Şiddete karşı önerilerini sundular
- 09:03 11 Kasım 2025
- Güncel
Şehriban Aslan - Pelşin Çetinkaya
AMED - “Kadına yönelik şiddete dair ne düşünüyorsunuz?” ve “Erkek şiddetine karşı çözüm ne olmalı?” sorularını yönelttiğimiz kadınlar, “Örgütlü olursak güçlü oluruz; güçlü olduğumuz zaman da kadına reva görülen korkunç şiddet girdabından kurtuluruz” cevabını verdi.
Sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal yapının derinliklerine kadar işlemiş bir insan hakları ihlali olan kadına yönelik şiddet; fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik boyutlarıyla neredeyse her gün karşımıza çıkıyor. Kökeninde yatan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ataerkil değerler sistemi ve yetersiz hukuki mekanizmalar her geçen gün şiddeti artıran bir noktada dururken, aynı zamanda uygulanmayan politikalar da şiddetin meşrulaşmasında temel etken rolü oynuyor.
Çözüm noktasına baktığımızda ise yalnızca cezai yaptırımların değil, önleyici politikaların da uygulanması hususu göze çarpan unsurlar arasında yer alıyor.
Bizler de bu toplumsal suça ilişkin her alanda çalışan kadınlara “Kadına yönelik şiddete dair ne düşünüyorsunuz?” ve “Erkek şiddetine karşı çözüm ne olmalı?” sorularını yönelttik.
‘Kadın daima sorgulanıyor’
Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi Avukat Raperin Akengin, kadına yönelik şiddetin sadece fiziksel olmadığını, bunun ekonomik, cinsel ve birçok boyutunun bulunduğunu söyledi. Zaman zaman flört şiddetinin de görüldüğünü belirten Raperin Akengin, “Şiddetin birçok yönü var. Bunların hepsi erkek egemen zihniyetin bir ürünü ve sonucudur. Toplum kadını belli bir role sığdırmak istiyor, hatta sığdırıyor. Biz bunu davalarda görüyoruz. Dosyalarda haksızlığa uğrayan bir kadın olduğunda, kadının mağduriyeti sorgulanıyor. Kadının geçmişi, sosyal ilişkileri, giyim ve konuşma tarzı sorgulanıyor. Kadının değil, fail erkeğin beyanları esas alınıyor. Fail erkeğe indirimler uygulanıyor; kravat indirimi, iyi hâl indirimi yapılıyor. Bunlar erkek zihniyetinin ve şiddetinin yargıdaki yansımaları olarak ele alınabilir. Saydıklarımın hepsi şiddetin ta kendisidir” dedi.
‘Kadın eliyle dönüşüm mümkündür’
Şiddete karşı çözüm yollarının ne olması gerektiğine dikkat çeken Raperin Akengin şunları dile getirdi: “Çözüm olarak yargı boyutuyla, hukuk boyutuyla, İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar ele alınması, 6284 sayılı kanunun etkin bir şekilde uygulanması hayati bir öneme sahiptir. Tabii bu yeterli midir? Değildir. Bizler sadece yasaya bağlı değiliz. Kadına dönük erkek şiddeti, sadece yasayla çözülecek bir şey değildir. Bunu bireysel bir suç olarak görmekten çok toplumsal bir sorun olarak ele almak gerekir. Toplumsal ve zihniyet dönüşümüyle mücadele etmek daha önemlidir. Bunun bir boyutu kadın örgütlenmeleridir. Kadın ağlarının güçlenmesi, öz savunma ve öz bilinç geliştirmesi gerekir.
Tabii burada sadece fiziki bir savunmadan bahsetmiyoruz. Öz bilinç; felsefik, tarihsel ve bilimsel olarak geliştirilirse, okumak ve dönüştürmekle çözüme ulaşabiliriz. Biz burada sadece şiddetle ya da erkekle savaşmıyoruz; bir bütün olarak erkek zihniyetiyle savaşıyoruz. Bu zihniyeti dönüştürmek sancılı bir süreçtir. Fakat kadın eliyle bu dönüşüm mümkündür” şeklinde konuştu.
‘Yoksulluk da bir şiddet’
Eğitim Sen 1 No’lu Şube Eşbaşkanı Saliha Zorlu ise şu ifadeleri kullandı: “25 Kasım’ı yoğun eylemlilik ile karşılayacağız. Emek örgütleri olarak bu eylemler içinde yerimizi alacağız. Şiddetin ortadan kalkması için sistemin tamamı kapitalist sistem üzerinden inşa edilmiş durumda. Bu, tüm ötekileştirilmiş olanlara şiddet olarak geri dönüyor. Kadınlara şiddet, çocuklara şiddet, ötekileştirilmiş tüm yoksullara şiddet olarak dönüyor.
Şu an yoksulluğun kendisi bir şiddet halindedir. Bunu olağanüstü bir durum olarak görmemiz gerekirken bugün yoksulluk bir kadermiş gibi görülüyor. Oysa yoksulluk bir afet durumudur. Özellikle Kürt illerinde, genel olarak da Türkiye’de ve Orta Doğu’da bir yoksulluk hali var. Bunu aşmak için şiddet ortamının azalması lazım. Bu da yeterli değil, sistemin değişmesi lazım. Halkların, çocukların, tüm dezavantajlı grupların yaşadığı düzenin yeniden demokratikleştirilmesi gerekiyor.
Her şeyin düzelmesi için Demokratik Toplum ve Barış Süreci’nin başarıya ulaşması ve hukukun Türkiye’de tekrar tesis edilmesi gerekiyor. Bunun önemli adımlarından biri de emek alanlarında bütün emekçilerin özgür ve demokratik koşullarda üretim yapabilecekleri bir ortamın hazırlanmasıdır. Yine kadın emekçiler için de kadın lehine istihdam olanaklarının sağlanmasını şart görüyoruz.”
‘Yargı yargılanmalı’
İHD Amed Şubesi yöneticilerinden Eylem Kaya, “Kadına yönelik şiddet sadece ev içindeki bir süreç değil. Bu, tamamen toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden beslenen sistematik bir şiddettir ve toplumsallaşmıştır. Bunun altında yatan da cezasızlık politikalarıdır. Bizim aslında yargıyı da yargılamamız gerekiyor. Kadını koruyan bir yerde olmayışını, tamamen şiddeti ve faili onaylayan bir yerde durmasını sorgulamamız gerekiyor.
Buna dair çözümler ürettiğimizde de hemen olacak şeyler değil. Dilimizi, eğitim politikalarımızı değiştirmeliyiz. Çünkü şiddet bu toplumda bir kültüre dönüşmüş. Şiddet nasıl kültür haline geldiyse, şiddetsizliğin de bir kültür haline gelmesi uzun zaman alacak. Bir yandan şiddeti sorgularken bir yandan kadınlar her gün katlediliyor. Bir yandan çocuklarla toplumsal cinsiyet eğitimini konuşurken diğer yandan okullarda faili aklayan, eşitsizliği derinleştiren kitaplar okutuluyor.
Maalesef kadınlar maruz bırakıldıkları şiddetin türünü bile bilmiyor. Bunu sorgulamak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Örgütlü oldukça güçleniriz’
Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Hülya Alökmen, “Devlet kadın beyanını esas alan yasaları uygulamıyor. Bunun yanında medya, sanat diyebileceğimiz TV, film ve diziler ya da eğitim sistemindeki kitaplar, ilkokul çocuklarından başlayarak kadına dönük rollerin, erkekliğin yüceltilmesinin ve kadının özne olmadığının altını çiziyor.
Türkiye’de ekonomik sıkıntılar, kadınların çalışma yaşamında yaşadığı zorluklarla birleşiyor. Çözüm için şunu söylüyoruz: Kadının bir irade olduğu, özgürlük hakkı olduğu, toplumun yarısını oluştururken yaşantılarda söz sahibi olması gerekir. Ne olursa olsun, yaptığı herhangi bir tercihin canına kast edilerek şiddetle sonuçlanmasını hak etmediğini bilmelidir. Böyle bir toplumsal gerçeklik yaratmamız gerekiyor.
Örgütlü olursak güçlü oluruz; güçlü olduğumuz zaman da kadına reva görülen korkunç şiddet girdabından kurtuluruz” dedi.
Cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekti
Son olarak konuşan Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen şu sözlere yer verdi: “Şiddetin temel nedeninin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden ve bu rollerden kaynaklandığını söylüyoruz. Tarihsel süreç içinde kadına ve erkeğe biçilen roller kapsamında gelişen kadın ve erkek algısı nedeniyle kadına yönelik şiddet devam ediyor. Erkeğin kadını mülk olarak görüp her türlü şiddeti kendinde hak görmesi bunun bir sonucu.
Çözüm noktasında ise kendine yeten kadın önemlidir. Kadın, erkek etkisinden kurtularak özgürleşebildiği ve irade olabildiği ölçüde erkek şiddeti ortadan kalkacaktır.”







