Ekranların arkasındaki sessizlik

  • 09:02 5 Kasım 2025
  • Kadının Kaleminden
 
“Gerçek fark, ekranın ışığında değil; kadınların bilincinde, dayanışmasında ve sorgulama cesaretinde yatıyor.”
 
Filiz Zeyrek
 
Modern çağın parlayan ekranları, her geçen gün insanı biraz daha içine çekiyor. Telefonlarımız, bilgisayarlarımız, akıllı televizyonlarımız... Her biri yaşamın merkezine yerleşmiş durumda. Bir tıkla her bilgiye ulaşabiliyor, birkaç saniyede dünyanın öbür ucundaki biriyle konuşabiliyor, haberleri anında izleyebiliyoruz. Teknoloji yaşamı kolaylaştırdığı kadar, insan ilişkilerini ve düşünme biçimlerimizi de dönüştürüyor.
 
Görünmez bir bedel: Sessizliğe teslim toplum
 
Ancak bu dönüşümün ağır bir bedeli var. Günümüz insanı, özellikle de kadınlar, ekranların arkasında giderek daha fazla kayboluyor. Sabah uyanır uyanmaz dijital medyayı kontrol eden, gün boyunca bir diziden diğerine koşan, akşamları telefon ışığında uykuya dalan bir toplum haline geldik. Üretmek, sorgulamak, araştırmak yerine tüketmeye odaklı bir yaşamın içine sıkışıyoruz.
 
Ekranlarda kurmaca hayatlar, görünmez gerçekler
 
Gündüzleri evlilik ve yemek programları; akşamları bitmek bilmeyen diziler... Hemen her kanal, birbirinin benzeri senaryolarla dolu. Aşk, entrika, ihanet, intikam... Gerçek hayatın yerini kurmaca dramlar alıyor. Oysa bu ülkede her gün en az beş kadın katlediliyor, çocuklar tecavüze uğruyor, gençler atanamıyor, milyonlarca insan yoksullukla mücadele ediyor. Ama televizyon ekranlarında bunlara yer yok.
 
Bilinci uyuşturan sistem
 
Sanki hiçbir sorun yaşanmıyormuş gibi toplum bilinçli bir şekilde uyuşturuluyor. Eğitim sisteminin çöküşü, adaletsizliğin derinleşmesi, savaşlar, göçler, işsizlik... Tüm bunlar görünmez kılınıyor. Ana akım medya, tıpkı devletin ve iktidarın istediği gibi, sorgulamayan, itaat eden, düşünmeyen bir toplum yaratma projesinin parçası haline geliyor. İnsanlar düşünmekten, sorgulamaktan uzaklaştırılıyor; yerine diziler, yarışmalar ve bitmeyen dijital medya akışları sunuluyor.
 
Modern çağın en sinsi ideolojik projesi
 
Bu tablo, modern çağın en sinsi ideolojik projelerinden biri gibi işliyor. Sistem, insanı ekran başında tutarak toplumsal bilincini törpülüyor. Ne düşüneceğini, ne hissedeceğini, neye inanacağını algoritmalar belirliyor. Her gün insanın dikkatini, zamanını ve üretme gücünü tüketen yeni uygulamalar piyasaya sürülüyor. Böylece birey, hem düşünsel hem duygusal anlamda bağımlı hale getiriliyor.
 
Kültürel kopuş ve kimliksizleşme
 
Bu bağımlılık kültürel bir kopuşu da beraberinde getiriyor. İnsanlar kendi dillerini, geleneklerini, toplumsal dayanışma kültürlerini unutuyor. TikTok videoları çekmek için kimliğinden, kültüründen, toplumsal değerlerinden uzaklaşan gençler, görünürlüğü “beğeni” sayısıyla ölçüyor. Böylece modern çağ, kimliğini kaybetmiş, benliğini dijital kimliklere teslim etmiş bir nesil yaratıyor.
 
Teknoloji mücadele aracına dönüştürülüyor
 
Ama bir başka gerçek daha var: teknoloji doğru amaçlarla kullanıldığında toplumsal bir bilince dönüşebiliyor. Kadınlar için dijital alan, direnişin ve dayanışmanın da sahası olabiliyor. JINNEWS ve benzeri kadın odaklı haber ağları, kadın katliamlarından tecavüz vakalarına kadar görünmez kılınan olayları gün yüzüne çıkarıyor. Kadın kurumları, dijital platformlar aracılığıyla devletin sessizleştirmeye çalıştığı gerçekleri teşhir ediyor, toplumsal hafızaya kazıyor.
 
Gülistan’dan Rojin’e: Adalet arayışının dijital sesi
 
Gülistan Doku hâlâ kayıp; Rojin Kabaiş ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Bu olaylar, kadına yönelik şiddetin boyutlarını ve sistemin ihmallerini açıkça gösteriyor. Kadın örgütlerinin teknolojiyi bir mücadele aracına dönüştürmesi, bu olayların karanlıktan çıkarılmasını sağlıyor. Kadın emeğiyle kurulan bu medya ağı, dijital dünyada dayanışmanın en somut örneklerinden biri haline geliyor. Kolektif çaba, dayanışma ve dijital görünürlük sayesinde olaylar yalnızca duyulmakla kalmıyor; adalet mücadelesi güç kazanıyor.
 
Dijital çağın sessizliğini delen kadınlar
 
Teknoloji insanı sistemin içine hapsetmeye çalışsa da, kadınlar bu sistemi tersine çevirmeyi başarıyor. Dijital medya kimi zaman bir dayanışma ağına, kimi zaman bir çığlığa, kimi zaman da bir adalet platformuna dönüşüyor. Kadınlar, gençler, emekçiler... Dijital alanı yalnızca bir eğlence aracı olarak değil, aynı zamanda hak arama, örgütlenme ve mücadele sahası olarak kullanıyor.
 
Gerçek fark, kadınların bilincinde
 
Dijital çağ ne tamamen iyi ne de tamamen kötü. Onu belirleyen, kimin elinde ve hangi amaçla kullanıldığıdır. Gerçek fark, ekranın ışığında değil; kadınların bilincinde, dayanışmasında ve sorgulama cesaretinde yatıyor.