Ev Tipi değil, F-Tipi Cezaevi

  • 09:03 4 Aralık 2022
  • Medya Kritik
 
“Devletin kadına biçtiği rolün yaşamsal kılınmak istendiği Kadın Kapalı Cezaevi burası 'ev tipi' değil. 5 dakikalık revir yolculuğumuzda bile bu kadar ihlal ile karşılaşabiliyorsak, cezaevinin tamamında nasıl bir ihlal yaşandığını tahayyül edersiniz."
 
Öznur Değer*
 
Birçok insanın zihninde onlarca soru işareti beliriverir, “cezaevi” denildiğinde. Acaba nasıl bir yer? Koşulları nasıl? Yemek yenilebiliyor mu? Banyo yapılabiliyor mu? İnsan orada nasıl yaşar?... Soru edatlarını dilediğimizce çoğaltabiliriz. Zira sorulan veyahut sorulacak, sorulabilecek soruların bir sınırı yok. Ucu bucağı görünmeyen karanlık bir dehliz, gizemli bir sır gibi cezaevi. Ve tabi aynı zamanda yaşama dönüşmüş tarihsel bir direniş mekanı. Toplumun büyük bir oranını korkutan, ürküten bu “cezaevi” hakkında çokça söz söylenilir, yazılır, çizilir. Ancak görünen ötesidir cezaevi. Görünür olanın ardındaki görünmezliktir.
 
TRT muhabirinin cezaevi güzellemesi
 
Kısa bir süre önce dikkatimi çeken ve bizatihi bizi de ilgilendiren bir haber okudum. TRT muhabiri Elif Akkuş’un bulunduğumuz Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne gelerek yaptığı “cezaevi güzellemesi” haberiydi bu. O an içimden Elif Akkuş’a “Sana burayı en iyi anlatacak olanlar meslektaşlarındır” diye geçirdim. Tabi sonra fikir ve ideolojik ayrılıklarımız aklıma gelince yadırgayamadım yazdıklarını. Ona dayatılan ideoloji doğrultusunda yazıvermişti cezaevi güzellemesi içerikli haberini.
 
Gerçekler değil  yazılmak istenilenler yazılıyor
 
Yüksek olasılıkla Adalet Bakanlığı’ndan aldığı izin ile (keşke bize de verilseydi) görüntü ve fotoğrafta çekebileceği bir şekilde cezaevine gelerek, birkaç günlük gözlem ve cezaevinde bulunan adli tutuklu hükümlerle röportaj yapacak şekilde bir haber hazırlamış. Haberin, bir sayfanın yarısından oluşacak kadar kısa olması beni şaşırtırken, yazılması gerekenler yerine, yazılmak istenilenin yazıldığını okuduğum ilk cümleden anlamıştım. Birkaç cümleden oluşan haber girişinde muazzam bir cezaevi güzellemesi yapılmış. Cezaevi çok güvenli bir yermiş de, burası, “ev tipi” cezaeviymiş de, burada “devletin güvenli kolları arasında” larmış da, çok sayıda imkan tanınıyormuş da… uzayıp gider. Bir an okuduklarım karşısında kendimi tutmayarak güldüm ve “Burası ne güzel bir yermiş öyle yahu” Dışarıdaki bütün mutsuz, yoksul ve tehlike altındaki insanlarda “buraya mı gelse” dedim.
 
‘Çocuğuma cezaevinde olduğumuzu söylemiyorum’
 
Cezaevi güzellemesi ve devlet övgüsüyle donatılan cümleleri, adli (uyuşturucudan tutuklanan) bir kadınla yapılan bir paragraflık röportaj takip ediyor. Kadının cezaevinde baktığı birde çocuğu var. “Çocuklar burada güvende; devletin güvenli kolları” arasında. Kreşe de gidiyorlar, her türlü imkan sağlanıyor şeklinde sıralanan cümleler beni şaşırtsa da, kadını hakikati özetleyen tek bir cümlesi tüm bunları ter yüz etmeye yetiyor; “Çocuğuma cezaevinde olduğumuzu söylemiyorum.” TRT Haber’de yazılanların aksine demek ki “cezaevi” o kadar “güzel” bir yer değilmiş ki; kadın çocuğundan cezaevinde olduklarını titizlikle gizliyor.
 
Gel gelelim TRT Haber’de yazılanların “yalan” haberi de aşarak, kadın ve çocukların yazılanların ne denli aksini yaşadıklarına. 
 
Habibe Eren ile bir revire çıkıyoruz. İçinden geçtiğimiz uzunca bir koridorun ardından revir kapısının önünde bekliyoruz yanımızdaki gardiyanlarla. Tam karşımızda öyle bir resim vardı ki, içimizden, “keşke makinamız olsaydı da çekebilseydik” diye geçirdik. Yıllardır verilen kadın mücadelesinin eril zihniyet tarafından nasıl alaşağı edilmek istendiğini, kadının statüsüz, iradesiz ve “anne olmak” dışında vasıfsız bırakılmak istendiğini özetleyen ve buna mahkum edilmeye çalışılan bir resimdi bu. Henüz 18-25 yaş arasında olan 5-6 genç kadın, hastalanan çocuklarını revire çıkarmıştı. Çocuklarla göz göze gelip bakışlarımızla oynamamızdı bizi gülümseten. 5 dakika beklediğimiz koridorda, yaşları 2 ila 4 olan en az 5 çocukla göz göze geldik. Bakışlarındaki masumiyet, gözlerindeki güzellik bir ışık gibi parlıyordu adeta. Hepsi doktor tarafından muayene edilmeyi bekliyordu anneleri refakatinde.
 
Kaloriferler yanmadığı için hastalanan çocuklar
 
Yüzü ve gözü yorgunluktan gece boyu uyumadığı anlaşılan kadınlardan biri, saatlerdir kusan çocuğunu kucağında sıkıca kavrayarak ve zaman zamanda takatsiz düşüp taşımakta zorlanarak, sevk edilen çocuğunu hastaneye yetiştirme telaşındaydı. Çocuklardan biri Habibe’nin oynayışına karşılık verirken, diğeri de haylazlık peşinden koşuyordu. İşte bu resim, bu büyük tablo TRT Haber’de yazılanların aksini anlatıyordu bize. Revir kapısında sıramızın gelmesini beklerken, kadınlardan birinin gardiyan ile sitemli konuşmasına kulak kabartıyoruz. Kaloriferlerin yanmaması sonucu soğuktan hastalanan çocuğunu revire getiren kadın, “Kaloriferleri yaksalar keşke. Gece yanıyor ama keşke gündüzde yaksalar. Çocuklarımız  soğuktan hastalanıyor Battaniyenin altında zar zor ısıtmaya çalışıyoruz. Bütün çocuklar soğuktan hastalandı” sözleriyle belirtiyor sitemini.
 
Eril tahakkümün dayattığı zihniyet
 
“Sende evinde otursaydın, çocuklarına baksaydın da buraya gelmeseydin” şeklinde yanıtlıyor gardiyan onu, eril tahakkümün dayattığı zihniyetten sıyrılmamış bir şekilde. “Ben nerden bilebilirdim ki,… hayatımda cezaevi mi biliyordum” diye yanıtladı kadın gardiyanı. “Ee tabi, suç işlerken yakalanacağını düşünmedin değil mi” sorusuna ise sessiz duruşuyla yanıt oldu kadın. “Devletin güvenli kolları” övgüsünün yer aldığı haberin aksine çocuklar burada korunmasız. “Devlettin güvenli kollarında” soğuktan hastalanıp, ateşlenen ve saatlerce kusan çocukların yanında, “devletin güvenli kolları” arasında olmayan çocukları düşünemiyorum bile!
 
Ev tipi değil F tipi
 
“Ev Tipi” denilen cezaevinin F Tipi’ni aratmayan “Kadın Tipi” cezaevi olması ise bu tablo karşısında tartışmasız. Devletin kadına biçtiği rolün yaşamsal kılınmak istendiği Kadın Kapalı Cezaevi burası “ev tipi” değil. 5 dakikalık revir yolculuğumuzda bile bu kadar ihlal ile karşılaşabiliyorsak, cezaevinin tamamında nasıl bir ihlal yaşandığını tahayyül edersiniz.
 
*Gazeteci ( Sincan Kadın Kapalı Cezaevi)