Lozan’a alternatif demokratik ulus

  • 09:05 18 Ağustos 2023
  • Siyaset
 
Rojda Aydın
 
WAN - Wanlı siyasetçiler, Lozan Antlaşması’na ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, Lozan sonrası Kürt halkına yönelik birçok katliam gerçekleştirildiğini bunun önünün de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus perspektifi ile alınabileceğinin altını çizdi. 
 
İsviçre’nin Lozan kentinde 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması’nın üzerinden 100 yıl geçti. Antlaşma ile Kurdistan 4 parçaya bölündü, Kürt halkına yönelik birçok katliam gerçekleştirildi. 
 
Wanlı siyasetçiler, Lozan Antlaşması, sonrası ve çözümün ne olacağına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Kürt halkı direndi
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Wan Eşbaşkanı Şengül Polat, Lozan Antlaşması sonrası Kürt kimliğinin inkarının gerçekleştirildiğini söyledi. Kurdistan’ın dört parçaya bölünmesinin ardın Kürt halkına yönelik sistematik saldırıların başladığını dile getiren Şengül, bu saldırılarla Kürt dil ve kültürünün asimile edilmesi amaçlandığını belirtti. Antlaşmanın Kürtlerin tek tek yok edilmesi için imzalandığını belirten Şengül, şunları söyledi: “Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından bu güne, kadına yönelik belki özel bir madde belirtilmedi ancak antlaşma en çok kadınları etkiledi. Toplumda dil ve kültürü yaygınlaştıran kadın. Çocukları büyüten kadın. Bir toplumun ideolojik olarak güçlenmesi ya da yok edilmesi dil ve kültür ile başlıyor. Eğer bir dil ve kültür biterse toplum da biter ve dağılır. Bu yüzden de özellikle bu antlaşmadan sonra kadının dil ve kültürden uzaklaştırılması için politikalar yürütüldü. Dilin asimilasyonu için her türlü saldırı yapıldı. Antlaşma yüz yılını doldurdu. Ancak bu süre içerisinde yüz yıl boyunca Lozan’a karşı Kürt halkı sürekli direndi” dedi. 
 
Rojava Devrimi, Lozan’a cevap verdi
 
Kürt halkının Lozan’ı kabul etmemesinden dolayı direndiğini ve isyan başlattığını hatırlatan Şengül, “Şêx Said, Seyit Rıza ve daha birçok isyanda kadınlar yer aldı. Zarife ile Alişêr, Lozan’a karşı Alevi Kürtlerin haklarının tanınması için isyanda yer aldı. Bu güne kadar da kadınlar direniş ve mücadelelerini büyüterek getirdi ve bir aşamaya ulaştı. Lozan’ın yüzüncü yılında özellikle Kürt kadınlar, antlaşmayı kabul etmediklerini net olarak dile getirdi ve buna karşı örgütlendi. Buna en yakın örnek de Rojava Devrimi. Kadın öncülüğünde büyük bir devrim gerçekleşti. Ahlaki, kadın özgürlüğünü ve ekolojiyi esas alan bir toplum inşa edildi. Rojava Devrimi, dünyada Kadın Devrimi olarak tanındı” ifadelerini kullandı. 
 
Demokratik ulus paradigması
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus paradigmasına dikkat çeken Şengül, bu paradigmanın önce Rojava’da yayıldığını söyledi. Her inancın bu paradigma içerisinde kendisini ifade edebildiğini söyleyen Şengül, “Ezilen, hakları inkar edilenler, kimlikleri kabul edilmeyenler bu demokratik ulus paradigması içeresinde kendisini ifade edebiliyor. Her din, inan, kültür, dil, kimlik kendisini bu paradigmada bulabiliyor. Pratikte bu görülüyor. Herkes kendini örgütleyebiliyor. Demokratik ulus, ulus devlete karşı bir alternatif. Türkiye tek ulus, tek dil ve tek kültür olarak adlandırılıyor. Ancak demokratik ulusta herkes kendini bulabiliyor. Rojava bunun en iyi örneği” şeklinde konuştu. 
 
Örgütlülük gelişti
 
Kürt halkının tek ulusu karşı demokratik ulusu bir alternatif olarak gördüğünü belirten Şengül, şunları dile getirdi: “Kürt halkı yüz yıldır Lozan’a karşı direniyor. Kendini korudu. Lozan’ın alternatifi olarak demokratik ulusu görüyor. Kürt halkı bu modeli benimsiyor. Bu Rojava’da hayata geçti. Her açıdan örgütlülüğünü oluşturuyor. Lozan’ın yüzüncü yılında Kürt halkı demokratik ulus ve Rojava etrafında kenetlenmeli. Halk kendisini bu şekilde örgütlemeli.  Öncelikle ulusal birliğini oluşturmalı ve ikinci yüzyılında Lozan’a yıkmalı. Lozan Antlaşması Kürt halkının kırımı üzerine imzalandı. Ancak bu gün Kürt halkı diplomatik, siyasi, askeri, zihinsel ve her açıdan kendini örgütlemiş durumda. Kürt halkının bu temelde ulusal ittifakını da oluşturup bu antlaşmayı boşa çıkarmalı. Halkımız kendi kaderini kendisi tayin etmeli.”
 
Mücadele sürüyor
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Handan Karakoyun da Lozan’ın başından beri Kürt halkının yok edilmesini esas aldığını belirterek Kurdistan’ın parçalandığını hatırlattı. Aynı zihniyetin bu güne kadar devam ettiğinin altını çizen Handan, “Kurdistan’a yönelik saldırıları, yine halka kadınlara yönelik saldırıları bu antlaşmadan kopuk ele alamayız. Bunun yanı sıra bizler kadınların direniş ve mücadelelerini tüm dünyaya gösterdiklerine tanık olduk. Lozan’da masaya oturulduğunda Kürtler bunun dışında bırakıldı. Cumhuriyetin kurulması ile tek bir toplum oluşturmak istediler. Ancak bu gün de bununla karşı karşıyayız. Kürtlerin hak, kültürlerinden uzaklaşmasını ve kendilerine biat etmelerini istiyorlar. Ancak bunlara karşı alternatif olarak Rojava Devrimi’ni örnek verebiliriz. Kadın şahsında Rojava’da büyük bir edvrim gerçekleşti. Kürt halkı tüm saldırılara karşı kültürünü, dilini, toprağını ve ülkesini koruyor. Bu mücadele tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşti. Hala da bu mücadele sürüyor” dedi. 
 
Özgür ülke için demokratik ulus ihtiyaç!
 
Lozan ile Kürt halkı ve mücadelesinin tanınmadığını belirten Handan son olarak şunları dile getirdi: “1925’ten bu yana bu zihniyet sürüyor. Kürt halkı tarihten bu güne de katliamlardan geçiriliyor. Ancak tüm bu saldırılara rağmen boyun eğmedi. Kürt halkı Kurdistan’ın dört parçasında mücadelesini aralıksız sürdürüyor. Kemalist zihniyetin yüz yıl önce imzaladığı antlaşmadan sonra birçok katliam yaptı ve bunun tarihte örnekleri var. Önce Kürt halkının ardından da diğer halkların iradeleri teslim alınmak istendi. Ancak bu gün de aynı şey yürürlükte. En büyük zararı Kürt halkı gördü. Her türlü saldırı ile yüz yüze kaldı. Bir çok katliamdan geçirildi. Şêx Said, Zilan katliamları buna örnek. Bu zihniyete karşı sadece Kürt halkı büyük mücadele verdi. Bu gün baktığımızda tarihte bir çok halk yok oldu. Ancak Kürt halkı varlığını korudu. Tüm saldırılara karşı Kürt halkı geri adım atmadı. Kürt halkı demokratik ulusu buna alternatif olarak görüyor. Tüm inanç ve dinler demokratik ulus içerisinde kendini ifade edebiliyor. Bu yüzden bu paradigmayı savunuyoruz. Özgür bir ülke için demokratik ulusa ihtiyaç var. Bu yüzden de mücadelemizin demokratik ulus paradigması ekseninde yürütüyoruz.”