Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi 8-9 Eylül’de konferans yapacak
- 11:02 18 Ağustos 2023
- Siyaset
ANKARA - Güncel gelişmelere ilişkin basın açıklaması yapan Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan, HDP’li belediyelere kayyım atamalarının yıldönümünü hatırlatarak iktidarın kayyım siyasetinin değil “Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü” paradigmanın kazanacağını belirtti. Canan, Kadın Meclisi’nin 8-9 Eylül tarihlerinde konferansını gerçekleştireceği bilgisini paylaştı.
Yeşiller Sol ve Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Canan Çalağan, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasında önce kayyımlara ilişkin konuşan Canan, kayyımların atanmasının yıl dönümünde olduklarını hatırlatarak “Sandıktan çıkana saygı duymayan, halk iradesini yok sayarak belediyeleri gasp eden kayyım siyaseti tüm yolsuzluk ve usulsüzlükleri ile devam ediyor. Onlarca belediye eşbaşkanımız, meclis üyelerimiz hala cezaevlerinde haksız ve hukuksuz bir şekilde rehin tutulurken neredeyse her gün kayyımların usulsüzlüklerine dönük yeni bilgiler kamuoyuna düşüyor” dedi.
‘Kadına yönelik şiddet merkezleri kayyımların ilk hedefi oldu’
Kayyımların ilk hedefinin kadınlar olduğunu dile getiren Canan, “Erkek egemen iktidarın kadın düşmanı politikaları bugün kayyımlar eliyle sürdürülüyor. 2016 yılından bugüne kayyım rejimi ile yönetilen belediyelerde kadına yönelik şiddetle mücadele merkezleri kayyımların ilk hedefi oldu. Bakın 2023 yılının ilk 7 ayında katledilen kadın sayısı 227'ye ulaştı. Bu kadın cinayetlerinden 68'i ‘şüpheli ölüm’ olarak kayıtlara geçti. Temmuz ayında ise öldürülen kadın sayısı 25. Bu kadınların yüzde 32’si evli olduğu erkek tarafından öldürüldü. Bunlar sadece kamuoyuna yansıyan katliamlar. Kadın katliamlarına her gün bir yenisi eklenirken bu iktidar kayyımlar eliyle kadına yönelik şiddet merkezlerini, sığınakları kapattı. Kadın emeğine dönük üretim yapan mekânlarımız kayyımlar eliyle kapatıldı. Şiddet gören kadınların başvuracağı mekanizmalar kapatılırken, kurumlara başvuru yapan kadınların kişisel bilgileri deşifre edildi. Kayyımların kadın düşmanı politikaları Demokratik Yerel Yönetimler kurulumuzun dün kamuoyu ile paylaştığı raporda detaylarıyla yer almıştır. Ancak bizler buradan bir kez daha şunu söylemek istiyoruz. Kayyım rejimi ile yürütülen rant ve talan politikalarına karşı kadınlar mücadele etmeye devam edecek. Haklarımızdan ve kazanımlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Kayyım siyasetiniz değil demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmamızla bizler kazanacağız” diye konuştu.
‘Gültan yoldaşımız cezaevine geri götürülürken şiddete maruz bırakılmıştır’
Ablasının cenazesinden dönerken şiddete maruz bırakılan Gültan Kışanak’a yaşatılan muamelenin kin ve intikam duygusunun açık göstergesi olduğunu belirten Canan, “Kayyım darbesiyle gözaltına alınan Sevgili Gültan Kışanak yoldaşımız yakın zamanda ablasını kaybetti. Öncelikle kendisine bir kez de sizler aracılığıyla başsağlığı diliyor, acısını yürekten paylaşıyoruz. Cezaevinden ablasının cenazesine getirilen Gültan yoldaşımız cezaevine geri götürülürken şiddete maruz bırakılmıştır. Yanında ilaçları olmadan Elazığ Cezaevi’nde kötü koşullarda tutulan, yol masraflarını karşılamasına rağmen hava yoluyla dönüşüne izin verilmeyen ve saatlerce ring aracında yolculuğa zorlanan Kışanak’a yaşatılan muamele demokratik siyasete duyulan kinin, intikam duygusunun açık göstergesidir. İşkence ve kötü muamele ile Gültan Kışanak’a diz çöktürmeye, boyun eğdirmeye kalkışanlar dönüp Gültan’ın 12 Eylül faşizmi karşısındaki duruşuna baksınlar. Gültan yoldaşımıza buradan bir kez daha dayanışma duygularımızı gönderiyoruz. İçeride, dışarıda nerede olursak olalım kadın dayanışması ve örgütlülüğümüzle beraberiz ve bu erkek egemen iktidara karşı mücadelemizi hep birlikte büyüteceğiz” dedi.
Canan konuşmasının devamında şunları belirtti:
‘AKP-MHP iktidarının derinleşen yoksulluğa dair tek bir gündemi bulunmamaktadır’
“AKP-MHP erkek egemen iktidarının Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden yürüttüğü savaş ve şiddet politikaları beraberinde büyük bir yoksulluk, şiddet ve derinleşmiş bir ekonomi krizini getirmiştir. Bir mermi kaç paradır, bir SİHA’nın kalkışı ne kadar maliyetlidir diyenler en lüks şekilde yaşamlarını sürdürürken halka yoksulluğu reva görmeye devam etmektedir. Halkın sofrasından, kadınların emeğinden çalarak sermayedarların gücüne güç katan AKP-MHP iktidarının derinleşen yoksulluğa dair tek bir gündemi bulunmamaktadır. Halklara, kadınlara sunduğu tek şey ‘mümin sabredendir’ diyerek yoksulluğu kader olarak dayatmaya devam etmektedir. Neredeyse her güne gözünü zamlarla açan halkın, kadınların sessiz kalması, kendilerine biat etmesi bekleniyor. Kadınların sofrasından, emeğinden, hakkından çalıp sermayedarın gücüne güç katan kadın düşmanı bu iktidara karşı kadınların sabrı kalmamıştır. Kadın yoksulluğuna işsizliğine karşı susacak bir yerde asla olmadık olmayacağız. Emeğimizin sömürülmesine karşı sabır değil, mücadeleyi büyüten bir yerde olmaya devam edeceğiz.
İmralı’da başlayan tecrit ülkede rejim haline gelmiştir
Daha öncede belirttiğimiz gibi tüm bu çoklu krizin temelinde savaş, şiddet ve tecrit politikaları vardır. İmralı’da başlayan ve oradan tüm cezaevlerine yayılan tecrit bu ülkede bir rejim haline getirilmiştir. Siyasi tutsaklar cezalarını tamamlamış olmasına rağmen hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine her gün bir yenisi ekleniyor, cezaevlerine yönelik saldırılar tüm hızıyla devam ediyor. Tecrit politikaları elbette ki sadece cezaevlerinde değil dışarda da aynı baskı mekanizmaları ile devam ediyor. Bugün en onurlu mücadeleyi yürüten Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri bu iktidarın hedefi olmaya devam etmektedir. Galatasaray Meydanı’nda her Cumartesi kayıplarının akıbetini sormaktan vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri ters kelepçe ile gözaltına alınarak işkenceye maruz bırakılıyor. Yine Hakkâri’de Barış Anneleri hala gözaltında. ‘Kayıplarının akıbetini sormaktan Vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri, her türlü zulüm ve baskı politikalarına rağmen barış demekten vazgeçmeyen Barış Annelerinin haklı ve onurlu mücadelesi bizlerinde mücadelesidir’ diyoruz. Kayıplar bulunana, failler yargılanana dek mücadelemizden tek bir adım dahi geri atmayacağız. Bu ülkeye onurlu barışı hep birlikte getireceğiz.
Ülkede güzel olan her şeye savaş açan bir iktidar ile karşı karşıyayız
Saldırılar elbette ki sadece bunlarla sınırlı değil. Adeta kendisinden olmayan her kesime savaş açan iktidarın doğa düşmanı politikaları da devam ediyor. Bir yandan Akbelen Ormanı’nı rant ve talan uğruna sermayedarlara açarken diğer yandan ‘güvenlik’ adı altında Cizre’de, Bitlis’te çıkarılan orman yangınlarına müdahale etmediği gibi buna karşı çıkanları işkence ve gözaltılara susturmaya, sindirmeye çalışmaktadır. Ülkede güzel olan her şeye savaş açan bir iktidar gerçekliği ile karşı karşıyayız. Doğanın bütünlüğünü bozan, insanı doğanın bir parçası olarak görmeyip doğayı tahakküm altına alan talan eden bu rant ve talan düzenine karşı direnişimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Akbelen’den Cudi’ye ekoloji mücadelemizi büyütmekten vazgeçmeyeceğiz. Kadınların rant ve talan düzenine verecek tek bir ağacı yoktur. Bu böyle bilinmelidir.
Mülteciliğin en ağır bedelini kadınlar ödüyor
Hiç biri birbirinden bağımsız olmayan bir diğer konu da mülteciliktir. Kapitalist erkek egemen iktidarların sermayelerini büyütmek amacıyla yürüttüğü savaş politikaları sonucunda mülteciliğin en ağır bedelini elbette ki kadınlar ödüyor. Savaş nedeniyle yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan mülteci kadınlar göç yollarında, gittikleri yerlerde her türlü şiddet ve istismara maruz kalıyor. Bugün binlerce mülteci kadın kayıtsız çalıştırılarak her türlü emek sömürüsü ile karşı karşıyadır. Bu ülkede mülteci kadınların yaşamlarını iyileştirmeye dönük tek bir politika dahi doğru düzgün hayata geçirilememiştir. Mülteci kadınların yaşama entegre olması için, travmalarını atlatması için, şiddete uğramamaları için politika üretilmiyor. Üretilen tek bir politika varsa o da emeğini daha fazla ne kadar sömürebilirim politikasıdır. Savaş ve şiddet politikalarının son bulması demek mülteciliğin son bulması demektir.
Kobani’de kadın öncülüğünde gerçekleşen devrime tahammülsüzlüğün göstergesidir
Hepinizin bildiği gibi düzmece iddianamelerle, sahte tanık beyanları ile açılan Kobanê Kumpas Davası devam ediyor. Bizler şu gerçekliği biliyoruz; bu dava Kobanê’de karanlık İŞİD çetelerine karşı mücadele edenlerle dayanışma içerisinde olmaya karşı açılmış bir davadır. Kobanê’de kadın öncülüğünde gerçekleşen devrime tahammülsüzlüğün göstergesidir. Karanlık İŞİD çetelerine karşı insanlığı savunanlara açılan bu davada başta kadın yoldaşlarımız olmak üzere tüm arkadaşlarımız tarafından mahkeme salonlarında boşa çıkarılmıştır.
Diyanet savcılık rolüne soyunmuştur
Hiçbir delil olmadan kurgulanan dava ellerinde kalmış bu defa da Diyanet üzerinden yapılan girişimle kumpasın devamı getirilmek isteniyor. Kobanê Davası’na müdahil olmak isteyen Diyanet, gönderdiği dilekçe ile adeta savcılık rolüne soyunmuş, bu haksız, hukuksuz davayı haklı gösterme çabasına girmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kobanê Davası'na ‘yargılanan siyasetçilerin toplumun dini değerlerini temelden sarstığını’ öne sürerek müdahil olması dinin ve dini duyguların siyasi amaçlarla istismar edildiğinin bir göstergesidir. Kadınlar her gün sokak ortasında katledilirken, hedef gösterilirken ses çıkarmayan Diyanet toplumun hassasiyetlerinden bahsedemez. Kadın yoksulluğu derinleşerek artarken bütçesini yüzde 99 arttıran Diyanet dini hassasiyetten bahsedemez. Tarikat yurtlarında çocuk istismarlarına karşı sessizliğini koruyan Diyanet hakkaniyet hassasiyetten bahsedemez. Çocuğunun cenazesini kargoyla alan annelerin hassasiyetlerini görmeyen, bu suça sessiz kalan Diyanet hangi hassasiyetten bahsedebilir? Ölüye saygının olmadığı, mezarlıklar tahrip edilirken aynı şekilde sessizliğini koruyan Diyanet hukuk ve adaletten bahsedemez. Diyanetin bu talebi ile bir kez daha safını insanlığa karşı savaş açanlardan yana belirlemiştir. Bizler bir kez daha belirtiyoruz ki; Kobanê Davası siyasi bir kumpas davasıdır. Bu davadan medet umanlara en büyük cevabı arkadaşlarımız mahkeme salonlarında yargılanan değil, yargılayan pozisyonunda olan duruşlarıyla defalarca göstermiştir.
Tüm il ve ilçelerde kadın buluşmaları gerçekleştirdik
Son olarak şunları belirtmek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi 14 Mayıs seçimleri sonrasında partimiz yeniden bir yapılanma sürecine girdi. Bizler de seçim sonuçlarını değerlendirmek, yeni dönem mücadele hattımızı en güçlü şekilde belirlemek amacıyla Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi olarak tüm il ve ilçelerimizde kadın buluşmaları gerçekleştirdik. Kadın örgütlülüğümüzü ve dayanışmamızı büyütmek amacıyla hangi yol ve yöntemleri kullanacağımıza dair kıymetli tartışmalar yürüttük. Geçmiş dönemde yaşadığımız eksiklikleri, eleştiri ve özeleştiri mekanizmalarımızı esas alarak eksikliklerimiz yetmezliklerimizi en açık şekilde konuşarak çözümüne dair konuşmalar gerçekleştirdik. Tüm bu toplantılardan gelen eleştiri ve önerileri esas alarak ‘3. Yol Ve Kadın’ ve ‘Kadın Örgütleme Mekanizmamız’ başlıklarıyla iki merkezi çalıştay gerçekleştirdik. Yaptığımız tüm bu toplam buluşmalardan açığa çıkan değerlendirme ve önerilerle Merkezi Kadın Konferansı’mızı büyük bir moral ve motivasyonla gerçekleştireceğiz.
8-9 Eylül’de kadın konferansımızı yapacağız
Bu kapsamda 20-30 Ağustos tarihleri arasında tüm illerde güçlü konferans hazırlık toplantıları yapacağız. Ardından 8-9 Eylül’de yapacağımız büyük kadın konferansımızda yeni dönem mücadele hattımızı hep birlikte belirleyeceğiz. Tüm inanç ve kararlılıkla bir kez daha bir yandan kendi özgün yeniden yapılanma sürecimizi, yol haritamız en güçlü şekilde çıkarırken diğer yandan mevcut erkek egemen iktidarın kadınlar üzerinde yürüttüğü sömürü şiddet ve baskı politikalarına karşı mücadelemizi en güçlü şekilde yürüyeceğimizi bir kez daha iletmek isterim. Ben tüm bu inanç ve kararlılıkla bir kez daha hepinizi selamlıyorum. Yaşasın Kadın Mücadelemiz. Jin Jiyan Azadî.!