‘Kürt sorunu çözülmeden ülkeye demokrasi gelmez’
- 14:33 28 Kasım 2023
- Siyaset
MÊRDÎN - Partisinin Mêrdîn’deki halk buluşmasında konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Filistin için timsah gözyaşı dönekler Filistin’de İsrail ne yapıyorsa aynısını Kürdistan’ın neredeyse 4 parçasında yapıyor. Kürt sorunu bu ülkede demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülene dek bu ülkede demokrasinin d’sinden bahsetmek mümkün değildir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, bir dizi temasta bulunmak üzere bulunduğu Mêrdîn’de, Uğur Kaymaz’ın mezarlık ziyaretinden sonra HEDEP Mêrdîn İl Örgütü önünde gerçekleşen halk buluşmasında konuştu.
‘Bir arada yaşamanın örneği Mêrdîn’
Kürtçe, Arapça, Türkçe halkı selamlayan Tülay, Mêrdîn’in, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Süryani’siyle, Türk’üyle bir arada yaşamayı başaran nadide kentlerinden biri olduğunu vurguladı. Tülay, “Mardin’e çok geldim, burada açılışını yaptığımız Arap Derneği için gelmiştim. Buraya çeşitli buluşmalar için gelmiştim. Kürt halkıyla buluşmalar için gelmiştim. Şimdi ilk kez partimizin bizlere vermiş olduğu bir görevle eşbaşkan olarak sizlerin huzurunda olduğum için büyük bir onur duyuyorum ve ümit ediyorum ki Mardin halkına, sizlere, buradaki halkın çeşitliliğine, halkların kardeşliğine yakışan bir yönetimi hep birlikte siz değerli halkımızla icra edebiliriz” dedi.
‘Ülkeyi yönetenler Kürt halkının haklarını görmezden geldi’
Tahir Elçi’nin katledilişinin 8’inci yıldönümü dolayısıyla Türkiye’nin dört bir yanından gelen Tahir Elçi’nin dostlarıyla bir arada olduklarını kaydeden Tülay, “Dört Ayaklı Minare’de anmamızı gerçekleştirdik. Bu topraklar barış talep edenlerin filizlenip yeşereceği topraklar. Ama ne yazık bu ülkeyi yönetenler yüzyıllık devlet anlayışı ile Kürt halkının haklarını görmezden geldiler. Tekçi anlayış bu ülkede hakim kılınmak istendi bugüne kadar ama bütün bunlara rağmen barışı savunan insanlar bir adım geri durmadı. Buranın çok önemli değerlerinden bedel ödeyenler Apê Mûsa, Mehmet Sincar, Deniz Poyraz ve biraz önce mezarını ziyaret ettiğimiz Uğur Kaymaz ve babası. Hepsini saygıyla selamlıyorum. Onların bayrağı asla yerde kalmayacak. Her beraber o bayrağı barışla taçlandırana dek mücadelemiz devam edecek” şeklinde konuştu.
‘Bu hırsızları bu seçimde kovacak mıyız?’
Türkiye’nin temel gündemlerinden birinin önümüzdeki yerel seçimler olduğuna işaret eden Tülay, kayyımların en fazla pratik yaptığı kentin merkezinde olduklarını belirtti. Mêrdîn’e kayyım atayan anlayışın bugüne kadar kente nasıl eziyet çektirdiğine halkın bizzat tanıklık ettiğini ifade eden Tülay, “Ben buradan Mardin'de belediye eşbaşkanlığımızı yürüten değerli Ahmet Türk ve Figen Altındağ’ı sevgi ile selamlıyorum. Bu kentin belediye başkanları onlar. O kayyımlar, o sahtekarlar, hırsızlar değil. Bu ülkenin iradesini halklar yansıtır, Mardin halkının da iradesini partileriyle birlikte Ahmet Türk ve Figen Altındağ yansıtır. Kayyımın yaptıklarını ben siz Mardinlilere anlatacak değilim. Hepimiz çok iyi biliyoruz, burada atanmış olan kayyımlar çerez faturalarındaki hırsızlıkla ve hediyelik eşyalardaki hırsızlıkla tanınıyor. Şu an bütün Türkiye bu hırsızları ve Mustafa Yaman’ı bu şekilde hatırlıyor. Belediyeleri halka kapattılar, belediyeleri beton yığınına çevirmek istediler ama onlar orada hırsızlık bürosu açmış oldular. Bu hırsızları biz bu seçimde kovacak mıyız? Halkın iradesi gelecek mi belediyelerimize” diye sordu.
Tülay sözlerini şöyle sürdürdü:
“AKP iktidarı geldiği zaman hepiniz hatırlayacaksınız ‘Valileri bile seçimle atacağım’ demişlerdi. Bu mevcut olan demokrasinin bir adım ilerisi olan bir şeydi ama bırakın valiyi seçimlerle getirmelerinin önünü açmayı, yasada bırakın bu değişikliği gerçekleştirmelerini mevcut olan erken dönemde Türkiye’de kazanılmış olan seçme ve seçilme hakkını elinden aldılar insanların, kayyım atayarak. Halkın iradesini tanımamak demektir, seçimi tanımamak demektir. Ve valilerini, kaymakamlarını kayyım diye atadılar. Bıraktılar valiyi seçimle getirmeyi, seçilmiş olanları vazifeden el çektirip, hapishanelere koyup yerine atanmışları getirdiler. Türkiye'nin ve dünyanın hiçbir yerinde böyle bir demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Biz bunu dün de kabul etmedik bugün de kabul etmiyoruz. Önümüzdeki yerel seçimlere bizler zaten aylar öncesinden hazırlıklarımıza başladık. Tüm halklarımıza şu çağrıyı yaptık. Hiç kimse bir gününü evinde geçirmesin. Hepimiz komşularımıza tek tek gidelim. Bu bize oy vermeyebilir, bunun oyu kaymıştır diye düşündüğümüz hiç kimseyi es geçmeden bütün kapıları tek tek çalalım. Seçim çalışmalarımızı şu andan itibaren Mardin’de de kapı kapı gezerek yapmaya başlayalım.
Biz kadınlar, bize ait olanı kayyımlardan alacağız
Bizler irademizi, mücadelemizi, ödediğimiz bedelleri, kayyımların iradesi gelsin diye, darbeci zihniyet gelsin ve bizleri yönetsin diye ödemedik. Biz bu kayyımcı zihniyete karşı gücümüz yettiğince mücadele edeceğiz. Buradan sevgili kız kardeşlerime, sevgili kadınlara seslenmek istiyorum. Sevgili kadınlar kayyım en fazla bizlerin hayatını daraltıyor. Zaten AKP bir rejim olarak Türkiye genelinde özgürlüklerimizi tek tek elimizden alıyor. Yerellerde bunu kayyımla yapıyor. Bunu kabul etmiyoruz. Biz kadınlar bu ülkede kendi haklarımız için çok bedel ödedik, çok mücadele ettik. Türkiye kadın hareketi, Kürt kadın hareketi el ele vererek çok güçlü bir mücadele yürüttüler. Belediyelerimizin en önemli icraatı kadınlara yönelik kurumlar açmasaydı. Kadınların sağlık, hukuk, psikolojik destek, meslek edindirme konularında bütün çalışmaları HDP belediyeleri yapmadı mı, Mardin Belediyesi yapmadı mı? Biz kadınlar kendimiz olanı, bize ait olanı, evimiz olanı kayyımlardan alacak mıyız? Zılgıtlarımızla alkışlarımızla mücadelemizle geri alacak mıyız?
Çocukların özgürlüğü ve geleceği için
Kayyım sadece maddi hırsızlık yapmadı, çok kültürlü Mardin kültürünü de çalmaya çalıştı. Çok dilli kreşleri ortadan kaldırdılar. Kürtçe asılan tabelaları indirdiler, çok dilli tabelalara suikast düzenlediler. Yani kayyımcı zihniyet ve anlayış tekçiliği bize dayatıyor. Ama bizler çocuklara sözümüz olsun. Biraz önce Uğur Kaymaz’ın mezarında bu sözü verdik. Buradan bir kez daha veriyoruz. Çocuklar anadilleriyle rüyalar görecek, ninniler dinleyecek. Çocukları anadilleriyle oyun oynayacak, çocuklar ölmeyecek ve şeker yiyebilecek. Söz veriyoruz size çocuklar sizlerin özgürlüğü ve geleceği için biz sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Halkın iradesi buradadır, halk buradadır
Sanırım hepiniz izlediniz şimdi söyleyeceğim şeyi. Ömer Çelik ‘CHP’nin Kürt seçmenleri istismar sezonu seçimler yaklaşırken başladı’ diyor. Biz yerel seçimlerle ilgili tutumumuzu defalarca açıkladık. Kürdistan’da ve birinci ikinci sırada olduğumuz az farkla kaybettiğimiz belediyeleri almak için sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz bütün çalışmalarımızı bu çerçevede yürüteceğiz. Her yerden ön seçimlerle halkın iradesinin doğrudan sandıklara yansıyacağı bir ön seçim yöntemiyle adaylarımızı belirleyeceğimizi de ilan ettik. Ne utanma var bunlarda ne arlanama var. Kürt seçmen üzerinde başkalarının tasarrufu varmış gibi konuşmaya çalışıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Kürt seçmen bağımsızdır. Kürt seçmenin bir iradesi vardır. Kürt seçmen oyunu nereye vereceğini ne Ömer Çelik’e ne Erdoğan’a ne de bir başkasına sormaz. Halkın iradesi buradadır, halk buradadır. Değerli Mardin halkı istismar da var Ahmet abinin dediği gibi, zulüm de var. Ama bir o kadar da direniş ruhu var.
Yine Mardin’de olup söz etmeden geçemeyeceğim DEDAŞ’ın yarattığı zulüm. DEDAŞ adeta bir işkence şirketine dönüş durumdadır. Bu işkence şirketi Türkiye’nin en bereketli topraklarının bütün Türkiye’ye verim üretmesini engelliyor. Bugün DEDAŞ’tan bu halkın neler çektiğini biz çok iyi biliyoruz. Parlamentoda da bunu defalarca dile getirdik alanlarda da dile getirdik. Bu sistemin zulmü hiçbir şekilde bitmiyor.
Kürt sorunu çözülmeden demokrasiden bahsedilemez
İçinden geçtiğimiz sürece dair çok şey söylemeye gerek yok, hepimiz bu acıların içinde yaşıyoruz. Hepimiz bu mevcut iktidarın Türkiye halklarına çektirdiği zulme tanıklık ediyoruz. Hepimiz Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmemesinin bedelini Türkiye’de yaşayan bütün halklar olarak hep beraber ödüyoruz. Filistin için timsah gözyaşı dönekler Filistin’de İsrail ne yapıyorsa aynısını Kürdistan’ın neredeyse 4 parçasında yapıyor. Bugün Rojava halklarına SİHA ve İHA’ları reva görenler, sivil halkın katledilmesini sağlayanlar, bugün Filistin halkı için yalancı gözyaşı döküyorlar. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biliyoruz ki Kürt sorunu bu ülkede demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülene dek bu ülkede demokrasinin d’sinden bahsetmek mümkün değildir. Ve bize dönük işkenceleri bir türlü bitmiyor. Kayyım atamaları derseniz var, halkın iradesini tanımamak derseniz var. İHA’lar, SİHA’lar, çocuk katletmeler derseniz var. Barış Anneleri… Buradan selam olsun onlara. Barış Anneleri’ni, beyaz tülbentlerini sürüklemek derseniz o da var. Var da var. Parti kapatma davası var. Kobanê kumpas davası var.
Parti demek mücadele demektir
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, partimiz hakkında açılmış olan kapatma davası yetmiyormuş gibi, şu anda ismini değiştirerek yola devam ettiğimiz partimizin kısa adını değiştirmek üzere bizlere şimdi yazı çıkarmışlar. Tüzük değişikliğimizi onaylamadılar. Kısa ismimiz olan HEDEP’in değiştirilmesini istiyorlar. Bunu neden istiyorlar biliyor musunuz? Niye alfabedeki bütün harfleri tükettiriyorlar bize biliyor musunuz? Çünkü biz yola hangi parti ismi ile devam edersek edelim siz halkımızın desteği halkımızın doğrudan partinin içinde olmasını hazmedemiyorlar. HEDEP çok sevilen bir isim oldu, halkımızın benimsediği, doğrudan duygu bağı geliştirdiği bir isim oldu. İşte o yüzden isim değişikliğimizi kabul etmediler ve bizi bir isim değişikliğine zorluyorlar ama ne yaparlarsa yapsınlar bizim açımızdan parti demek bina demek değildir. Parti demek tabela demek değildir. Bizim için parti demek insan hakları için, eşitlik için, Kürt halkı, Süryani halkı, Arap halkı, Filistin halkı için, bütün ezilen ve sömürülenler için mücadele demektir. Bizim için parti demek yoksullukla mücadele etmek demektir. Bizim için parti demek kadın hakları, gençlerin geleceği, çocuklarımızın geleceği için mücadele etmek demektir. O nedenle onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz yolumuza güçlü şekilde devam edeceğiz. Asla onların saldırıları bizlere diz çöktürmeyecek. Çünkü partimiz demek HEDEP demek, halkların eşitlik ve demokrasisi demek, sizler demeksiniz.
Ve cellat uyandı yatağından bir gece…
Bu süreci bu toprağın bağrından çıkmış olanlar ne güzel özetlemiş gerçekten. ‘Ve cellat uyandı yatağından bir gece, Tanrım dedi ne zor bilmece, öldükçe çoğalıyor insanlar bense yok olmaktayım öldürdükçe.’ Onlar öldürdükçe biz çoğalıyoruz. Onlar zulmettikçe biz çoğalıyoruz. Onlar bizleri yok saydıkça biz var olmaya devam ediyoruz. Var olun değerli haklarımız. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.”
Açıklama, alkış ve sloganlar eşliğinde son buldu.
Tülay ve beraberindeki heyet, ardından Mardin Arap Halkları Dayanışma Derneği’ni ziyaret etti.