Wan’da barış paneli: AKP karşıtı olmakla süreç karşıtı olmayı bir tutmuşlar

  • 17:13 22 Kasım 2025
  • Güncel
WAN - “Yaşamak ve Yaşatmak için Örgütleniyoruz” kampanyası tarafından gerçekleşen barış panelinde konuşan Halide Türkoğlu, “Süreç karşıtı olanlar, bu ülkenin en köklü sorununa çözüm üretmek yerine hamaset siyaseti yapıyorlar. Yani AKP karşıtı olmakla süreç karşıtı olmayı bir tutmuşlar. Ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı siyasetin değişmesi gerekiyor” dedi. 
 
Wan’da “Yaşamak ve Yaşatmak için Örgütleniyoruz” kampanya grubu tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında “Kadın öncülüğünde Toplumsal Barışın İnşasını Konuşuyoruz” başlıklı panel gerçekleştirildi. Wan Barosu Tahir Elçi Konferans Salonunda gerçekleşen panele çok sayıda kadın katıldı. 
 
Star Kadın Derneği Yönetim Kurulu üyesi Meryema Aslan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen panele Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu ile Jineoloji Atölyelerinden Aynur Sarıca panelist olarak katıldı. 
 
Panel salonuna “Yaşamak ve Yaşatmak için Örgütleniyoruz” yazılı pankart asıldı. 
 
‘Ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı siyasetin değişmesi gerekiyor’
 
Moderatör Meryema Aslan’ın konuşmasıyla başlayan panelde söz alan Halide Türkoğlu, kadının barıştaki rolünü anlattı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat’ta yapılan “Barış ve Demokratik Toplum” Çağrısına değinen Halide Türkoğlu, “Hepimizin yapabileceği çok şey var bu süreçte. Yok sayılan hedef olan bir halklar ve inançlar gerçekliği ile karşı karşıyayız. Tüm bu kesimlerle yan yana gelerek bu sürecin nasıl demokratik bir şekilde inşa edilebileceğinin olanaklarını tartışıyoruz. Toplumsal barışı konuşuyorsak bunun iktidarın tekelinden çıkması gerekiyor. Herhangi bir siyasi parti ayrımı yapmadan ulaşabileceğimiz her kadına ulaşmaya çalışıyoruz. Toplumsal barışın bir diğer özneleri de basındır. Kadın gazetecilerle bir araya gelerek barış gazeteciliğinin nasıl olacağını tartıştık. Bugün geldiğimiz aşamada tüm kesimlerin toplumsal barışta nasıl yer alması gerektiğini tartışıyoruz. Demokratik siyasetin bu süreçte etkin rol oynaması gerekiyor. Bu süreçte oluşturulan komisyonla birlikte 150’ye yakın kurum dinlendi. Orada her ne kadar iktidar tarafından ‘Terörsöz Türkiye’ söylemi kullanılsa da komisyonun içinde bu söylem yerine Kürt sorunun demokratik çözümü konuşuldu. Bu dilin de değişmesi gerekiyor. Bu ülkenin demokratikleşmesi Kürt sorununun çözümünden geçiyor. Sayın Öcalan’ın da ifade ettiği gibi demokratik toplum, barış ve demokratik entegrasyon olmak üzere üç temel kavram üzerinden ilerliyor nu süreç. Ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı siyasetin değişmesi gerekiyor” dedi. 
 
‘AKP karşıtı olmakla süreç karşıtı olmayı bir tutmuşlar’
 
Halide Türkoğlu, süreç karşıtlığına da dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Süreç karşıtı olanlar, bu ülkenin en köklü sorununa çözüm üretmek yerine hamaset siyaseti yapıyorlar. Yani AKP karşıtı olmakla süreç karşıtı olmayı bir tutmuşlar. Algı yönetimlerine karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Ve bunu en iyi anlayanlar da kadınlar oluyor. Erkek egemen düzenin içinde hamaset siyasetini en çok yapanlar da erkekler oluyor. Tüm dünya deneyimleri bize gösterdi ki barış kolay inşa edilen bir şey değil. Toplumsal barışın inşasında kadınlar özne olduğunda sorun daha hızlı çözülüyor. Kadınlar, toplumsal barışta neyin nasıl olması gerektiği kabiliyetine sahip. Toplumsal barışın garantörü kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesidir. Ancak en çok sözleri kesilen de kadınlar oldu, anneler oldu. O yüzden bizi uzun soluklu bir mücadele bekliyor. Bazen inişli çıkışlı oluyor ama kadınların barış ısrarı iradeye sahip. O yüzden bulunduğumuz her yerde barışa dair ısrarımızı ve Kürt sorunun demokratik çözümüne dair ısrarımızı sürdürmeliyiz. Komisyon Sayın Öcalan ile görüşmeye gidecek ve ardından Meclis’e yasa teklifleri gelmesi bekleniyor. Birincisi demokratik entegrasyon yasalarıdır. Bu devletin demokratikleşmesi için önemlidir. İnfaz yasası, kayyım politikaları, anadil hakkı, eşit yurttaşlık gibi çok sayıda düzenleme gerektiren durum var.”
 
‘Ana soylu bir yaşam’ vurgusu 
 
Ardından Jineoloji Atölyelerinden Aynur Sarıca söz aldı. Kadının kölelik tarihçesine vurgu yapan Aynur Sarıca, ulus-devlet anlayışında kadına verilen rol ve misyonu aktardı. Kadının bu politikalara demokratik yaşamı korumaya çalıştığına değinen Aynur Sarıca, “Kaybettiğimiz yerde kazı çalışmasıyla birlikte ana soylu bir yaşamda ekolojiyi, adaleti koruyan bir yere temel atmayı ve var olanı güncelle birleştirmeyi esas alan bir yerdeyiz. 90’larda göç, yoksulluk, kayıplara sebep veren süreçler yaşandı. Cumartesi Anneleri ciddi bedeller ödedi. 2000’li yıllarda da eşbaşkanlık sistemi geliştirilmeye başlandı” diyerek 2013 çözüm sürecini hatırlattı. 
 
‘Barışın inşacıları biz kadınlarız’
 
Erkek aklını değerlendiren Aynur Sarıca, “Bizler örgütlenme gücünün özneleri, mimarları olarak var gücümüzle çalışıyoruz. Kayyım politikalarıyla kadın politikalarını kapatma ve yerine erkek atamasının nedeni reddedilmemizdir. Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı’nın bir söylemi oldu, ‘Kadınlar evlensin çocuk yapsın’ şeklinde. Bizim bedenimiz üzerinden kararlar alıyor. Kadını toplumdan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Jineoloji biliminin çıkış noktası da tam budur. Sayın Öcalan’ın önerisiyle biz kadınlar Jineoloji etrafında kenetlendik. Ulus-devletin yapmak istediği politikalar bizi tecrit etmek, kadını toplumsal kodlara tahakküm etmektir. Bizler de TJA aktivistleri olarak kurduğumuz komünlerle bu yaşamı inşa edeceğiz. Barışın inşacıları biz kadınlarız” diye konuştu.
 
Konuşmaların ardından panelde soru-cevap kısmına geçildi. 
 
Panel soruların yanıtlanması ile son buldu.