‘Umut hakkı yoksa fiili ölüm cezasına mahkum etmektir’

  • 14:39 28 Kasım 2024
  • Siyaset
ANKARA - Bütçe komisyonunda konuşan DEM Parti Milletvekili Meral Danış Beştaş, “Umut hakkı kabul edilmediği takdirde insanların fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmesi demek. Bu nedenle, iç hukukta bunun behemehâl verilen teklifler de dikkate alınarak kaldırılması gerekiyor ve umut hakkının yaşam bulması gerekiyor” dedi.
 
Adalet Bakanlığı bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerinde söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekili Meral Danış Beştaş umut hakkına dikkat çekti. 
 
‘Dilan Polatlar serbest Figenler tutsak’
 
Bakanın adalet ve binalardan sıkça bahsettiğini söyleyen Meral Danış Beştaş, şuan adaletsizliğin hüküm sürdüğünü kaydetti. Meral Danış Beştaş, “Adaletsizlik ve adaletsizlik şu anda maalesef Türkiye'de hüküm sürüyor. Bir kara düzen var, şu anda suç işleyenlerin serbest, muhaliflerin, demokratların parmaklıklar arasında olduğu bir iklimde yaşıyoruz. Dilan Polatgillerin serbest, Selahattin Demirtaşların, Figen Yüksekdağların rehin tutulduğu bir adaletsizlik düzeninde yaşıyoruz. Kimse yoksulluğu, adaletsizliği konuşmasın diye maalesef suç çeteleri aklanıp paklanıp bir de evimize kadar misafir ediliyorlar. Evet, adaletsizlik maalesef hüküm sürüyor” dedi. 
 
‘Talimatla 10 yıllık dosyalar karara bağlanıyor’
 
Yargının bağımsız olmadığına değinen Meral Danış Beştaş, “Türkiye'de şu anda siz HSK başkanısınız ve tarafsız değilsiniz doğal olarak ve HSK başkanı sıfatınızla aslında en büyük gölgeyi düşürüyorsunuz. Tabii ki diğer mekanizmayı anlatamıyorum. Venedik Komisyonunun, uluslararası mekanizmaların bu konuda çok sayıda raporu var ve maalesef, şu anda yargıda taraflı ve bağımlılık ilişkisi var ve iktidar işine geldiği kararları alkışlayan, işine gelmediği kararları eleştiren bir tabloda. Kayyım atamalarıyla bağlantı kuracak olursak yargı o kadar taraflı ve bağımlı ki talimat verildiğinde on yıllık dava dosyasını bir gün içinde karara bağlıyor. Cevdet Konak, Dersim Belediyesi Eşbaşkanımız on yıldır devam eden bir yargılaması vardı, önce hakkında ceza kararı verildi, iki gün sonra da kayyım atandı. Kim bize bunun tesadüf olduğunu anlatabilir? Sıddık Akış, Hakkâri Belediyesi Eşbaşkanımız yine on bir yıldır devam eden yargılaması nasıl olduysa önce bir soruşturma başlatıldı, sonra gözaltına alındı, tutuklandı ve hemen kayyım atandı. Bu 2 örnek bile aslında yargının nasıl bir istişare hâlinde yönetildiğini taraflı ve bağımlı olduğunu gösteriyor” sözlerini kullandı. 
 
Uluslararası hukuk es geçiliyor  
 
Uluslararası hukuk kararlarının uygulanmadığına dikkat çeken Meral Danış Beştaş şöyle devam etti: “ Sayın Bakan, başka bir mesele, bir açıklama yaptınız ‘Belediye başkanları cezası kesinleşmediği için belediye başkanvekilini Meclis üyeleri seçemiyor’ dediniz. Ne yani suçsuzluk karinesi aleyhe mi döndü? Cezası kesin olursa Belediye Meclisi seçebilir ama suçsuz kabul edildiği için kayyım atıyorsunuz. Buna gerçekten bir cevap istiyoruz.  Adalet Bakanı olarak kamuoyuna bu konuda bir açıklama yapma borcunuz var. Bunu direkt soruyorum. 
 
Yargı taraflı ve bağımlı, adaletsizlik hüküm sürüyor, kayyım atamalarının yargı tarafından önceden zemini hazırlanıyor, bir de AİHM, AYM kararları uygulanmıyor. AİHM ve AYM kararlarına uyulmuyor. Yine, Avrupa Konseyinin bu konuda icra organı olan Bakanlar Komitesinin iç hukukun istismar edildiğini ifade ettiğini, ilan ettiğini biliyorsunuz. Ayrıca, aynı komite HSK'nin yapısının evrensel standartlara uymadığı ve değiştirilmesi gerektiği noktasındaki açıklaması da dikkat çekici ve mutlaka sizde de vardır. Siz kayyum atamak için ceza verdiren bir iktidarsınız ya, bunun başka bir izahı olabilir mi? Suçsuzluk karinesi var, Ahmet Türk ya da Sıddık Akış ya da Cevdet Konak şu anda suçsuz, Anayasa'ya göre suçsuz ve buna rağmen yerlerine kayyım atanıyor.
 
Fiilen ölüm cezası ile aynı mantık
 
Umut hakkı konusunda kanun teklifimiz var Sayın Bakan. Şimdi, belirli sürelerde mahpusların iyi hâllerinin gözden geçirilmesi, işte bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı da var ama maalesef, bu konuda hücre cezaları verilerek umut hakkından faydalandırılmıyor. Bu, çok hayati bir mesele. Türkiye idam cezasını kaldıran bir ülke.  Umut hakkı kabul edilmediği takdirde insanların fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmesi demek. Bu nedenle, iç hukukta bunun behemehâl verilen teklifler de dikkate alınarak kaldırılması gerekiyor ve umut hakkının yaşam bulması gerekiyor. Aksi hâlde Türkiye idam cezasını, ölüm cezasını kaldırmamış gibi olacak.”