‘Toprağın altındaki hazineyi ortaya çıkarmaya çalışıyoruz’

  • 09:09 21 Temmuz 2025
  • Güncel
Rojda Aydın
 
DÊRSIM - Semsûr DAD Şube Eşbaşkanı Melek Ruşen, Alevi inancı içinde kadınların tarihsel olarak bastırıldığını vurgulayarak, “Bu çalıştay toprağın altına gömülmüş bir hakikati ortaya çıkarma çabasıdır” dedi.
 
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Kadın Meclisi tarafından Dêrsim’de 19-20 Temmuz tarihleri arasında “Hakikat Ana Yoludur” şiarıyla iki gün süren “Analar Çalıştayı” gerçekleştirildi. Çalıştayda Alevi kadınların toplumsal rolü, asimilasyon politikalarının etkileri ve barış sürecine dair değerlendirmeler öne çıktı.
 
Çalıştaya katılan Semsûr Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Şube Eşbaşkanı Melek Ruşen, çalıştayın amacına dair ajansımıza konuşarak, Alevi inancı içerisindeki kadın varlığının tarihsel olarak bastırıldığına dikkat çekti. Melek Ruşen, bu çalışmanın “toprağın altına gömülmüş bir hakikati gün yüzüne çıkarma” çabası olduğunu vurguladı.
 
‘Gömülmüş bir hazinenin ortaya çıkışı’
 
Çalıştayı, “100 yıllık bir sürecin ardından toprağın altına gömülmüş bir hazinenin ortaya çıkışı” olarak tanımlayan Melek Ruşen, bu sürecin kadınların Alevi inancındaki yerinin görünür kılınması açısından bir öncülük taşıdığını vurguladı. Melek Ruşen, “Kadınlarımızın ocak sistemi içerisinde nasıl yok edildiğini ve bu yok oluşu gün yüzüne çıkarmak için yola koyulduk” dedi.
 
Asimilasyon etkileri
 
Alevi toplumunun geçmişte maruz kaldığı asimilasyon politikalarına dikkat çeken Melek Ruşen, bunun yarattığı korku nedeniyle inancın kuşaktan kuşağa aktarımının kesintiye uğradığını söyleyerek, “Yıllarca katliamlar ve soykırımlar devam etti ve bunun arkasında da Aleviler o korku psikolojisiyle kendi özünü içinde yaşamaya başladılar. Ve bu içindeki inancı gizli yaşadıkları için çocuklarına da aktaramadılar korku psikolojisinden dolayı” diye konuştu.
 
 ‘Kadın üçüncü planda tutuldu’
 
Alevilikteki cem kültürünün rızalık esasına dayandığını hatırlatan Melek Ruşen, “Pir, Mürşit, Reyber ve Ana vardır. O posta kadın da oturur. Ama biz bugün ocak sistemi içerisinde ananın ikinci, hatta üçüncü planda tutulduğunu gördük. Bu nedenle böyle bir çalışma başlattık” dedi.
 
Çalıştayda kadının toplumdaki rolü
 
Çalıştayın ilk gününde kadınların cem ve toplum içindeki tarihsel rollerinin konuşulduğunu anımsatan Melek Ruşen, “Kadının toplumdaki yok oluşunun nedenleri, eksileri ve artıları üzerine çok kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. Alevi toplumunun demokratik toplum içerisindeki bütünlüğüne değinildi. Cem Cıvat içerisindeki kadının Alevilikteki rolü ve sembolü üzerine konuşuldu” diye belirtti.
 
‘Kadınlarımız baskı altında, özgüvenleri kırılmış’
 
Çalıştayda anaların duygu ve düşüncelerini yüksek sesle dile getirmesinin dikkat çekici olduğunu söyleyen Melek Ruşen, gözlemlerini şöyle paylaştı: “Anaların içindeki heyecanı, sakladıkları sessizliği bugün gördüm. Ama aynı zamanda birçok kadının eril zihniyetin, ataerkil yapının baskısı altında bastırıldığını ve özgüvenlerinin kırıldığını da fark ettim. Bu beni çok üzdü.”
 
‘Alevilikte kadın eşitliktir ama bugün bastırılmış’
 
“Alevilikte kadın eşittir” vurgusunu yapan Melek Ruşen, muhafazakâr toplumlardaki kadınlarla Alevi kadınların benzer baskılar altında olduğunu belirtti. Melek Ruşen, “Son gözlemlerimde ocak kültüründen gelen kadınların da ne kadar bastırıldığını, ne kadar yok edildiğini daha iyi gördüm. Bu baskıyı aşmak için önce erkeğin eğitilmesi, özgürlük kavramlarının doğru anlatılması gerekiyor. Aleviliğin ne kadar geri gittiğini, ne kadar ciddi bir çürümenin içerisinde olduğunu bugün fark ettim. Bizde mesela hak kapısı doğum kapısıdır” şeklinde konuştu.
 
 ‘Toplumun ışığı kadındır’
 
“Toplumu aydınlatan kadındır, anadır” diyen Melek Ruşen, kadının çok yönlülüğünü, doğaya ve toprağa benzetti. Melek Ruşen, “Kadın üretendir, büyütendir. Toprağa tohum verirsin, meyve verir. Aynı onun gibi kadın toplumu var eder. Bu ışığın sönmemesi için değerler doğru temelde anlatılmalı” sözlerini kullandı. 
 
‘Toprağı eştik ama hazineyi henüz çıkaramadık’
 
Bu çalıştayla bir ilki gerçekleştirdiklerini söyleyen Melek Ruşen, analarda bir umudun oluştuğunu ve mücadelenin süreceğinin altını çizerek, “Bu sadece toprağı eşmektir. Henüz hazineyi dışarıya çıkarmadık. Birçok değerler yok edilmiş ve biz daha hala bu değerleri tam özüyle ortaya çıkarmış değiliz. Ama hala içinde tertemiz duran bir inanç var. Yerele inmeli, ev ev gezerek anlatmalıyız. Analarla hakikati bulacağız” şeklinde konuştu. 
 
 ‘Barış, toplumun aydınlanmasıdır’
 
Abdullah Öcalan’ın başlattığı barış sürecine dair görüşlerini de paylaşan Melek Ruşen, sürecin kadınlar açısından önemine dikkat çekerek, “Barış demek toplumların üzerindeki baskıların kalkması, toplumun aydınlanması demek. Barış sürecinin olması demek, toplumların aydınlanması ve o toplumlar üzerindeki ciddi siyasi, sosyal, politik, ekonomik baskıların da kalkması demektir. Bilinçli bir toplumda kadın da kendi özünü bulur. Ancak barış tek taraflı olmaz, karşılıklı iki tarafın da adımların atılması gerekiyor. Tüm toplumu kapsayan bir sürece ihtiyaç var. Artık silahların değil, bütün silahların eritilip saz haline getirilmesi gerekiyor. Sanata dönüştürülmesi gerektiğine inanıyorum. Kadınlarımız bu sürece ışık olacaktır” diye konuştu.