Suriye’den İmralı’ya 24 yıldır komplo sürüyor

  • 09:05 11 Şubat 2023
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 1998’de Suriye’den çıkışı ile başlayan, aylar sonra İmralı’ya getirilmesiyle devam eden uluslararası komplo, İmralı’da ağırlaştırılmış tecrit ve haber alamama hali ile sürüyor. Abdullah Öcalan ise İmralı direnişi ile komployu boşa çıkardığını vurguluyor.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilişinin üzerinden 24 yıl geçti. 9 Ekim 1998’de Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkışı ile devreye konulan komplo bugüne kadar uzansa da PKK Lideri, komplonun İmralı direnişi ile boşa çıkarıldığını ifade ediyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğünde 1949'da kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) başını çektiği komplonun adım adım nasıl geliştiği daha sonrasında Abdullah Öcalan’ın değerlendirmeleri ile daha iyi anlaşılacaktı.
 
Dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad üzerinde kurulan baskıyla fiili olarak devreye konulan komploda Türkiye’nin tehditleri süreci hızlandırdı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, 16 Eylül 1998’de Suriye sınırındaki askeri birlikleri denetime çıkarak, Suriye’yi Abdullah Öcalan üzerinden, “Sabrımızı taşırmasınlar" sözüyle tehdit ederken, benzer söylemler diğer yetkili ağızlardan da yinelendi.
 
Başvuru reddedilmedi
 
Abdullah Öcalan, uluslararası güçlerin baskıları sonucu 9 Ekim 1998’de Suriye’den ayrılarak, Yunanistan’a geçti. Ancak Yunanistan, Abdullah Öcalan’ın ülkede kalmasını kabul etmedi. Abdullah Öcalan, Yunanistan’ın tavrı üzerine Rus Parlamentosu’nun alt kanadı Duma’nın davetiyle 10 Ekim’de Moskova'ya doğru yola çıktı. Rus güvenlik elemanları ile Rus politikacı ve Duma Meclisi eski Başkan Yardımcısı Vladimir Jirinovski tarafından karşılanan Abdullah Öcalan, burada siyasi iltica başvurusunda bulunsa da bu hak tanınmadı. Sonuç olarak Abdullah Öcalan, 12 Kasım'da İtalya'ya geçti. 
 
8 gün haber alınamadı
 
Ancak baskılar sonucu burada da kalmayan Abdullah Öcalan, 66 gün sonra İtalya Başbakanlığı tarafından tahsis edilen bir uçakla 16 Ocak 1999’da yeniden Rusya’ya gönderildi. Abdullah Öcalan, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın Moskova ziyareti öncesi 20 Ocak’ta zorla bindirildiği bir kargo uçağıyla Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e kaçırıldı. 8 gün boyunca burada bir köyde tutularak, dünyayla bağlantısı kesilen Abdullah Öcalan, 29 Ocak’ta Atina’ya geri getirildi. Burada istihbaratçılar Haralambos Stavrakakis ve Savvas Kalenderidis, Abdullah Öcalan'ı tehdit etti.
 
Uçaktan inmeyi reddetti, Atina’ya geri götürüldü
 
Görüşmede varılan karara göre, Abdullah Öcalan önce Minsk’e oradan da ikinci bir uçakla Hollanda’ya götürülecekti. Ancak Minsk Havaalanı’nda 7 saat bekletilen PKK Lideri’ni Hollanda’ya götürecek uçak gelmedi. Saatler süren bekleyiş sırasında Yunan uçağından indirilmeye çalışılan Abdullah Öcalan, bunu reddedince uçak, aynı gece saat 04.00 sıralarında Atina'ya döndü. Apar topar Amerikan ve İngiliz askeri üslerinin bulunduğu Korfu Adası'na götürülen Abdullah Öcalan’ın, bölgeye dönme isteği gibi Sırbistan'a gitme isteği de reddedildi.
 
Kenya’ya kaçırılma
 
1 Şubat akşamında Korfu'daki istihbarat merkezinde tutulan Abdullah Öcalan'ın yanına gelen istihbaratçı Savvas Kalenderidis, tüm devletlerin üzerinde uzlaştığı mesajı kendisine "Başardık! Pangalos'la konuştum, sizden özür diliyor" sözleriyle iletti. Kendisine Kenya’dan bahsedilmeyen Abdullah Öcalan, İsviçre'den gelen gizli bir askeri havaalanında bekletilen başka bir uçağa götürülerek, bu uçakla Kenya'ya kaçırıldı.
 
Plan tutmayınca İmralı devreye konuldu
 
NATO Gladyosu ve CIA tarafından ayarlanan gizli uçak, 2 Şubat 1999 tarihinde Nairobi Havaalanı'na inerken, burada Abdullah Öcalan'ı Kenya Büyükelçisi George Kostoulas karşıladı. George Kostoulas'ın havaalanında ilk defa karşılaştığı Abdullah Öcalan'a, “NATO'da 20 yıldır sürekli seni araştıran birimin başındayım. Seni gökte ararken yerde buldum” demesi, NATO'nun Abdullah Öcalan'ın tasfiyesi için nasıl organize olduğunu gösterdi. Diğer yandan Yunanistan’ın Kenya Büyükelçisi'nin evinden çıkması için her türlü baskı yapılan Abdullah Öcalan, bu önerileri can güvenliği açısından sakıncalı bularak reddetti. Abdullah Öcalan, daha sonra görüşmelerde elçilikten çıkarılarak imhasının hedeflendiğini vurgularken, “Bu olmayınca İmralı planı devreye konuldu” tespitinde bulundu.
 
İtiraf
 
PKK Lideri, Kenya’ya getirildikten sonra, Türkiye’ye teslim edilmesi için uçağın hazırlıkları yapıldı. Kaçırma ve imha üzerinden yapılan plan kapsamında; Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos'un müsteşarı Vasilis Papaioannou, 13 Şubat günü Abdullah Öcalan'ın elçilikten zorla dışarı çıkarılması için Büyükelçi George Kostoulas'ı arayarak, talimat iletti. Bu plan Abdullah Öcalan'ın direnmesiyle boşa çıktı. Ancak Atina, bu sefer de PKK Lideri’nin elçilik konutundan çıkarılması için Yunanistan'da 4 kişilik özel bir operasyon ekibi ayarlayıp, elçiliğe gönderme kararı aldı. Bu planın amacı ise, daha sonra Abdullah Öcalan'ı İmralı'da ilk karşılayanların sarf ettiği “Yunan polisleri seni Yunan elçiliğinden çıkarsalardı, biz de hazırlık yapmıştık, seni öldürecektik” sözleriyle netlik kazandı. 
 
‘Hayali Afrika planı’ndan ‘gerçek Kenya planı’na
 
14 Şubat'ı 15 Şubat'a bağlayan gece, Abdullah Öcalan’ı götürecek uçağın üzerinde bulunan gerçek öğeler silinerek, yerine sahte Malezya bayrağı ve öğeleri takıldı. 15 Şubat 1999 günü sabah saatlerinde elçilik binasına gelen Yunan Büyükelçisi George Kostoulas, Dışişleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Kathourima'nın yanına götürüldü. Abdullah Öcalan, o gün yaşadıklarına daha sonra çözümlemelerinde şöyle dikkat çekti: “Pangalos tarafından hazırlandığı söylenen bu uçağın öğelerinin silindiği ve Malezya bayrağı taşıdığı daha sonraları ortaya çıkacaktı. Beni Kenya'dan Türkiye'ye götüren uçak da Malezya bayrağı taşıyordu! Bu benzerliğe dikkat çeken Naksakis, sonraki açıklamalarında, Korfu'da kanadına çarpılan uçak ile Kenya'da beni kaçıran uçağın aynı olduğunu ve bu kazanın da bilinçli yapıldığını belirtir. Şöyle ki; ben daha Korfu'dayken Simitis hükümeti, ABD ve Türkiye ile anlaşarak Türkiye'ye kaçırılmam yönünde plan yapmıştır, ancak 'kaza' nedeniyle uçağın tamiri için zamana gerek duyulduğundan; Kenya hattı, zaman kazanmak amacıyla bu 'kaza'dan sonra devreye konulmuştur. Hatta Naksakis, uçağın tamir masraflarını da ABD'nin karşıladığını söyleyecekti. Böylece, 'kaza'dan önce Kalenderidis'in 'hayali Afrika planı', 'kaza'dan sonra 'gerçek Kenya planı'na dönüşecekti.”
 
‘Kan dökme’ tehdidi
 
Kenya İstihbarat Şefi Noan Arap Ta, George Kostoulas ile yaptığı gizli buluşmadan sonra Abdullah Öcalan'la görüştü. Abdullah Öcalan, hükümet güvencesi olmadan buradan çıkmayacağını belirtirken, Noan Arap Ta daha da ileri giderek, “Çıkmadığınız takdirde gece sizler için kötü olacak, biz ülkemizde kan dökmek istemiyoruz” dedi. Abdullah Öcalan’ın bulunduğu yerden çıkmak istememesi üzerine, devreye büyükelçi George  Kostoulas ve istihbaratçı Savvas Kalenderidis girdi. Savvas Kalenderidis, Yunan hükümeti adına garanti verdi ve bu güvence, Abdullah Öcalan'ın elçilikten çıkmasında etkili oldu.
 
Abdullah Öcalan Türkiye’de…
 
Kenya polisleri, Abdullah Öcalan'ı George Kostoulas ve Savvas  Kalenderidis'in gözleri önünde kendi araçlarına zorla bindirdi. Abdullah Öcalan, resmi olarak Yunanistan toprağı sayılan büyükelçinin evinden kaçırılarak, Türkiye'ye getirilip İmralı Cezaevi’ne konuldu. Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesi  ise, dönemin başbakanı Bülent Ecevit tarafından 16 Şubat’ta kamuoyuna duyuruldu. 
 
Paradigmaya tecrit uygulanamadı
 
Abdullah Öcalan ve PKK’nin tasfiyesinin amaçlandığı komplo, sonrasında tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde de sürdü. Ancak Abdullah Öcalan’ın duruşu ve ortaya koyduğu paradigmayla komplo süreci boşa çıktı. Fikirleri dünyaya yayılan Abdullah Öcalan, bugün daha da ağırlaştırılmış bir tecrit altında tutuluyor. Yaklaşık 22 aydır kendisinden hiçbir haber alınamayan PKK Lideri ile görüşmek için başvurularını sürdüren avukatlarına, yetkili kurumlardan yanıt dahi verilmiyor.
 
Tecridin kırılması için girişimler
 
Tecride karşı Asrın Hukuk Bürosu avukatları, müvekkilleri Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım,  Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’tan 18 aydır haber alınamamasına karşı Eylül 2022’de Avrupa İşkencenin Önlemesi Komitesi’ne (CPT) başvuruda bulundu. Başvuruda, her türlü ihlal riskini barındıran  incommunicado ve işkence yasağını sistematik bir şekilde ihlal eden tutulma koşullarının devam ettiği vurgusu yapılarak, Nisan-Ağustos ayları arasındaki tarihi  kapsayan gelişmelere dair Komite’ye bilgilendirme yapıldı. Bu bilgilere göre belirtilen tarih aralığında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’ne 40 avukat görüşü ve 21 aile görüşü yapıldı, bu başvuruların da  tamamı engellendi. Büro, CPT’ye, İmralı’ya de facto ziyaret gerçekleştirme çağrısında bulundu.
 
Uluslararası girişim
 
PKK Lideri’ne yönelik ağırlaştırılmış tecride karşı Kürdistan ve Türkiye’de hukukçuların girişimlerinin yanında, uluslararası girişimler de oldu. Kürdistan ve Türkiye barolarından 775 avukatın İmralı ile görüşme talebiyle Haziran ayında yaptıkları başvuru Adalet Bakanlığı tarafından yanıtsız bırakılmıştı. Aynı girişim, aylar sonlar uluslararası düzeyde de oldu. Ortadoğu’dan, Avrupa’dan ve Amerika’dan binlerce avukat, görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvurdu. 
 
CPT ziyareti
 
Ağırlaştırılmış tecride karşı kendi misyonu olan “işkenceyi önleme” görevini hiçbir zaman yerine getirmeyen CPT, 20-29 Eylül tarihlerinde Türkiye’de bazı kurumlara ziyaret gerçekleştirdiğini, bu kapsamda İmralı’yı da ziyaret ettiğini duyurdu. CPT, ziyaretlerine ilişkin yayınladığı açıklamada İmralı’ya dair detay vermedi. CPT’nin açıklamasında ilgili kısım şöyle: “Avrupa Konseyi İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezanın Önlenmesi Komitesi (CPT) heyeti, 20-29 Eylül 2022 tarihleri arasında Türkiye'ye özel amaçlı bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin temel amacı, yabancılar mevzuatı kapsamında gözaltına alınan yabancı uyrukluların muamele ve tutukluluk koşulları ile sınır dışı edilmeleri bağlamında kendilerine uygulanan prosedürleri incelemekti. Ziyaret vesilesiyle heyet, halihazırda kurumda tutulan tüm (dört) tutukluya yönelik muamele ve tutukluluk koşullarını incelemek üzere İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne de gitti. Bu bağlamda mahpuslara sunulan toplumsal faaliyetlere ve dış dünya ile ilişkilerinin nasıl olduğuna özel önem verildi.”
 
CPT net bilgi paylaşmıyor
 
Ziyarete dair 4 Ekim 2022’de CPT’nin İmralı Heyet Başkanı ve CPT 2’nci Başkan Yardımcısı Therese Rytter yaptıkları İmralı “ziyaretine” ilişkin, “Türkiye'deki tüm mahkumları ziyaret ettiğimizi söyleyebilirim ama bulgularımızı açıklayamam. Bunlar, raporun kamuoyuna açıklaması durumunda açıklanacak” demişti. PKK Lideri’nin müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu ise 29 Kasım 2022’de, “CPT’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı Adası’na yaptığı ziyarette Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığı duyumuna sahibiz” açıklamasını yapmıştı. Ancak avukatların aldığı bu duyuma dair CPT o günden bu yana hala bir açıklama yapmış değil. Kamuoyu, aile ve avukatların endişeleri ile soru işaretlerini gidermeyen CPT, sessizliğini koruyor.
 
22 aydır hiçbir haber yok
 
PKK Lideri, telefonla görüş hakkından ilk defa 27 Nisan 2020 tarihinde yararlandırılmıştı. Abdullah Öcalan, dijital medyada yer alan kimi iddialar ardından kamuoyunda kaygıların büyümesi üzerine 25 Mart 2021’de kardeşi Mehmet Öcalan’la yine telefonla görüşmüştü. Ancak Mehmet Öcalan, bu görüşmenin de yarıda kesildiğini duyurmuştu.
 
Avukatlar 2 buçuk yıldır görüştürülmüyor
 
Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Rezan Sarıca ve Newroz Uysal, müvekkilleriyle 8 yıl aradan sonra en son 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde görüşebilmişti. Avukatlar o tarihten bu yana ise hala müvekkilleriyle görüştürülmüyor.
 
‘Acilen rapor yayınlanmalı’
 
Son olarak ise Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 16 Ocak’ta CPT’ye başvuru yaptı. “Incommunicado”nun her geçen gün daha da ağırlaştığı vurgulanan bu başvuruda, CPT’nin acil bir şekilde İmralı Cezaevi’ne yaptığı son ziyarete ilişkin raporunu açıklaması talebinde bulunuldu.
 

Etiketler:

Okumadan geçme!