Kadınlar anadilde ısrarcı!
- 09:05 21 Ağustos 2024
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - Kadın Zamanı Derneği’nin İstanbul’da yaşayan Kürt kadınlara ilişkin yayımladıkları rapora dair değerlendirmelerde bulunan derneğin yönetim kurulu üyesi Şükran Demir, “Biz kadınların daha eşit daha özgür ve kendini daha iyi ifade edebileceği alanlara erişimini sağlamak açısından dernek olarak bu çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz” dedi.
Kadın Zamanı Derneği, İstanbul’da yaşayan Kürt kadınların anadilde şiddet başvuru mekanizmalarına erişiminin yerel yönetimler bağlamında izlenmesine dair raporunu 14 Ağustos’ta yayımladı. Rapor, İstanbul’un Bağcılar, Beyoğlu ve Sultanbeyli ilçelerinde 75 Kürt kadınla yüz yüze görüşülerek hazırlandı. Raporda, kadınların yüzde 91’inin şiddetle mücadele konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak istedikleri, yüzde 54,7’sinin ise bu bilgiyi Kürtçe edinmek istediği belirtildi. Ayrıca, kadınların Kürtçe anadillerinde kendilerini daha rahat hissettikleri ifade edilirken, Kürtçe konuşan kadınların yüzde 50’sinin ayrımcılığa maruz kaldığı vurgulandı. Kadınların yüzde 28,5’i çözüm olarak anadilde hizmet almanın anayasal olarak belirlenmesini talep ederken, yüzde 21,4’ü ise Kürtçe bilen personelin istihdam edilmesini önerdi. Ayrıca kadınların anadilde hizmet alma konusunda ısrarcı oldukları belirtildi. Raporda, İstanbul’da Kürt kadınların başta anadil olmak üzere yaşamın her alanında şiddet ve ayrımcılığa maruz bırakıldıklarına dikkat çekildi.
Kadın Zamanı Derneği’nin yönetim kurulu üyesi Şükran Demir, 14 Ağustos’ta İstanbul’da yaşayan Kürt kadınlara dair yayımladıkları raporla ilgili JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
‘Kadınlar birçok mekanizmadan mahrum bırakılmış’
Kadın Zamanı Derneği’nin İstanbul’da yaşayan Kürt kadınların şiddetle mücadele mekanizmalarına erişimiyle ilgili yayımladığı rapora dikkat çeken Şükran Demir, raporun en önemli noktalarından birinin, İstanbul’da yaşayan Kürt kadınların şiddete maruz kaldıklarında başvurabilecekleri bir mekanizma olup olmadığını ortaya çıkarmak olduğunu belirtti. Şükran, “Kadınların başvurabilecekleri bir mekanizma var mı yok mu? Kendi anadillerinde kendilerini ifade edebilecek bir imkana sahip olabiliyorlar mı? Bu araştırmanın tetikleyici kısmı şuradan geldi: Biz dernekte çalışmalar yürütürken mahalleye indiğimizde kadınlarla iletişim kurduğumuzda, kadınların bu mekanizmalardan haberdar olmadığını fark ettik. Haberdar olanlar da çoğunlukla bu mekanizmalara güvenmiyor ve güvenmedikleri için de aslında hakları olan bir şeyden mahrum kalıyorlar” dedi.
‘Kürt kadınlar hak ihlallerine maruz kalıyor’
Kürt kadınların hak ihlallerine maruz kaldığını dile getiren Şükran, bu hak ihlallerinin başında anadil hakkının geldiğini belirtti. Kürtlerin yaşam alanlarında anadillerinde kendilerini ifade edebilecekleri mekanizmaların olması gerektiğini söyleyen Şükran, “Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar Kürtler sürekli bir baskıya maruz bırakılmıştır. Özellikle kamusal alanda tamamen daha yoğun bir baskıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu nedenle kadınlar zaten çekince yaşayarak kamusal alana erişmeye çalışıyor. Bazen de hiç erişmemeyi tercih ediyorlar. Bunun başlıca nedeni, tamamen anadillerinin yok sayılmasıdır. Bir sorun yaşadığınızda, gittiğiniz kurum ya da görüştüğünüz kişi sizinle kendinizi en iyi ifade edebildiğiniz dilde iletişim kurduğunda, kendinizi daha rahat hisseder ve daha iyi ifade edebilirsiniz. Fakat Kürt kadınları bu haktan mahrum bırakılıyor. Tabii ki sadece Kürt kadınlar değil, tüm Kürtlere yönelik bir haksızlık söz konusudur” sözlerini kullandı.
Anadil talebi!
“Biz bu dil hakkını talep ederken sıradan bir şey talep etmiyoruz. Son derece önemli bir hakkın ihlali söz konusudur,” diyen Şükran, kamusal alanda, eğitimde, sağlıkta Kürtlerin haklarının görülmediğine dikkat çekti. Raporlarının amacından bahseden Şükran, “İstanbul’da bu kadınların gerçekten yaşadıkları sorunu biraz daha somut bir şekilde ortaya koyarak kamuoyuyla paylaşmak istedik. İnsanlar, Türkçe bilmelerinin yeterli olduğunu düşünüyor. Ama şu gerçeklik hiçbir şekilde göz ardı edilmemeli: İnsanlar kendilerini anadillerinde ifade etmek ister. İstanbul’da yaşayan Kürt kadınlarla yaptığımız çalışmada da ortaya çıktığı üzere, gidecekleri mekanizmanın kendilerine anadillerinde hizmet sunmasını istiyorlar ve bu taleplerinde ısrarcılar. Görüştüğümüz kadınların yüzde 83’ü, şiddet sonrası hiçbir kuruma başvurmadığını ifade etti. Bu kadınlar ya bu mekanizmalardan habersiz ya da gerçekten güvenmedikleri için gitmiyorlar” ifadelerini kullandı.
90’lı yıllardan bu yana devam eden şiddet!
Kürt kadınların 90’lı yıllarda devlet baskısıyla köylerinden göç ettirildiklerini aktaran Şükran, şiddete maruz bırakılan ve İstanbul’a göç eden kadınların burada da şiddetle karşı karşıya kaldıklarına işaret etti. Şükran, “Çünkü burada da sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda kısıtlamalarla karşı karşıya kalıyorlar. Kendisini ifade edebileceği bir alan zaten bırakılmamış. Bu kadınlar, 90’larda tamamen Kürtçe konuşulan bir ortamda yaşarken İstanbul’a geldiklerinde Kürtçe konuşmaları ya da kendi kültürlerine ait bir şeyi kullanmaları durumunda tamamen dışlanma ile karşı karşıya kalabiliyorlar. Görüştüğümüz kadınların çoğunluğu bunu yaşamış ve buna maruz kalmış kadınlardı. Zaten mekanizmalara gitmek konusunda da bir mesafe oluşuyor. Belediyeciliğin de önemi var bu noktada. Toplumsal adaleti sağlama noktasında gerçekten kapsayıcı olmak zorunda” diye konuştu.
Kadınlar anadilde ısrarcı!
Şükran, hazırladıkları raporda kadınların anadilde hizmet alma konusunda ısrarcı olduklarını ve bunun ciddi bir talep olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Bu noktada biz tabii ki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Zaten mahallelerde çalışmalar sürdürüyoruz. Derneğimizin her türlü etkinliğinde bir araya gelerek, sayımızı daha da genişleterek ve güçlendirerek bu hakkı talep etmekten geri durmayacağız. Bundan sonraki çalışmalarımızda da benzer çalışmalar mutlaka olacak. Çünkü bu alanda çok fazla çalışma ve araştırma yok, bu nedenle bunlar kıymetli araştırmalar. Biz kadınların daha eşit, daha özgür ve kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri alanlara erişim sağlamaları açısından dernek olarak çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz.”