Yeşiller Partisi Eşsözcüsü: Dünya siyasetine iklim politikaları yön verecek
- 09:06 6 Kasım 2021
- Ekoloji
Nişmiye Güler
İSTANBUL - Türkiye’de ekolojik yıkımın durdurulabilmesi için kadın, ekoloji, LGBTİ+, çocuk hakları için demokratik ortamın oluşturulması gerektiğini ifade eden Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Emine Özkan, Türkiye ve dünya siyasetine önümüzdeki süreçte iklim politikalarının yön vereceğini belirtti.
Tüm dünyada katı atık kullanımı, kimyasal üretimi ve fosil yakıtlar karbon salınımını her geçen gün artırırken, ekolojik tahribat ve yıkımların önü alınamıyor. Kapitalist ülkeler yarattıkları bu tahribatı aza indirmek iddiasıyla Paris İklim Anlaşması’nı 2015’te imzaya açarken, Türkiye bu anlaşmayı 2016’da imzalamasına rağmen bu yılın Ekim ayında Meclis’ten geçirerek onayladı.
Tüm bu tartışmaların yanı sıra Paris Anlaşması’nın ekolojik tahribata ne kadar cevap olacağı da tartışılan konulardan biri. Türkiye’deki ekoloji politikalarını ve yansımalarını Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Emine Özkan ile konuştuk.
‘Ekolojik krizlere neden olan politikalara bakmak gerek’
Türkiye’de ekolojik krizlere neden olan politikalara dikkat çekilmesi gerektiğini belirten Emine, “AKP iktidara geldiğinden beri birçok doğa felaketi yaşandı. Bu doğa felaketlerinin nedenleri uygulanan ekonomi, enerji ve kalkınma politikalarıdır. Kaz Dağlarında, Muğla’da İkizdere de, Vanda birçok coğrafya da yıkım yaşanıyor. Taş ocakları açılıyor, ormanlar katlediliyor, maden şirketlerine ruhsat veriliyor. Bunlar doğanın nasıl talan edildiğine ilişkin 2021 yılının en somut bir örnekleri. Akdeniz bölgesinde yaşanan yangınlar krizin etkisiyle daha geniş alanlara yayılıyor. Bilimsel olarak bu sonuçların ortaya çıkacağını yıllardır söylüyorduk. Türkiye’nin doğası hem talan hem de ekolojik kriz ile baş başa. İklim krizi küresel bir sorun ama sanayisi gelişmiş olan batı ülkeleri de bunlardan sorumlu. Neoliberal politikalar ile su, gıda krizi, ormanların yok olması, hava kirliğinin artması gibi birçok krizi bir arada yaşıyoruz. Bu krizin sorumlu olanları iyi belirlemek gerekiyor ve adaletli bir şekilde sorumluluk vermek gerekir” belirlemesinde bulundu.
‘Hükümet gerçekli iklim politikaları uygulamayacak’
Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylamasına da dikkat çeken Emine, anlaşmanın ülkelere farklı sorumluluklar verdiğinin altını çizdi. Türkiye’nin anlaşmayı imzalamasının yeterli olmasa da olumlu bir adım olduğunu savunan Emine, devamında şunları dile getirdi: “Türkiye altı yıldır imzalamasına rağmen geçen aya kadar yasalaştırmayan altı ülkeden biriydi. Dünyanın her yerinde yükselen iklim rejimi kabul edilirken, bütün ülkeler politikalarını daha yeşil bir perspektife çevirirken Türkiye direniyordu. Gerekçe olarak; gelişmekte olan ülke olmasını gösteriyordu. Türkiye karbon emisyon salınımı sıralamasında 15-16’ncı sıralarda yer alıyor bunun için iklim krizi ile mücadele etme konusunda sorumluluğu var. Türkiye’nin 6 yıl sonra anlaşmayı imzalamasında iklim aktivistlerinin de rolü var. Anlaşmanın onaylanması olumlu bir adım ama Erdoğan Meclis’ten bu anlaşmayı duyururken aynı zamanda nükleer santrallerle ilgili kirliliğe neden olacak maddeyi de yasalaştırdı. Nükleer santrallerin iklim krizine çözüm değil, savaş ve silahlı savunma sanayisiyle ilişkilendirebileceğimiz bir konu. Erdoğan’ının çevreci olmayan santrali yapmak için ve anlaşma adımını aynı anda atıyor bu durum ortada bir tutarsızlık olduğunu gösteriyor. Hükümet Paris Anlaşmasını onaylasa bile gerçekçi iklim politikalarını uygulamayacağını bize gösteriyor.”
‘Her coğrafyaya eşit davranılmıyor’
Emine ayrıca, Türkiye’nin dünya bankasından 3,1 milyon Euro yardımı almasıyla ilgili haberler yapıldığını ve Paris Anlaşmasında onaylama sürecinde alınan yardımların onaylanma sürecinde etkili olduğunu vurguladı. Emine, “Durduk yere Paris Anlaşmasını onaylayıp iklim siyaseti yapalım dendiğini zannetmiyorum. Ülkenin dört bir yanında talan devam ediyor. Tunceli’de ve Muğla’da yaşanan orman yangınlarına verilen tepki arasında fark vardı. Karadeniz ve Van’da yaşanan sele giden yardımların arasında bile süre farkı vardı. Her coğrafyaya eşit davranılmıyor ama kriz coğrafya fark etmeksizin etkiliyor. Tunceli’de yanan ağaçlar, kuşlar ile Muğla’da ki arasında fark yok eşit davranılması gerekiyor” dedi.
‘Anlaşma tek başına yeterli değil’
Emine, anlaşmanın Türkiye’de doğanın neden talan edilmemesi gerektiğine ilişkin olduğunu ama tek başına yeterli olmadığını, bu yıkımların son bulması için siyasi düzenin değişmesi gerektiğinin altını çizdi. Emine, “Başkanlık sisteminde yalnızca bir kişinin sözüyle hareket ediliyor, ekonominin de hali ortada bunlar birbirinden bağımsız süreçler değil. Demokrasinin giderek zayıfladığı, çoğulculuğun kalmadığı, baskının giderek artığı toplumsal krizle karşı karşıya kalıyoruz. Yeni dönemde çoğulcu bir ortamda siyaset yapılmaya başlanması gerekiyor. Paris Anlaşmasının onaylanması bu zincirlerin kırılması için bir fırsat doğuruyor. Yıkımların önüne geçebilmemiz için Türkiye’de kadın, ekoloji, LGBTİ+, çocuk hakları için demokratik ortamın oluşturulması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘HDP’nin deklarasyonu ekoloji için önemli adım’
HDP’nin yayınladığı deklarasyonun Türkiye’de çoğulcu siyasetin yeniden inşası için anlamlı olduğunu ve deklarasyondaki ifadelerin HDP’nin siyasi alanda çözüm üretme iradesini gösterdiğini vurgulayan Emine, “Çoğulculuğu yakalayabilmemiz açısından önemli bir adım deklarasyon. Önemli mesajlar barındırıyor içinde. HDP’nin ekoloji çalışmalarını da çok yakından takip ediyoruz. Siyasi çizgisini devam ettirirken, ekolojiyi ana başlık olarak ele alması, ekosistemleri bir hak öznesi olarak tanımlanması çok önemli adımlar. CHP’nin de doğa hakları için yayınladığı manifestoda ekosistem haklarına vurgu vardı. Bundan sonra Türkiye siyasetine de, dünyaya siyasetine de yön verecek ana meseleler iklim, çevre mücadelesine dayalı meseleler olacak. Bütün bu öngörülere baktığımızda her iki parti tarafından atılan adımların kıymetli olduğunu düşünüyorum. Türkiye siyasetinde yalnızca Yeşiller Partisi’nin değil farklı siyasi partilerin de bu meseleye başlık açmasını çok kritik görüyorum” diye belirtti.
‘Siyasetin ana gündemi iklim krizi olmalı’
“Evimiz yanıyor ve biz bu yangını söndürmeye geldik” sloganıyla Yeşiller Partisini kurduklarını söyleyen Emine, resmi kuruluş süreçlerinin ise halen devam ettiğini kaydetti. Amaçlarına ulaşmamaları için sürekli önlerinde engel oluşturulduğunu ifade eden Emine, “Mücadeleleri birbirinden ayırmadan ekoloji hareketinin, emek hareketinin, kadın hareketinin yan yana hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Adilane bir şekilde bütün paydaşları bir araya toplayabilecek olan da siyasi partilerdir, siyasetçilere çok iş düşüyor. Umarım biz de önümüzdeki engelleri aşıp bir parti olarak daha net bir şekilde sözümüzü duyurabilme imkanı buluruz. Önümüzdeki seçim sürecini bu anlamda kritik. Artık siyasetteki ana gündem maddelerini iklim krizine bağlı olan sorunlar olacağını ve bütün politika alanlarının bu bağlamda düzenlemek gerekiyor. Bu düzene uyum sağlayabilecek miyiz, adil adımları atabilecek miyiz bu konularda kafamızda soru işareti kalmamalı. En önemli vurgu bu bir değişim dönüşüm mutlaka olacak ama bu adil mi olacak sorusu hep akıllar da kalmalı” şeklinde konuştu.