
Sömürünün yeni şekli: Turizmde 10 gün çalış, 1 gün dinlen!
- 09:01 28 Temmuz 2025
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR - Turizm işçilerinin 10 gün kesintisiz çalıştırılmasının önünü açan yasanın, diğer sektörlere yaygınlaştırılması tehlikesine dikkat çeken DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu, yasaların değiştirilmesi noktasında sokak ve Meclis dengesinin yanı sıra örgütlülüğün de büyük önem taşıdığını ifade etti.
Turizm sektöründe çalışanların 10 gün boyunca aralıksız çalıştırılıp yalnızca 1 gün dinlenmesine izin veren düzenleme, torba yasa kapsamında AKP ve MHP’nin oylarıyla Meclis'te kabul edildi. Oysa mevcut İş Kanunu, haftada en fazla 6 gün ve 45 saat çalışmaya izin veriyor. DEM Parti Milletvekili ve eski DİSK Turizm İşçileri Sendikası yöneticisi Kezban Konukçu, bu düzenlemenin yalnızca turizmle sınırlı kalmayıp diğer sektörlere de yayılabileceği uyarısında bulundu. Kezban Konukçu, özellikle kadın işçilerin artan iş yüküyle karşı karşıya kalacağına dikkat çekerek, işçilerin mutlaka örgütlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Kezban Konukçu, bu yasanın da diğer torba yasa düzenlemelerinde olduğu gibi muhatapları ne olduğunu dahi anlamadan, emekçilerin aleyhine olacak şekilde hızla Meclis’ten geçirildiğini vurguladı. Söz konusu düzenlemeyle turizm işçilerinin 6 gün çalışıp 1 gün dinlenme hakkının fiilen gasp edildiğini ifade etti. Kezban Konukçu, yasada 10 gün aralıksız çalışmanın sonunda fazla mesai ücretinin ödenip ödenmeyeceği, neye göre ve ne kadar ödeneceği gibi kritik başlıkların açıkça belirtilmediğine dikkat çekerek, “Bu 10 gün çalışma, 1 gün dinlenme sisteminin sonunda bir telafi uygulaması gerekir. Çünkü haftalık çalışma süresi, İş Kanunu'na göre hâlâ 45 saattir. Biz zaman zaman bunu 40 saate kadar düşürebiliyoruz. Ancak burada 45 saatin aşıldığı çok açık. Peki bunun telafisi ne zaman yapılacak? Bu da yazılmamış. Anlıyoruz ki turizm patronları istemiş, iktidar da buna göre bir düzenleme yapmış” dedi.
‘Patronlar istemiş düzenleme yapılmış’
Turizm sektöründe 2 yıl önce kayıtlı olarak yaklaşık 800 bin, yaz aylarında ise 1 milyon civarında işçi çalışırken; bu yıl bu rakamın en az 1 milyon 400 bine çıktığını belirten Kezban Konukçu, göçmen işçiler ve 8–10 aylık sözleşmelerle çalıştırılan mevsimlik işçilerle birlikte toplam sayının 2 milyonu aştığını ifade etti. Kezban Konukçu, “Aynı zamanda Türkiye’deki patronların kâr oranını bu alanda daha yüksek gördüğü için turizme yöneldiğini gözlemliyoruz. Bu sadece Türkiye’ye özgü değil; dünya genelinde de böyle. Patronlar, kâr marjını kendi lehlerine artırmak için emekçilerin örgütsüzlüğünden faydalanıyor. Turizm, inşaat sektöründen sonra en örgütsüz alanlardan biri. Zaten Türkiye’de sendikalaşma oranı yaklaşık yüzde 14 civarında. Bunun içinde toplu iş sözleşmesi yapabilen işçilerin sayısı ise çok az. Bu oranın içinde kamu işçileri de var ve büyük kısmı Türk-İş ile Hak-İş'e bağlı. Direnişçi, gerçekten işçinin hakkını savunan sendikaların örgütlenme oranı ise oldukça düşük. Anlıyoruz ki patronlar istemiş, iktidar da buna uygun bir düzenleme yapmış” diye belirtti.
‘Mevsimlik çalışma nedeniyle kıdem tazminatı alamıyorlar’
Aralıksız bazen 15 gün çalışma, fazla mesai ücretlerinin verilmemesi gibi uygulamalarının son derece yaygın olduğunu belirten Kezban Konukçu “Pek çok sektörde var ama turizmde göçmen işçiler, mevsimlik işçiler, Kürt işçiler çok yaygın. 8-9 ay çalışır sonra memleketlerine dönerler. Bu çalışma sistemi nedeniyle o ara dönemde işsiz kalırlar ve aynı zamanda kıdem tazminatı gibi haklarından mahrum kalırlar” sözlerini kullandı.
‘Kadınlar daha fazla sömürülecek’
Turizm sektöründe kadınların çalışma oranının yaklaşık yüzde 40 olduğunu dile getiren Kezban Konukçu, “Bu oran Türkiye için oldukça yüksek. Ancak, pek çok alanda olduğu gibi burada da kadınların çok daha fazla ezildiği, sömürüldüğü bir tabloyla karşı karşıyayız. Özellikle bu yeni uygulamayla birlikte, halihazırda ev içi yükü temizlik, bakım emeği gibi omuzlarında olan kadınların, aynı zamanda iş yerinde de yoğun bir sömürüye maruz kalması, kadın işçilerde ciddi bir kaygı yaratıyor. Katmerli sömürünün, kadınlar açısından çok daha ağır bir boyuta taşındığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Örgütlülük artırılmalı, yasa geri çekilmeli’
Kezban Konukçu, öncelikle örgütlülük seviyesinin artırılması ve sendikalaşma oranının yükseltilmesi gerektiğini vurguladı. Tüm işçilere, kendilerine yakın buldukları sendikalara üye olmaları çağrısında bulundu. Kezban Konukçu şöyle konuştu: “ 'Bundan daha beteri yok' dedirtecek bir noktadayız; neredeyse kapitalizmin ilk ortaya çıktığı dönemlerdeki çalışma koşulları dayatılıyor. Çocuk işçiliği çok yaygın; 8–10 yaşındaki çocuklar çalıştırılıyor, MESEM’lerde çocuk emeği sömürülüyor. Kadınların çalışma ücretleri hâlâ düşük, eşit işe eşit ücret uygulanmıyor. Günlük 8 saatlik çalışma hakkı neredeyse yüz yıl öncesinde kaldı. Bu nedenle mutlaka örgütlülük seviyesini artırmamız gerekiyor. Turizm sektörü için ayrı bir meslek kanunu çıkarılmalı. Bu esnek çalışma saatleri uygulaması kaldırılmalı ve 8 saatlik iş günü tekrar tanımlanmalı. Kayıtsız çalışmanın önüne geçilmeli. Kadın işçilerin yaşadığı özel sorunlara yönelik, kadın bakış açısıyla sendikacılık anlayışının geliştirilmesi ve kadın işçilerin örgütlenmesi son derece önemli.”
‘Meclise soru önergesi verildi, AKP MHP oylarıyla reddedildi’
Yasanın diğer sektörlere yaygınlaştırılması konusunda kaygının çok yüksek olduğunu Kezban Konukçu, iktidarın, faşizmin kurumsallaşması sürecinde, fiilen uygulanan hak ihlallerini yasallaştırdığını ifade etti. Bu nedenle son derece dikkatli olunması gerektiğini vurgulayarak, “Emek ve sendikal alan uzun süredir gafil bir alan hâline geldi. Bazen çok sayıda sektörde örgütlenme ve çalışma yürüttüğümüz için, makul seviyedeki siyasette ve yasalarda neler olup bittiğini takip edemiyoruz. Oysa bu konuda son derece uyanık olmak gerekiyor. Bu düzenleme diğer sektörlere de uygulanmaya başlandığında, gerçekten vahşi kapitalizm koşullarında çalışmak zorunda kalacağız. 150 yıllık kazanımların, işçiler aleyhine geriye dönük olarak ortadan kaldırılmaya çalışıldığını göreceğiz. Bu nedenle Meclis'e soru önergesi verdik, gündeme taşıdık. Ancak Meclis'in bileşimi şöyle: AKP ve MHP oylarıyla yasalar kolayca geçirilebiliyor. Bu nedenle asıl değişim ve dönüşüm, ancak halkın örgütlülüğüyle, sokakta ve sahada ciddi şekilde ses çıkarılarak sağlanabilir. Yine de Meclis’e taşıyarak, bu mücadeleye kurumsal güç de katarak sonuç almak mümkün oluyor” ifadelerini kullandı.
‘Sokak ve meclis dengesi konusunda daha fazla kafa yormamız gerekiyor’
DEM Parti Milletvekili Kezban Konukçu, yasanın çıkmasının ardından ancak iktidarı da zorlayacak bir toplumsal irade ortaya konduğunda gerçek bir değişimin sağlanabileceğini ifade etti. Kezban Konukçu, “Göz göre göre, ekolojik yapıyı katledecek ve kâr amacı güttüğü çok açık olan bir yasayı geçirdiler. Bu nedenle örgütlenme meselesine çok daha fazla kafa yormamız gerekiyor. Meclis bileşimi ortada; ancak arkamıza halkın gücünü aldığımızda, değişim ve dönüşüm konusunda çok daha başarılı olabiliyoruz. Aksi hâlde sadece sözler söyleniyor, tepkiler dile getiriliyor ama sonuçta eller kalkıyor, iniyor ve yasa geçiyor. Bu yüzden, sokakla Meclis arasındaki dengeyi kurmak, her iki alanı da birlikte değerlendirmek son derece önemli” şeklinde konuştu.