Özgür Basın’a saldırıya tepki: Hiç kimse hakikati durduramaz

  • 09:09 24 Nisan 2024
  • Güncel
 
Dilan Babat 
 
ANKARA - Kürt basınına dönük saldırılara tepki gösteren Gazeteci Devrim Aslan,  baskıların Özgür Basın’ı zayıflatmayacağını, daha da güçlendireceğini söylerken, Medya Haber TV editörü Heval Arslan da “Hiç kimse hakikati durduramaz” dedi.
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Irak ve Güney Kurdistan’a gerçekleştirdiği ziyaretlerin hemen ardından, Sterk TV ve Medya Haber TV’nin Belçika’da bulunan stüdyolarına gece saatlerinde polis baskın gerçekleştirdi. Baskında çok sayıda malzemeye zarar verilirken, bu sabah saatlerinde İstanbul, Ankara ve Riha’da (Urfa) yapılan ev baskınlarında sekiz Özgür Basın emekçisi gözaltına alındı.
 
Gazeteci Devrim Aslan ve Medya Haber TV editörü Heval Arslan Özgür Basın emekçilerine ve haber kanallarına dönük saldırıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Saldırıların dozajı artırılacak’
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün Irak ve Güney Kurdistan’a dönük ziyaretlerinin sıradan bir ziyaret olmadığını belirten Devrim, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak 12 yıl sonra Irak’a bir ziyaret gerçekleştirdiğini kaydetti. Devrim, “Bu ziyaretin içeriğine bakıldığında yapılan anlaşmalar çok dikkat çekici. Ortak harekat merkezinden tutalım birçok noktada Irak merkezi ve Güney Kurdistan hükümetiyle anlaşmaya varma boyutu var. Bu ortak harekat merkeziyle de Güney Kurdistan’a yönelik işgal ve saldırıların dozajını daha fazla artıracağı, Rojava’ya dönük saldırılarının daha fazla artacağı konusunda Irak hükümeti ile anlaşamamış durumda. Bu da, önümüzdeki dönemlerde merkezi nereye kuracaklarını, istihbarat bilgi ve benzer boyutuyla Türkiye devletinin Güney Kurdistan’daki işgalini tamamıyla kalıcılaştırma boyutu var” dedi. 
 
‘Kilitli alanlar hedef seçilmiş’
 
Dün Kurdistan gazetesinin 126 yıl önce yayın hayatına başlamasının yıldönümü olduğunu anımsatan Devrim, 30 yıldır Kürt medyası için 22 Nisan’ın önemini vurguladı. Devrim, “Böyle bir günde Belçika hükümetinin saldırısı dikkat çekiyor. Öyle bir günde saldırının gerçekleşmesi, Roj TV’ye 2012 yılında yapılan saldırı döneminde oradaydım. O dönemi ve bu dönemi yaşayan arkadaşlarla görüştüğümde, ‘o baskın gibi değil’ diyorlardı. O dönem binayı abluka altına almışlardı ama bu sefer televizyon stüdyolarının bulunduğu kentin tamamı abluka altına alınarak insanların hareket etmesinin tamamen engellendiğini söylediler. O zaman Roj TV çalışanları olarak hem polis baskınlarını durdurmak için hem de halk yoğun bir şekilde gelmişti ve baskını engellemedi ama televizyonların kapatılmasının önüne geçildi. Ama bu sefer baskın daha planlı ve hazırlıklı. Sadece yerel polis değil Federal polisin de baskına katıldığı belirtiliyor. Kilitli olan yerlere girilmesi hedef belirlenmiş bir baskın olduğuna işare ediyor. Rejiye zarar verilmemiş bazı çalışma alanlarına girilmiş. Yarın da Ermeni Soykırımı’nın yıldönümü. Bu tarihlerin peş peşe gelmesi dikkat çekiyor” sözlerini kullandı.
 
‘Baskılar Özgür Basın’ı zayıflatamaz’
 
Türkiye’nin Kurdistan’da Kürt halkına dönük yürüttüğü imha ve inkar saldırılarının ve çöktürme planının uluslararası devlet boyutuyla da başka bir ayağının devreye girmesi anlamına geldiğini ifade eden Devrim, “Yüzyıldan fazla bir zamandır Kürt halkının varlık mücadelesini sahiplenme o mücadeleye sahip çıkma boyutunu göz önünde bulundurduğumuzda, Kürt basını olarak geleneği Ape Musalardan, Gurbetelli Ersözlerden, Deniz Fıratlara kadar bir çok direnişçi gazeteci geleneğini sürdürmek durumundadır. Baskılar Kürt basın geleneğini zayıflatmaz, daha da güçlendirerek bu gelenek devam eder. Bu direniş geleneği öyle köklü bir gelenekten geliyor ki devam ettirmek noktasında kendi haberleriyle bunu yansıtır ve mücadelesini devam ettirir” diye belirtti. 
 
‘Gözaltına alınmakla tehdit edildik’
 
 Medya Haber TV editörü Heval Arslan ise, Sterk ve Medya Haber TV’nin program yapan ve prodüksiyon şirketlerinin saat 01.00’da basıldığını ve 200’e aşkın özel TİM’in geldiğini ifade etti. Heval, “Bizim bağlı olduğumuz polisler değil, merkezi polislerdi gelenler. Biz haberi alır almaz kuruma gelmeye çalıştık, yolda önümüz kesildi hiçbir şekilde kuruma girmemize izin verilmedi. Gözaltına alınmakla tehdit edildik. Dört saatten sonra televizyonlara geldik ve talan edilmiş bir tablo ile karşılaştık. Korsanvari bir şekilde kapılar kırılmış, açık olan kapılar dahi kırılmış. Canlı yayın yapan kameraların kabloları kesilmişti. Her tarafı dağıtılmış ve aranmış. İdaredeki tüm resmi belgeler talan edilmişti” dedi. 
 
‘Baskını başka bir ülke istemiş’
 
Türkiye’deki baskınları aratmayan bir tablo ile karşı karşıya kaldıklarını kaydeden Heval, şunları dile getirdi: “Bir günlüğüne biz Türkiye’deymiş gibi hissettik. Aynı yöntemler aynı yaklaşımlar. Gazeteci olmamıza rağmen haber yapmamız engellendi. Sosyal medya üzerinden canlı yayın yapmaya çalışırken, yeniden gözaltına alınmakla tehdit edildim. Kamuya açık bir alanda olmamıza rağmen kimlik kartlarımıza el konuldu. İlk kez olmuyor, 3’üncü kezdir buradaki televizyonlara baskın yapılıyor. 2010 yılındaki baskın da büyük bir baskındı, bütün bilgisayarlarla el konulmuş ve her şeyi almışlardı. İlk kez değil tabi ki davalar açılmak istenildi ama sonuç alınmadı. Tekrar benzer bir durumla karşı karşıyayız. Az önce Flaman basını da geçmiş, savcı, ‘baskın başka bir ülkenin isteği üzerine olmuş’ diyor. Bu ülke Türkiye devleti mi başka bir ülke mi bilemiyoruz. Bugün aynı zamanda Fransa’da Kürt kurumlarına da baskın yapıldı, 6 kişi gözaltına alındı. Türkiye’de de gazeteci arkadaşlarımız gözaltına alındı. Şu belli ki belirli bir konsept çerçevesinde ortak hareket ediliyor.”
 
‘90’lı yıllardan bugüne geldik’
 
Baskınların bir ayağının Avrupa bir ayağının da  Güney Kurdistan olduğuna dikkat çeken Heval, “Tamamıyla son dönemde Türk devletinin bazı planları var. Güney Kurdistan ve Rojava’ya yönelik yeni operasyonlar yapmak istiyor ve işgal etmek istiyorlar. Bunu da açıkça ifade ediyorlar, Erdoğan’ın Bağdat ve Hewler’e yaptığı ziyaret ortada. Bu süreçte Kürt kamuoyunu harekete geçirebilecek, Kürt kamuoyuna hakikati gösterecek genel kamuoyuna doğru bilgileri verecek bir basının olmasını istemiyorlar. Bu nedenle de baskıları arttırdılar, bu durum özgür basın için yeni bir şey değil, 90’lı yıllarda Türkiye’de, Kurdistan’da sokaklarda katlediliyorduk, bugün arkadaşlarımız hapishanelerde direniyor. Her gün bir gazeteci arkadaşımız Türkiye’de tutsak ediliyor. Türk devletinin bombardımanları nedeniyle Rojava’da, Güney Kurdistan’da çok sayıda gazeteci arkadaşımız yaşamını yitirdi. Bunlar ödediğimiz bedeller, bu bedellerle bu yola girdik. Bu yolda yürüyeceğiz. Ne Belçika ne de Türkiye devletinin baskıları Özgür Basın’ı yıldıramayacak. Özgür Basın yılmayacak, 90’lı yıllardan bugüne geldik, hakikatin sesini duyurmaya devam edeceğiz. Hiç kimse hakikati durduramaz”  diye konuştu.