Kayıpların akıbetini sordular
- 12:44 29 Haziran 2024
- Güncel
HABER MERKEZİ - İHD ve kayıp yakınları bu hafta da kaybedilenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebi ile bir araya geldi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları Amed ve Colemêrg'in (Hakkari) Gever ilçesinde kaybedilenlerin akıbetini sordu.
İHD Amed Şubesi'nin kayıpların bulunması ve faillerin yargılanması talebiyle gerçekleştirdikleri eylem, 803’üncü haftasında Amed’in Rezan ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’nda sürdü. İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirilen eyleme, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve çok sayıda kayıp yakını katılırken, faili meçhul cinayetler sonucu katledilen ve kayıp olan kişilerin fotoğrafları açıldı.
Bu haftaki eylemde, 29 Haziran 1992’de dışarıdan liseyi bitirme sınavı için Farqîn’den (Silvan) Amed’e giden ve geri döndüğü sırada kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce arkadan silahla katledilen Ramazan Yüce’nin hikâyesine yer verildi.
‘Türkiye bu suçların sorumlusu’
Açıklamada konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, bugünün Şeyh Said’in katledildiği gün olduğuna dikkat çekti. Birçok Kürt önderinin Kürt mücadelesinde yer aldığı için gözaltında kaybedildiğini belirten Eren, “Onların bedenlerine ulaşamadık. Onların katledildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Türkiye bu politikayı cumhuriyet öncesinden bu yana devam ettiriyor. Türkiye, tüm kaybetme dosyalarında cinayet suçlarını zamanaşımına ulaştırıyor. Savcılar taleplerimizi kabul etmeden, zaman aşımından dosyalarımızı kapatıyor. Sadece askerler, korucular, onlara işkence yapan insanlar suçlu değil. Soruşturma yapmayan savcılar, beraat kararı veren hakimler, rapor vermeyen adli tıp hekimleri hepsi bu sistematiğin parçası. Türkiye bu suçların sorumlusu” dedi.
‘Hizbullah Örgütü, devletin sınırsız desteğini arkasına aldı’
Açıklama metnini okuyan İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, evli ve 7 çocuk babası olan Ramazan Yüce’nin Silvan Yatılı Bölge Okulu'nda Hizmetli kadrosunda görev yaptığını belirtti. Ramazan'ın 1980 darbesinden sonra gözaltına alındığını ve yoğun bir işkence sürecinden sonra serbest bırakıldığını kaydeden Fırat şu ifadelere yer verdi: “Ramazan Yüce daha sonra da birçok defa gözaltına alınıp, serbest bırakıldı. 1991-1997 yılları arasında Farqîn’de yoğun bir faili meçhul cinayetler dönemi yaşandı. Hizbullah Örgütü, o dönemde devletin sınırsız desteğini arkasına alarak özellikle ilçe merkezde sivil halka yönelik yüzlerce faili meçhul cinayet işledi. Bu cinayetlere kurban gidenlerden biri de Ramazan Yüce oldu.
Cenaze törenine saldırı gerçekleşti
Ramazan Yüce’nin büyük kızı da o dönem Hizbullah saldırısı sonucu ağır yaralanarak kurtuldu. Aile sürekli baskı ve tehdit altındaydı. 29 Haziran 1992’de Ramazan Yüce dışarıdan liseyi bitirme sınavı için Amed’e gider. O sabah eşine ‘Ben gidiyorum ama kötü rüyalar gördüm. Bana bir şey olursa nişanlı olan kızımı evlendirin’ der. Amed’den Farqîn’e gelmek üzereyken kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce Lalebey Sokağı’nda arkadan silahlı saldırıya uğrar. Ramazan Yüce orada hayatını kaybeder. Cenazesi Farqîn ilçe merkezine kaldırılarak defin edilir. Taziyenin yoğun kalabalık geçmesinden dolayı, yine o dönemin karanlık güçleri tarafından cenaze törenine saldırı gerçekleşir. Olay o tarihten günümüze faili meçhul olarak kayıtlara geçer.
Gerçeklerin ortaya çıkarılması ve sorumluların tespit edilip, yargı önüne çıkarılarak cezalandırılması gerekir. Bundan tam 32 yıl önce bu kentin sokaklarında katledilen Ramazan Yüce için adalet istiyoruz.”
Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.
Colemêrg
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, Gever (Yüksekova) ilçesinde Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eyleme, kayıp yakınları Barış Anneleri, DEM Parti İlçe Örgütü yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Eylemde, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” ve “Failler belli kayıplar nerede?” pankartı, faili meçhul şekilde katledilen ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Eylemin 129’uncu haftasında 7 Haziran 1994 yılında katledilen Mehmet Sıddık Baysal’ın akıbeti soruldu.
Eylemde bu hafta açıklamayı İHD Colemêrg Şube sekreteri Pınar Şen Zengin okudu.
Hayvancılık ile uğraşan Mehmet Sıddık Baysal’ın 7 haziran 1994 tarihinde evinden çıktıktan sonra kendisinden haber alınamadığını belirten Pınar, “Aradan geçen 4 gün içinde Baysal’dan herhangi bir haber alınamayınca aile bölgeye gitti ve kendi imkanları ile Baysal'ın akıbetini sormaya başladı. Ailesinin karakola yaptığı başvuruya Mehmet Sıddık Baysal isminde bir kişinin gözaltına alınmadığı bilgisi verildi lakin köylüler, dağlıca bölgesinde büyük bir operasyon yapıldığını, bölgede bulunan Mehmet Sıddık Baysal’ın gözaltında alındığını, askeri araç ile götürüldüğü ve kendinden bir daha haber alınmadığını aktardılar” dedi.
‘Dosyaya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi’
4 günün ardından aile ile iletişime geçen bir şahısın Mehmet Sıddık Baysal’ın Doski mıntıkasında bölge tarama faaliyeti gösteren askerlerce gözaltına alındığı aktardığını dile getiren Pınar, “Ağır işkence sonucu hayatını kaybettiğini ve cansız bedeninin Sinava (Kamışlı) karakolunun içinde açılan bir çukura atıldığını beyan etti. Bunun üzerine Baysal ailesi Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde olaya ilişkin ayrıntılı bir biçimde araştırma yapılması ve bahse konu karakolda kazı çalışması yapılması için başvuru yapmış lakin savcılık kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vererek dosyayı sumen altı etmeye çalışmıştır” sözlerini kullandı.
‘Sorumluların adil bir sistem karşında yargılamaya davet ediyoruz’
Hukuk normlarının düzgün bir biçimde işletilmesinin bu tür olayların önüne geçebilmek için en önemli araç olduğunu söyleyen Pınar, “Bizler sevdiklerimizin sorgusuz sualsiz işkence ile katledilmesi ve kaybedilmesine karşı çıkıyoruz. Buradan yetkinlere Mehmet Sıddık baysal nezdinde bir daha sesleniyoruz; Devleti ve yönetenleri Hukukun çizmiş olduğu sınırlar içinde kalmaya, katledilen Mehmet Sıddık Baysal’ın akıbetinin bir an önce ortaya çıkarmak için somut adımlar atmaya ve sorumluların gerçekten adil bir sistem karşında yargılamaya davet ediyoruz” dedi.