İSİG 2018 raporu: En az bin 932 iş cinayeti yaşandı, 119'u kadın
- 14:07 4 Ocak 2019
- Emek/Ekonomi
ANKARA- İSİG'in açıkladığı "2018 İş Cinayetleri Raporu"na göre bir yıl boyunca bin 923 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren işçilerin 119'unun kadın olduğu kaydedilen raporda, iş cinayetlerine karşı talepler sıralandı.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) "2018 İş Cinayetleri" raporunu açıkladı. İSİG'in yüzde 83'ünü ulusal ve yerel basından; yüzde 17'sini ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan aldıkları bilgilere dayandırdığı rapora göre, 2018 yılında en az bin 923 işçinin yaşamını yitirdi.
Raporda meslek hastalığı nedeniyle gerçekleşen 10 iş cinayetinde 6 çiftçinin Kırım Kongo Kanamalı Ateşi'nden, 1 kot kumlama işçisinin silikozis hastalığından, yine bir maden işçisinin silikozisden, 1 inşaat işçisinin sıtmadan ve 1 tarım işçisinin de kuduz hastalığından yaşamını yitirdiği belirtildi.
En fazla iş cinayeti Temmuz ayında yaşandı
2018 yılında iş cinayetlerinin aylara göre dağılımına ilişkin ise şu bilgiler verildi: "Ocak ayında en az 144 işçi, Şubat ayında en az 128 işçi, Mart ayında en az 130 işçi, Nisan ayında en az 189 işçi, Mayıs ayında en az 169 işçi, Haziran ayında en az 151 işçi, Temmuz ayında en az 201 işçi, Ağustos ayında en az 185 işçi, Eylül ayında en az 167 işçi, Ekim ayında en az 179 işçi, Kasım ayında en az 155 işçi, Aralık ayında en az 126 işçi iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi. "
İş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:
"Trafik, Servis Kazası nedeniyle 408 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 379 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 325 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 200 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 113 işçi; Şiddet nedeniyle 112 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 82 işçi; İntihar nedeniyle 73 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 50 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 40 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 24 işçi; Diğer nedenlerden dolayı 117 işçi yaşamını yitirdi."
Raporda, iş cinayetlerinde 119 kadın işçi ve bin 804 erkek işçi yaşamını yitirdiği belirtilirken, iş cinayetlerinin yaşa göre dağılımı ise şu şekilde: 14 yaş ve altı 23 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 44 çocuk/genç işçi, 18-27 yaş arası 285 işçi, 28-50 yaş arası 944 işçi, 51-64 yaş arası 371 işçi, 65 yaş ve üstü 98 işçi, yaşı tespit edilemeyen 158 işçi."
Yaşamını yitiren işçilerin 110'u mülteci
110 mülteci/göçmen işçi yaşamını yitirdiği belirtilen raporda 48 işçi Suriyeli; 28 işçi Afganistanlı; 5 işçi Azerbaycanlı; 4'er işçi Iraklı, Pakistanlı ve Türkmenistanlı; 3 işçi Gürcistanlı; 2'şer işçi İranlı, Rusyalı ve Ukraynalı; 1'er işçi ise Hindistanlı, Kırgızistanlı, Macaristanlı, Nijeryalı, Özbekistanlı, Romanyalı, Tacikistanlı ve Zimbabveli olduğu kaydedildi.
Raporda, iş cinayetlerinde ölenlerin 48'inin (yüzde 2,49) sendikalı işçi, bin 875'i ise (yüzde 97,51) sendikasız olduğu belirtildi. Sendikalı işçilerin tarım, gıda, madencilik, kimya, tekstil, metal, enerji, taşımacılık, güvenlik ve belediye işkollarında çalıştığı kaydedilen raporda, "Diğer yandan ölen başka sendikalı işçiler de olabilir. Ancak kâğıt üzerinde olan sendikal üyeliklerinin gerçek bir örgütlülük olmaması ve birçok sendikanın ölen üyelerini sahiplenmemesi sonucu net bir bilgi verme şansımız olmadığını da belirtelim. Bu durum özellikle kamu çalışanı/memur sendikaları açısından daha da tespit edemediğimiz bir husus…" denildi.
Raporun devamında talepler şöyle sıralandı:
* Ülkemizde sendikaya üye olan işçiler işten atılıyor, sermaye işyerlerinde sendika istemiyor ya da istediği sendikayı getiriyor. Devlet daha ileri giderek sendikaların yapacağı basın açıklamalarını, toplantıları ve grevleri yani toplu pazarlık hakkını yasaklıyor. Bu noktada işyeri İSİG kurulları, çalışan temsilciliği ve genel olarak sendikal örgütlenme üzerindeki baskılar sona erdirilmelidir. Grev yasaklarına son verilmelidir.
* İşyerlerinde işçilere keyfi bir biçimde iş tanımı dışında işler yaptırılıyor. Çalışma saatleri günde 10-12 saate ulaşıyor. Mesai ücretleri, izin hakları vb. verilmiyor. Özellikle taşeron işçiler bu koşullarda çalışırken şimdi taşerona rahmet okutacak kiralık işçilik gibi kölelik uygulamaları getiriliyor. Özelde veya kamuda tüm taşeronlaştırma ve kiralık işçilik uygulamalarına son verilmelidir.
* İş cinayetlerinin sorumlusu patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmıyor. Yargılananlar ise çoğunlukla günah keçisi haline getirilen iş güvenliği uzmanlarıdır. Yine mahkemeler iş cinayetlerini cezalandırmıyor, failleri '24 taksitli para cezası vererek serbest bırakıyor'. İş cinayetlerinin sorumlusu patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmalıdır.
* ILO ve WHO verilerine göre 1 'iş kazası sonucu ölüm' karşılığında yaklaşık 6 'meslek hastalığı sonucu ölüm' olmaktadır. Ancak SGK verilerine göre her yıl ortalama 500 civarı işçi meslek hastalığına yakalanmakta ve neredeyse hiç bir işçi de ölmemektedir. Meslek hastalıklarının gizlenmesinden vazgeçilmeli ve bu noktada sağlık örgütlerimizin yürütücülüğünde tespit eden/önleyen bir yaklaşım hayata geçirilmelidir.
* Çalışma yaşamının denetiminde görev yapan iş müfettişlerinin siyasi iktidara olan bağımlılığının önüne geçilerek, 'İş Teftiş Kurulu'nun yönetiminde emek örgütlerinin ağırlığı olacak şekilde sosyal taraflardan oluşan bağımsız bir üst kurul haline gelmesi sağlanmalıdır.
* Emeğin korunmasının temellerinden ikisini iş güvencesi ve insanca yaşayacak bir ücret oluşturur. Asgari ücret insanca yaşanabilir bir seviyeye yükseltilmeli, işten atmalara son verilmeli ve işsizlik önlenmelidir.
* İşçilerin sağlıklı yaşamak ve can güvenliklerini sağlamak için ulaşım, barınma ve beslenme hakları vazgeçilmezdir. İşçi servisleri uygun araçlardan oluşmalı, işçilere kalacak lojman sağlanmalı ve gıda zehirlenmelerini önlenmelidir. Yine toplu taşıma, konut ve gıda fiyatları konusunda adımlar atılmalıdır.
* Her yıl 60-70 çocuk çalışırken yaşamını yitirmektedir. 2018 yılı 'çocuk işçilikle mücadele yılı' ilan edilmesine rağmen 67 çocuk işçi can vermiştir. Bu noktada özellikle sanayinin ucuz emek gücü ihtiyacını karşılayan 4+4+4 eğitim sistemine son verilmeli ve çocuk işçilik yasaklanmalıdır.
* Ülkemizde küçük yaşlarda çalışma hayatı başlamakta ve neredeyse ömür boyu sürmektedir. Emekçilerin belli bir çalışma yılından sonra emekli olma hakları vardır ve bu da çalıştıkları mesleğe ve cinsiyetlerine göre belirlenmelidir. Emekliliğin yaşa takılmasına ve kademeli olarak 65 yaş olarak belirlenmesine yani mezarda emekliliğe son verilmelidir.
* Kadın emeği; tarımda, sanayide, hizmet sektöründe ve evde görünmez hale getirildi. Oysa her yıl 120-130 kadın çalışırken yaşamını yitiriyor. Kadını temel alan bir işçi sağlığı anlayışı tanımlanmalıdır.
* Ülkemizde milyonlarca mülteci/göçmen işçi bulunmaktadır. Temel düzenlemelerden mahrum bırakılan mülteci/göçmen işçilerin çalışma, sağlık, barınma, ücret vb. güvenceleri sağlanmalıdır. Türkiyeli işçilerle mülteci/göçmen işçileri karşı karşıya getiren ücret ve çalışma politikalarından vazgeçilmelidir. Yine bu noktada bölge ülkelerini savaşın içine sürükleyen politikalardan uzak durulmalıdır."