34 yıllık ev emekçisi Arzu: İşçi olarak bile görülmüyoruz
- 09:02 9 Haziran 2019
- Emek/Ekonomi
İSTANBUL - 34 yıldır ev emekçisi olan Arzu Çelebi, maruz bırakıldıkları ayrımcılık ve sömürüye dikkat çekerek, “Mobbingden fiziksel şiddete kadar her zaman ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördük. İşveren ‘yemesin içmesin çalışsın’ diyor. Ev işçiliği bildiğiniz modern kölelik, işçi olarak bile görülmüyoruz” dedi.
Türkiye’de işçi ve işverenlerin çalışma ortamlarındaki haklarını ve sorumluluklarını düzenleyen 4857 sayılı İş Kanunu’nun kapsamı dışında kalan ev emekçilerinin çalışma alanını doğrudan düzenleyen herhangi bir yasa yok. Ev emekçileri yıllarca sosyal güvencesi olmadan çalıştırılırken, mobbingden fiziksel şiddete kadar birçok noktada mağdur ediliyor.
Mağdur edilenlerden biri de 34 yıldır ev emekçisi olarak çalışan Arzu Çelebi. 2 yıldır Ev Emekçileriyle Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN) üyesi olan Arzu, bunca yıldır hep haksızlığa uğradığını söyledi. Arzu, 7 yıl sigortasız çalıştığı iş yerinden sigortası yapılmayınca ayrıldığını, işvereni mahkemeye vererek haklarını talep ettiğini dile getirdi. Bir buçuk yıldır devam eden davanın beş duruşması görüldü. İşe başladığında işverenin SSK sözü verdiğini ancak yıllarca oyaladığını belirten Arzu, artık güvencesiz çalışmak istemediğini vurguladı.
‘7 yılımı yok ediyorlar’
Dosyaya bilirkişi atandığını belirten Arzu, şöyle devam etti: “İşveren mahkemede 7 yıl boyunca çalıştığımı inkar ediyor. Beni bir ay boyunca denediklerini söylüyorlar. Aradaki 7 yılımı yok ediyorlar. Son sekiz aya kadar da çocuklarına baktım. Benim dadı olmadığını söylüyorlar. Çocuklarına kötü davrandığımı o yüzden işime son verdiklerini söylüyorlar. Onlar evlenmeden önce onlarla çalışıyordum. Evlendikten sonra da çalışmaya devam ettim. Aslında 10 yıllık geçmişimiz var. Yani büyük bir yalanın içindeyim. 5 yıl oturdukları sitede kamera kayıtları var. Giriş çıkışları, bahçe kayıtlarının hepsi var. Sümen defteri (siteye giriş çıkışın kayıt altına alındığı defter) var. Güvenlik amirleri var. Kapıcıyı etkileyip kendi taraflarına çektiler. Her şekilde engellemeye çalıştılar. Beşinci duruşmada dosyaya bilirkişi atandı. Bilirkişi sümen defterini ele geçirdi. İnşallah oradan iyi bir gelişme olur. İlk giriş tarihimi zaten buldukları zaman yalan ortaya çıkacak. Pes etmeyeceğim, hakkımı hukuksal zeminde arayacağım.”
‘Boşanırsan çalışamazsın’
10 aydır SSK’lı olarak başka bir yerde çalıştığını söyleyen Arzu, işverenin “SSK çok fazla geliyor. Sigortayı artık ödemeyeceğiz” diyerek Mayıs ayından sonra işine son verdiğini dile getirdi. Son işinde çalışırken eşiyle boşanma aşamasına geldiğini de sözlerine ekleyen Arzu, “Eşimle boşanma aşamasına geldik. Patronum bana ‘Boşanırsan işine sor veririz. Dul olarak buraya gelemezsin’ dedi. Buna maruz kaldığım için boşanmayı erteledim. Boşandıktan sonra yaşamaya hakkımız yok sanki. O yüzden evliliği yürütüyorum” diye konuştu.
‘Kendi içinde gizli bir sistem var’
Birçok işte yatılı çalıştığını kaydeden Arzu, “34 senedir çalışıyorum ama her zaman haksızlığa uğradım. Her zaman ikici sınıf vatandaş muamelesi gördük. Yani daha az ücrete çalıştırılma daha çok iş yaptırma var. Bildiğiniz modern kölelik ev işçiliği. Saati belli değil, ücreti çok az ve güvencesi yok. Özellikle yatılılarda böyle. Geliş gidişlerde hiçbir zaman saate riayet edilmiyor. Hiçbir zaman vaktinde, saatinde işçi özgür bırakılmıyor. Gücünün üstünde işler bekleniyor. Ama ücrete geldiği zaman mümkün olduğu kadar az olması isteniyor. Yemek haklarına riayet edilmiyor. Yani ‘yemesin içmesin çalışsın’ diyorlar. Bu şekilde bir sistem var. Kendi içinde gizli bir sistem var. Yüzde 80’inde bu şekilde zorluklar var. Mobbingin haddi hesabı yok. İş arkadaşlarıyla aralara giriliyor. İşçiler arasında bir sınıflandırılma yapılıyor. Birçok iş yerinde çalıştım ama hiçbir şekilde bir kazancım olmadı. Çöpe giden 34 yılım var. Ama bu son 10 yıl içerisindeki yılları boş geçirmek istemiyorum. Yaşım artık 50’ye dayandı. Bundan sonra en azından güvenceli çalışmak istiyorum” şeklinde konuştu.
‘İşçi bile değilmişiz’
Son 2 yıldır EVİD-SEN üyesi olduğunu dile getiren Arzu, neden sendika üyesi olma ihtiyacı duyduğunu şöyle anlattı: “Çünkü tek başına sesimi duyuramıyorum. Tek başına bir şey yapamıyorum. En azından toplu bir şekilde sesimizi yükseltmek istedik. Çünkü herkes aynı dertten muzdarip, herkes aynı şeyleri yaşıyor ama insanlar korkusundan tek başına ortaya çıkıp bir şey anlatamıyor. Sendika bize büyük bir özgüven aşıladı. Yapabileceğimizi öğretti. Biz işçi bile sayılmıyormuşuz, bunu öğrendik sendika sayesinde. İşçiyiz ama adımız işçi olarak geçmiyor. Ben davalık olduğum işyerimde şiddete maruz kaldım. Üç saat üzerime kapı kilitlendi. Bana kendi isteğimle orada olduğuma dair bir yazı imzalatılmak istendi. 3 saat imzalamadım. Karakola gittiğim zaman komiserin bana söylediği şey ‘sen işçi bile değilsin’ sözü oldu. O zaman çok üzüldüm. Yani bunca sene çalışıyorum, bir emeğim var ama işçi bile değilmişim. İnsan yerine konulmuyormuşuz. Sendika bu konuda benim her şekilde yanımda oldu. Sesimi duyurmama yardımcı oldular. Manevi olarak büyük destek gördüm.”
‘Kadın olmak her şekilde zor’
Özellikle kadın olarak yaşadıkları sorunlara değinen Arzu, “Nasıl olsa iş bulamazsın” anlayışıyla sömürüye maruz bırakıldıklarının altını çizdi. Ama artık buna karşı daha güçlü durduğunu vurgulayan Arzu, “Çünkü emeği veren benim ve her yerde iş yapabilirim. Ben gider yüz tane simit alır bir okulun önünde satabilirim. Hiçbir şekilde onlara mecbur olmadığımı anladım. Kadın olarak her şekilde yaşamak zor” dedi.