‘Hem erkekten hem devletten alacaklıyız’

  • 09:02 3 Kasım 2019
  • Emek/Ekonomi
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - Türkiye’de son birkaç yıldır yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kadınların hem iş yerinde hem evde daha fazla çalıştığını, emeğinin daha fazla sömürüldüğünü belirten KMO İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Selin Top, “Ekonomik kriz süreçlerini, kapitalizmin de patriarkanın da çok güçlendiği bir süreç olarak okuyabiliriz. Dolayısıyla hem devletten hem erkeklerden alacaklıyız” dedi. 
 
Türkiye’de son birkaç yıldır yaşanan ekonomik kriz giderek derinleşirken, işsizlik ve zamlar en fazla kadınları mağdur ediyor. Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Selin Top, iktidar üzerini örtmeye çalıştıkça, krizin her geçen gün daha çok hissedildiğini belirtti. Alım gücünün her geçen gün giderek düştüğüne dikkat çeken Selin, “Bunun en somut örneği tanzim satış kuyruklarıydı. Gıdaya erimişin bu kadar zorlaştığı bir dönemde ‘ekonomik kriz yoktur’ demek imkansız” dedi. 
 
‘Kadına iki yönlü etkisi oldu’ 
 
Her kriz döneminde olduğu gibi bu kriz döneminin de kadınlara iki yönlü etkisi olduğunu ifade eden Selin, “Birincisi kadınların çok rahat işten çıkarıldığı bir süreç söz konusu. Hamile kadınlar işten uzaklaştırılıyor. Diğer yandan ucuz iş gücü olarak istihdam ediliyor. Özellikle AKP iktidarı kadın istihdamını artırmakla övünürken aslında bu artan kadın istihdamının arkasında güvencesizlik ve esnek çalışma alanı olduğunu görüyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘Örgütlenmenin önüne ciddi engeller getirildi’
 
Bir yandan iş yerinde kısıtlamalar getirilirken, diğer yandan ise iş yerinde refahın giderek düştüğünü ifade eden Selin, “Fazla mesailer, molaların azalması, iş yerinde şiddetin artması söz konusu. Bütün bunlarla birlikte örgütlenmenin önüne ciddi engeller getirildi. Diğer yanda ise hane içerisinde kadınların çok ciddi sıkınlar yaşadığını görüyoruz. Çünkü ev içerisine gelen ücret sabit kalıyor. Ancak alınan metaların, gıdanın, giyimin oldukça yüksek fiyatlı olduğunu görüyoruz. Gelir sabit ancak gider durmadan yükseliyor. Ev içerisini çekip çeviren olarak bu konuda en çok zorlanan kadın. Kadının emeğinin çok daha fazla arttığı ve bu ücretle daha fazla yeniden üretim için emek harcadığını görüyoruz. Yine çocuklar kreşe gidiyorsa veya bakım evine gidiyorsa bunlar kesiliyor” diye konuştu.
 
‘Kadın çifte mesaiye maruz kalıyor’
 
Kadının her türlü çifte mesaiye maruz kaldığını vurgulayan Selin şöyle devam etti: “Kadının hem iş yerinde hem de hane içinde çok daha fazla sıkıştığını görüyoruz. Bu krizin de böyle bir etkisi var. Ev içinde çocuklara bir takım gıdaların ya da ihtiyaçların kısıtlandığını kadın söylüyor. Bu da ayrı bir yük oluyor. Çünkü bunu çocuklara anlatmak oldukça zor. Kadınlar bu kadar emekle uğraşırken hane içinde şiddet giderek artıyor. Dolayısı ile ekonomik kriz süreçlerini, kapitalizmin de patriarkanın da çok güçlendiğini bir süreç olarak okuyabiliriz.”
 
‘Marketten taneyle alışveriş yapıyor’
 
Kadınların artık pazara gitmek yerine marketlerden alışveriş yaptığının altını çizen Selin şunlara değindi:  “Çünkü pazarda kilo ile satın alacağı şeyi markette taneyle alıyor. Örneğin pazarda bir kilo patlıcan almak yerine marketten taneyle alıyor. Onunla ev içerisini döndürmeye çalışıyor. Yine markete giderken en ucuz ürüne ulaşabilmek için market market geziyor. Yani tam da dediğimiz gibi eve gelen gelirin sabit olduğu ama bütün ürünlerin soğanın, patatesin her şeyin fiyatının çok yükseldiği bir dönemdeyiz.”
 
‘Hem evde hem iş yerinde sömürüye maruz kalıyoruz’
 
Krizden çıkabilmenin tek yolunun birlikte mücadeleden geçtiğinin altını çizen Selin, son olarak şunları söyledi: “Gerek sendikalaşma, gerek kadın örgütlerinin, feministlerin kadın emeği konusunda daha fazla çalışmalar yürütmesi gerekiyor. Kriz sürecinin sadece ekonomik boyutuyla değil, patriarkayı nasıl beslediği yönünde analizlerle bu süreçten çıkabiliriz. Politik gündemin içerisinde kadın emeğini, iş yerinde ve ev içerisinde birlikte düşünerek bir çalışma yapmazsak krizden çıkmamız gerçekten zor. Ancak kadınların mücadelesi ile bu sürecin üstesinden gelebiliriz. Kadınlar gerçekten proleterin de proleteri. Hem evde hem işte sömürüye maruz kalıyoruz. Dolayısıyla devletten de erkeklerden de alacaklıyız.”