'Çalıştığımız 4 ay kışın 2 ayına bile yetmiyor’

  • 09:03 5 Haziran 2020
  • Emek/Ekonomi
Filiz Zeyrek
 
ADANA - Geçinebilmek için kilometrelerce uzaklardan gelerek Çukurova’nın kavurucu sıcağının altında çalışmak zorunda bırakılan mevsimlik tarım işçileri, “Yaz boyunca 4 ay çalışıp kazandığımız para, kışın 2 ayına bile yetmiyor. Biz de kendi evimizde, toprağımızda yaşamak isterdik, başkalarının tarlalarında köle olmak istemezdik. Tek isteğimiz çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakabilmek” dedi.
 
Koronavirüs salgınının önemli bir risk oluşturduğu bugünlerde, mevsimlik tarım işçileri, işsizlik ve yoksulluk nedeniyle kilometrelerce uzaklara gelmek zorunda kalıyor. Urfa’dan Adana’nın Yüreğir ilçesine bağlı Misis Mahallesi'nin çevresinde bulunan araziye çadır kurarak yaşamlarını sürdürmeye uğraşan mevsimlik tarım işçileri, sabahın erken saatlerinde başlayıp karanlık bastırana kadar soğan tarlalarında çalışıyor. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen onlarca çocuk da aileleriyle birlikte bu yükü taşıyor. 
 
JİNNEWS olarak mevsimlik tarım işçilerinin maruz kaldıklarını onların ağızlarından dinledik.
 
‘Başkalarının tarlalarında köle olmak istemezdik’
 
Tek başına evin geçimini sağlamaya çalışan 3 çocuk annesi Keziban İşler, “Çocuklarımızla birlikte bu güneşin altında saatlerce çalışmak zorunda kalıyoruz. Hem çok yoruluyor hem de sağlığımızdan oluyoruz. Buraya çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayabilmek, para kazanmak için geldik. Onları okutmak istiyoruz, bizler gibi sefalet çekmelerini istemiyoruz” dedi.
 
Ama çocukların da kendileriyle bu zor şartlarda yaşamak zorunda kaldığını ve bu durumun kendisini üzdüğünü ifade eden Keziban, “Bir lokma ekmek için bunca zorluğu çekiyoruz ama çalıştığımız ancak yiyeceğimize yetiyor. Yaz boyunca 4 ay çalışıp kazandığımız para, kışın 2 ayına bile yetmiyor. Biz de kendi evimizde, toprağımızda yaşamak isterdik, başkalarının tarlalarında köle olmak istemezdik. Tek isteğimiz çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakabilmek” diye ekledi.
 
‘Eğer bize destek olunsaydı buralara kadar gelmezdik’
 
Yaklaşık 1 ay önce çadırlarını su bastığını anlatan Fatma Sayiş (50), bunun üzerine geçici olarak okula yerleştirildiklerini ve sonra naylon çadırlara geri döndüklerini dile getirdi. Gündüz sıcakla, geceleri ise susuzluk ve sivrisinek ile mücadele ettiklerini belirten Fatma, “Eşim kronik hastalığı var, 2 çocuğum engelli, ben de 7 kez ameliyat oldum ama geçinebilmek için çalışmak zorundayız. Salgın var, risk grubunda olduğumu biliyorum. Ama çocuklarımın karnını doyurabilmek için çalışmam gerekiyor. Eğer bize destek olunsaydı, buralara kadar gelmezdik” ifadelerini kullandı.
 
‘Ders çalışmam gerekirken soğan topluyorum’
 
Adını söylemek istemeyen 17 yaşındaki lise öğrencisi de okuyabilmek için çalıştığını belirterek şöyle konuştu: “Bu süreçte derslere yoğunlaşmam gerekirken soğan topluyorum. Hayalim avukat olmak ama bu şartlarda bunu yapabileceğimden emin değilim. Çocukluğum da her yaz böyle tarlalarda çalışarak geçti. Şimdi yine buradayım ve gelecekte de burada olmaktan korkuyorum.”
 
‘Kadınların işi daha çok zor’
 
Aliye İşler de kalp hastası olmasına rağmen gündüzleri tarlada, akşamları ise çadırlarda geç saatlere kadar çalışmaya devam ettiğini dile getirdi. Aliye maruz kaldıklarını şu şekilde dile getirdi: “Kadınların işi daha çok. Çamaşır, bulaşık, yemek elimize bakıyor. Dinlenebilecek birkaç saati ancak bulabiliyoruz. Kendimi bildim bileli tarlalarda çalışıyorum. En çok çalışan biziz, en fakir olan yine biziz. Çocuklarımıza güzel bir yaşam bırakmak isterken, şimdi onlar da çalışıyorlar. Çünkü Urfa’da iş yok. Bir torba soğanı 7 liraya topluyoruz. 7 kişi ancak 40-50 çuval soğan topluyoruz. Herhangi bir sosyal güvencemiz olmadığı gibi emeğimizin karşılığını da alamıyoruz.”