TJA: Bedenlerimizi devletlerin denetimine bırakmıyoruz

  • 16:20 25 Nisan 2025
  • Güncel
  
 
AMED- İktidarın kadın bedenini hedef alan söylemlerine karşı açıklama yapan TJA, “Kadın özgürlüğünü esas alan mücadele çizgisiyle, bedenlerimizi devletlerin ve egemen sistemin denetimine bırakmıyoruz” mesajı verdi. 
 
Tevgera Jinen Azad (TJA) iktidarın kadın bedeni ve nasıl doğuracağına dair söylemlerine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, iktidarın “Aile yılı” ilanıyla birlikte, kadınların doğurganlığı üzerinden yeni politik bir kuşatma başlatıldığı kaydedildi. Sezaryen doğuma yönelik karalama kampanyaları ve kadının toplum içindeki yerinin yalnızca “aile” içerisinde tanımlanmasının, bu politikaların temel araçları olduğu kaydedildi.  
 
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: 
 
“Son süreçte özellikle gündem edilen doğum biçimlerine yönelik müdahale, yalnızca sağlık alanında bir uygulama değil; kadın bedeninin, iradesinin ve yaşamının devlet eliyle denetim altına alınmasıdır. Kadınların doğum tercihlerine müdahale edilerek özellikle vajinal doğuma yönlendirilmesi, sezaryenin ise sistematik biçimde itibarsızlaştırılması; kadınları kendi bedenlerine dair karar alma hakkından uzaklaştırmakta, doğumu tek biçimli ve devlet denetimli hâle getirmektedir. Bu baskı, bireysel bir kararın değil, kurumsallaşmış tahakküm mekanizmalarının sonucudur.
 
Kadınların gücü doğurganlıkla sınırlandırmak isteniyor 
 
Kadın bedeni üzerinden yürütülen bu politikalar; kadınları doğurmaya zorlayan, doğurduğu için ödüllendiren, doğurmadığı için cezalandıran bir anlayışla şekilleniyor. Yaşamı üretme gücüne sahip kadınların bu gücü yalnızca doğurganlıkla sınırlandırmak isteniyor. Bu politikalar kadınları yaşama ve kendine dair karar verici konumdan çıkarıp, dayatılan bir sistemin dolaylı üreticisi hâline getirmeyi hedefliyor. Devletin ‘nüfusu koruma’ adı altında geliştirdiği politikalar, kadınları toplumsal yaşamdan izole ederken, aynı zamanda belirli bölgelerde demografik yapıyı değiştirmeyi hedefleyen stratejik bir araç olarak devreye sokulmaktadır. Kadın bedeni, bu anlamda yalnızca bir nüfus politikası değil, bir demografi politikası nesnesi hâline getirilmektedir.
 
Doğum politikaları devletin kontrolünden çıkmalı 
 
Bedenlerimize, tercihlerimize ve yaşamlarımızın akışına yönelik bu müdahale, yalnızca Türkiye’ye özgü değildir. Dünya genelinde kadın bedeni üzerinde yükselen muhafazakâr politikalar güç kazanmaktadır. Kürtaj yasakları, doğum kontrollerine erişimin kısıtlanması, doğurganlık takibi uygulamaları ve sezaryen karşıtı sağlık pratiklerle kadınlar ulus-devletlerin biyopolitik projesine dönüştürülmektedir. Bu saldırılara karşı sınırları aşan bir direniş büyütmenin zamanıdır. Kadın özgürlüğünü esas alan mücadele çizgisiyle, bedenlerimizi devletlerin ve egemen sistemin denetimine bırakmıyoruz. Doğum politikaları, tıbbın ve devletin kontrolünden çıkarılmalı; kadınların kolektif bilgisi, deneyimi ve ihtiyaçları temelinde yeniden inşa edilmelidir."