‘Dilovası’ndaki katliamın sorumlusu iktidardır’

  • 09:06 13 Kasım 2025
  • Güncel
Nazlıcan Nujin Yıldız 
 
İZMİR - Dilovası’nda bulunan Ravive Kozmetik’te çıkan yangında, aralarında çocukların da olduğu 6 kişinin yaşamını yitirmesinin göz göre göre gelen bir katliam olduğunu ifade eden kadınlar, yaşanan ihmallerin Türkiye’de kadınların ve çocukların hayatlarının değersiz olduğunu gösterdiğini söyledi.
 
Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde, 8 Kasım günü  Ravive Kozmetik parfüm dolum işletmesinde çıkan yangında, 3’ü çocuk 6 kadın işçi yaşamını yitirdi. 7 kişi ise yaralandı. Yangının ardından, katliamda sorumluluğu bulunan birçok kurum çalışanı açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, aralarında iş yeri sahibi K.O. ve vardiya amirlerinin de bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 7’si tutuklandı.
 
Yaşanan yangının bir katliam olduğunu belirten kadınlar, “Hesabını hep birlikte, tek tek soracağız” dedi.
 
‘Yaşanan sömürü düzeni ortaya çıktı’
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi üyesi Selma Güngör, Dilovası'nda yaşanan katliamın, erkek egemenliği ile sermaye egemenliğinin sömürüyü artırmak için birbirinden yararlandıklarının bir örneği olduğunu ifade ederek, “Kadının emeğini değersizleştirerek düşük ücretle çalıştırma, uzun saatler çalıştırma, sosyal güvenlikten yoksun ve dahası kaçak çalıştırma... Kaçak çalıştırıldıkları için hiçbir haklarının olmaması, bu cinayetle, iş cinayetiyle tümüyle ortaya çıktı.Bir yandan kadınların, işçilerin ve emekçilerin yıllardır anlattığı bu durumun bu kadar çıplak biçimde ortaya çıkması, uzun zamandır yaşanan bu sömürü düzeninin gün yüzüne çıkması söz konusu oldu. Ama ne yazık ki üçü çocuk, altı kadının ölümüyle sonuçlandı. Bu, Türkiye'de insan hayatının değersiz olduğunu; emekçinin, kadının ve çocuğun hayatının daha da değersiz olduğunu gösteren bir durum. Çünkü duyarlı insanların o iş yerini defalarca şikâyet ettiğini, hatta Cumhurbaşkanlığına kadar ilettiklerini biliyoruz. İş yerinin asıl sorununun maliyet olmadığını da biliyoruz. Çünkü zaten ürettiklerinin satıldığını ve bazı büyük şirketlere üretim yaptıklarını biliyoruz” dedi.
 
‘Kadın emeği değersiz değildir’
 
Sistemin, kadınları ve çocukları ikincilleştirme, hor görme ve savunmasız bırakma durumundan yararlandığını söyleyen Selma Güngör, “Onların hayatlarının anlamına sahip çıkmak gerekiyor. Bu anlam, kadın emeğinin değersiz olamayacağı anlamıdır. Bunu ortaya çıkardılar çünkü. Onların davalarını izlemek, onların nezdinde kadın ve çocuk işçilerin haklarının tüm iş yerlerinde sağlanması için mücadele etmek hepimizin boynunun borcudur” şeklinde konuştu.
 
‘Bunun sorumlusu AKP-MHP iktidarı’
 
Mor Dayanışma Temsilci Meclisi üyesi Zeynep Eda Berfin Tozlu, bu katliamın ilk defa yaşanmadığını ve Türkiye'de çok sık rastlanılan bir durum olduğunu dile getirerek, katliamların alınmayan önlemlerin bir sonucu olduğunu vurguladı. Zeynep Eda Berfin Tozlu, “Defalarca şikâyet edilmesine rağmen yapıların yangına dayanıksız olduğu ve bu konuda önlem alınmadığı bilinmesine rağmen, Çalışma Bakanlığı bu konuyla ilgili hiçbir şey yapmıyor. Aslında bunların hiçbiri kaza değil. ‘Kaza’ diyerek meşrulaştırmaya çalıştıkları bir durumla karşı karşıyayız. Ancak bu bir katliam, bir iş cinayetidir. Bu tarz güvencesiz ve güvenliksiz işlerde, özellikle kadınların ve çocukların çalıştırılıyor olması da tesadüf değil. Bu bir kozmetik firması; içinde birçok kimyasalın bulunduğu, tehlikeli işlerin yapıldığı bir alan ve 18 yaşından küçük üç genç kadın, yani çocuk işçi, hayatını kaybetti. Bu bir iş cinayetidir çünkü sürekli güvencesiz, yaşamlarımızın tehlikeye atıldığı işlerde çalıştırılmaya mahkûm bırakılıyoruz. Yapının yangına dayanıklı olmadığına dair daha önceden raporlar hazırlanmış. Tek bir çıkışı var, yangın çıkışı yok. Çıkışın önünde ise malzemelerin biriktiği, çıkışı engelleyebileceği raporlanmış. Bir alarm yok, bir söndürme sistemi yok. Tesadüfi yaşadığımız bir gerçeklik değil bu. Bunun sorumlusu tabii ki AKP-MHP iktidarıdır. Yaşamlarımızı kuşattıkları yetmiyormuş gibi, hayatta kalmamızın önüne de taşlar koyuyorlar. İşçilerin hayatının bir kıymeti yok, kadınların ve çocukların hayatının bir kıymeti yok” diye belirtti.
 
‘Peşini bırakmayacağız’
 
Fabrikanın tehlikeli sınıflar kategorisinde yer almasına rağmen, burada çocukların çalıştırıldığını dile getiren Zeynep Eda Berfin Tozlu, “Bu, zaten yıllardır gündeme getirdiğimiz bir konu. Özellikle MESEM’lerle çocuk işçiliği meşrulaştı. Bunlar kaza değil; gümbür gümbür geliyorum diyen şeylerdi aslında. Daha önce defalarca CİMER’e ve belediyeye şikâyetlerde bulunulmuş; ama ne bir önlem alınmış ne de bir inceleme başlatılmış. Kimyasal testlerin yapıldığı bir alan var ve sadece 50 metre uzağında bir akaryakıt istasyonu bulunuyor. Söylenecek çok şey var, çok öfkeliyiz. Kesinlikle peşini bırakmayacağız ve hesabını soracağız” dedi.
 
‘Göz göre göre gelen bir katliam’
 
İmece Dostluk Dayanışma Derneği (İmece-Der) Başkanı Günseli Suna Kaya, göz göre göre gelen bir katliamla karşı karşıya olunduğunu belirterek, “Çocuk işçiliğinin yaygınlığı, emek piyasasında çocukların düşük ücretle ve kaçak çalıştırılması nedeniyle, karşı karşıya kaldığımız bir cinayetten söz ediyoruz. İşin acı yanı bu. Kamusal boyutuna gelecek olursak; bina, kaçak bir bina. Kaçak olduğu tespit edilen bir bina ve CİMER'e yapılan şikâyet sonucu gelen yetkililer, binanın kaçak olduğunu biliyor ama yalnızca cüzi bir para cezası kesiyor. Yani iş yeri kapatılmıyor. Kaçak bir binada üretim devam ediyor. Bu, başta belediye olmak üzere kamu yetkililerinin vurdumduymazlığı ve sorumsuzluğunun göstergesi. Yangın merdiveni yok, kolay alev alan yanıcı maddelerin bulunduğu bir yer. Bu katliam, Türkiye'de güvencesiz, güvenliksiz, sendikasız, ucuz iş gücüyle çalıştırılan yerlerin somut ve çıplak gerçeğini gösteriyor. Lanetliyoruz, tabii ki. Ama lanetlemek yetmiyor. Kazaları cinayetler, katliamlar olarak tanımlıyoruz. Eğer yeterli önlem alınmazsa, bu tür tırnak içindeki ‘kazalarda’ daha kaç işçi can verecek, bilinmiyor.” dedi.
 
‘Hukuksuz bir ortamda neler yaşanabileceğini gördük’
 
Daha önce yapılan araştırmalarda Dilovası’nda hava kirliliğinin çok yoğun olduğu ve bölgenin “işçi cehennemi” olarak tanımlandığını hatırlatan Günseli Suna Kaya, “Bu havza içerisinde, kaçak bir binada, koşullara hiç uygun olmayan üretimler yapılıyor. Bu cinayetlere dur demek için öncelikle gerçekten hukuk uygulanmalı. Hukukun gereği yerine getirilmeli. Bu tür iş yerleri kapatılmalı. Çocuk işçiliğine son verilmeli. Kadınların ucuz iş gücü olarak kullanılmasına son verilmeli. İş yerlerinde yangın merdivenleri ve güvenlikli çalışma ortamları sağlanmalı. Bunlara uymayanlara koşulsuz, amasız, fakatsız cezalar uygulanmalı. Eğer bir hukuk devletiysek… Bu cinayet, bize hukuksuz bir ortamda neler yaşanabileceğini bir kez daha göstermiş oldu” ifadelerini kullandı.
 
‘İktidar, kadınları güvencesiz ve esnek çalışmaya zorluyor’
 
İktidarın kadınları güvencesiz ve esnek çalışmaya zorladığını vurgulayan Halkevci Kadınlardan Emine Akbaba, “Kız çocuklarını özellikle yaz aylarında tarım işlerinde katlediyorlardı. Kız çocuklarının okumasının önüne engel koymaya çalışanlar, kız okulları açarak sözde okumalarınıkolaylaştıracaklarını iddia etseler de, bu uygulamalar karma eğitime yönelik birer saldırıydı. ‘Aile on yılı’ ilan ederek, kadınları ve kız çocuklarını iki oda bir salon evlere, şiddet yuvalarına hapsetmeye çalışıyorlardı. Pandemi döneminde başlayan evden çalışma ile tüm iş yükü kadınların omzuna yıkıldı. Aynı zamanda çocuk ve yaşlı bakımı gibi işler de kadınlara yüklendi. Bizim ücretli emeğimizin karşılığında, bu görünmeyen emek de sömürülmeye devam etti. Bu ülkede, bu iktidar sadece kendi ceplerini doldururken, bin odalı saraylarda yaşarken, bizleri açlığa ve yoksulluğa mahkûm ediyor” şeklinde konuştu. 
 
‘Hesabını hep birlikte soracağız’
 
Açlık sınırının altında yaşayan ve asgari ücretle geçinmeye çalışan kadınlar ve kız çocukları için yaşam koşullarının daha da zor olduğunu dile getiren Emine Akbaba, son olarak şu ifadeleri kullandı:“Bunun tek bir sorumlusu var: Saray iktidarı. Geçtiğimiz günlerde, Çalık Holding’de işten atılmasına karşı hakkını aramak için giden Erol Eğrek’i sokak ortasında döverek öldürdüler. Bu ülkede hakkını arayanların, katledilen kadınların, cebinde uzaklaştırma kararıyla öldürülen kadınların tek bir sorumlusu var: Bu siyasal saray rejimidir. O yüzden hepsinin hesabını sormak için, Dilovası’ndan tarım işlerine, öldürülen ve ucuz iş gücüyle çalıştırılan kız çocuklarına kadar, yaşamı birlikte savunacağız. Hesabını da hep birlikte, tek tek soracağız.”