Şiddetle Mücadele Ağı raporu: Veriler ağırlaşıyor

  • 13:46 25 Kasım 2025
  • Güncel
 
AMED – Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, Amed’e dair hazırladığı raporda en çarpıcı artışların ağır şiddet kategorilerinde yaşandığını belirterek, “Kasten öldürmeye teşebbüs altı kat, intihara teşebbüs ise yedi kat artmıştır” ifadelerini kullandı.
 
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, 2025 yılına dair hazırladığı şiddet raporunu, Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesindeki Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde açıkladı. Açıklamaya ağ bileşenleri katılırken, metni kadınlar adına Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi Temsilcisi Avukat İrem İlhan okudu. 
 
‘Ağır bir rapor’
 
25 Kasım kapsamında hazırladıkları raporu açıkladıklarını söyleyen İrem İlhan, “Raporumuzu 2025 yılının kadınlar ve LGBTİ+’lar için ne kadar ağır bir yıl olduğunu vurgulayarak paylaşıyoruz. Şehrimizde yaşanan şiddetin görünürlüğü ve çeşitliliği artarken İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış, cezasızlık politikaları, ekonomik şiddet ve toplumsal kriz, yeni şiddet türleri, 6284 Sayılı Kanun’un aşındırılan yöntem ve mekanizmalara hapsedilmesi kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam alanlarını daraltmıştır. Raporumuzda devlet politikaları, kurumsal çöküş ve hak savunucularına baskı kadına yönelik şiddet tablosunu ağırlaştırıcı etkisi açıkça önümüze serilmiştir. Rapora yansıyan veriler, yalnızca başvuruların sayısal artışını değil, şiddetin niteliğinin de sertleştiğini göstermektedir” dedi.
 
‘Kasten öldürmeye altı kat artmıştır’
 
İrem İlhan, geçen yıla göre psikolojik şiddetin yüzde 27, ekonomik şiddetin yüzde 44 oranında arttığını kaydetti. Fiziksel ve cinsel şiddetin ise hem sayısal hem de içerik bakımından daha ağırlaştığını ifade eden İrem İlhan, “Dijital şiddet, takip, tehdit ve ifşa yöntemleriyle genişlemiş, mobbing ise düşük bir artışla sabit seyretmiştir. Ancak en çarpıcı artışlar ağır şiddet kategorilerinde yaşanmıştır; kasten öldürmeye teşebbüs altı kat, intihara teşebbüs ise yedi kat artmıştır. Kasten öldürme oranlarının da yükseldiği bu tablo, 2025’in kadınlar ve LGBTİ+’lar için çok daha tehlikeli bir yıl olduğunu açıkça ortaya koymaktadır” sözlerine yer verdi.
 
‘Savaşın coğrafyada yarattığı atmosferin etkisi’
 
Tablonun bu denli ağırlaşmasında cezasızlık politikalarının güçlenmesinin etkili olduğunu belirten İrem İlhan, “Koruma mekanizmalarının zayıflatılması yer almaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış sonrası haksız tahrik ve iyi hâl indirimleri neredeyse rutin hâle gelmiş, delil toplamada isteksizlik, soruşturma süreçlerindeki yavaşlık ve cinsiyetçi yargı dili, failleri cesaretlendiren bir zemin yaratmıştır. Kadınların adalete erişimini engelleyen bu tablo, yaşam hakkı ihlallerini doğrudan artırmaktadır. Bu tablo kuşkusuz ki yıllardır bu coğrafyada süren savaş ve çatışmaların yarattığı atmosferin de bir sonucudur. Savaş kadınların yaşamını dolaylı değil, doğrudan belirleyen bir baskı mekanizmasıdır” şeklinde konuştu.
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine de değinen İrem İlhan, metnin devamında şu sözlere yer verdi: “Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kadın mahpuslara yönelik çift kelepçe dayatmaları, muayenede jandarma gözetimi, çıplak aramaya varan uygulamalar, ağır disiplin cezaları, iletişim hakkının kısıtlanması, kitap ve mektup sansürü, yetersiz hijyen ve sağlıksız beslenme koşulları tespit edilmiştir. İşkence niteliğindeki uygulamalara rağmen etkin bir soruşturma yürütülmemesi, cezasızlığın kurumsal bir politikaya dönüştüğünü göstermektedir.”
 
Saldırılar arttı
 
Yerel yönetimlerin dayanışma merkezlerine yansıyan başvurular da şiddetin yaygınlığını doğrulamaktadır. Kadınlar çoğunlukla psikolojik ve ekonomik şiddeti bildirmiş olup ŞÖNİM sığınaklarının koşulları nedeniyle sığınağı son seçenek olarak gördüklerini ifade etmiştir. İlçelerde adli yardımın olmaması, Kürtçe hizmete erişimde yaşanan güçlükler ve kreş eksikliği, kadınların hem hukuki hem sosyal destek mekanizmalarına erişimini sınırlamaktadır.
 
Tüm bu nedenlerle, 2025 yılı Diyarbakır’da ve Türkiye genelinde kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam hakkının, güvenliğinin ve özgürlüğünün daha fazla tehdit altında olduğu bir yıl olmuştur. Buna karşılık kadın özgürlük mücadelesi, feminist dayanışmanın ve hak mücadelesinin büyüyerek devam ettiği bir yıl olmuştur.”
 
Bu koşullar altında çağrımız açıktır:
 
‘*İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmeli, 6284 sayılı Kanun eksiksiz uygulanmalı, sığınaklar ve yerel destek mekanizmaları güçlendirilmelidir.
*Aileyi değil, kadınların eşit ve özgür bireyler olduklarını merkeze alan politikalar esas alınmalı; politikalar bu eksende şekillendirilmelidir.
*Adli yardıma erişim kolaylaştırılmalı, zorunlu arabuluculuk uygulamalarından vazgeçilmeli, kürtaj ve üreme sağlığı hizmetleri erişilebilir olmalıdır.
*Dijital şiddete karşı özel birimler kurulmalıdır.
*Cezaevlerindeki hak ihlalleri son bulmalıdır.
*LGBTİ+ karşıtı nefret politikaları geri çekilmeli, nefret suçları açık biçimde tanımlanmalıdır. Ekonomik şiddeti azaltmak için sosyal devlet güçlendirilmeli ve şiddet mağdurlarına acil sosyal destek sağlanmalıdır.”
 
Açıklama, “Jin jiyan azadî” sloganıyla sona erdi.