COP26’ya alternatif ‘Halkların İklim Zirvesi’: Çözüm demokraside
- 09:07 19 Kasım 2021
- Ekoloji
Melike Aydın
ÇANAKKALE - 2021 BM İklim Değişikliği Konferansı’na (COP26) alternatif olarak oluşturulan ‘Halkların İklim Zirvesi’ne Türkiye’den katılan Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Süheyla Doğan, alternatif zirvede enerji verimliliği ve demokrasisinin konuşulduğunu ayrıca yoksul halkların zararlarının karşılanması konusunda çalışılma kararı alındığını vurguladı.
2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) küresel ısınma ve sera gazı salınım oranlarını azaltma amacıyla 31 Ekim - 12 Kasım tarihleri arasında İskoçya’nın Glaskow kentinde yaklaşık 200 ülkenin katılımıyla gerçekleşti. COP26’da ülkelerin 2022 sonuna kadar daha iddialı iklim hedefleri ile gelmesi kararlaştırıldı. Kömür kullanımının azaltılması ve fosil yakıtlara teşviklerin sonlandırılması ilk defa resmi müzakere metinlerine geçti. Paris Anlaşması’nı imzalayan Türkiye, müzakere kararlarının iklim politikasında belirleyici olacağının sözünü verdi. Ancak Türkiye’de doğaya yönelik politikalar dikkate alındığında bu sözün ne kadar kalıcı olacağı şüphe uyandırıyor.
COP26 öncesinde uluslararası bir ağın Türkiye örgütlenmesi olan ve çok sayıda ekoloji, emek ve meslek örgütünün katılımıyla oluşturulan COP26 Türkiye Koalisyonu, bir tutum belgesi yayınladı ve 6 Kasım’da bu kapsamda eylemler örgütledi. Aynı gün Glaskow’da da yaklaşık 150 bin kadar eylemci 5 saat süren yürüyüş gerçekleştirdi.
Oluşan uluslararası ağ birçok ülkeden doğa ve yaşam hakkı savucusunun katıldığı “Halkların İklim Zirvesi” adlı bir panel düzenledi. Panele, COP26 Türkiye Koalisyonu içerisinden beş kişi katıldı. Katılımcılardan biri olan Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Süheyla Doğan konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
COP26’ya alternatif ‘Halkların İklim Zirvesi’
Özel sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen COP26’dan umut beklemediklerini ve alternatif olarak ‘Halkların İklim Zirvesi’ni düzenlediklerini söyleyen Süheyla, sivil toplum örgütleri ve sendikaların katılımıyla kendi belirledikleri başlıklar üzerinden tartışma yürüttüklerini aktardı. Süheyla, bu kapsamda, “Halkların İklim Taahhüdü”nü imzaladıklarını da sözlerine ekledi.
‘Kömür ve fosil yakıt şirketleri rahatlatdı’
Resmi zirvede hazırlanan taslak metinde kömürden kademeli çıkışın öngörüldüğünü ancak son anda Hindistan’ın müdahalesiyle kömürden kademeli bir azalışa geçildiğini belirten Süheyla, böylece COP26’da alınan kararla kömür sektörünün rahatlatıldığını dile getirdi. Süheyla, “Zirvede özel sektör temsilcileri, nükleer enerji ve kömür şirketleri ciddi lobi çalışmaları yaptı. Özel sektörün, kirletici ve sömürücü şirketlerin büyük etkisi oldu” dedi.
‘Yoksul ülkelere fon sağlanmaması zirvenin fiyaskosu’
COP26’da sadece kömürden çıkışın değil zengin ülkelerin yoksul ülkelerde yarattığı kayıp ve zarara karşı fon oluşturulmasının da konuşulduğunu belirten Süheyla, “Etki eden ülkelerin bu gündeme gelen zirvenin AB ve ABD’nin karşı çıkışlarıyla özel bir fon oluşturulması başarılı olmadı. Gelişmekte olan ülkelere geçiş süreci için yeşil enerjiye bir fon vermeleri gerekiyordu. Taahhütte zaten yerine getirmiyorlardı. Bu da zirvede fiyasko olarak nitelenen bir şeydi. Bir buçuk derece ısınma limitine ulaşmak için ülkelerin çok daha ciddi adımlar atması gerekiyordu oysa. Paris Antlaşması’nı ortaya koyduğu maksimum 2 derecelik artışa ulaşamayacağı çok aşikar ortaya çıkmış oldu. Bu da çok daha kötü senaryolar anlamına geliyor. Yaptırımları sağlamamız gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘COP26’da nükleer lobisi etkendi’
COP26’da “nükleer lobisinin” yoğun çalıştığını ve kömürün bırakılması karşılığında nükleerde ısrarcı olunduğunu ifade eden Süheyla, “Ülkemizde iki nükleer proje var. Birincisi inşaata başladı. Bazı ülkeler nükleerden çıkış beyanlarında bulunsa bile, nükleer lobisi nükleeri kışkırtmaya çalışıyor. Yenilenebilir denen rüzgar, güneş gibi sektörlerin yanlış yerler seçildiği takdirde iklim krizine yol açtığını biliyoruz. Kömürden yenilenebilir enerjiye geçilse bile bu yıkımlar devam edecek diye düşünüyoruz. Onun için de enerji demokrasisi önemli. ‘Kimin için ve ne kadar enerji’ önemli sorular olarak karşımızda duruyor” şeklinde konuştu.
‘Ekolojik yıkıma karşı eylem planları oluşturuldu’
Dünyadaki en büyük fosil yakıt kullananlardan biri olan Total Şirket'e karşı mücadele haftasının da belirlendiğini aktaran Süheyla, “Bütün ülkelerde eş zamanlı olarak ülkedeki ekolojik yıkım projelerinin görünür kılındığı büyük yürüyüşler yapılması planlanıyor. Bizler de bunu kendi içimizde ve uluslararası ağ içinde tartıştık” dedi.
‘Gerçek kurtuluş halk tarafından olacak’
COP6’ya karşı alternatif zirveyi örgütlediklerini ve gerçekleştirdikleri yürüyüş ve mitinge her yaştan ve renkten insanın katıldığını kaydeden Süheyla, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yoğun yağmura ve soğuğa rağmen 5 saate yakın süren bir eylem oldu. Bu eylemde resmi zirveden bir umut olmadığı belirtildi. Gerçek kurtuluşun yine halk tarafından verilebileceği vurgulandı. Kasım ayının 7’sinden 11’ine kadar da eş zamanlı düzenlenen 20’ye yakın panel ve çalıştay da 2 oturumu da biz üstlendik. ‘Kazma Bırak’ sunumunu Kıbrıs ve Yunanlı dostlarımızla gerçekleştirdik. Elimizden geldiğince Türkiye’deki mücadeleyi anlattık.”
‘Feminizm başlığı olumlu’
Alternatif zirvede feminizm üzerine önemli başlıkların da yer aldığını ifade eden Süheyla, “Özellikle taban feminizmi diye bir kavram konuşuldu. Diğer oturumlarda da kadınlar sayı olarak iyiydi. Toplumsal cinsiyet dengesi gözetilmişti. Feminist gruplarda yer aldı. Ancak veganizm başlığı yoktu. İklim krizi ve hayvan sömürüsü eksik kalmıştı. Halbuki iklim krizine neden olan etkenlere baktığımızda tarım sektörü ve endüstriyel hayvancılığın etkisi yüzde 60 gibi ciddi bir rakam ama zirvede irdelenmedi” diye belirtti.
‘Alternatif zirve deklarasyon yayınladı’
Alternatif zirvenin sonuç deklarasyonu yayınladığını dile getiren Süheyla, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütünlüklü ve çok hızlı hareket edilmesi gerektiğini, zamanın kalmadığı, fosil yakıt ve kömürden derhal çıkılması gerektiği enerji ihtiyacının sorgulanması gerektiği belirtildi. ‘Kaynağınız olsa bile bunu sonuna kadar tüketmek zorunda mıyız?’ sorusu önemli. Enerji verimliliği, enerji demokrasisini konuşmak gerektiği kabul edildi. Yoksul halkların zararlarının karşılanması gerektiği de vurgulandı.”