20 yıldır mevsimden mevsime göç: İşimiz olsa asla gelmezdik

  • 09:03 8 Eylül 2019
  • Emek/Ekonomi
Safiye Alağaş
 
SAKARYA  - Türkiye’de her yıl yüzbinlerce mevsimlik tarım işçisi, tehlikeli bir yolculuğun ardından ulaştıkları yerlerde çalışmaya başlıyor. Çadırlarda, insanlık dışı koşullarda güvencesiz çalıştırılan işçiler, bir de ırkçı saldırılara maruz kalıyor. 20 yıldır mevsimlik tarım işçiliği yapan Diyarbakırlı Songül Tunççelik ve ailesi, bu yıl Sakarya’da fındık topluyor. 
 
Türkiye’de özellikle yaz aylarında tarım sektöründe çalışan mevsimlik işçiler, bölge kentlerinden İç Anadolu ve Karadeniz’e geliyor. Her yıl yüzbinlerce tarım işçisi sürekli göç halinde. Hasat zamanına göre farklı bölgelere göç eden mevsimlik işçiler, kötü koşullar altında çalışmak ve hayatlarını devam ettirmek zorunda kalıyor. Güvencesiz ve emeğin karşılığını alamadan bütün mevsimi çapa sallayarak geçiren işçiler, iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor, ırkçı saldırılarla yüz yüze kalıyor. 
 
24 saatlik yolculuktan sonra ulaşıyorlar
 
20-30 kişilik gruplar halinde mevsimlik işçi olarak Karadeniz’e gelen işçiler, genellikle aynı aileden oluyor. Songül’ün ailesi de 20 yıldır mevsimlik tarım işçisi olarak Diyarbakır’dan Karadeniz’e gelerek fındık topluyor. Yaz mevsimini toplamakla geçiren çocuklar, 13-14 yaşından sonra mevsimlik tarım işçisi oluyor. 
 
Aile, bu yıl Sakarya’nın Kaynarca ilçesinin Kayrancık köyüne geliyor. Hepsi akraba olan 20 kişi, Diyarbakır’dan Sakarya’nın yollarına düşüyor. Ailenin yolculuğu hayli çetin geçmiş. Yolculuk sırasında aracın tekerleği patlıyor. Konya’ya vardıklarına ise bu kez aracın freni patlıyor. Aracın lastiği patlamış halde Sakarya’ya kadar geliyorlar. Mucizevi bir şekilde kaza olmuyor. 18 saatlik yol 24 saatte tamamlanıyor. 
 
Günde 12 saat çalışıyorlar
 
Çalışma süresi boyunca bütün erzaklarını yanlarında getiriyorlar. Yine aracın yol ücretini kendileri karşılıyor. Günde 12 saat çalışıyorlar. Öğle yemeğinin geceden pişirip sabah kendileriyle birlikte tarlaya götürüyorlar. Tabi yemeklerini soğuk yemek zorunda kalıyorlar. Onlar 12 saat çalıştıklarını söylüyor ancak koşullara bakıldığında 20 saati bulan iş olduğu görülüyor. Sıcak suyun olmayışı, yine çamaşırlarını elde yıkamaları bütün zamanlarını alıyor. Uyumak için kendilerine kalan 5-6 saat. Gün içerisinde bir saat öğle yemeği molası veriliyor. Yemekten sonra saat 17.00’da 15 dakika çay molası veriliyor. Bazen gittikleri bir köyün tamamının fındığını topluyorlar. Bazen de bir köyden başka bir köye geçiyorlar.
 
Küçük bir birikimle dönmeleri için tüm ailenin en az bir ay çalışması gerekiyor. Yağmur yağdığı günlerde ise işçiler çalışamıyor. Çalışamadıkları günlerde ise yevmiye alamıyorlar.
 
En çok rahatsız eden ırkçı saldırılar
 
Aileyi en çok etkileyen ise ırkçı saldırılar. Aile bireylerinden Mehmet Tunççelik, “Ben aslında inşaatlarda çalışıyorum. Bu yıl inşaat sektörü çok kötü. Yoksa bu yıl gelmek istemiyorduk” diye belirtiyor. 
 
Diyarbakır’dan Sakarya’nın Karasu ilçesine gelen bir gencin saldırıya uğradığını, yoğun bakımda olduğunu sözlerine ekleyen Mehmet, “Orada çalışan işçiler işi bırakıp gitmek istemiş. Köylüler ‘siz giderseniz fındığımızı kim toplayacak’  diyerek izin vermemiş. Biz bu bölgede çalışan işçiler olarak o köye gidip fındık toplamama kararı aldık. Ama başka işçiler gidip toplamış. Bir kez böyle bir tavır konulsa bir daha böyle bir saldırı olmaz” sözlerini kullanıyor.  
 
Çadır ya da ahır benzeri yerlerde kalıyorlar
 
Aile, her yıl gelmeden önce işverenle görüşerek kalacak yerin nasıl olduğunu soruyor. Her defasında kalacakları yerin güzel olduğu belirtiliyor. Ancak her geldiklerinde kaldıkları yer ya bir çadır ya da ahıra benzeyen bir yer. Sıcak su sorunu gibi yaşamlarını zorlaştıran birçok sorunla karşılaşıyorlar. Bin 600 kilometre yolu çalışmak için gelen aile, kötü koşulları gördüklerinde geri dönmek istese de dönemiyor. İşveren de onların geri dönemeyeceğini bildiği için kalacakları yeri önemsemiyor. Bu yıl ise köyün okulunda kalıyorlar. 20 yıldır fındık toplamaya gelen aile ilk kez “güzel” bir yerde kaldıklarını ironik bir şekilde dile getiriyor. 
 
‘Kürtçe konuşmamıza izin vermiyorlar’ 
 
Aile bireyleriyle konuştuğumuzda ise özellikle ırkçı saldırılar nedeniyle buraya gelmek istemediklerini belirtiyorlar. Ancak bölgede işsizlik sorunu olduğu için mecburiyetten geldiklerinin altını çiziyorlar. Özellikle çocukluk yıllarında çok zorlandıklarını belirtiyorlar. En çok da Kürtçe konuştuklarında zorlandıklarını belirten bir genç, “Kimi patronlar Kürtçe konuştuğumuz için kızıyor. ‘Başka kanaldan konuşmayın Türkçe konuşun’ diyorlar. Oysa bizimle işe gelenlerin çoğu Türkçe bilmiyor. Biz de onların bu tavrına karşı sesimizi çıkaramıyoruz. Sesimizi çıkarsak kavga oluyor. Geldiğim ikinci senemde böyle bir tartışma yaşamıştım. Ama bu sorunlar her yıl yaşanıyor” diyerek maruz kaldıkları ırkçılığı anlatıyor. 
 
‘Kadın olmak çok daha zor’ 
 
Ailesiyle beraber  fındık toplamaya gelen Songül Tunççelik 20 yaşında lise mezunu. 13 yaşından beri her yıl ailesi ile birlikte fındık toplamaya geliyor. Kürt olmanın yanı sıra kadın olarak da ayrıca zorluklar yaşadıklarını belirten Songül, iki yılın kendisi için çok zor geçtiğini söyleyerek, “Kürt olduğumuz için birçok sorun yaşanıyordu. Bu beni korkutuyordu. Buraya gelmek istemiyordum. Bir kadın olarak burada çalışmanın ayrı bir zorluğu var” diyor. 
 
Bu yıl konservatuara hazırlanacağını söyleyen Songül, müzik öğretmeni olmak istiyor. Diyarbakır’da ise ev emekçisi olarak çalışıyor. Fındık işinde kazandığının çoğunu ailesine veren Songül, sadece zorunlu ihtiyaçları için bir kısmını alıyor.