
Büyük tezgâhlarda küçük bedenler
- 09:01 11 Haziran 2025
- Çocuk
Pelşin Çetinkaya
AMED - Amed’in sokakları, çalıştırılan çocukların sessiz tanıklığına sahne oluyor. Eğitim ve oyun çağındaki çocuklar, kıyafet, yiyecek ve buzlaş tezgâhlarında çalıştırılıyor. Çocuklar çalıştırılıyor, toplum susuyor.
AKP’nin iktidarda olduğu süreçte uygulanan politikalarla toplumun genel durumu her geçen gün kötüleşirken, bundan en çok etkilenen kesimlerin başında çocuklar geliyor. Ülkenin yapısal bozuklukları, derinleşen yoksulluk, eksik ve işlevsiz eğitim sistemi ile saymakla bitmeyecek sorunlar nedeniyle çocuklar, en temel haklarını dahi kullanamaz hâle geldi. Bu faktörler arasında özellikle yoksulluk, her geçen gün çığ gibi büyüyor. Aileler ise bu sorun karşısında çözümü çocuklarını çalıştırmakta buluyor. Küresel bir sorun hâline gelen bu durum, çocukları hem fiziksel hem de ruhsal açıdan derinden etkiliyor.
Tüm bunlara ek olarak, çocuk haklarını ve yasaları görmezden gelen iktidar, açtığı Mesleki Eğitim Merkezleri'nde (MESEM) çocukları çalıştırarak bu sorunu daha da derinleştiriyor.
Dünya genelinde çalıştırılan çocuk sayısı en az 160 milyon. Bunun 720 bini ise Kürdistan ve Türkiye’de bulunuyor. Bu verilere göre, Türkiye’deki çocuk nüfusunun yaklaşık yüzde 4,4’ü çalıştırılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılına ilişkin verilerine göre, 15-17 yaş grubundaki çalıştırılan çocuk sayısı 869 bin. Buna MESEM’lerdeki 503 bin 962 çocuk da eklendiğinde, toplam sayı en az 1 milyon 372 bine ulaşıyor. Öte yandan, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 2025 yılının ilk iki ayına ilişkin raporuna göre, 9 çocuk çalışırken hayatını kaybetti.
Amed sokaklarında çalıştırılan çocuklar
Amed’in sokaklarında çalıştırılan çocukları gözlemledik. İlk durağımız, Amed’in en işlek ilçelerinden biri olan Yenişehir’e bağlı Ofis semtiydi. Ofis, genellikle 7’den 70’e her kesimin çalıştığı bir bölge. Haliyle burada çocuklar da farklı işlerde çalıştırılıyor. Ofis’in en yoğun caddesine doğru ilerlediğimizde, bayram telaşı nedeniyle cadde her zamankinden daha kalabalıktı. Bayram öncesi insanlar; eşya, kıyafet, yiyecek, içecek, şeker ve benzeri ürünlerin yer aldığı tezgâhları sokağa, hatta caddelere kadar taşırmış durumda. Bu manzara, Amed’in birçok sokağında benzer şekilde karşımıza çıkıyor.
Kimi çocuk babasının kurduğu kıyafet tezgâhında satış yapıyor, kimi çocuk kendi mısır tezgâhının başında duruyor, kimisi buzlaş satıyor, kimisi ise küçük tezgâhlarında yeşillik satıyor. Ve daha sayamadığımız birçok çocuk, hayatını farklı işlerde çalıştırılarak sürdürüyor.
Yaşıtları hayal kurarken, onun sadece bir seçeneği var
İlk dikkatimizi çeken çocuk, kaldırıma kurulan bir kıyafet tezgâhının başında duruyor. Herkes ve özellikle yaşıtları bayram telaşı ve heyecanı içindeyken, o çalıştırılıyor.
Kişinin en temel insan haklarından biri olan özgürlüğe rağmen, yoksulluk bu çocuğun özgürce bayram yaşamasını engelliyor, kendi kararlarını veremiyor, bayram heyecanını ve mutluluğunu yaşayamıyor. Amed’in kavurucu sıcağında ve kalabalık içinde, babasından, ağabeyinden ya da işvereninden çalışma biçimini öğreniyor ve kendisine sunulan tek seçeneği uygulayarak saatlerce çalıştırılıyor. Gelen müşterilerle ilgileniyor, kıyafet satmak zorunda kalıyor.
Büyük tezgâhlarda minik bedenler
Aynı semtte kurulan bir pazarın içine giriyoruz. Bir yanda yiyecek ürünlerinin satıldığı tezgâhların başında, diğer yanda el arabasıyla duran çocuklar gözümüze çarpıyor. Pazar, tezgahtaki ürünleri satmak için bağıran esnafın sesleriyle yankılanıyor.
Çocuklar, ürünün nereden geldiğini bile bilmeden küçük yaşta ağır ve büyük tezgâhların başında buluyor kendini. El arabasıyla dolaşan bir çocuk bize “Abla, araba lazım mı?” diye sesleniyor. Akan ter ve verilen emeğin görmezden gelindiği bu sistemde, çocuklar çalıştırılıyor
Tüm sorunlara karşı kendi başına savaşmak zorunda
Yolumuzu bu kez Amed’in diğer işlek ilçelerinden biri olan Sûr’un Dağkapı semtine çeviriyoruz. Bizi olağanüstü bir kalabalık ve kavurucu bir sıcak karşılıyor. Semtte çalışan çocukların ve yetişkinlerin sesleri yankılanıyor. Kimi yerde “Gel gel, tişörtler çok ucuz!” kimi yerde “Bayram şekeri var!” diye bağıran sesler yükseliyor.
Burada çok daha fazla çalışan çocuk gözümüze çarpıyor. Yoksulluk nedeniyle, eğitim çağındaki, oyun yaşındaki çocuklar çalışmak zorunda bırakılıyor. Kaldırımlar; şeker, kıyafet, yiyecek ve eşya tezgâhlarıyla kaplı. Bu tezgâhların başında ise yaşları küçük çocuklar duruyor.
Kendisine seçenek hakkı sunulmayan, fikri sorulmayan çocuklardan ikisi, iki ayrı tezgâhta yeşillik satıyor. Belki de ne sattığını tam olarak bilmeyen bu çocuklar, yalnızca kazanç sağlamak zorunda oldukları için bu işi yapıyor. Tezgâhları küçük ama kendileri tezgâhlarından da küçük. Ürünlerini satabilmek için geç saatlere kadar dışarıda kalmak zorundalar. Güvenlik ve sağlık koşulları onlar için geçerli değil. Tehlikeli de olsa bu işi yapmak zorunda bırakılıyorlar.
Çocukların tezgâhlarının hemen arkasından geçen araçlar onlar için hayati tehlike oluştururken, bu durum göz ardı ediliyor. Çalışma sırasında bir sorun yaşandığında ise çocuklar yalnızca birbirleriyle dayanışma kurabiliyor. Yaşlarının çok üzerinde sorunlarla karşılaşsalar bile, bu sorunları yalnız başlarına çözmeye çalışıyorlar. O kalabalığın içinde, yeşillik satan iki çocuk tüm zorluklara rağmen küçücük taburelerinde oturuyor ve ürünlerini satıyor. Yüzlerinden ise saf ve temiz bir gülümseme eksik olmuyor.
Kendisinden büyük makineyle çalıştırılıyor
Biraz daha yürüdüğümüzde, bu kez buzlu içecek satan bir çocuk dikkat çekiyor. Satış yaptığı makine, boyunu fazlasıyla aşıyor. Küçücük bedenine rağmen, dev makinenin yanında durarak kendisinden büyük müşterilere buzlaş servisi yapıyor. Ter içinde kalmasına rağmen yorgunluğu hiçe sayılıp çalıştırılıyor.
Oysa hayal kurması, oyun oynaması ve parklarda vakit geçirmesi gereken bir yaşta. Ancak daha çocuk yaşta büyük bir sorumluluk üstlenmiş ve bu yükle yaşamaya zorlanıyor. Kafasında kurması gereken hayaller yerine, “Bugün ne kadar iş yapacağım?” ya da “Nasıl daha fazla satış yapabilirim?” gibi sorular dönüp duruyor.
Kırmızı ışıkta su satan çocukların yaşam mücadelesi
Neredeyse her sokakta görmeye alıştığımız bir başka manzara ise caddelerin ortasında yer alan çocuklar. Kırmızı ışıkta duraklayan araçlara ya su satıyorlar ya da araçların camlarını siliyorlar. Bazılarının ayakkabısı ya da terliği bile yok.
Hava koşulları da onlar için bir engel oluşturmuyor. Kışın dondurucu soğuğunda da, yazın kavurucu sıcağında da çalıştırılıyorlar. Sabahın erken saatlerinden itibaren, büyük risk taşıyan bu alanlara çıkıyorlar. Yetişkinlerin bile çekindiği yerlerde, çocuklar tehlikeyi düşünmeden çalıştırılıyor. Çünkü seçenekleri ellerinden alınmış durumda.
Ter içinde, elleri nasırlı çocuklar, Amed’in sokaklarında tezgâh başında. Kimse onlara hayal kurmayı öğretmedi; çünkü hayat onlara hayal kuracak zamanı bile tanımadı. Her bir çocuk, bir toplumun vicdanına tutulmuş aynadır. Şimdi o aynaya bakma ve gerçekten ne gördüğümüzü sorgulama zamanı.