Hemşirelik görünmez emek: Söz hakkımız yok

  • 09:02 11 Mayıs 2020
  • Emek/Ekonomi
Melike Aydın
 
İZMİR - Hemşireliği “kadının ev içindeki görünmez emeği” ile kıyaslayan Hatice Şeker, her şeyle ilgilenmelerine tüm iş yükünü omuzlamalarına rağmen kendilerine dair söz haklarının dahi olmadığına işaret etti. Pandemi sürecinde ise sorunların arttığını belirten Hatice, “Mesleki tanımımız net bir şekilde yapılsın. Bizler de toparlayıcı konumdan çıkalım kendi mesleğimiz olan bakımı yapalım” dedi.
 
Ülkelerin sağlık sistemi ve sağlık çalışanlarının güvenliği, koranavirüs( Covid-19) salgını ile birlikte en açık şekliyle görünür oldu.  Dünyayı etkisi altına alan salgında hekiminden  hemşiresine , temizlik personelinden hasta bakıcılarına kadar sağlık emekçileri yoğun bir emek sarf ediyor. İzmir’de bir pandemi hastanesinde yoğun bakım hemşiresi olarak çalışan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi olan 10 yıllık hemşire Hatice Şeker ile pandemi sürecini konuştuk. 
 
‘Hemşirelik kadının ev içindeki görünmeyen emeğiyle kıyaslanabilir’ 
 
Şifacı kadınlardan FloranceNightingale’ye uzanan hemşireliğin kadının evde görülmeyen emeğinin karşılığına dönüştüğünü belirten Hatice, hemşirenin rollerinin de geleneksel kalıplarla değerlendirildiğinde kadının ev içindeki rolleri ile kıyaslanabileceğini ifade etti. Hatice, “Bir villanın içinde olduğunuzu varsayın. Oradaki her şeye dokunan biz hemşireleriz. Doktorun, laboratuvarın, radyolojinin, temizlik görevlisinin, güvenlik görevlisinin işlerini biz kontrol ediyoruz. Bu hiç bitmez. Örneğin, yoğun bakımda çalışıyoruz hasta günde üç kez yemek yiyor, yoğun bakım koşullarında birçok hasta yakınının psikolojisi bozulmuş durumda. Sadece biz bizeyiz. Dışarı çıkmayan tek kişi hemşire. 4 saat hasta başında durmak zorundayız. Hasta kendi yemek yiyemiyor, temizliğini yapamıyor, solunum desteği alan hastalara sürekli aspire etmek zorundayız. Her tedavi, tetkikte biz bilgilendirmeyi yapmak zorundayız” dedi.
 
‘Yoğun bakım hemşireleri pandemiden korunmadı’
 
Kamu hastanelerinde sistemin hekim merkezli çalıştığını ve artan sorunlarına karşın kendileri hakkında söz haklarının olmadığını dile getiren Hatice, Sağlık Bakanı’nın 12 saatlik çalışma koşullarının gerçekleşmediği, 3 günde bir 24 saat çalıştığını belirtti. Bir elma, bir dilim börek ve ayrandan oluşan mönü verildiğini aktaran Hatice, “Soyunma odalarımız 40 kişi. Yoğun bakımlarda 20 yatağa en az 40 hemşire çalışır. Günlük en az 10 kişi soyunma odasına geliyor. Pandemi sürecinde temastan korunmadık. Kendi imkânlarımızla maske takarak solunum yolumuzu koruduk ama mesafeyi koruyamadık. Lavabolarımız üç tane ve tüm çalışanlar iki lavabo kullandı. Bir arkadaşımız virüse maruz kaldığında normalde yönetimlerin kesinlikle çalışan inisiyatifine ve vicdanına bırakılmadan test yapılması gerekirdi. Ama böyle olmadı” diye belirtti.
 
‘Atanan sağlıkçılar virüse yakalananların üçte ikisi kadar’ 
 
Daha iki gün önce koronavirüs testi pozitif çıkan bir hemşirenin izolasyona alınmasına rağmen etrafındakilere test yapılmadığına dikkat çeken Hatice, “Test yapılıp negatif çıkan arkadaşların bir kısmı BT’leri (bilgisayarlı tomografileri) uyumlu ama testler negatif olduğu için sayılmıyor. Sayının ne kadar olduğu belli değil. Birçok hastanede sayıların azaldığından bahsediliyor. Ama bizim hastanede bir aşağı bir yukarı rakam aynı sayılır. 10 Mart’tan itibaren 11 bin hemşire atandı. Ancak 6 gün önce bakanın açıklamasına göre 7 bin 428 sağlık çalışanı koronaya maruz kaldı. Bu durumda atananların üçte ikisi demek oluyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Hemşireler söz sahibi değil’
 
Hastanelerde hemşirelerin söz hakkının yetersiz olduğunu belirten Hatice, “Çöpünden dosyasına kadar denetlenen hemşirelerdir ama söz hakkı yok. Şu anki süreçte de bizler yokuz. Son kurulan bilim kurulunda da yoktu hemşireler. Düzenleme yapıldığında da yok. Zaten 2010 yılında ‘Hemşirelik Yönetmeliği’ ve 2011’de 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ‘Başhemşirelik’ pozisyonu yerine ‘Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürlüğü’ getirildi. Böylece hemşireden sorumlu ama hemşire olmayan yöneticiler var. Bunlar bizim sorunlarımızı ne kadar iyi anlayabilir ve çözebilir” diye sordu. 
 
‘Sarı sendikalar bu süreçte yanımızda yoktu’ 
 
Bir dönem taşeron sistemlerle alınan hemşirelerin bir dönem 657’li 4-a kadrosuna geçirildiklerini, son 5 yıldır sadece 4-b kadrosundan yani sözleşmeli alımların olduğunu hatırlatan Hatice, mesleki liseden mezun olan 18 yaşında ve üniversiteden mezun olan 23 yaşındaki gençlerin atandıklarında tanımadıkları sendikalara yönetim tarafından üye yapıldıklarını söyledi. Sendikalaşmada usulsüzlükler olduğunu ifade eden Hatice, “Birçok kişi bu şekilde Sağlık-Sen’e üye oldu ama bu süreçte sarı sendikalar yanımızda olmadılar” diye aktardı.
 
‘Maskeler 8 saat kullanmak zorunda kaldık’ 
 
Malzeme sorununun bile çözülmemesinin sağlık sistemindeki eksikliği ortaya koyduğunu, dile getiren Hatice, “Kullandığımız maske en fazla 2 saatken 8 saat kullanmaya başladık. Kurallar kuruma ve yönetene göre değişti. Hastaların ve bizim ameliyat için giydirdiğimiz tek kullanımlık elbiseler çok kullanımlık hale geldi” diye konuştu. 
 
‘Hemşirelik yeniden tanımlanmalı’
 
Dünya Sağlık Örgütü tarafından görünmeyen emekleri görünsün diye 2020 yılının ‘Hemşirelik Yılı’ ilan edildiğini söyleyen Hatice konuşmasına şöyle devam etti: “Mesleki deneyim, akademik bilgi kısmı göz ardı edilmeden görevlendirmeler yapılmalı. Mesleki tanımımız net bir şekilde yapılsın. Bizler de toparlayıcı konumdan çıkalım kendi mesleğimiz olan bakımı yapalım. Bilgisayarlara hapsolduk. Hasta merkezli değil bilgisayar merkezli çalışacağız neredeyse. Birçok angarya iş üzerimizde. Kıdem tazminatı, yıpranma payı, 3600 ek gösterge gibi haklara dair hiçbir şey yapılmazken 3 aylık bir ücret verilerek ekip anlayışını bozdular. Ek ödemeler istemiyoruz maaşımıza zam istiyoruz.  Ek ödemeler emekliliğimize yansımıyor bunlar da çalışma koşullarını ve iş barışını bozuyor. Herkes yıllık izin kullanırken hemşireler kullanamayacak. Zaten önce de çalışma koşullarının dışında 120 saat gibi mesailerimiz vardı. Belki bir kısmımız esnek çalışmadan faydalandı ama birçoğumuz sıfır mesai ile bitirmeye çalıştık. O dönem geldiğinde 128 saat nöbet tutunca 1 hafta izin kullandığında zaten onun üç katı da çalışacaksın.”