcalan burada kadınlara rol ve misyon biçmiştir. Kadın tarihine baktığımızda, 15 bin yıl boyunca kadın bir ana tanrıça, ana kraliçeyken; son 5 bin yıldır metalaştırıldığını görüyoruz. Düşürülmesi, kapitalist modernite çarkının içinde eritilmesi ve kadınların kendini tanımama durumu bir metalaştırılma biçimidir. Sayın Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği kadın paradigmasıyla beraber Kürt kadınları artık ‘Xwebûn’laştı. Kürt kadınları kendini gören, tanıyan bir yerde duruyor. Aynı zamanda dünyaya da örnek bir model olan Kürt kadın hareketi gerçekliği var. Bu kolay elde edilmiş bir gerçeklik değil. 52 yıllık mücadele tarihi boyunca kadının özgürleşmesi, kendini tanıması ve örgütlenmesi kolay olmadı.
 
Birçok bedel ödendi; canlarını verdiler, zindanlarda tutsak edildiler. Bugün dahi binlerce kadın yoldaşımız zindanlarda tutsak” sözlerine yer verdi.
 
Rojava’da kadın devrimi
 
Bahar Peker, kadınların Abdullah Öcalan’ın sunduğu paradigmayı esas alarak mücadele ettiğini ve bunun sonucunda bir devrim gerçekleştirdiğini belirtirken, bu paradigma sayesinde kadınların bugün de büyük başarılara imza attığını aktardı. Bahar Peker, farklı inanç, kültür ve kimliklerden kadınların Abdullah Öcalan’ın paradigmaları etrafında buluştuğunu vurgularken, “DAİŞ’in Rojava’ya saldırmasıyla beraber, orada kadının kendi direnişi ile ‘Xwebûn’laştığını görüyoruz. 7-8 bine yakın kadın kaçırıldı, tecavüz edildi ve katledildi. Aynı zamanda bedenleri teşhir edildi ve yetmedi, pazarlarda köle olarak satıldılar.
 
Binlerce kadının da akıbeti hâlâ belli değil. Fakat Rojava’da kadınların verdiği muazzam mücadele sayesinde DAİŞ bertaraf edildi ve özgür kadının inşası yaratıldı. Bu direniş, dünyaya bir rol model olarak yansıdı. Kürt kadınları artık baskıya, sömürüye boyun eğmeyen bir yerde duruyor. Bu da Sayın Abdullah Öcalan’ın fikriyatının ve paradigmalarının onlara aktarılmasından kaynaklanıyor.
 
Bu sebeple Kürt, Alevi, Ermeni, Süryani, Dürzi ve birçok farklı kesimden kadınlar bu paradigma etrafında kenetleniyor” dedi.
 
Kadınların çağrıdan sonraki yoğun çalışmaları
 
Kadınların çağrıdan hemen sonra büyük, nitelikli ve yoğun çalışmalar gerçekleştirdiğini belirten Bahar Peker şöyle devam etti: “Yanlış hatırlamıyorsam 2 ay önce Kanada’da bir toplantı gerçekleşti. Orada birçok farklı etnik köken ve kimlikten kadın bir araya geldi. Kadınların burada toplumsal barışın inşası için tartışma yürütmek ve bunu perspektife dönüştürüp hayata geçirmek gibi bir çabası vardı. Amed’de de ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısı doğrultusunda Kürt Kadın İnisiyatifi bir araya geldi.
 
Bu toplantı 2-3 gün sürdü. Kadınlar arasında birçok farklı etnik kökenden kişiler vardı. Yurt dışından ve farklı şehirlerden gelen kadınlar da vardı. ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısını ele alıp tartışarak, bir perspektif haline getirip o yolda örgütlenmeyi sağlayacaklarını ifade ettiler. Biz de TJA olarak barışı örmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
 
Hem karma hem özgün buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Asıl hedefimiz, ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısını güçlü bir şekilde yaymak ve yaygınlaştırmaktır. Çünkü savaş olasılığı olduğunda, hangi ülke olursa olsun, ilk hedef alınan kadınlar oluyor. Bu sebeple toplumsal barışın inşacısı, ön açıcı ve öznesi biz kadınlar olmalıyız.”
 
‘Kadın her yerde barışın öncülüğünü yapıyor’
 
Bahar Peker, kadınların Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu tarihi çağrıyı sahiplendiğini belirterek şunları söyledi: “Amed’de 31 Mart’ta çok güçlü ve görkemli bir yürüyüş yaptık. Öncesinde birçok kadınla temas kurup tartışmalar yürüttük. Kadınların düşüncelerine baktığımızda, tek isteklerinin demokratik bir toplum ve barış olduğunu görebiliyoruz. Barış için ellerinden ne gelirse yapacaklarını ifade ettiler. Halk toplantıları ve özellikle kadın özgün buluşmalarımız bu yönde. Özgür Kadın Hareketi olarak Ankara’da da demokratik toplum için bir yürüyüş gerçekleştirdik. Bu yürüyüş, kadınların ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısını ciddi biçimde sahiplendiğinin göstergesidir.
 
Kadınlar kendini barışın öznesi ve öncüsü olarak görüyor. Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun silahlarını imha ettikleri törende de kadınlar öncüydü. Kürt Kadın Hareketi’nin tarihine baktığımızda da kadınların her zaman öncülük konumunda olduğunu görüyoruz. Bugün de her yerde ve her alanda barışın öncülüğünü yapmaktadırlar.”
 
Her şeye rağmen ‘barış’ ısrarı
 
Baskı, şiddet ve daha birçok saldırıya maruz kalan kadınların tüm bunlara rağmen barışı istemekte ısrarcı olduklarını belirten Bahar Peker, şunları ifade etti: “Kadınların öncülüğüyle gelişen 52 yıllık bir hareketin, ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısıyla bir Alevi Kürt kadının öncülüğünde o silahların ateşe atılması, buradaki bütün kadınlara ciddi anlamda moral ve motivasyon olarak yansıdı.
 
Aslında barışı en çok isteyen annelerdir. Evlatlarını kaybettiler, yine de ‘Barış ve Demokratik Toplum’ için defalarca yürüyüş yaptılar. Meclisin önüne gittiler ve ‘Biz barış istiyoruz’ dediler. Bu çok anlamlı. Kürt, Alevi, Dürzi, Suriyeli, Ermeni kadınların, aynı zamanda bizim annelerimizin tek isteği, bu topraklarda barışın olmasıdır.
 
Kürt kadınları ve Türkiyeli kadınlar el ele verip bu barışın öncülüğünü yapmak ve öznesi olmak durumundadır. Çalışmalarımızı bu doğrultuda ve ısrarla sürdüreceğiz.”