'Tutsaklar izolasyonda, hak ihlalleri artıyor'
- 09:04 11 Aralık 2025
- Güncel
Büşra Turan
WAN - Tutsakların yaşadığı hak ihlallerini anlatan ÖHD’li Mehtap Işık, kuyu tipi cezaevlerinin yarattığı ihlallere dikkat çekerek, “Barış sürecinden söz ederken, hapishanelerde mahpuslara uygulanan bu insanlık dışı, kırıcı ve işkenceye dayalı muamele sürecin ruhuyla bağdaşmamaktadır” dedi.
Türkiye’de son yıllarda hızla yaygınlaştırılan Yüksek Güvenlikli Y ve S Tipi Kapalı Cezaevleri, tutsakları ağır izolasyon koşullarına maruz bırakıyor. Bu izolasyon koşullarını en çok derinleştiren “kuyu tipi” cezaevi modeli ise giderek artmakta. Adalet Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, ülkede 13 Y Tipi, 23 Yüksek Güvenlikli ve 7 tane ise S Tipi Kapalı Cezaevi bulunmaktadır. Bu cezaevleri tecrit koşullarının dayatıldığı ilk cezaevleri olan F Tipi Cezaevlerinin devamı olmakla birlikte, tutsaklara yönelik ağır tecrit koşullarının yanı sıra ciddi hak ihlalleri de doğuruyor. “Kuyu tipi” cezaevleri olarak da bilinen bu cezaevleri Türkiye’de özellikle 2021 sonrası yaygınlaştırılmaya başlandı. Tutsakları “hücre” yaşamına mahkum eden kuyu tipi cezaevleri ile tutsaklar, ağır hak ihlallerine maruz bırakılıyor.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan Şubesi Yönetim Kurulu üyesi ve Hapishane Komisyonu üyesi Avukat Mehtap Işık, S,Y ve Yüksek Güvenlikli Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Türkiye’de özellikle 2021 sonrasında yaygınlaştırılan kuyu tipi cezaevlerinin tutsakları neredeyse tam bir hücre yaşamına mahkûm eden koşullar taşıdığına dikkat çeken Mehtap Işık, bu cezaevi modelinin mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Mehtap Işık, “2000’lerin başında devlet politikası olarak F tipleri devreye konuldu. F tipleri bir ve üç kişilik hücrelerden oluşuyordu. Buna karşı isyanlar gerçekleşti, ‘Hayata Dönüş Operasyonları’ yapıldı ve o süreçte 40-50 mahpus yaşamını yitirdi. Ancak 2021 itibarıyla bundan da ağır bir model olan yeni tip cezaevleri devreye sokuldu. Y tipi, S tipi ve Yüksek Güvenlikli olarak ifade edilen bu cezaevlerinde tüm alanın 10 metrekareye sıkıştırıldığı, tuvalet, banyo ve mutfağın aynı hücre içinde bulunduğu bir yaşam dayatılıyor. Bu durum hem mahpusları tüm ihtiyaçlarını tek bir alanda gidermeye mecbur bırakıyor hem de ciddi bir hijyen sorunu yaratıyor” sözlerine yer verdi.
‘Tutsaklar sağlığa erişimde sorun yaşıyor’
Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde uzun yıllardır süren hak ihlallerinin yeni tip cezaevi modelleriyle birlikte katlanarak arttığını ifade eden Mehtap Işık, bu durumun ciddiyetle ele alınması gerektiğini vurguladı. Mehtap Işık, tutsakların sağlık, eğitim ve aile görüşü haklarına erişimde yaşadıkları sorunların derinleştiğini belirterek şöyle konuştu: “Yeni hapishane modelleriyle birlikte bu ihlallerin kat kat arttığını görüyoruz. Müvekkillerimizden aldığımız mektuplarda, aile görüşlerinde işkence uygulamaları, çıplak arama gibi insan onurunu zedeleyen vakalar yaşanıyor. Bu yeni tip hapishanelerle birlikte hak ihlallerinin her açıdan derinleştiğini açıkça gözlemliyoruz.”
‘Tutsaklar 23 saati koğuşta geçiriyor’
Mehtap Işık, Türkiye ve Kürdistan’da yeni tip S ve Y Tipi Cezaevlerinin tutsakların yaşam koşullarını ciddi şekilde zorlaştırdığını vurgulayarak, “Eski hapishanelerde koğuşların önünde havalandırma alanı vardı; mahpuslar sabah gelir, kapı açılır ve bu alanlarda zamanlarını geçirirdi. Ancak yeni tip kuyu hapishanelerinde mahpus günün 22,5–23 saatini koğuşta geçiriyor; kalan bir ya da bir buçuk saatini başka bir alandaki betonarme havalandırmada geçiriyor ve burada herhangi bir aktivite yapma imkânı bulunmuyor. Bu alan, gökyüzünü görmenin bile zor olduğu bir yer; spor yapma imkânı yok ve mahpusun psikolojisi ile fizyolojik sağlığı ciddi şekilde etkileniyor. Mahpus 10 metrekarelik koğuşta ya oturarak ya uzanarak zamanını geçirmek zorunda kalıyor; eklem ağrıları ve diğer sağlık sorunları hızla artıyor” dedi.
‘Kuyu tipi cezaevlerinde güneş ışığı görünmüyor’
Mehtap Işık, yeni tip kuyu cezaevlerinin tutsakların sağlığını ve yaşam koşullarını ciddi şekilde olumsuz etkilediğini söyleyerek, “Mesela söz konusu hapishaneler öyle bir şekilde dizayn edilmiş ki güneş ışığını tam olarak göremiyorsunuz, içerisi sürekli karanlık. Küçük pencerelerin önünde demir parmaklıklar ve fens telleri bulunuyor; bu da hem güneş ışığını hem hava akışını engelliyor. Haliyle mahpusların gerçek anlamda hava ve ışık alması mümkün olmuyor. Bu durum, mahpusların hem fiziksel hem psikolojik sağlığını ciddi şekilde etkiliyor. Dünya örneklerinde mahpusların sağlığa erişimi ve sosyalleşmeleri için koğuş tasarımıyla ilgili birçok karar var; ancak Türkiye’de bu haklar maalesef tamamen göz ardı ediliyor. Mahpusların adeta ölüme terk edildiğini görüyoruz” diye belirtti.
‘Kalp krizi durumunda haber alınması çok zor’
Mehtap Işık, kuyu tipi cezaevlerinin sayısının son yıllarda hızla arttığını ve bu cezaevlerinde tutsakların ciddi şekilde izole edildiğini kaydetti. Mehtap Işık, “Maalesef son yapılan cezaevlerinin tamamı S, Y ve M Tipi Yüksek Güvenlikli kuyu tipi cezaevi olarak inşa ediliyor. Bu hapishanelerde tek kişilik veya üç kişilik koğuşlarda izolasyon uygulanıyor; mahpusların başka kişilerle iletişimi neredeyse sıfıra indiriliyor. Koğuş kapıları elektronik olarak açılıyor, gardiyanlarla doğrudan temas yok, görüşme ve konuşma imkânları sınırlı. Ani bir hastalık veya kalp krizi durumunda haber alınması çok zor. Mahpuslar ailelerinden ve diğer insanlardan uzak tutuluyor; sosyal aktiviteler ise sadece 2-3 kişiyle sınırlı. Aile görüşleri de tek tek alınabiliyor ve temel haklara müdahale söz konusu” şeklinde konuştu.
‘Tüm mahpuslara tecrit uygulanıyor’
Türkiye’de cezaevlerinde hak ihlallerinin eskiden beri devam ettiğini belirten Mehtap Işık, çıplak aramalar gibi uygulamalara karşı mücadele verdiklerini hatırlattı. Mehtap Işık, “Ancak kuyu tipi hapishanelerde tüm mahpuslara tecrit uygulanıyor ve uygulama kat kat ağırlaştırılmış durumda. Özellikle yeni hapishanelerde mahpuslara yaklaşım keyfi bir şekilde gerçekleşiyor; kanunen tanınan haklar tamamen dışlanarak uygulanıyor” dedi.
‘Gözlem kurulları keyfi şekilde tahliyeleri uzatıyor’
Mehtap Işık, özellikle cezaevi idarelerinin ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğine dikkat çekerek, “Ağır hasta mahpuslar hâlâ bırakılmamakta, idari gözlem kurulları keyfi şekilde tahliyeleri uzatmakta ve Erzincan Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ihlallere karşı açlık grevi devam etmektedir. Barış sürecinden söz ederken hapishanelerde mahpuslara uygulanan bu insanlık dışı, kırıcı ve işkenceye dayalı muamele sürecin ruhuyla bağdaşmamaktadır. İdari gözlem kurullarının kanuna uygun hareket etmesi, ağır hasta mahpusların tahliye edilmesi ve siyasi mahpuslara ağırlaştırılmış tecrit uygulanmaması gerekmektedir; ancak sürece uygun hareket edilmediğini hapishanelerde görmekteyiz. Son ana kadar hukukçuların ve insan hakları savunucularının mücadelesi de devam edecektir” sözlerine yer verdi.







