'Çocuk' konferansından seslendiler: Her şeye rağmen barış diyoruz

  • 10:43 29 Haziran 2025
  • Güncel
 
AMED - DEM Parti Çocuk Komisyonu’nun düzenlediği "Çatışma ve Çözüm Süreçlerinde Çocuk" konulu konferansta konuşan Rozerin Çukur’un annesi Fahriye Çukur, “Bizim çocuklarımız sokaklarda katledildi, ellerinde silah yoktu, tanklarla geldiler. Buna rağmen barış istiyoruz” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Çocuk Komisyonu, "Çatışma ve Çözüm Süreçlerinde Çocuk" konulu konferansını Amed’in Yenişehir ilçesinde bulunan Çand Amed Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştiriyor. Üç oturumdan oluşan konferansa DEM Parti Çocuk Komisyonu üyesi Beritan Güneş, çocuk komisyonları, çocukları katledilen aileler ve birçok kurum katıldı.
 
Konferans, Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak’ın konuşmasıyla başladı. Serra Bucak, kritik, zorlu ve tarihsel bir süreçten geçildiğine dikkat çekerek, bu süreçte herkesin üzerine büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti.
 
‘Kaderin değişebileceği umudunun olduğu kavşaktayız’
 
DEM Parti Çocuk Komisyonu Eşsözcüsü Beritan Güneş Altın ise konuşmasına, 27 Şubat çağrısıyla başlayan tarihi süreç ile kaderin değişmesinin umudunun olduğu ciddi bir kavşakta olduklarına dikkat çekerek başladı. Beritan Güneş Altın, “27 Şubat çağrısı ile birlikte demokratik toplumu ve barışı, toplumun tüm kesimlerine bir umut olarak büyüten ve bugün görüşmeler esnasında da çocuk vurguları ile çocuk problemlerine dikkat çeken ve ilham kaynağımız olan Sayın Abdullah Öcalan’ı ve bütün halkımızı saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Yüzyıllık savaş tarihinde her birimiz çocukluklarımızı, arkadaşlıklarımızı bu savaşta arkamızda bıraktık. Gözünü dünyaya açan her bebeğe söylenen coğrafya kaderdir meselesindeki kaderin değişmesinin umudunun olduğu ciddi bir kavşaktayız. Bizler bu değişim umudunu bugün hep birlikte aslında bir coğrafyanın nasıl kıskaca alındığı üzerinden konuşmak istiyoruz. Kıskaca alınmış bir coğrafyada yaşıyoruz. Kurdistan’dayız, Amed’deyiz. Ve savaş olmasaydı neler olabileceğini hep birlikte bugün konuşacağız” sözlerine yer verdi.
 
Barış talebi vurgusu
 
Beritan Güneş Altın devamında, “Eğer bu yüzyıllık savaş olmasaydı belki de Cemile havan mermisi ile hiç tanışmayacaktı. Belki de Uğur babası ile birlikte evinin iki yüz metre ilerisinde kurşuna dizilmeyecekti. Mehmet annesinin kucağında, üç yaşında polis kurşunu ile hayatını kaybetmeyecekti. Barış mitinginde Veysel bomba sonucu aramızdan ayrılmayacaktı. Vartinis’te annesinin karnında bir bebek yakılarak hayatını kaybetmeyecekti. İşte bu yüzyıllık savaş tablosunda bugün Kürdistan’dan Rojava’ya, Filistin’e, Lübnan’a, İran’a kadar bu korkunç tablonun içerisinde çocuklar ve çocukluklar her gün bir kez daha yarım kalıyor. Bizler bugün her birimizin çocukluğuna yolculuk etmeyi, bu çocukluk esnasında tanık olduğumuz savaşı, savaşla yüzleşmeyi, problemlerin kaynağını hep birlikte tespit etmeyi ve bugün umudun ve barışın adı olan demokratik toplum ve barış çağrısını nasıl güçlendirebiliriz diye yol ve yöntemlerini hep birlikte aramaya niyet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Bizler ortak akla, ortak mücadeleye inanıyoruz’
 
Halkın savaşsız bir dünya tahayyülüne en yakın kavşakta olduğunu belirten Beritan Güneş Altın, “Niyet ediyoruz çünkü biliyoruz ki çocuklar için barış hiç kimsenin eline bırakılmayacak kadar önemli ve kritik bir noktada duruyor. Bu sebeple bugün burada olan kurumlarla ortak akılla çocukların yüzyıllık tarihin içerisinde isteklerini yazmak gereği duyuyoruz. Çünkü biliyoruz ki belki de Kürdistan tarihinin en çok okunacak sayfalarını hep birlikte yazıyoruz. İşte bu hep birlikte yazma ve öznesi olma, barışın mevzusunda hep birlikte bir arada çocukluğu ve barışın çocuklukta nasıl inşa edileceğini konuşacağız. Bunu konuşurken yanı başımızda adım adım büyüyen Rojava Devrimi’nden sesi duymaya, Rojava Devrimi’nin nasıl geliştiğini, çocukların oradaki yaşamını nasıl inşa ettiğini hep birlikte bakacağız. Tanıklıklarımız var, tanıklıklara tanıklık etmiş kurumlarımız var. Aynı zamanda dünya deneyimlerini de konuşacağız. Bizler ortak akla, ortak mücadeleye inanıyoruz ve bu toplamın savaş ve çocukluk meselesinde en etkin rolü oynayacağına inanıyoruz. Bugün çocukların kendi ana dillerinde oyun oynayabilecekleri savaşsız bir dünya tahayyülüne en yakın olduğumuz kavşaktayız” dedi.
 
Konuşmaların ardından konferansın birinci oturumu, “Savaş ve Çatışma Süreçlerinde Tanıklık” başlığıyla gerçekleşti. 
 
‘Acılar içinde olan anneler barışı istedi’
 
Bu oturumda ilk olarak Sur’da katledilen Rozerin Çukur’un annesi Fahriye Çukur konuştu. Rozerin Çukur’un yazdığı “Bir dünya isterim ki içinde insanlar ölmesin, savaşlar olmasın ve çocuklar serbestçe oynasın” şiiri ile sözlerine başlayan Fahriye Çukur, şunları söyledi: “Rozerin 17 yaşında, okul üniformasıyla şehit düştü. Panik atak hastasıydı. Sûr’un sokaklarında koştu ve tek kurşunla katledildi. Aralık 8’de şehit düştü, Haziran 7’de cenazesini, kemiklerini alabildim. Biz acılar içindeki anneler her zaman barış istedik. Barış annelerin omzundadır diyen Abdullah Öcalan’ın çağrısını kabul ediyoruz. Elimizden ne geliyorsa yapacağız ama karşı tarafın da adım atması gerekiyor. Acılarımız çok büyük. Bizimle gözyaşı döken herkes bizimle cezalandırıldı. Amed sokaklarında çocuğumun cenazesini arıyordum. Rozerin’in elinde kalem defter vardı. İnsanları çok seviyordu. O insanları sevdiği için katledildi. İnsanları seven biri neden katledilir? Bizim çocuklarımız sokaklarda katledildi, ellerinde silah yoktu, tanklarla geldiler. Buna rağmen barış istiyoruz. Bu yüzden barış için çabalayalım ve sonrasında çocuklara özgür bir dünya bırakalım. Önümde metin yok, duygularımla konuşuyorum ve size acımı iletiyorum.”
 
Ailelerin adalet karşısındaki mücadelesi
 
Ardından söz alan Hafıza Merkezi’nden Derya Bozarslan, yaşanan hak ihlallerine vurgu yaparak, “Temel derdimiz ailelerin adalet arayışını sormak. Nasıl bir adalet istediklerine bağlı olarak, farklı adalet sistemlerine bakmaya çalışıyoruz. Cezasızlık ayrı bir konu. Farklı adalet sistemleri neler olabilir ya da ne tür beklentileri var, bunun üzerine de soru soruyoruz. Neredeyse bütün aileler ceza adaletinin dışına çıkmıyor. Faillerin yargılanmasını ve cezalarını çekmelerini istiyorlar. Bu çok önemli bir veri. Cezalandırıcı adaletin imkânsızlığından kaynaklı olarak onarıcı adaletten bahsediyoruz. Cezasızlık ne kadar güçlüyse, adalet arayışı o kadar güçlü oluyor. Buna karşı ailelerin çok güçlü bir adalet mücadelesi var” diyerek ailelerle yaptıkları görüşmeler sonrasında tespit ettikleri beklentileri sıraladı.
 
Daha sonra konuşan Kürt kadın hareketinden avukat Gözde Engin de, 2013-15’teki süreçten sonra çocukların yaşadığı ihlallere ve Kürt kadın hareketi olarak buna dönük gerçekleştirdikleri çalışmalara dair aktarımlarda bulundu. O dönem Kongeya Jinên Azad (KJA) olarak birçok çalışma yürüttüklerini belirten Gözde Engin, bu çalışmalardan biri olan “Ne Kuje/Öldürme” çalışmasını hatırlatarak, “5 Haziran patlamasıyla birlikte başladığımız, hayatını kaybeden çocuklar için yaptığımız bir çalışmaydı. Çalışma bir acil yardım çağrısıydı” diye belirtti.
 
Önceki çözüm süreçlerinin hep “kıyımlarla” sonuçlandığını dile getiren Gözde Engin, “Barışı toplumsallaştırmamız ve bir daha geri adım atamayacaklarını sağlayabilmemiz gerekiyor. Herkesin bu sorumlulukla, bu yükle hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
 
İlk oturum, katılımcıların görüş ve önerilerini sunmasıyla son buldu. 
 
Konferans, “Savaş ve çatışma ortamlarının çocuklar üzerindeki etkileri” başlıklı ikinci oturumla devam ediyor.