Mutlak iletişimsizlik 29’uncu ayında: İmralı’da ne hukuk ne de kanun var!
- 09:01 26 Temmuz 2023
- Güncel
Marta Sömek
İSTANBUL - Mutlak iletişimsizliğin 29’uncu ayında, sistematikleşen “disiplin cezaları” ile İmralı Adası’nda hukukun ve kananuların uygulanmadığını vurgulayan ÖHD Genel Merkez Yöneticisi Nagehan Avçil, “Sayın Abdullah Öcalan ile iletişim kurulmasıyla birçok şeyin çözüme evrildiğini gördük. Bu yüzden bu sıkışmış halden çıkabilmek için tecridin bitirilmesi gerekiyor” sözleriyle tecrit son buluncaya kadar çalışmalarını kesintisiz sürdüreceklerini vurguladı.
İmralı Adası’nda 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan hiçbir şekilde haber alamama hali 29’uncu ayına girdi. Mutlak iletişimsizlik yani “incommunicado”nun sürdüğü Abdullah Öcalan ile birlikte İmralı’da tutulan diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’ın avukat görüşleri Bursa İnfaz Hakimliği’nin 6 ayda bir verdiği “avukat görüş yasağı” ile, aile görüşleri de İmralı Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından verilen 3 aylık “disiplin cezaları” “gerekçeleriyle” engelleniyor.
Yeni ‘ceza!’
Ailelerin görüşme sağlanması talebiyle 10 Temmuz tarihinde Bursa İnfaz Hakimliği’ne yaptığı başvuru ise 18 Temmuz’da hakimlik tarafından reddedildi. Hakimlik, PKK Lideri ile diğer tutsaklar hakkında verilmiş yeni bir “disiplin cezası” olduğunu belirtti. Kararı 19 Temmuz’da avukatlara bildiren hakimlik, “disiplin cezasının” hangi tarihte ve hangi gerekçe ile verildiğine dair ise herhangi bir bilgi vermedi. Öte yandan her geçen gün daha da ağırlaşan tecridin son bulmasına ilişkin dünyanın dört bir yanında yapılan eylem ve çağrılar sürerken, Abdullah Öcalan ile acilen görüşme gerçekleştirilmesi talebi de kararlılıkla sürdürülüyor. Bu konuda düzenli olarak girişimlerde bulunan hukuk örgütlerinden Özgürlük için Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) yaptığı başvurulara da hiçbir yanıt verilmiyor.
ÖHD Genel Merkez Yöneticisi Nagehan Avçil, incommunicadonun 29’uncu ayına girmesi, yeni “disiplin cezası”, girişimlerinin akıbeti ve tecridin son bulmasının önemine dair değerlendirmelerde bulundu.
Hukuksuzluğun adresi: İmralı!
Mutlak iletişimsizliğin 29’uncu ayına girdiğini ifade eden Nagehan, “İmralı Ada Hapishanesi’nde Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit aslında 1999’dan var olan bir tecrit. Uluslararası komployla birlikte Türkiye’ye getirilmesinden itibaren bir tecrit söz konusu. 29 aya varan mutlak bir iletişimsizlik var, kendisinden tek bir haber dahi alınamıyor. Hali hazırdaki durumu, sağlık durumu nedir, sadece Sayın Abdullah Öcalan açısından değil, orada bulunan diğer siyasi tutsaklar açısından da aynı durum söz konusu” sözlerini kullandı. 29 aydır “disiplin cezalarının” sürdüğünü aktaran Nagehan, “Örneğin bir volta atma cezasından bahsedilmişti. O dönem de şunu söylemiştik, biz bunu hukukla izah edemiyoruz. Hukuki hiçbir yanı kalmış bir durum değil bu. Disiplin cezası avukat görüşüne engel değil. Ama gelin görün ki İmralı Ada Hapishanesi’nde çok farklı bir hukuk var, Türkiye hapishanelerinde çok farklı bir hukuk var. Türkiye kanunları, İmralı Hapishanesi’nde geçerli değil. Orada uygulanan, Sayın Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış bir tecrit var. Bu da devletin Kürt halkı üzerinde uyguladığı sindirme politikasının başlangıç noktası” vurgusuyla hukukun İmralı’da işlemediğinin altını çizdi.
‘İmralı Ada Hapishanesi’nde kanun yok’
Disiplin cezalarının aileye ya da avukatlara tebliğ edilmemesinin, başvurular noktasında önem kazandığını söyleyen Nagehan, “Sonuçta tecridin işkence olduğuna dair tespitimiz ve buna ilişkin başvuruları da var büronun. Ancak hiçbir gerekçe de sunulmuyor, tarihi belirtilmiyor. Bu, sistemin aslında ne kadar tecridi gerekçelendirecek donelerin ve hukuki bir gerekçe olmadığını da ortaya koyuyor. Bunun hukuki değil, siyasi tespitlerinin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü İmralı Ada Hapishanesi’nde hukuk yok, kanun yok. Tek başına Kürt halkı üzerine uygulanan bir çökertme planının başlangıç yeridir İmralı Ada Hapishanesi. Bu yüzden bir hukukçu, avukat olarak bu tecridin hukuki izahını yapabilmek mümkün değil” değerlendirmesinde bulundu.
Tüm girişimleri yanıtsız bırakıldı
ÖHD’nin 10 Haziran 2022’de Kurdistan ve Türkiye’de öncülüğünü yaptığı, 768 ve 775 avukatla birlikte İmralı’da görüşme sağlanması için yaptığı başvuruyu hatırlatan Nagehan, “Sonrasında barolara başvuru yapıldı, mutlak tecrit olduğu ve bir kişinin hapishanede avukatlarıyla görüşmesinin önünde herhangi bir yasal engel olmadığı için. Bir baronun görevi sadece meslek örgütü olmasından ötürü hak ihlallerine ilişkin de başvuru yapmasıdır. Savunmayı temsil ediyor sonuçta barolar. Bu noktada tecrit konusunda yükümlülükleri de var. İstanbul Barosu’ndan herhangi bir cevap alamadık. Belli bölge barolarından bir dönüş var, Türkiye Barolar Birliği’ne başvuru noktasında. Bununla ilgili çalışmalar devam ediyor. Dönüş olduğunda ÖHD kamuoyunu bilgilendirecektir” ifadeleriyle başvurularının tamamının yanıtsız bırakıldığının bilgisini verdi.
İmralı tecridi yayılıyor…
Türkiye’deki aydınların İmralı tecridine karşı tepki göstermesi gerektiğini vurgulayan Nagehan, şunları kaydetti: “Avrupa’da bu yönde bir tepki var ama Türkiye’de bu noktada bir tepki söz konusu değil. Tecrit gibi, işkence gibi bir durum söz konusuyken, bu bütün dünyanın önünde gerçekleşirken, kendine Türkiye’de aydınım diyen birinin tecride tepki göstermemesi anlaşılabilir değil. Çünkü defalarca anlattık sadece İmralı Ada Hapishanesi’ndeki tecrit değil, bu tecrit yayılacak, yayılıyor, daha ağır koşullara sebep olacak, hapishanelere de sirayet edecek bu durum diye. Bunu daha önce de söylemiştik. Ve hali hazırda da hapishanelerde bu durumun gerçekleştiğini görüyoruz. Hasta mahpuslar üzerinde gerçekleşen ölüm dayatma, hapishaneleri ölümhaneye çevirme politikasına dönüşüyor.
Çözüm Abdullah Öcalan ile görüşmek
Kişiler hücrelerde tek başına tutuluyor, güneş görmeleri, nefes almaları engelleniyor. Bunun yayılacağı açıktı ve bunun bütün toplumda bir karşılığı olması gerekiyordu. Çünkü haksızlık, hukuksuzluk, işkence, tecrit bir yerden başlayıp yayıldı. Ve bütün topluma yayılmaya devam etti. Bu boyutunun dışında toplumsal barışın tesisi açısından da İmralı’nın çok önemli bir yer olduğunu biliyoruz. Türkiye politik, siyasi, ekonomik olarak çok sıkışmış bir noktada. Bunun çözümünün de 2012-2013 sürecinde, Sayın Abdullah Öcalan ile iletişim kurulmasıyla birçok şeyin çözüme evrildiğini gördük, tanıklık ettik. Bu yüzden bu sıkışmış halden çıkabilmek için tecridin bitirilmesi gerekiyor.”
‘Bu işkence bitirilene kadar çalışacağız’
Mutlak tecridin ÖHD olarak her zaman gündemlerinde olduğunu dile getiren Nagehan, “Buna ilişkin çalışmaya devam edeceğiz. Tecrit kaldırılana, bu işkence bitirilene kadar biz gündemimizde tutup, buna ilişkin çalışmalarımıza devam edeceğiz” sözleriyle kesintisiz bir şekilde girişimlerini sürdüreceklerini belirtti.