‘Ormanları Orman Bakanlığı’ndan koruyoruz’
- 09:07 13 Eylül 2021
- Ekoloji
MUĞLA - Akbelen Ormanı’nın kesilmemesi için direnen yaşam savunucuları, orman yangınları ve ağaç kıyımında ortaya çıkan ayrımcılığa tepki gösterdi. Doğalarını korumakta kararlı olduklarını söyleyen İkizköylü kadınlardan Ayşe Yener ise, ormanı Orman Bakanlığı’ndan koruduklarını ifada etti.
Muğla'nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi'ndeki Akbelen Orman'ında Yeniköy-Kemerköy Enerji’ye izin verilmesine karşı direniş devam ederken, yaşam savunucuları Bingöl, Bitlis, Dersim, Hakkâri ile Muğla, Antalya, İzmir’deki yangınlara devletin ayrımcı yaklaşımına tepki gösterdi. Doğa ile kurulan ilişkide ayrımcı, eşitsiz yaklaşımlara dikkat çeken kadınlar ise, yaşam savunucularının rant projelerine karşı dikkatli olmalarını istedi. “Yaşam alanlarımız müştereklerimizdir” diyen kadınlar, eşit ve yeşil bir dünya için ortak mücadele mesajını verdi.
‘Eşit doğduk ama eşit yaşamıyoruz’
Madenden arta kalan yerlerde yaşamın kalmadığını ifade eden İkizköy’lü Ayşe Yener santral şirketi sahiplerinin iktidara yakın olduğunu söyledi. Ayşe “Bu ormanı kesip kömür çıkarmaya çalışan, Limak’a ses çıkarmayanlar bu kömürden para kazanıp kendileri orman içindeki havuzlu villalarda oturacaklar. Ama benim ormanımı kesip burayı moloz halinde bırakacaklar. Buna destek verenler gelsinler Akbelen’de bu karbondioksiti solusun. Bizim suçumuz ne?” dedi.
‘Bakanlıktan koruyoruz’
Orman yangınları devam ederken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un Muğla’ya gelmesinin ve Limak Enerji yetkilileri ile görüşmesinin hemen ardından İkizköy’deki direniş çadırlarına jandarma ile saldırıldığını ifade eden Ayşe “Özel arazide olmamıza rağmen jandarmayla (13 Ağustos) bizi yerimizden çıkarmaya çalıştılar. Koç Holding bir TIR elektrikli testere gönderdi. Gönüllülere hibe etti. Limak’ın adamları kömür deposuna ateş sıçrarsa diyerek gelip koridor açalım dedi. Bunu Işıkdere bölgesinde gönüllüler haber alıp gelene kadar 105 ağaç kestiler. Akşam da çevik kuvvetle 300 kişi yangın tehlikesi var diye bizi alanımızdan çıkarmaya geldi. Biz ormanı Orman Bakanlığı’ndan koruyoruz oysa köylü şimdiye kadar hiç ormanını yakmadı” diye ifade etti.
‘Ormanlar köylüye yasak hale geldi’
Hasarlar Köyü’nde yaşayan Fatma Uzun, oksijen, gıda ve su kaynaklarını barındıran ormanlara girişlerin yasak hale gelmeye başladığını belirterek “Adaçayı, sumak, kekik toplayıp satıyorduk, hayvanları otlatıyorduk. Ben bildim bileli burada olan termik santral ormana da tarlalara da zarar veriyor. Su kesintisi de çok oluyor. Karacahisar’da Suçıkan diye bir yer vardı güldür güldür akardı şimdi yok. Bodrum’a giden sular, yeraltı suları kurudu. Susuz yaşam olur mu? Bodrum Tohum Derneği olarak her hafta sonu yerli tohumları çıkarıyoruz satıyoruz. Para da kazanıyoruz. Kadınlar para kazanıyor buradan” diye belirtti.
Santrallere karşı olduğumuzu göstermek çok önemli
Toprağın altında ve üstünde canlılar olduğuna dikkat çeken Bordum Yerel Tohum Derneği’nden Burcu Özkan “Ormanların kaybolması demek canlı faunanın kaybolması demek. Orada yaşayan hayvanlar var. Burada olduğumuzu karşı olduğumuzu göstermek çok önemli. Yaşayabilmemiz için santraller terkedilmeli” diye konuştu. Termik santrallerin yarattığı hava kirliliğine değinen dernek üyelerinden Ceren Emre Ateş de “Kış vakti rüzgar yön değiştirince nefes alınamayacak kadar kötü koku geliyor. İklim krizini tetikliyor. Canlı olan herhangi bir şeyin katledilmesine karşıyım” dedi.
‘OGM ağaç kesimleri hakkında kasten bilgi vermiyor’
Ağaç kesimlerinden Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) haberdar olduğunu ancak kesimlerin neye göre yapıldığının bilgisinin paylaşılmadığını belirten dernek üyelerinden Evrim Erbil Süner de “Bunların kamuoyuna bilinçli bir şekilde söylenmediğini düşünmüyorum. Kesilen her ağacın oradaki tarım alanına insana etkisi var. Her yıl ağaçların neden kesildiği ile ilgili bilgi verilmiyor ekonomi için mi kesiliyor bilmiyoruz. Çok büyük alanlar yandı. Yangın sırası ve sonrasında çok yanmış alanlar kesiliyor. Yarı yanan ağaçlar, hala canlılığını koruyan ağaçlar da var. Türkiye’de bu alanda çalışan değerli bilim insanları var. Onlarla ortaklaşa görüş alınarak bir şeyler yapılabilir. Ama maalesef yeterli tepki gösterilemiyor. STK’lerin geride kaldığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.
‘Yasalar temiz enerjiye göre değiştirilmeli’
Bodrum Kadın Kolektifi’den Çiğdem Erkol da Türkiye’de rant için doğa kıyımı yaşandığını belirtti. Kısa sürede bitecek enerji kaynaklarına yönelmenin yanlış olduğunu ifade eden Çiğdem “Buna rağmen bu inatlaşmayı yapan firma ve siyasi kurumları kınıyorum. Bu ülkenin her şeyden önce doğaya bu çevreye ihtiyacımız var. Toprak bitirince her şey biter. Doğayı yok etme projesine karşıyız. Tüm enerjinin temiz enerjiye dönmesi için yasal ve yapısal değişiklikler yapılmalı” diye belirtti.
Havuz medyası yangınları taraflı ele alıyor, ya da görmüyor
Hükümetin iklim değişikliğine dair bir önlem planının bulunmadığını söyleyen Muğla Çevre Platformu’ndan İstem Akkoyunlu da Bitlis, Dersim, Bingöl ve Hakkâri’de her yıl yakılan ormanlara karşı çaresiz kalanları en iyi kendilerinin anlayabileceğini dile getirdi. Gönüllü ekiplerin Dersim ve civarına gittiğini belirten İstem “Köylüler de dâhil olsa kimse alana alınmıyor. Tepe veya örtü yangını da olsa fark etmiyor. Tepe yangınlarında gönüllüler bir şey yapamaz. Ama örtü yangınlarında gönüllüler çok faydalı olabiliyor. Bugün havuz medyasında Muğla yangınlarından kısmen bahsedilirken diğer yangınlardan Güneydoğu’dan hiç bahsedilmiyor” şeklinde ifade etti.
Hiçbir ayrım yapılmaksızın doğanın yanında olunmalı
“Bir ağaç dalına bile ihtiyacımız var” diyen İstem, yangınların ve ağaç kesimlerinin sonuçlarının Kastamonu’da sel olarak yaşandığını belirtti. İstem, “Yaşam alanlarımız müştereklerimizdir diyoruz ve din, dil, ırk, canlı türü bunların hiçbirinin ayrımını yapmıyoruz. Doğada problem varsa hepimizin yüreği orada olmalı” şeklinde ifade etti.
Yaşam savunucuları daha dikkatli olmalı
TEMA Vakfı’nın 2020 araştırmasına göre Muğla’nın genelinin yüz 59’unun, ormanlarının ise yüzde 65’inin madenlere ruhsatlandırıldığını, bu oranın Artvin’de yüzde 71 Dersim ve Bitlis’te yüzde 60’larda olduğunu belirten İstem, yangınlardan sonra yaşam savunucularının daha da dikkatli olması gerektiğini ifade etti. İstem, “Ormanlar rehabilite edilmeli ama Orman Genel Müdürlüğü bunu bilim insanlarıyla yapmalı. Yanan ormanların yerine ağaç dikmeyelim, kendi haline bırakalım küllerinden yeniden doğsun” diye belirtti.