İSİG Meclisi’nden Gizem: Pandemide kadın emeği krizi derinleşti
- 09:10 22 Nisan 2020
- Emek/Ekonomi
Melike Aydın
İZMİR - Salgın sürecinde Meclis'ten geçen 62 maddelik torba yasanın işvereni koruduğunu söyleyen İSİG Meclisi’nden Gizem Argunşah, yasayla beraber bu süreçte oluşan evden çalışma modellerinin kadının ev içi rollerini pekiştirme tehlikesi taşıdığını, kadın emeği krizinin derinleştiğini vurguladı.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla yayılan koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle ekonomik açıdan pek çok yurttaş zor durumda. Koronavirüsü ileri sürerek, işvereni önceleyen ve işçiyi öteleyen bir durumun ortaya çıkmasına neden olan durum ise, geçtiğimiz günlerde Meclis Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilen 62 maddelik torba yasa olduğu belirtildi. Binlerce işçinin işine son verilmesine yol açan ‘Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Kanunu’ ile işverenlerin üç aylığına işçileri işten çıkarması yasaklanırken, diğer yandan işçilerin üç ay boyunca ücretsiz izne çıkarılmasına olanak tanındı.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nden Gizem Argunşah, torba yasayı ve salgının emek alanında yarattığı kriz ile bu krizin kadınlar üzerindeki yansımalarını değerlendirdi.
‘İşten çıkarma yasağı değil işveren lehine hamle’
Torba yasadaki kimi maddelerin iş kanunu ve ilgili bazı kanunların kapsamına dahil edileceğini söyleyen Gizem, bu maddelerin tamamen işverenin lehine olduğunu vurguladı. Gizem, “İş Kanunu’na entegre edilecek olan geçici madde 10’da maddenin yürürlüğe girdiği andan itibaren 3 ay süreyle İş Burada aslında işten çıkarma yasağı olarak servis edilen durumun işten çıkarma yasağı olmadığı ve tamamen işveren lehine bir hamle olduğu açıkça görülmektedir” dedi.
‘İşveren ücretsiz izin yoluna gidecek’
İşverenin işçiyi ücretsiz izne çıkarma yoluna gideceğini söyleyen Gizem, bunun sonucunda işçinin kendi oluşturduğu fondan ödenen para ile pandemi koşullarında fırsatçıların fahiş fiyat artışlarını da hesaba katınca geçinmesinin mümkün olamayacağını kaydetti. Asgari ücret ile geçinilemezken belirlenmiş olan bu nakdi ücret desteğinin yeterli olmayacağını belirten Gizem, “Bir de zaten maddenin yürürlüğe girdiği andan itibaren 3 ay süreyle bu ‘işten çıkarma yasağı uygulanacak’ diye açıkça belirtiliyor. Dolayısıyla şu anda işten çıkarmaları engelleyecek bir mekanizma işlemiyor. Yasa teklifi yürürlüğe girene kadar ya da yürürlüğe girdikten 3 ay sonra işten çıkarmalar devam ettirilebilir. Ülkemizde işten çıkarmalarda da zaten ne olursa olsun gerekçe olarak 25/2. madde gösterilir. Zaten yine madde 4’te 16 Mart’tan itibaren işten çıkarılan işçiler için de aynı tutarda nakdi ücret desteği ödenecek şeklinde belirtiliyor. Dolayısıyla geçmişe dönük işten çıkarmalarda da işçi lehine hiçbir durum söz konusu değildir. İşten çıkarılmalar yasaklanmalıdır ama altı doldurularak yasaklanmalıdır” ifadelerini kullandı.
‘İşten çıkarılmalarla ilgili net veriler yok’
İşten çıkarmalar ile ilgili net veriler olmadığı için cinsiyet dağılımını da bilemediklerini söyleyen Gizem, kadınlara toplumsal cinsiyet rolleri gereği evde çocuk ve yaşlı bakımının dayatıldığını kaydetti. Gizem şöyle devam etti: “Kadınlar evin geçimini bire bir sağlamadıkları gerekçesiyle güvencesiz çalışma koşullarına sahipler ve işverenlerce ucuz emek gücü olarak görülmektedir. Bu durum işyerlerinde işten çıkarmalarda ilk vazgeçilen çalışanların kadınlar olacağını göstermektedir. Zaten normal çalışma yaşamında kadın çalışanlar ile aynı işi yaptıkları erkek çalışanlar arasında hem çalışma koşulları hem de ücret anlamında bir eşitsizlik mevcuttur ve yönetim kademelerinde de, işe alımlarda da öncelik erkeklere verilmektedir. Dolayısıyla, bu süreçte işini kaybetme riski yaşayan kadınlar hem çok daha kötü koşullarda, esnek saatlerde çalışmak hem de evindeki bakım ihtiyaçlarını gidermek durumunda kalıyor."
‘Çalışan kadınların iş yükü daha fazla’
Tam izolasyonun sağlanması gereken pandemi sürecinde çalışmak zorunda olan kadınların yaşadıkları evin iş yükünü göğüslemek zorunda kaldığını ve evdekilere de virüs taşıyabileceğini söyleyen Gizem “Çoğu işyeri göstermelik önlemler alarak salgın sürecinde çalışanların güvenliğini sağladığını beyan ediyor, ancak bizler biliyoruz ki Covid-19 tanısı konmuş çalışanların bulunduğu işyerlerinde hâlâ üretim devam etmekte ve biyolojik güvenlik önlemleri yeterince alınmamaktadır. Geçtiğimiz haftalarda market çalışanı kadınların evlere ürün siparişi götürdükleri üzerine haberler okuduk. Marketteki işler, siparişi yetiştirme telaşı, ücretli izin hakkı tanınmaması, işe itiraz edildiğinde mobbing ve işten çıkarılma korkusu kadınları adeta görünmez bir kafese hapsetmektedir. Tüm bu stres unsurları kadınlar üzerinde derin psikolojik etkiler yaratmaktadır” sözlerini kullandı.
‘Evden çalışma düzeni kadının ev içi emek sorununu derinleştirdi’
Bazı şirketlerin evden çalışma düzenine geçtiğini, fakat karantina sürecinde kadınların evdeki iş yüklerinin normalden daha fazla olduğunu ifade eden Gizem, kadının ev içinde emeğinin görülmediğini ve sorunun daha fazla derinleştiğini dile getirdi. Gizem, “Okulu kapalı olan çocuklara, bakıma muhtaç yaşlı bireylere ya da izne ayrılmış eşe kahvaltısını, öğle yemeğini, akşam yemeğini hazırlama, bulaşıkları yıkama, çamaşırları yıkama gibi ev işleri daha da yoğunlaşmıştır ve kadın hem evden bilgisayar üzerinden işlerini yürütmek, görüşmelerini sağlamak hem de evdekilerin bakımını gerçekleştirmek zorundadır. Hem iyi bir çalışan, hem iyi bir eş hem de iyi bir anne olmak zorundadır. Çünkü bir kadın üst düzey yönetici de olsa bir annedir, bir eştir” diye belirtti.
‘Uzaktan çalışma esnek çalışma saatleri demek’
Uzaktan çalışma başlığı ile İş Kanunu’nda 14. maddeye 2016 yılında ek düzenleme getirildiğini, pandemi sürecinde Türkiye’deki kamu çalışanları için de evden çalışma ile ilgili bir genelge yayınlandığını hatırlatan Gizem, “Böylece çalışanlar kendi çalışma düzenlerine göre işlerini idare edebilmektedir ve işveren, işçiden kaynaklı maliyeti azaltabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, evet, uzaktan/evden çalışmanın yeni bir dünya düzeni inşasına tekabül edebileceğini söyleyebiliriz ve imkanı olan işyerleri ile pozisyonlar için bu durumun pandemi sonrasında da yaygınlaşacağını öngörebiliriz. Fakat işçiler için bu yeni düzende önemli olan bu çalışma modelinin uzun zamandır uluslararası sermaye ve sermaye örgütlerince desteklendiği bir esnek çalışma modeli olduğu bilincidir” diye kaydetti.
‘Evde çalışmak hak kayıplarına açık bir çalışma şekli’
Evden çalışmanın hak kaybına oldukça açık olduğunu, iş sözleşmelerinde çalışma süreleri, ücret gibi parametrelerin açıkça belirlenmesinin önemli olduğunu vurgulayan Gizem, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından uzaktan çalışma sınırlarının henüz net bir şekilde belirlenmemesinden dolayı bu alanda birçok açığın bulunduğunun altını çizdi. Gizem, “Şu anki pandemi koşullarında zorunluluk kaynaklı ve plansızca bu uygulamaya geçildiği için şimdiden birçok hak kaybı gündeme gelmiştir. İşveren işçiden yemek ve yol ücretini kısma yoluna gidebiliyor. Halbuki iş sözleşmesinde uzaktan çalışma ile ilgili herhangi bir koşul belirlenmiş olmadığı için işçinin ücretinde kesinti yapması yasal değildir. İnternet, telefon gibi özel hizmetleri karşılamayabiliyor ve en önemlisi mesai sürelerinin ucu açık olabiliyor. Önümüzdeki süreçte bu tip çalışmanın yaygınlaşması ile bu konu üzerine özellikle hukuki çalışmaların ve işçi sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarının yoğunlaşması gerekecektir” diye konuştu.
‘Evden çalışma ciddiye alınmayabilir’
Bazı araştırmaların pandemi günlerinde ev içi şiddetin arttığını ortaya konduğunu kaydeden Gizem evden çalışma modelinin kadınlar için daha güvencesiz ve ev içi şiddetle daha çok yüz yüze geleceği bir çalışma ortamına dönüşebileceğine dikkat çekti. Gizem, kadınların evde karşılaşabileceği diğer sorunları ise şöyle özetledi: “Ayrıca evden çalışma biçimi her ne kadar pandemi öncesinde uygulanan bir sistem olsa da çok fazla yaygın olmamasından kaynaklı olarak ve belki de sınırlarının belirlenmemesinden kaynaklı olarak hem işverende hem de sosyal çevrede veya ailede çok ciddiye alınmayabiliyor. İşveren için bu çalışma biçiminde mesai saatleri esnek olarak algılanabilirken, aile bireyleri için “çok da meşakkatli olmayan bir çalışma biçimi” ve hatta “çok da çalışmama, bilgisayar karşısında bütün gün boş boş oturma” şeklinde nitelendirilebilmektedir. Bu durum genel olarak tüm uzaktan çalışan işçiler için sorun yaratsa da kadın işçi özelinde ev içindeki işleri kabullenme, boş duracağına asıl yapması gereken ev işlerini yapma gibi ödevler ile sonuçlanacağından, kuşkusuz daha yıkıcı bir psikolojik etkiye sahiptir.”
‘Ev içi işler kadınların omuzlarına yüklenmemeli’
Bu pandemi sürecinden öncelikle tam izolasyonun sağlanması ile çıkılabileceğini söyleyen Gizem alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı: “Acil ve zorunlu olmayan üretim durdurulmalı ve işçilerin evlerinde olmaları sağlanmalı, işten çıkarmalar yasaklanmalı ve işçiler tam güvence altına alınmalı, temel ihtiyaçlar karşılanmalı, kira, fatura gibi ödemeler işçiye yüklenmemeli ve gıda yardımları yapılmalı, işçilere evde oldukları süreler için ücretli izin verilmeli, hak edilen yıllık izinlerin zorla kullandırılmasının veya ücretsiz izne ayrılmanın önüne geçilmeli, ev içi işler kadınların omuzlarına yüklenmemeli, çalışmanın devam etmesi gereken işyerlerinde koruma önlemleri alınmalı.”