‘Her yerde Cudi’ye Akbelen’e dokunamazsın yazmak lazım’
- 09:02 3 Ağustos 2023
- Güncel
Melike Aydın
MUĞLA - Cudi ve Akbelen Ormanları’ndaki ağaç katliamı arasındaki bağlantının görülemediğini belirten Yeşil Sol Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, “Her yerde Cudi’ye Akbelen’e dokunamazsın yazmak lazım dokunma değil” dedi.
Muğla’nın Milas ilçesinin İkizköy mevkiinde bulunan Akbelen Ormanları’nın Yeniköy Kemerköy Enerji Santralleri için kesilmesine karşı direniş devam ederken direnişin beşinci gününde desteğe Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk da geldi. Direnişe katılan ve jandarmanın saldırısına uğrayan Burcugül, Akbelen’deki doğa katliamı, direnişi ve Kurdistan’daki yangınları değerlendirdi.
Rahatlıkla yalan söyleyebiliyorlar
Hem direniş alanında hem de evlerinde halkın sürekli bir saldırı olacağını düşünerek yaşadıdğını ifade eden Burcugül, jandarma barikatının ardında bir ekokırım yaşandığını ifade etti. Bulunan kalıntıların örtülüp üzerine inşaatların devam etiğini, tarihe ve doğaya saygı gösterilmediğini dile getiren Burcugül, “Geçen yıl Cudi’nin ağaçları kesildiğinde oraya gittiğimizde de gördük. Orada da jandarma saldırmıştı. Orada tepelerin nasıl çıplak ve yalnız kaldığını görmüştük. Bugün de yapılan bir yok ediş. Akbelen ile devam ediyorlar. Keza Cudi’de yangının bittiğini söylüyorlar ama devam etme ihtimali kuvvetli. Çünkü gidip göremiyorsunuz. Orman Bakanlığı yangın yok derken askerler gülerek yangının videosunu yayınladı. Çok rahat halka yalan söyleyebiliyorlar” dedi.
Halk CHP’li heyeti mecbur bıraktı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun milletvekili heyeti ile Akbelen’e geldiğini ve buradan ayrılmak isterken halkın aracının önünü keserek durdurduğunu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun mecburen inceleme yapmak için ormana girdiğini kaydeden Burcugül, şunları söyledi: “Ben de zorlayarak içeri girdim ve içeride kısa bir video çektim. Barikattan slogan sesleri gelince çıktım. Gazlarla TOMA’yla saldırıyorlardı. TOMA’nın önüne geçtiğimde vekilim dediğimde geri çekildiler. Daha sonra yaptıkları gözaltına alma çabasının bilinçli olduğunu düşünüyorum. Kim olduğumu bilerek yaptılar. Burada bir mağdur pozisyonumuz yok, mücadele ediyoruz bu mücadelede başımıza bir şeyler gelebilir. Sonra geri bıraktılar. Gözaltına alınan arkadaşlar vardı. Direnişçiler gözaltılar bırakılana kadar barikatın önünden çekilmeyeceğiz deyince Kılıçdaroğlu jandarma eşliğinde kenardan çıktı. Başka görüntüler de çıktı bir vekil halkla tartıştı.”
‘CHP halkın mücadele azmini törpülüyor’
CHP’nin sorunu sadece mahkemelerde yürüyen bir süreç olarak gördüğünü, bir mücadele olarak tarif etmemeyi tercih ettiğini ifade eden Burcugül, “Halkın mücadele azmini de törpülemek istiyorlar. Nasıl ki bu güne kadar her süreçte aman dışarı çıkmayın bu AKP’ye MHP’ye yarar dedilerse bugün de aynı şeyi yapıyorlar ve bir devlet fraksiyonu olarak davranıyorlar. Limak’ın özel koruması haline gelmiş jandarmanın eşliğinde çıkmak sorun ve gösterge. Bunların reddedilmesi gerekiyor. Aman üzerimiz ıslanmasın… İtibarımız sarsılsın, bizim itibarımız orada saldırıya uğradığımızda sarsılmıyor. Bizim itibarımız devletin bize dokunamaması değil halkın istekleri ve sözüyle olmaktan geliyor böyle bir itibarınız yoksa zaten bir itibarınız yoktur demektir” dedi.
‘Cudi ve Akbelen arasındaki bağlantıyı göremiyoruz’
Jandarmanın Türkiye’nin bir çok yerindeki direnişlere benzer şekilde saldırdığını dile getiren Burcugül, “Jandarmasıyla adalet sistemiyle örgütlü bir devlet pratiğiyle karşı karşıyayız. Tam bir rant politikası. Akbelen’de maden şirketinin bağlandığı yer saray Kürdistan’da da böyle. Hem bir sömürgecilik hem de bir sömürücülük var. Orada da hayvanlarını otlatan çobanlar sürekli işkence görüyor. Bunların arasında yaşlı olanlar çocuk olanlar var. Görüntüler bazen elimize ulaştığı için kanıtlanıyor ama birçok köylüye kendi köyünde, merasında olduğu için ormana gittiği için işkence pozisyonu var. Cudi’deki yangın ağaç kesimi Kürdistan’da hem derelere hem ormanlara dair ciddi bir rant saldırısı var. Bizim sorunumuz bu ikisinin birbirine ne kadar bağlı olduğunu gösteremiyoruz ve buradan çıkan bir mücadele örgütleyemiyoruz. Sadece Yeşil Sol Parti’nin sorunu değil bu sorun aslında ekoloji hareketinin köylünün de sorunu. Bunların hepsinin bağını da görsek, halkların barışı mücadelesini ekoloji mücadelesiyle görsek aslında kazanırız da” değerlendirmesi yaptı.
Jandarma faşizmin yapılaşmasıdır
Devletin bir anda geriletilemeyeceğini, her yerden bir anda geriletmek gerektiğini ifade eden Burcugül, CHP’li Mahmut Tanal’ın yaşam savunucularına “jandarmalar da aç susuz” şeklindeki söylemini eleştirdi. Burcugül, “Bu onursuz işi yapmasınlar, halka saldırmasınlar. Kendileri saldırıyorlar. Görüyoruz yüzlerindeki ifadeyi. Çok net bir düşmanlıkla geliyorlar. Faşizmin örgütlediği insanlar bekçiler polisler. Buradaki jandarmalar 20 yaşında değiller, zorunlu askerlikle değil, sözleşmeli çalışanlar. Aslında faşizmin kendisi için oluşturduğu bir yapılaşma. O yüzden şunu söylemek doğru değil, onlar da emir eri değiller. Halka düşmanlık yapmanın ötesi yok. Bunu tercih ediyorlar. İki seçenekleri var ya bu işleri bırakıp halkın safına geçecekler ya bu işi yaparken kimse onlar için vah gariban diyemez. Hele de burada saldırıya uğrayan halka diyemez. Burada İkizköy’ün kendi halkı jandarma saldırısına uğruyor ve siz gelip ona onlar da bizim polisimiz, askerimiz, aç-susuz nöbet bekliyorlar diyemezsin. Onu söylediğinde yaptığı şey buradaki direnişin meşruiyetine gölge düşürmek oradaki barikatın önüne gidilmesini engellemek, Limak ve başka rant odaklarının çalışma alanlarını genişletmek. Halk barikatın önüne gidecek ona yüklenecek ağaçlarına sarılmaya gidecek, yıkımı yapan makinelerin önüne geçmek isteyecek. Bundan daha doğal hakkı yok CHP bir devlet fraksiyonudur, halk düşmanlığını meşrulaştırır” şeklinde konuştu.
‘Her yerde Cudi’ye Akbelen’e dokunamazsın yazmak lazım’
Alana gelmenin önemli olduğu kadar farklı yerlerde de direnişin örgütlenmesinin önemli olduğunu ifade eden Burcugül, şunları dile getirdi: “Her yerde Cudi’ye Akbelen’e dokunamazsın yazmak lazım dokunma değil. orası bizim ciğerlerimiz kalbimiz. Orası bize ait halka ait orada yaşayan hayvanlara ait ve bu sesi her yerde söylemek lazım. Herkesin olduğu yerde yazmak lazım. Bütün sokaklara yazmak lazım. Pankartlarla duvar yazılarıyla. Gezi sürecini hatırlayalım. Orada kesilen 3-5 ağaçtan daha fazlasıydı. Bütün bir yaşamın bugün bu hale geleceğini biliyorduk buna isyan etmiştik. Bizim tekrar o ruhla korkusuzca alana çıkmamız lazım. Muğla’nın önemli bir kısmını maden sahası olarak belirlemişler ve bununla ilgili ruhsatları var. Muğla bittiğinde başka yere gelecek. Bizi parça parça bitirmelerindense hep birlikte birleşik mücadele ile durdurabiliriz.”