Ayşegül Doğan: Sürecin ikinci aşamasında siyasi zemin hukukla desteklenmeli
- 13:08 25 Aralık 2025
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, sürecin ikinci aşamasında siyasi zeminin hukukla desteklenmesi gerektiğini belirterek, "Yapılacak hukuki ve yasal düzenlemelerle eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve antidemokrasi uygulamaların giderilmesine bekliyoruz" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, güncel gelişmelere ilişkin Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi.
Öncelikle bütçeye ve açıklanan asgari ücrete değinen Ayşegül Doğan, ekmek ve barış bütçesi taleplerini her zaman yinelediklerini belirtti. Ayşegül Doğan ayrıca talep ettikleri asgari ücret 46 bin iken 28 bin olarak belirlenmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.
‘Ortak yol'
Ayşegül Doğan sürece değinerek, raporlarda farklı fikirlerin yansımasının süreci zayıflatmadığını güçlendirdiğini belirtti. Ayşegül Doğan, “Umutların kırılmamasından, aksine güçlendirilmesinden yanayız. Çünkü diyoruz ki: Farklı fikirler süreci zayıflatmaz. Eleştiriler ve öneriler süreci zayıflatmaz. Aksine güçlendirir. Ama maksatlı saldırılar süreci zayıflatmaya dönüktür. Ve bunu yalnızca tespit etmiyoruz. Buna karşı da mücadele ediyoruz. Önemli olan artık ortak bir yolun bulunması” dedi.
‘Süreç saldırılara rağmen ilerliyor’
Sürecin ikinci aşamasının hukuku zemini ifade ettiğini belirten Ayşegül Doğan, siyasi zeminin hukukla desteklenmesi gerektiğini söyledi. Ayşegül Doğan, “DEM Parti İmralı heyetinin hem İmralı'da Sayın Öcalan'la görüşmesi hem de o görüşmenin akabinde siyasi partilerle yine görüş alışverişinde bulunması ve görüşmeler sonrası yaptığı açıklamalar da şunu gösteriyor. O da şu. Süreç tıkandı mı, süreç yavaşladı mı? Bunun çeşitli sebepleri var. Elbette komisyonla bağlantının nedenleri de var. Ama sürecin ilerlediğini söyleyebiliriz. Saldırılara rağmen, olması gereken hızda olmamasına rağmen ilerliyor. Olması gereken hızdan kastımız şu, toplumsal beklenti. Toplumsal beklenti bu hukuki düzenlemelerin bir an evvel hayata geçirilmesi. Hem demokratikleşmenin sağlanması hem de artık ihtiyaç duyulan adaletin geciktirilmeden sağlanabilmesi için adım atılması” diye belirtti.
İkinci aşamanın eşiği ortak rapor
Komisyonun bugüne kadarki çalışmalarına değinen Ayşegül Doğan, geniş bir yelpazede toplumsal barışa dair sözlerin komisyonda söylendiğini belirtti. Ayşegül Doğan, “Neticede siyasi partiler de geçtiğimiz haftalarda kendi raporlarını ayrı ayrı sundular. Raporlar tartışma yarattı. Kürt sorununa siyasi partilerin bakışı da bu raporlar aracılığıyla komisyona ve tutanaklara yansımış oldu. Bir tartışma konusu da oluşturdu. Eksik bulanlar var. Hayal kırıklığı yaşayanlar var. Biz DEM Parti olarak tabii ki sorunun neden ve sonuç ilişkisini kurabilmiş raporların önemli olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu konuda eksiklik yaşayan siyasi partilerin ya da eksik bulunan bazı raporların da olduğunu ifade etmeliyiz. Bunların da süreç içerisinde tamamlanmasını ümit ediyoruz. İşte ikinci aşamanın çok önemli eşiği ortak rapor. Biz komisyondan Türkiye olarak, DEM Parti olarak değil, bir yasal düzenlemeye ilişkin teklifte bulunmasını bekliyoruz. Her siyasi parti bu konuya ilişkin farklı pozisyona sahip olabilir. Bu pozisyonlara ilişkin tartışmalar yürüyebilir. Bu pozisyonlara ilişkin eleştiriler olabilir, öneriler olabilir. Tüm siyasi partiler de bu eleştiri ve önerileri demokratik bir olgunlukla karşılamalı ve gayretleri bunu gidermeye dönük olmalı. Önümüzdeki dönemde de ortaklaşabilecekleri nokta, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemelere ilişkin olmalı. Şartlarla, olmazlarla değil olurlarla masaya gelmeli siyasi partiler. Çünkü beklenen bu, ihtiyaç da bu” dedi.
Devamında Ayşegül Doğan şöyle konuştu:
“Bu komisyon en seri şekilde bugüne kadar tespit edilen ki dünkü toplantıda akademisyenlerin de bir çalışmayla tespit edilenleri bugüne kadar yapılan dinlemelerden süzülenleri ortaya koydukları şekilde gerçekçi, Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ortak raporu hızla oluşturmaları ve bunun artık yazımının bitmesi bundan sonraki aşamanın da Meclis’te hızlı bir şekilde ilerlemesi. Tabii ki bu komisyon tek başına devasa Kürt meselesini ve dolayısıyla Türkiye'nin demokrasi sorununu çözemez. Ancak çözüm yolunu açabilir. Ve bu toplumsal konsensüs Mecliste bir barış mesaisine dönüştürebilir. Yani çatışmasızlık kalıcı hale gelmeli. Silahlar tümden devre dışı bırakılmalı. Silahların tümden devre dışı bırakılacağı ve bunun kalıcı hale getirileceği yasal düzenlemeler oluşturulmalı. Burada da eşitlik ilkesi uygulanmalı. Hiçbir ayrım yapılmadan, silahını bırakan herkes eşit bir biçimde bu kanuni düzenlemenin kapsamı içine girmeli ve teklif de bunu içeren bir şekilde, bunu kapsayan bir şekilde oluşturulmalı.
Kürt sorunu demekten imtina ettiler
Görüyorsunuz tabii siyasi partiler raporlarından da görmüşsünüzdür. Bazı siyasi partiler Kürt sorunu demekten imtina etmiş. Oysa sorun apaçık ortada. Kürt sorunu. Bunu Türkiye'de böyle adlandırmasak da Türkiye dışında böyle konuşuluyor. Bölgesel etkileri itibariyle böyle. Uluslararası etkileri itibariyle böyle. Sorunu doğru tanımlayınca, doğru teşhis edince, doğru tespit edince gerçekçi yöntemlerle ilgili ilerlemekte daha kolay olabilir. Bunun da tabii mevcut mevzuatlarda da bazı yasal düzenlemelere ilişkin gereken değişiklikleri de açık ve somut biçimde paylaşmasını bekliyoruz. Bu mesele tek seferde sonuçlandırılabilecek bir başlık değil. Dolayısıyla bir siyasal iradeye, sürekliliğe ve toplumsal güven gerektiren bir takım adımlara da ihtiyaç var. Sorumluluk ortak bir sorumluluk, kolektif bir sorumluluk, yalnızca DEM Partinin sorumluluğu değil. Bütün siyasi partilerin sorumluluğu. Hiçbir siyasi parti kendi siyasi çıkarlarına, ajandasına ya da kendi siyasi gelecek hesaplarına göre yaklaşmamalı.
Yargı paketleri yeni sorun alanları oluşturuyor
Bu tartışmaların gölgesinde yine kamuoyunun gözünün, kulağının, ne yazık ki Meclis’te olduğu, ne yazık ki diyorum. Çünkü adalet arayışı, eşitlik infazda eşitlik arayışı var Türkiye'de. Adaletin herkes için eşit koşullarda, ayrımsız bir şekilde işlediği bir, Türkiye görmek istiyor insanlar. O yüzden paketleri bu kadar çok takip ediyorlar. O yüzden yargı paketleriyle yatıp kalkıyor insanlar. 11. yargı paketi bu açıdan baktığımızda hakikaten kötü bir örnek teşkil etti. Covid düzenlemesi adeta bir hukuk krizi haline geldi. Yine eşitsizlik dolayısıyla adalet vaadi yerine gelmedi. Toplumun adalet duygusu bir kez daha incindi. Siyasi tutsakları kapsamadı. Onlar görmezden gelindi. Hiçbir yargı paketi adalet ve eşitlik sunmadı bugüne kadar. Bundan sonra sunmasını en azından temenni ediyoruz. Bundan sonra önümüzdeki günlerde yapılacak hukuki ve yasal düzenlemelerle toplamında bahsettiğimiz bu eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve antidemokrasi uygulamaların giderilmesine bekliyoruz.
Türkiye Suriye’de yapıcı bir rol oynamalı
10 Mart Mutabakatı ile ilgili çeşitli tartışmalar ve açıklamalar var. Çeşitli diplomatik görüşmeler yürütüyoruz. Niye? Çünkü biliyoruz ki demokratik bir Suriye aynı zamanda Ortadoğu'daki demokrasiye katkı sağlayacak. Türkiye'deki demokrasiye katkı sağlayacak.Tıpkı Türkiye'deki demokratikleşmenin bölgesel etkilerinin olabileceği gibi orada yaşanan gelişmeler de burayı etkiliyor ve etkileyecek. 10 Mart Mutabakatı olmak üzere diğer tüm sorunlu alanlarla ilgili diyalog ve müzakere yönteminin esas alınması gerektiğini düşünüyoruz. Demokratik bir Suriye için yapılması gereken bu. SDG ve Şam arasında diyalog, aynı zamanda Türkiye ile diyalog ve temastır. Türkiye'den DEM Parti olarak beklentimiz Suriye'de yapıcı bir rol oynaması. Sayın Öcalan'ın beklentisi de bu yönde. Diyalog kanalları açıldıkça Suriye'de demokratik çözümün ihtimali değil, çözümün kendisi güçlenecektir.
Süreci hep birlikte omuzlayalım
Bir yandan tartışılan mesele de süreç karşıtlığı. Eleştiri ve önerinin en başından beri söylediğimiz gibi bu süreci güçlendirici bir etkisi var. Fakat kategorik karşıtlığın bu süreci zayıflatmaya dönüp maksatlı girişimler içerdiğini biliyoruz.. Bunlar sabote etmek amacıyla yapılıyor. Buralardan kimlerin ne tür ihbar hesapları yaptığını da biliyoruz. Türkiye kamuoyuna, tüm siyasi partilere çağrımız, gelin, bu süreci hep birlikte omuzlayalım. Artık bu sürece karşı kategorik bir biçimde pozisyon alanlara hep birlikte yanıt verelim. Eğer birine dönük ırkçılık yapılıyorsa bu bir gün hepimize dönebilir. Bunu herhangi bir küfür ya da tezahürat deyip geçiştiremeyiz. Beyaz Toros tesadüfen seçilmediyse bu defa Leyla Zana ismi de tesadüfen seçilmedi. Bu ırkçılık adını koymak gerekir. Bu cinsiyetçilik adını koymak gerekir. Leyla Zana, Kürtlerde temsil ettiği değerler dolayısıyla hedef alındı. Bunu yalnızca onun şahsına dönük bir hedef alma olarak değerlendirmemek gerekir. Hamasetten, kandan, çatışmadan beslenenler kesinlikle kaybedecekler. Kürde yapıldıysa susalım, Ermeni’ye yapıldıysa susalım. Eleştirel gazetecilik yapan birine yapıldıysa susalım, görmeyelim demek bu çemberin dışındayımış gibi düşünenleri kurtarmadı, kurtarmayacak. O yüzden gelin Kürtlere ve kadınlara yönelik bu ırkçı,cinsiyetçi saldırıyı, nefret söylemini bir tesadüf olarak değerlendirmek ya da TFF'nin Futbol Disiplin Kurulunun ifade ettiği gibi çirkin ve kötü tezahürat demek yerine adını koyarak karşısında pozisyon alalım. DEM Parti Hukuk Komisyonu'nun suç duyurusunda bulundu. Ancak Türkiye'nin acilen ayrımcılıkla mücadele mevzuatına ihtiyacı var.
4 Ocak mitingine çağrı
Şimdi önümüzdeki dönem planlamaları takdir edersiniz ki ağırlıklı olarak barış ve demokratik toplum süreci ile ilgili olacak. Ekmek ve barış kampanyamız bir yandan çeşit şekillerde devam edecek. Merkezi Örgütlenme Komisyonumuz ve diğer komisyonlarımız bu başlıklara ilgili planlamalar netleşmiş, sizlerle paylaşacaklar. 4 Ocak'ta bir miting düzenleniyor Diyarbakır istasyon meydanında. Bu mitingde DEM Parti de bulunacak. Pek çok kurum, pek çok siyasi partinin bulunacağı bir mitingden bahsediyoruz.
Bu mitingle ilgili çok çeşitli manipülasyonlar yapıldı. Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları devam ediyor. Hem DEM Parti'nin organize ettiği buluşmalar var. Hem farklı kurumların organize ettiği platformların organize ettiği buluşmalar var. Çünkü barışın toplumsallaşması bizim için çok önemli bir mesele, hayati bir mesele. Eğer bir olmazsa olmazdan bahsedeceksek işte bizim için en olmazsa olmaz nokta barışın toplumsallaşması. Bu miting de bu kapsamda düzenlenen bir miting. Eşitlik için, özgürlük için, adalet için, barışın toplumsallaşması için bir araya gelecek Diyarbakırlılar ve oradan tekrar bu konulara dair taleplerini tüm Türkiye halklarına duyuracaklar. Bu mitinge de ayrıca yalnızca DEM Partililer ya da DEM Parti seçmenleri değil barış, özgürlük, eşitlik, adalet mücadelesine katkı sunmak isteyen herkesi davetli olduğunu da hatırlatmak isteriz.”







