Mersin’de 'Ekmek, Adalet ve Barış Buluşması'
- 20:32 31 Ocak 2025
- Güncel
MERSİN - Mersin'de "Ekmek, Adalet ve Barış Buluşmaları" kapsamında STK'lerle bir araya gelen DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, barış umutlarına dikkat çekerek, "Biz diyoruz ki demokratik kanallar açılmalı. Diyalog ve temas ile Türkiye'nin sorunları çözülmeli" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, "Ekmek, Adalet ve Barış Buluşmaları" kapsamında Mersin’de sivil toplum örgütleri temsilcileri ile Mersin 68'liler Konferans Salonu'nda bir araya geldi. Buluşmada Ayşegül Doğan, sürece dair değerlendirmelerde bulundu.
Uygulanan hukuksuzluklar
1 Ekim sonrası yaşanan gelişmelere değinen Ayşegül Doğan, barış ihtimalini güçlendirip, bu durumu sürece evrilmesi için çalışma yürüttüklerini belirterek, ülkenin ihtiyacının ekmek, adalet, barış, özgürlük ve demokrasi olduğuna dikkat çekti. Ayşe Doğan, "Hepimizin sahici bir barışa; sahici bir demokratik çözüme ihtiyacımız var" dedi. İmralı görüşmeleri sonrası siyasi partililerle yapılan görüşmelere işaret eden Ayşegül Doğan, tüm barış çağrılarına rağmen halen PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin hukuksuz bir şekilde sürdüğünü, kayyım, baskı, gözaltı ve antidemokratik uygulamaların devam ettiğini dile getirdi. Türkiye SİHA'sı ile katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'i anımsatan Ayşe Doğan, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in ülkelerinde toprağa verilmesine bile izin vermediğini hatırlattı.
‘Kürt meselesini nasıl çözüme kavuşturabilirizi tartışmalıyız’
"Devletin, hükümetin, iktidarın niyeti ne?" sorusuna şöyle cevap Ayşe Doğan, "Biz diyoruz ki biz devletin niyetini tarihsel geçmişimizden tanıyoruz ve biliyoruz. Eğer bir demokratik değişim ve dönüşüm istiyorsak bizler, eğer biz barış istiyorsak ki istiyoruz, eğer biz demokratik çözümden yanaysak ki öyleyiz, o halde biz bu çok küçük, iğne deliği kadar bile küçük olsa bu ihtimal buradan girip bu kapıyı ardına kadar açmaya zorlamakla bakarız. Bunu yapacak şey bizim ortak irademiz, ortak mücadele azmimiz. Bunu tek başına DEM Parti yapamaz. Çünkü barış toplumsal bir mesele. Ve biz sözünü ettiğimiz, onların tamamı toplumsal itiraz, isyan konusu olan başlıklar ve olgular. Ve hayatın her alanına değmeye başlayan, kartopu gibi büyüyen, hepimize tek tek değen, hanelerimizin içine giren bir savaş gerçekliğinden bahsediyoruz. Ülkenin neresinde yaşarsak yaşayalım, bundan nasipleniyorduk. Ülkenin neresinde yaşarsak yaşayalım buradan bize ne yazık ki kötü bir pay düşüyor. Eğitimden bugün baktığımızda sağlık alanına kadar müthiş bir ahlaki çöküş görüyoruz. Yüzlerce örnek sayabiliriz şimdi burada. Yalnızca bu iktidar döneminde olanlar. Biraz daha geriye gidip ondan önceki iktidarlar dönemlerinde olanları da sayabiliriz. Demek ki bizim Türkiye'de ciddi bir sistem problemimiz var. Ve bu sistemin demokratik bir şekilde değişimi ve değişimi ne sandığımız kadar kolay olacak ne sandığımız kadar ya da beklediğimiz kadar, zaman zaman beklenildiğini de görüyoruz çünkü devlet buna ilişkin kalkıp işte benim demokrasi planım programım budur; diyecek. Biz yoksun kaldığımız için de ekonomik olarak aynı zamanda etkilendiğimiz bu savaş gerçekliğini nasıl tersine döndürebilir? Bu kapıyı nasıl açabilir? Bugün artık dış siyasetin de konusu olmuş Türkiye'nin Kürt meselesini ve demokrasi meselesini bu bağlamda nasıl bir çözüm zeminine kavuşturabiliriz, bunu tartışmalıyız" diye belirtti.
‘Demokratik kanal açılmalı’
Çözüm için yapılması gerekenin belli olduğunu ifade eden Ayşe Doğan, "Bir demokratik müzakere ve mücadele partisi" olduklarının altını çizerek, "AKP ile anlaşıyor. Bunlar ortak anayasaya yapacaklar. İşte bunlar Kürtlerin haklarına karşılık şöyle yapacaklar gibi. Şimdi bizim programımız ortada, Tüzüğümüz ortada. Geçmişimiz ortada. Gelecek projeksiyonumuz ortada. Kavga ettiğiniz ve konuşursunuz. Ve biz diyoruz ki, biz bir demokratik müzakere ve mücadele partisiyiz. Biz diyoruz ki, demokratik kanallar açılmalı. Diyalog ve temas ile Türkiye'nin sorunları çözülmeli. Şimdi bu ne anlaşmak anlamına gelir, ne kalmak anlamına gelir, ne kandırılmak anlamına gelir. Ayrıca, devletin niyeti ne olursa olsun, iktidar blokunun niyeti ne olursa olsun biz bu niyetlerini boşa çıkartabilecek özgüvene bir mücadele deneyimine sahibiz. Böyle bir birikimimiz var. Yine kurulacak olan oyun varsayalım ki bu bir oyun, biz yine kendimize güveniyoruz zaten. Yani bugün eğer biz Kürt meselesinde bir barış ihtimalini konuşuyorsak bugüne kadar verilen mücadelenin sayesinde ortaya çıkan bir durum. Biz bugün eğer Suriyeli Kürtler ya da Suriye'deki Kürtler ya da Rojava'nın statüsü üzerinden konuşabiliyorsak bu Rojava'da yaşanan hakikati artık inkar edilemiyor, göz yumulamıyor olmasının ortaya çıkarttığı bir gerçek bu. Tüm bunlar ortak mücadelemiz sayesinde kazanımlarımız. Bu kazanımlar Türkiye'yi tehdit eden kazanımlar değil. Bu kazanımlar halkını tehdit eden kazanımlar değil. Bu kazanımları özgürlükler lehine işletmek, özgürlükler lehine bir süreci evrilterek yasal bir teminata kavuşmak hepimizin arzu ettiği bir şeydir. Ama tekrar ediyorum. Bu, hiçbir iktidarın insafına, vicdanına bırakılabilecek bir mevzu olmadığı gibi tek bir siyasi partinin omuzlarına yüklenebilecek bir konu da değil. Bu ülkede herkes savaş yorgunluğuyla, bu ülkede herkes bu ekonomik krizden bu denli zarar görüyorsa, bu ülkede yaşayan herkes artık boğuluyoruz hissi yaşıyorsa ki yaşıyor. Hangi siyasi partiden olursa olsun, hangi mahallede olursa olsun, hangi kutuplaştırılmış kampa yerleştirilmeye çalışılsa, hiç kimse artık rahat nefes alamıyor. Bu kadar boğulma hissiyle karşı karşıya kaldığımızda bir tarihsel döneme sebebi durumu anında bizim bu mücadeleyi yükseltmeye ihtiyacımız var" diye konuştu.
Bu sürecin içinde yapıcı bir şekilde yer alıp mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizen Ayşe Doğan, bu süreçte tehlikelere işaret etti. Ayşe Doğan'ın konuşması sonrası toplantı basına kapalı devam etti.