Gurbetelli olmadan 26 yıl...

  • 09:02 7 Ekim 2023
  • Portre
 
HABER MERKEZİ - "Yenisini aşmaya var mısın? Ay ışığında sayfalarca yazmaya var mısın? Gezmeye var mısın? Türkü söylemeye? Varım Varım. Senin yolunda özgürleşmeye varım." sözleriyle kadınlara seslenen Gurbetelli Ersöz’ün yaşamını yitirmesinin üzerinden 26 yıl geçti. Gerçeklerin öncüsü olan Gurbetelli, açtığı yolda binlerce kadın gazeteciye ışık tutuyor, kadın gazeteciler onun kalemini taşıyor. O, ardıllarında yaşıyor…
 
Adına gazetecilik ödülleri olan, Kürt kadın gazetecilerin yoluna ışık tutan Gurbetelli Ersöz, 11 Temmuz 1965 günü Xarpêt’in (Elazığ) Palu ilçesine bağlı Akbulut köyünde dünyaya geliyor. Almanya’da işçi olarak çalışan babası, kızına “Gubetelli” ismini veriyor. Gurbetelli çocukluğundan itibaren dil konusunda da oldukça çelişkiler ve zorlanmalar yaşıyor ve ilkokul üçüncü sınıfa gittiğinde arkadaşları ve öğretmenleriyle arasındaki farkı dili oluyor. Çocukluğundan itibaren bunu sorgulamaya başlayan Gurbetelli, okuyarak birçok konuda bilinçlenmeye çalışıyor. 
 
Gazetecilik ya da siyaset bilimi okumak isteyen Gurbetelli, Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’ne başlıyor. Daha sonra Çukurova Üniversitesi Kimya Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışan Gurbet, 1983 yılında Çukurova Üniversitesi’nde yurtsever öğrencilerin ilk örgütlenmesini sağlıyor ve burada Yurtsever Devrimci geleneği oluşturan ilk isimlerden oluyor.
 
Yönünü Özgür Gündem’e döndü
 
Okulun kendisine yetmediğini fark eden Gurbetelli, sahip olduğu her deneyim ve bilgi ile halkı için mücadele etmeye karar veriyor. Yüksek lisans yaptığı sırada bir yandan da 3 yıl boyunca kimya bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan Gurbetelli’nin mücadele ile ilk tanışması Hedef Dergisi ile oluyor Bu sırada gazetecilik de yapmaya başlayan Gurbetelli, 10 Aralık 1990’da gözaltına alınıyor. 15 gün boyunca sorguda kalarak ağır işkence gören Gurbetelli, bir güncesinde şöyle yazıyor: “Öyle çok işkence yaptılar ki, ya ölecek, ya da PKK'li olmayı kabul edecektim. Ben yaşamayı seçtim.”          
 
15 gün boyunca gördüğü  işkencenin ardından tutuklanıp Malatya Cezaevine gönderilen Gurbetelli, burada iki yıl kalıyor. İki yıllık hapisliğinden sonra Gurbetelli, Özgür Gündem'in Adana bürosunda çalışmaya başlıyor. Gurbetelli, gazetenin kapatıldığı 15 Ocak 1993 günü İstanbul'a geliyor, 23 Nisan gününe kadar hızlı bir öğrencilik yaşıyor, yazı dizmekten haber getirmeye, önemli önemsiz demeden gazetecilikle ilgili her ayrıntıyı öğrenmeye çalışıyor. Gurbetelli, gazetede çalışmaya başlamasına dair, "İnsanlara gazeteyle ulaşmak daha kolay. Her zaman çok iyi bir gazete okuruydum, haber yazmayı çok çabuk öğrendim. Her yere ulaşmak, ülkende ve dünyada olan biteni herkesten önce öğrenmek çok hoş! Günlük gazeteleri okumadan önce, muhabirlerin ölüm, gözaltı ya da kaybolma, el konan, dağıtılmayan gazete haberleri geliyor. Bu yüzden gün avukatlarla toplantılar, telefonlarla bürolardaki gelişmeleri öğrenmek, basın açıklamaları yapmakla başlıyor; açılan ve süren davalar ve ifade vermeler... Yani, haber toplantılarına katılmak bile imkansızlaşıyor zaman zaman” diyor.
 
Türkiye basın tarihinde bir ilk
 
Gurbetelli, bir süre sonra gazetenin genel yayın yönetmeni oluyor. Kadın gazetecilerin arttığı ama genel yayın yönetmenlerinin erkek olduğu basın alanında bir ilki gerçekleştiriyor. Eril zihniyetin tahakkümünde olan basında bir kadının genel yayın yönetmeni görmezden gelinse de Gurbetelli, bu durumu “Tabii ki, bir Kürt kadının genel yayın yönetmeni olması çok önemli, son yıllarda Kürt kadını erkekten çok daha fazla mesafe kat etti. Benim bugün geldiğim yer kendi özel gayretimin yanı sıra bununla da bağlantılı" sözleriyle yorumluyor.
 
Yeniden işkenceler ve cezaevi
 
Baskı ve engellemelerin sistematik bir şekilde uygulandığı, muhabirleri ile gazete dağıtımcılarının katledildiği Özgür Gündem, 10 Aralık 1993 tarihi ve Dünya İnsan Hakları Günü’nde polislerce basılıyor ve Gurbetelli ile beraber gazete çalışanları gözaltına alınıyor. 13 günlük gözaltı süresi boyunca daha önce yaşadığı işkencelere tekrar maruz kalan Gurbetelli tutuklanarak Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderiliyor ve Haziran 1994’te ilk duruşmada tahliye ediliyor. Gurbetelli, tahliyenin ve maruz kaldığı işkencelerin ardından özgür basın mücadelesini kaldığı yerden inatla sürdürmeye devam ediyor.
 
‘Bu ateş sizi de yakar’
 
Özgür Gündem'in ilk yayın döneminde aralarında yazar, muhabir ve dağıtımcıların da bulunduğu 27 çalışandan çoğu faili meçhul bir şekilde katlediliyor. Yayınlanan 580 sayının 486'sı hakkında dava açılan gazete çalışanları toplam 147 yıl hapis cezası alıyor. 3 Aralık 1994 yılında ise Özgür Gündem'in İstanbul'da Kadırga bürosu bombalı saldırıya uğruyor. Saldırıda ulaştırma bölümünden Ersin Yıldız yaşamını yitirirken 23 gazete çalışanı ise yaralanıyor. Bombalı saldırının ardından ertesi gün çıkan sayıda Gurbetelli, saldıraya uğrayan büronun fotoğrafını bastırarak şu başlığı atıyor: "Bu ateş sizi de yakar.”
 
‘Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi'
 
Gurbetelli'nin "Çernobil ve Halepçe benim hayatımın dönüm noktası. Bu iki olayla en çok ilgilenmesi gereken kimyacılar beni çok şaşırttı, kendime sık sık 'ben neyim', 'ne yapacağım' diye sormaya başladım" sözlerine yönelik Gazeteci Yazar Nadire Mater, "Hangi vakit Çernobil'den, Halepçe'den bahsetseler Gurbetelli gelir aklımıza... " diye anıyor Gurbetelli’yi. Nadire, Gurbetelli’yi şu sözlerle tanımlıyor: "Gurbetelli cezaevinde olduğu sürece basın özgürlüğüne dair inancını savundu her zaman. Cezaevinde olmasını ise muhalif basın olmanın bedeli olduğunu dile getirdi. Eğer o gün bir muhabir, bir bayii ya da dağıtıcı öldürülmediyse akşamları hafif de olsa bir sevinç yayılıyordu toplantı masasına. Genel Yayın Yönetmeni Gurbetelli Ersöz'ün yüzündeki incecik gülüş büyüyor, büyüyordu. ‘Üretemiyorum’ diyerek açabileceği üçüncü kapının gitmek olduğunu düşündü ve gitti... Gitmek bir tercih miydi? Başka kapılarda başka geleceklere adım atamaz mıydı? O her zaman ‘basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi’ derdi."
 
‘Sorunları çok iyi dinler mutlaka not alırdı’
 
Gazetede beraber çalıştığı arkadaşlarından Hüseyin Aykol, Gurbetelli ile ilgili yaptığı bir konuşmada, “Aslında günlük bir gazetede, hem de devletin onca saldırısına rağmen çıkarılması çok zor bir gazetede tarih yazdığının pek farkında değildi. Oysa Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeniydi. Yayınla ya da gazetenin yönetimiyle ilgili toplantılarımızda, sorunları çok iyi dinlediğini ve mutlaka not aldığını hatırlıyorum. Aldığı notların da peşini bırakmazdı. Çok düzenli bir çalışma sistemi vardı. İnsan ilişkilerinde ise son derece samimi ve sıcaktı” diyor.
 
‘Kararlı ve cesur’
 
İnsan hakları savunucusu ve avukat Eren Keskin 2021 yılında yazdığı bir yazıda Gurbetelli için şunları kaleme alıyor “Gurbetelli, çok ince, zarif bir insandı. O yumuşak görünüşünün ardında kararlı ve cesur duruşunu da, O’nu tanıyan herkes hissedebiliyordu. Gazetede göreve başlamadan önce, gözaltına alınmış, işkence görmüş ve 2 yıl cezaevinde kalmıştı. Yaşadığı işkence, çevresinde gördüğü insanlara yapılan haksızlıklar, Kürdistan’da yaşanan hak ihlalleri O’nu, bir görev yüklenmek zorunda bırakmıştı. Ben de gazetenin avukatlarından biriydim. Sık sık görüşme imkânımız oluyordu. Ve böylesine zorlu bir işi yaparken, nasıl böyle sakin kalabildiğine hep şaşırırdım. Kürdistan’dan sürekli ölüm haberleri geliyordu. Gazete büyük baskı altındaydı. Sonunda 10 Aralık 1993 tarihinde Özgür Gündem gazetesine yönelik bir polis baskını oldu. Bütün gazete binası tarumar edildi. Ve Gurbetelli de birçok arkadaşıyla birlikte gözaltına alındı, tutuklandı. Cezaevinde kaldığı 6 ay içinde, onu birçok kez görmeye gittim. 3 Aralık 1994 günü ise belki de hiçbirimizin olmasını beklemediğimiz bir olay gerçekleşti. Özgür Gündem ve Yeni Ülke gazeteleri bombalandı. Sanırım bir gazeteci için, “artık yapacak hiçbir şey kalmadı” duygusunun oluştuğu andı. Gurbetelli’nin anlatımlarından bildiğim çok sevdiği bir erkek kardeşi vardı. Tıp Fakültesi’nde okuyordu, adı Orhan’dı. Gurbetelli, Doktor Orhan ve diğer kardeşi Rewşen’e çok bağlıydı. Onlar için yaşadı ve öldü. İnsan hakları mücadelem boyunca çok sayıda kişiye kendimi borçlu hissettim. Onlardan biri de Gurbetelli idi.”
 
Yüreğimi dağlara nakşettim…
 
Gurbetelli’nin günlükleri ise yaşamını yitirmesinin ardından “Yüreğimi Dağlara Nakşettim” ismiyle kitaplaştırılıyor. Erk ve egemen zihniyetin kadına dayattıklarını reddeden Gurbetelli, güncesinde kadınlara, "Yenisini aşmaya var mısın? Ay ışığında sayfalarca yazmaya var mısın? Gezmeye var mısın? Türkü söylemeye? Varım Varım. Senin yolunda özgürleşmeye varım" diye sesleniyor. “Özgür yaşam ortamını yaratmada benim de kanım, canım olmalı” cümleleri ise Gurbetelli’nin günlüğüne yazdığı son satırları oluyor.
 
Katledildiği gün Kürt Kadın Gazeteciler Günü olarak karşılanıyor
 
Gurbetelli’nin yaşamını yitirdiği 7 Ekim günü ise yıllardır “Kürt Kadın Gazeteciler Günü” olarak  kabul ediliyor. Özgür basın geleneğini yaratma yolunda öncelikle kadınlar için bir öncü olan Gurbetelli’nin ardılları, tüm baskı ve engellemelere rağmen hakikatin kalemiyle, bugün de bıraktığı yerden devam ediyor.