8 Mart'a doğru: Asırlık direniş (4)

  • 09:01 4 Mart 2025
  • Dosya

  

Farklı sektörler, aynı düşünce: Kadın emeği sömürülüyor
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR – Farklı sektörlerde emek veren kadınlar, kadın emeğinin yok sayıldığını ve sömürüldüğünü belirterek bu sömürünün sona ermesi için kadın örgütlülüğünün büyütülmesi gerektiğini belirtti. Kadınlar, herkesi 8 Mart’ta alanlara çağırdı. 
 
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, toplumun her alanında görünmez emeğiyle hayatı var eden kadınların bu özel günü nasıl karşıladığını sorduk. Evde, tarlada, fabrikada, ofiste, atölyede ve daha pek çok alanda emek veren kadınlar, sistem içinde karşılaştıkları zorluklara, emeklerinin değersizleştirilmesine ve sömürülmesine dikkat çekiyor. Kadın emeğinin görünmez kılınmasının sadece ekonomik değil, toplumsal ve kültürel bir sorun olduğunu vurgulayan kadınlar, 8 Mart’ın kendileri için sadece bir anma günü değil, aynı zamanda mücadele ve dayanışma günü olduğunu ifade ediyor. Eşitlik ve adalet taleplerini yükseltmek isteyen kadınlar, bu nedenle tüm kadınları 8 Mart’ta alanlarda olmaya, seslerini birlikte yükseltmeye çağırıyor. 
 
Dosyamızın bu bölümünde farklı sektörlerde çalışan kadınların emek mücadelesine dikkat çekiyoruz. 
 
‘Ev içi emeğin bir karşılığı olmalı’
 
Ev emekçisi Berivan Aktaş Ad, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kendisi için karşılığının önemli olduğunu ifade ederek 8 Mart’ın kadınlar için ilk özgürlük ateşi olduğunu söyledi. Berivan Aktaş Ad, tarih boyunca kadınların mücadelesinin başka kadınlara ilham verdiğini belirterek bu nedenle 8 Mart’ın çok anlamlı bir gün olduğunu dile getirdi. Ev emekçisi bir kadın olarak yaşadığı zorlukları anlatan Berivan Aktaş Ad, “Bir taraftan çocuklara bakıyorum, yoruluyorum. Eşimin işten gelip en azından çocuklara bakmasıyla ben biraz rahatlamak istiyorum. Karşılıksız çalışıyoruz. Gece, gündüz yaptığımız işin hiçbir anlamı yok. Çünkü akşam olduğunda her yer yine dağılıyor, temizliğimiz boş. Emeksiz çalışıyoruz yani, bir para yok, hiçbir şey yok. Bir karşılığı olmalı bence. Bir maaşı olmalı en azından kendine harcamak için” dedi.
 
Kadınların evlere kapatılması bilinçli bir politika
 
İktidarın aile ve nüfus politikalarını eleştiren Berivan Aktaş Ad, dışarıda çalışan kadınların çocuklarını bırakabilecek bir kreşin olmasının önemini vurgulayarak, bu imkânın sağlanması gerektiğini ifade etti. Kadınların eve kapatılmasıyla sınırlandırıldığını kaydeden Berivan Aktaş Ad, “Evde sadece çocuklar ve hiçbir şey görmüyorsun. Sadece saçma sapan diziler var, programlar var. Kadını aşağılayıcı, ezici programlar var. Kadınlar hep evde duruyor, psikolojisi bozuluyor, ne yapacağını bilmiyor ve televizyona sarıyor” diye belirtti. Berivan Aktaş Ad, bunun bilinçli bir politika olduğunu sözlerine ekleyerek kadınların buna alıştırılmaya çalışıldığına dikkat çekti. Berivan Aktaş Ad, şöyle devam etti: “Bu sabah programları, tamamen uydurmaca, tamamen kadınları aşağılama. Kadının hiçbir değeri yok. Zaten bütün gün dışarıda aşağılanıyor, işte aşağılanıyor. Eve geliyor yaptığı emeğin karşılığını zaten alamıyor. Eşin dırdırı bir başka. Kadınların emeği sömürülüyor.”
 
‘Hep beraber varız’
 
Berivan Aktaş Ad, 8 Mart için kadınlara çağrıda bulunarak şunları söyledi: “Ben tabi ki gideceğim. Herkesin de orada olmasını istiyorum. Biz hep beraber varız. Tek başımıza orada olursak hiçbir anlamı yok. Bu çektiklerimizi de daha fazla çekeriz. Yani kadın her zaman sömürülür, erkek ona her zaman şiddeti dayatır. Kadınlar birlikken varlar. Jin, jiyan, azadî.”
 
İş yerlerinde kadınlar daha çok eziliyor
 
Ailesiyle birlikte manav işleten, turşu yapıp satan ve ayrıca kuaförlük yapan Hanife Soysal da 8 Mart’ın kadınlar için çok anlamlı bir gün olduğunu kaydederek, kadınların her konuda çok başarılı olduğunu ifade etti. Kadınların çok girişken olduğunu, yaptığı her işte başarılı olduğunu söyleyen Hanife Soysal, kendi yaşamından örnekler vererek, “Daha önce çok serada çalıştım. Kadınlar çalışıyor çoğunlukla seralarda. Tabi erkekler de çalışıyor ama bence kadınlar daha çok eziliyor tarlalarda. Bunu yaşadık, çok zorluğunu gördük o yüzden benim başka bir iş tercihim oldu. Kuaförlüğe girdim, kendi başarımla başarılı oldum. Şu an on yıllık bir dükkânım var. Kadınlar o yüzden her türlü başarılı. Turşu da yapıyorum, üretimi bana ait. Kendi sebzemizden yapıyorum” diye konuştu.
 
‘Kadınlar emeklerinin karşılığını yeterince alamıyor’
 
Kadınların kendi ayakları üzerinde durmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Hanife Soysal, “Biz 7/24 çalışıyoruz aslında. Benim bebeğim de küçük, 1 yaşında. Ben turşularımı hep gece yaparım. Çünkü gündüz dükkândayım. Kızımla ilgileniyorum, uyuttuktan sonra gece 1, 2’ye kadar hep turşu yapıyorum. Çok zor. Kadınlar emeklerinin karşılığını yeterince alamıyorlar. Herhalde kadın olduğumuzdan dolayı. Bütün kadınlar artık haklarını savunsunlar. Hiçbir şekilde kendilerini ezdirmesinler. Hem patronları açısından hem eşleri açısından hem de çevre açısından kesinlikle ezdirmesinler. Ben bebeğimden dolayı 8 Mart’a katılamayacağım. Yılda bir gün hatırlanan bir gün ama bence hep öyle olmalı. Çünkü unutuluyorlar bence hep hatırlanması gerekiyor” dedi.
 
‘Kadının ayakları üzerinde durması istenmiyor’
 
Daha önce birçok sektörde çalışmış olan, şu anda ise çocukları olduğu için evden çalışan Burcu Işık, Türkiye’de kadınların emeğinin karşılığının olmadığını dile getirerek, “Kadının emeğinin yeri yok, toplumda da yeri yok, evde de yeri yok. Kadının sadece adı var. Kadının yaptığı hiçbir şeyin maddi-manevi karşılığı yok. Kadınlar yok sayılıyor toplumumuzda. Aynı iş yerinde çalışan iki kişi eşit maaşı bile alamıyor. Çünkü erkek ‘evi geçindiriyor’ diye görülüyor. Kadının aynı maaşı hak etmediği söyleniyor, iş yükü daha fazla olsa bile. Kadının ayakları üzerinde durması istenmiyor. Kadının hiçbir şekilde, maddi olarak bir bağımsızlık kazanması istenmiyor. Çünkü bu sefer erkeğe bağımlılığı bitecek. Bu bağımlılığın bitmesi istenmiyor toplumda. Ben birkaç yerde çalıştım. Bir madeni yağ firmasında çalıştım, lojistik firmasında çalıştım. Buralarda da aynı şekilde. Yani basit bir iş yapan biri bile, büroda çalıştığımız için bizden daha kıymetliydi. Yapılan işe tabi ki saygım var ama sadece ‘evi geçindiriyor, o erkek, ona bu kadar maaş veremeyiz’ diye bir negatif ayrımcılık gördüm ben hep” diye ifade etti.
 
Çalışan kadınlar için ücretsiz kreş imkânı sağlanmalı
 
Çocukları olduğu için şu anda evden çalıştığını paylaşan Burcu Işık, çocuklarla ilgilenmek zorunda olduğunu ve bu nedenle de başka bir işte çalışamadığını söyledi. Burcu Işık, yüksek bir gelir olmadıkça çocukların kreşe bırakılamadığına dikkat çekti. Burcu Işık, “Aldığımız maaş ancak kreşlere yetecek. O da bizim için çok uygun değil. Çok yakın örnek, bir kardeşim var. Bir firmada çalışıyor. Nispeten daha iyi maaş alıyor. Çocuğu kreşe gönderiyor, sabah kreşe götürüyor, işe gidiyor, işten alıyor, eve gidiyor, evde yemek yapıyor, çocuğun öz bakımını yapıyor. Kendine ayırdığı zaman maksimum 20-25 dakikadır. Bu kadar emekten sonra da elinde hiçbir şey kalmıyor” şeklinde konuştu. Kadınların çocuklarını bırakacağı ücretsiz kreşlerin olması gerektiğini kaydeden Burcu Işık, “Çok daha iyi olurdu. Kadınlar en azından toplumda daha çok var olurdu. Diplomalı ev hanımı o kadar çok insan tanıyorum ki ya da hemşire olup sırf eşi gece mesaiye kalmasını istemediği için kendi işini yapmayıp markette asgari ücrete çalışan insanlar biliyorum. Yine eşleri tarafından baskılanan insanlardan bahsediyorum” dedi.
 
Kadın emeğinin görünür kılınması gerektiğini vurgulayan Burcu Işık, bunun için bazı zihniyetlerin yıkılması gerektiğini kaydetti. Burcu Işık, “Bu bilinci bütün topluma oturtabilirsek kadın özgürlükçü bir topluma ulaşabiliriz” diyerek kadınlara 8 Mart için çağrıda bulundu. Burcu Işık, şu ifadelere yer verdi: “Gelin birlik olalım. Hepimiz için bu mücadele.”
 
‘Biz doğarken geride bırakılmış olarak büyütüldük’
 
Yol Sanat Müzik Merkezi’nde bağlama eğitimi veren, ayrıca atölyede minyatür enstrüman yapan Deniz Ağaçhanlı da 8 Mart’ın, kadınların temel hak ve özgürlükleri için bedeller ödeyerek kazandığı kadın hakları mücadelesinin tarihi olduğunu söyledi. Deniz Ağaçhanlı, 8 Mart’ta kadınların birliğinin daha da büyüdüğünü belirterek, kadınların birbirine ihtiyacı olduğunu sözlerine ekledi. Deniz Ağaçhanlı, “Toplumun uyguladığı baskıyı yenmemiz için, bitirmemiz için kadınlar olarak bir araya gelmemiz lazım. Biz doğarken zaten geride bırakılmış olarak büyütüldük. Baba evinde başlıyor zaten emek sömürüsü. Sonradan evde eş, dışarıda patron, sürekli patriyarkanın baskısı kadınların üstünde. Hiçbir alanda kadının emeği görünmüyor maalesef” şeklinde konuştu.
 
‘Şartlara boyun eğseydim, bağlama çalamazdım’
 
Deniz Ağaçhanlı, hayalinin müzik kurumu açmak olduğunu paylaşarak bu hayalini yıllar sonra mücadele ederek gerçekleştirdiğini dile getirdi. Daha önce de birçok kurumda çalıştığını ifade eden Deniz Ağaçhanlı, “Yıllarca müzik kursu açma hayalimin peşinden koştum. Belki tepeden bir hayaldi, ama şartlara boyun eğmeseydim, kurs merkezini bırakın, bağlama çalamazdım. Kanser tedavisi gördüm, yorucu süreçlerden geçtim. Ama asla vazgeçmedim. Kurumlarda, cemevlerinde ve derneklerde bağlama öğretmenliği yaptım. Atölyelerde çalıştım. Önümüzde uzun bir yhol vardı ve Yol Sanat Müzik Merkezi’ni açarak, hayalimi gerçekleştirdim. Şu an gençlere kültür ve sanat eğitimi vermeye çalışıyoruz. Bir taraftan kadınlarla diyalog içerisindeyiz, onlarla konuşuyoruz. Hocalarımızın çoğunluğu kadın” diye belirtti. 
 
Kadın müzisyenlerin sahne almakta zorlanması nedeniyle, kurumda daha çok kadın öğretmenlerle çalıştıklarını söyleyen Deniz Ağaçhanlı, kendisinin de kadın olmaktan kaynaklı bu sektörde baskıya maruz kaldığını dile getirerek, “Elbette engellemeler oldu. Yasal işlemleri başlatırken engeller oldu. Negatif enerji alınca ben de saklı tutmaya çalıştım hayalimi. Devrini aldıktan sonra, burayı açtıktan sonra artık duyuldu. Bu benim için büyük bir mucize” sözlerini kullandı. 
 
‘Örgütlü mücadeleye ihtiyacımız var’
 
Kadınların hayallerinin peşinden koşmaları gerektiğini vurgulayan Deniz Ağaçhanlı, “Dinin baskıladığı bir toplumda yaşadığımız için, çalgı çalmayı oraya bırakın, kadının sesi haramdır deyimleriyle kadınlar sürekli arka planda kaldı. Mesela neden hiç kadın ozan yok? Neden geçmişten günümüze aktarılmış kitaplarda kadın ozanlar yer almıyor? Din baskısından dolayı, kadınların sesi haram diyerek arka planda tutuldu. Erkekler kahvelerde, sıra gecelerinde göğsünü gere gere, avazı çıktığı kadar bağırarak ozan oldular. Kadınların önü açılmış olsaydı, kadınlar da ozan olabilirdi. Kadın emeğinin görünmesi için, kadınların örgütlenmesi lazım. Örgütlü mücadeleye ihtiyacımız var. İsyan her zaman düzeltir. Kadınlar vardır, mücadele vardır, isyan vardır. Sokaklardayız, alanlardayız, güçlüyüz. 8 Mart'ta kadınlara çağrımız, hep birlikte güçlü mücadelemizle meydanlarda omuz omuza olalım. Kadınlar ardır, kadınlar güçlüdür” ifadelerini kullandı. 
 
‘Sanat alanında kadınların emeği çok fazla sömürülüyor’
 
Yol Sanat Müzik Merkezi’nde bağlama eğitimi veren eğitimcilerden biri olan Tuğba İnan ise 8 Mart’ın, kadınların direnişinin ve verdiği emeğin daha çok ön plana çıktığı bir gün olduğunu belirterek 8 Mart’ın kendisi için ve bütün kadınlar için çok kıymetli olduğunu dile getirdi. Büyük bir heyecan içerisinde olduklarını ve 8 Mart’ı kutlamak için beklediklerini ifade eden Tuğba İnan, kadın emeğinin sistemde yeri olmadığını ve göz ardı edildiğini vurguladı. Tuğba İnan, “Özellikle benim alanımda yani sanat alanında kadınların emeği çok fazla sömürülüyor. Kadınların zaten toplumda ‘cinsel obje’ olarak görülmesi sebebiyle kadınların bir vasfı olmadığı, sadece evinde otursun, bir erkeğe köle olsun, tabiri caizse köle olsun bakış açısından herkes. Ama biz bunu sanat alanında, toplumun diğer alanlarında öne sunmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ben keza hem kendi alanımda, sanata alanında, diğer çalıştığım bütün alanlarda da kadınların emeğinin, bütün toplumlar üzerinde etkisi olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
 
‘Bütün kadınları direniş alanlarına bekliyoruz’
 
Kadınların her alanda emek verdiğini kaydeden Tuğba İnan, sistemin de bu emeği sömürdüğünü söyledi. Bu emek sömürüsüne son vermek için çabaladıklarını ifade eden Tuğba İnan, emek sömürüsü sona erene kadar da çabalayacaklarını dile getirdi. Tuğba İnan, kendi alanında yaşadığı zorlukları ise şu sözlerle anlattı: “Ben şu an bağlama ve piyano eğitmenliği yapıyorum. Geçen aylarda bir velimiz torununa, ‘bir kadından bağlama öğrenemezsin’ demiş. Daha sonrasında gelip benim dersimi seyretti ve benim öğrencim olmak istediğini söyledi. Biz tabi bunun üzerine biraz konuştuk. Toplumda şöyle bir şey var; erkekler daha iyi araba sürer, erkekler daha iyi çalar, daha iyi yapar baskısı var. Çok mutlu oldum, bir kişinin kafasındaki tabuları yıktık. Böylelikle toplumda da bunu adım adım ilerletip gelecek nesillere aktarmak istiyoruz. Mesela sanat alanı sadece eğitmenlik değil, sahne boyutu da var. İnsanlar sanatını sahnede icra ediyorlar ama şöyle bir gerçek de var Türkiye’de. Mesela bir ortama gittiklerinde kadını bir cinsel obje olarak gördükleri için sahneye çıktıklarında sanatını değil de bedenini öne sunarak insanları tutmaya çalışıyorlar. Bana da bu minvalde bir teklif geldi. Tabi ki ben bunu kabul etmedim. O yüzden başka alanlara yöneldim. Şimdi sanatımı, genç kadınlara aktarıp bu cinsel objeliği yıkmak için çalışıyorum.”
 
Son olarak 8 Mart’a katılım için kadınlara çağrıda bulunan Tuğba İnan, “Biz hep beraber varız. Kadın, kadının sığınağıdır. 8 Mart bunu göstereceğimiz tek alan, toplumda bu baskıları yıkacağımız tek alan. Bütün kadınları direniş alanlarına bekliyoruz” dedi.
 
Yarın: